İslam'ın bütün dünya müstekbirlerine karşı yürüttüğü şanlı mücadele yükseldikçe, onun bu direnişinin önünü almak için oynanan mizansenlerde de çeşitli değişiklikler yapan emperyalist kafir cephe, şimdi de müslüman olma ya da müslümanların sırtım okşama taktiğine geçtiler.
İran'a karşı Irak'ı kışkırtıp, İran İslam Devrimi'ni engellemeye çalışan Amerikan, İngiliz, Fransız vd. emperyalist kafir cephe bunda başarılı olamayınca, azdırdıkları Saddam canavarının, Kuveyt gibi kendileri için hayati bir konumda olan topraklarına girmesini bahane ederek binlerce müslümanı ölüm, yokluk ve sıkıntılar içinde bıraktılar.
Dertleri Saddam değildi. Halkı müslüman olun bu ülkelerde sonradan olacak İslami uyanış ve gelişmelerin, ekonomik can damarları olan petrol kaynaklarını kendilerine bedava kaptırmayacaklarını endişesi ile binlerce müslümanın kanına girdiler. Ve yine bugün kendileri için potansiyle tehlike olmaması için Irak topraklarını; tarihte ataları Firavun'un yaptığı taktikle bölmeye çalışmaktadırlar.
Bu emperyalist kafirler Bosna'da; insan hakları, eşitlik vesaire gibi ürettikleri değerlere rağmen, Avrupa topraklarında ileride kendileri için potansiyel bir tehlike teşkil etmemesi için Sırp ve Hırvatlar'ın Boşnaklar'a yaptıkları soykırıma susup seyrederek destekçilik yapmaktadırlar.
İnsani yardım veya açlık çeken insanlara gıda yardımı adı altında Somali'yi işgalleri de doğru değil. Şu ana kadarki gelişmeler onların maskelerini bir kere daha düşürmüştür. Orta Doğu'da Irak işgali ile mevzilerini güçlendirirlerken, Kuzey Afrika'daki (Mısır, Cezayir, Tunus) ve Sudan'daki yükselen İslami harekete karşı yığmak yapmak amacıyla Somali'yi işgal etmişlerdir. Ama onların bu tuzaklarına karşı Allah'ın tuzağı daha çetin çıktı. Her gün bir bozgunu yaşamaktadırlar ve yaşayacaklardır da inşaallah.
Keşmir'de Müslümanlara yapılan Hint zulmünün destekçisi emperyalist cephe ihdas ettiği değerlere rağmen müslüman bir halka sahip Keşmir'in bağımsızlığını kösteklemektedirler.
Yıllardır süren Yahudi zulmü ve işgalciliğine karşı yahudilere alkış tutan, sömürüleri için bu Yahudi devletini orada Müslümanlara karşı tehdit olarak tutan yine bu emperyalist kafir cephedir.
Cezayir'de müslüman halkın demokratik hileleri boşa çıkarıp yaptığı "Şeriat yönetimi" tercihini rafa kaldırtıp zulüm ve baskıya uğramasının destekçileri yine bunlardır.
Sömürü ve baskılarını, iletişim ağının tüm dünyayı sarması sonucu gizleyemeyen emperyalist ve kafir cephe şimdi yeni bir taktikle müslümanların sırtını okşamaktadır.
Bütün bu zulümler devam ederken sanki bunları yapanlar kendileri değilmiş gibi büyük bir pişkinlikle sömürü cephesinin baş aktörünün başkanı, durup dururken müslümanların bayramını kutlar! Hem de bunu dünya insanları önünde ve kendi Hıristiyan toplumlarına rağmen onların tepkisine bile aldırmadan yapar. Allah! Allah! Durup dururken bunca zulmü yaparken nereden akıllarına geldi bu kutlama?! Ya Hıristiyanlar yumuşadı ya da Clinton müslümanlığa meyletti herhalde!!
Bir de bakıyoruz müslümanların en eski sömürgeci ve en sinsi düşmanı, müslümanların bugünkü bölük pörçük hallerinin baş mimarı, üzerine güneşin batmadığı İngiltere demokrasi krallığının (!) varisi Prens Charles baş müttefikleri Amerika'dan da ileri atılarak neredeyse müslüman olduğunu açıklayacak derecede İslamiyet hakkında övgüler yağdırmaya başlar.
Kendi söylemese de eski sömürgelerinden bir adadaki hizmetçileri onun maneviyatının ellerinde olduğunu ve Prens Charles'ın müslüman olan ilk batılı devlet başkanı olduğunu ilan ederler.
İşte bu kadar! Artık bu emperyalistlerin zulümleri değil, müslümanlıkları(!) konuşulmaya, yazılmaya başlar. Artık gündemi Prens'in yeni keşfettiği İslam hakkındaki sözleri işgal etmektedir.
Bizim müslümanların gafilleri de buna kanarlar, başlarlar fazilet edebiyatına.. Tıpkı bir zamanlar Türk işçilerini amelelik için Almanya'ya davet eden Almanlar'ın, ileride müslüman olacakları, bunun "kitap"ta da yer aldığını iddia ettikleri gibi.
Bu iddiaların yanlış olduğunu, son yıllarda batılı ülkelerdeki yabancılara karşı yürütülen politikalar göstermiştir. Demokrasi ve laisizm havarisi olan bu ülkelerde müslümanlar, şerefleri olan örtüleri ile okullara alınmamakta, kendilerinden olmadıklarından ötürü diri diri yakılmakta; zulüm ve kan üzerine bina ettikleri sermayelerinin taşeronluğunu, eroin ticaretlerini bu insanlara yaptırmaktadırlar. Filmlerin iyi kalpli(!), yürekli(!) insan sever (!) aktörlerinin rakipleri olan kötü, çirkin, gangster oyuncuların isimleri ve kimlikleri hep bu yabancılardan seçilmektedir. Ve batılının gözünde batılı olmayanlar, özellikle de müslümanlar -çünkü kendilerini tehdit eden en güçlü hareket müslümanlardan gelmektedir- ikinci sınıf insanlardır... ve maalesef müslüman halklar gereğince duyarlı davranamamaktadırlar.
Çok üretime ve aynı zamanda çok tüketime dayanan emperyalistlerin ekonomisi, artık kendileri gibi çok üretmese de -o işi emperyalist kafirler yapar- çok tüketmesini istedikleri sömürgeler talep ediyor. İslamiyet gibi israfa ve sömürülmeye razı olmayan bir dine tabi olan halkı müslüman ülkelerdeki müslümanların bir şeklide susturularak müsrif sistemlerinin aynıyla kurulması için her türlü hileleri yapmaktan kaçınmayacaklardır.
Bu hilelerden biri de, alev alev yanan İslam dünyasında, bu aleve benzin döken emperyalist batı kafirlerinin başkan ve prenslerinin oynadıkları müslümancılık oyunudur. Bu oyunlar tamamıyla İslami başkaldırının önüne geçilmesi ve onun izalesi içindir.
Dikkat edilmesi gereken şudur: Charles eskiden olduğu gibi, bir aşiret/kabile reisi değildir ki o müslüman olduğunda tüm kabilesi de müslüman olacaktır maslahatı gözetilsin. Eğer Charles İslam'ı seçecekse kendi felahına olacaktır. Ve ondan sonra da her mümin ferde düşen yükümlülükleri yüklenmesi gerekecektir. Onun prens olması İslam'a bir izzet ve şeref kazandırmayacaktır. Aksine kendisinin buna ihtiyacı vardır ve hiç bir ayrıcalığı da yoktur.
Müslümanların bu oyunlara çok dikkat etmesi gerekir.