Gazetelerin kitap ekleri, kitap dünyasıdaki devinimleri yansıtması açısından önemli bir göstergedir. Bu eklerin genel özelliklerine bakıldığında; "oluşma halindeki" devinimlerin bir durum çizelgesi meydana getirecek biçimde olduğu görülür. Kitap eklerinin tahlil edilmesi günümüz dünyasında kitap olgusunun hangi uçlar arasında geliştiğini, bu piyasanın genel çizgilerinin ne olduğunu, hâkim çizginin kimler tarafından ve hangi siyasal çerçeveye su taşıma göreviyle finanse edildiğini de ortaya koyacak ipuçlarını bizlere sunacaktır.
1980'li yılların sonundan başlayarak yayımlanmaya başlayan gazetelerin kitap ekleri, o günden bu yana geçen süre içinde hayli çoğaldı. Kitap eklerinin edebiyatın gündemine, kültür piyasasına etkileri açısından yeni çıkan kitapları duyurmadan öte işlevleri söz konusudur. Sürekli gündemde bulunan bu konuya yeni açılımlar kazandırma isteği, popüler bir kültürel olgunun art alanına dair kimi yaklaşımları da gündemleştirdi. Hemen hemen herkesçe kabul edilen, pek itiraz edilmeyen bir kültürel durumla karşı karşıya kaldığımızda bakış açıları çok daha önemli hale geliyor. Bu yazı güncelliğini yitirmeyen aksine canlılığını ve çeşitliliğini her geçen gün biraz daha artıran kitap eklerini irdeleme amacındadır. Kitaplar; kültür, hayat tarzı alanlarında önemli dönüşümlerin sembolü olarak kendini gösterir.
Eklere süregelen bir durumun görüngüsü olarak yaklaşmak, dolayısıyla belirtilerine bakarak onun ne olduğunu tanımlamak gerekir. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki ekler, ekonomik temelli bir sürecin kültürel göstergesidir. Fransız sosyolog Pierre Bourdieu, ülkesindeki güncel sanat ortamı hakkındaki düşüncelerini dile getirirken, sanat dünyasına hâkim olan "ruh hâlini" çözümlemenin önemine işaret eder. Eklerin iç dünyasını ve gündemleşen eserleri, yazarları, hatta markaları anlamak onun üzerinde etkili olan güçlerin neler olduğunu anlamayı, toplumsal yörüngenin sürüklendiği istikamet hakkında birtakım göstergelere değinmeyi gerektirir.
Postmodernite, imajlar çağıydı. Önce yanılsama sonra da geçicilik, uçuculuk demekti imaj. O kadar belirgindir ki bu imaj çağı, kitap dünyasına kadar yayıldı. Yayınevleri durmaksızın kitap üretiyor. Harıl harıl çalışıyor yazı makineleri. Ama insanlığın içi bir türlü aydınlanmıyor. Foucault'nun beklediği anonim yıl bir türlü gelmiyor. Foucault, kültür dünyasındaki şöhret belasından tiksintisini, popüler olana sıkışıp kalma durumundan kaçış yolu olarak yazın dünyasında anonim bir yılın gerekli olduğunu ifade ederek ortaya koyar. Öyle bir yıl olacak ki o yıl yazılan hiçbir kitaba yazarın adı eklenmeyecektir. İşte bu yılda hiçbir kitabın piyasaya çıkmayacağını düşünür; çünkü meşhur olmanın yolu kapatılmıştır. Kitap ekleri imajlar çağının yazılı anonim kültürünün bir örnekleştirici siyasasına su taşıyan araçlar olarak, bir tür kitabi iktidar biçimine dönüştürülmüş vaziyettedir. Akleden gönlü kararmış, ruhu islenmiş, bakışları perdelenmiş insanlar için okumak, bilgi sahibi olmak artık bir aydınlık kaynağı olmaktan çıkar. Kitap, teknokratların ya da kitap, paparazzilerin işine yarayacak cinsten acı bir bilgi taşıyıcısıdır. Ekler bu durumu süreklilikleriyle kendilerine dair merakları diri tutarak günceller. Eklerde arzı endam eden ünlülere, edebiyatçılara bakıldığında acıklı bir yanda görülüyor. Selim İleri, Leyla Erbil hem muhafazakâr hem sol liberal eklerde niçin aynı zamanda gündeme geliyor? İnsanı derinleştiren, dönüştüren onu daha iyi, daha olumlu, daha bilge kılacak okumaların yolu niçin Elif Şafak'tan, Haydar Ergülen'den, Turgut Özakman'dan, İclal Aydın'dan geçsin ki?
Magazin, sektörel ekler derken gazetelerin yeni başat eğilimi kitap eki vermenin Türkiye'deki seyrine bakıldığında ilk karşılaşılan Cumhuriyet'in kitap ekidir. (Yazgıç, 2006:30) Daha sonraları bu geleneğe Radikal Kitap ve Yenibinyıl'ın kısa süren kitap eki eklenmişti. Dünya gazetesinin eki ise popüler olamamaktan, belki de işveren merkezli bir yayıncılık anlayışından dolayı pek itibar görmedi. Gazetelerin kültür sayfaları ise gün geçtikçe magazinleşti. Keşfedilen ekler sayesinde kültür sayfaları kitap eklerine kaydırıldı. Ekler bir yandan da sektörel hale gelen kitap dünyasından reklam kapma beklentisiyle de yayımlandı. Kitap gittikçe bir prestij unsuru haline geldi.
Kültürel çözümlemeleriyle bilinen Ahmet Oktay, gazetelerin kitap eklerini değerlendirirken toplumsal ve siyasal haleti ruhiyeyi şu şekilde tasvir eder: "Türkiye'de genel olarak okuma merakının oluştuğu söylenebilir. Özellikle orta sınıflar arasında kolay okunabilirlikleri açısından popüler edebiyat ürünlerine karşı bir ilgi uyanmış durumda. Özellikle bilim ötesi bazı fantastik anlatılar okurların merakını kurcalamaktadır. Bu çerçevede sekiz saatlik işgücünden yorgun düşen sınıf ve kesimler, geriye kalan boş zamanlarını bilgilenmek, içinde bulundukları gerçekliği kavramak çabasını göstermektense bu zamanı eğlenceye ayırmaya tercih etmektedir. Bu çerçevede doğrudan doğruya tiraj/satış koşullarına önem veren gazetelerin kitap dergilerine yönelmişlerdir. Kitap dergilerinin içeriğine dikkat edilecek olursa, bunların söylediğim bilim dışı yayınlara öncelik verdiği görülür. Bu da, küresel kapitalizme eklemlenmeye uğraşan Türkiye açısından çok şaşırtıcı değil." (Oktay, 2005) Oktay'ın yargılarına Radikal Kitap'ı hazırlayanlardan Celal Üster de katılır. (Üster, 2006) Popüler edebiyat kitaplarının tanıtımına daha çok yer veren kitap ekleri, edebiyat dışında kısmen tarih ve yemek kitaplarına yer vermenin ötesinde sahih bilgilenmeyi sağlayan kitaplara pek yer vermemektedir. Örneğin, İslam'la ilgili, İslamcılıkla ilgili kitaplara bakıldığında İslam'ın Psikanalizi, İslam'ın Hastalığı gibi buram buram oryantalizm ve küfür kokan Lacan ve Freud soslu kitapların ötesinde kitaplara yer verildiği görülmez. Yayın dünyasının dönemsel ve tecimsel özellikleri eklerin "kast şövalyeliği" yapmalarını da mümkün kılıyor. (Çubukçu, 2006) İlan verme rekabeti kitap üzerinden itibar kazanma arzusunu tetikledi. Okur sayısındaki artıştan ziyade kitap sayısındaki artış önemli hale geldi. Bu yarışma içinde giderek daha nitelikli kitap eklerinin yayınlanacağı beklentisinde olanlar da yok değil. (Üster, 2005)
Popüler Kültürün Şekillendirdiği Kitap Tüketimi
Türkiye'de son birkaç yıl içinde kitap tanıtım olgusu, günlük hayatın kültürel hayatla münasebetinde önemli bir ayraç haline geldi. Kitap tanıtım ve eleştiri dergilerinin yanında gazetelerin haftalık, on beş günlük ya da aylık eklerine kadar çok farklı tanıtım süreçleriyle söz konusu kitap eklerinin kültürel hayata etkisi iyice ortaya çıktı. Bu durum daha da belirginleşecek kuşkusuz. Çünkü gün geçtikçe yayın dünyasının kalabalıklığı ve karmaşıklığı artıyor. Dilsel alanda sürdürülen mücadele bu tür dergilere olan ihtiyacı artırıyor. Eklerin okurun eserleri duyması, tanıması süreçlerine etkisi yadsınamaz.
Kültürel hayatta (k)ek(lenme) sürecinin görünürlük kazanması bu tür etkinliklerin siyaseten karşılığının ne olduğu, sorusunu da gündeme getirir. Eklemlenme sürecinin günlük yaşam içinde karmaşık ve yoğun bir hal alması, ek kararlarının tanımlanması, incelenmesi ve değerlendirilmesini zorunlu kılıyor. Meseleyi toplumsal bütünlüğü içinde, konumlandırmak açısından önemli olan birkaç değiniye temas ederek yol almak mümkün. Kitap tanıtımının, kültürel hayat içindeki yerinin kabul edilişine işaret etmenin yanı sıra bir ihtiyaç, bir meslek dalı, bir bilim konusu olarak ele alan Murat Belge'nin, 24 Mart 1982'de Cumhuriyet'te yayımlanan "Best-Seller" başlıklı yazısında dile getirdiği şu yargıları hatırlamak gerekiyor: "(...) Kitap tanıtmacılığı da sürekliliğe kavuşamıyor. Kavuşabilmesi için, birtakım dergilerin veya gazetelerin yalnız bu işi yapan yetenekli kişileri bulmaları ve onlara doyurucu bir ücret vermeleri gerekir. Bu sağlanamayınca, kitap tanıtma yazısı, zaten edebiyat ve bilimle uğraşan kişilerin, zaten okudukları kitaplar hakkında, kendilerini biraz sıkıp iki üç satır bir şey karalamalarına bağlı kalıyor." (Belge, 1998)
Toplumbilimsel açıdan bakıldığında 1920'ler-den bu yana Amerikan edebiyatında "best sellers" olgusunun çok önemli bir yer tuttuğu söylenebilir. Bu yıllardan sonra birçok kitap "astronomik" baskı sayılarına ulaşmaktadır. Ama bunların çoğu kısa süre içinde okurun belleğinden silinmekte, yitip gitmektedir. Günlük alışkanlıkların ötesinde tutarlı bir şekilde meseleyi tartışabilecek bir zemine ihtiyaç var. Farkında olsak da olmasak da yaşamımızın bir yerlerinde yer alan, okuma serüvenimizi kimi zaman etkileyen, kimi zamanda güç aracı olarak kullanan bir kültürel olguyla karşı karşıyayız. Vazgeçilemez eserlere yer veren ekler olmakla beraber bunların mevcut ekler içerisinde sesi gür çıkmıyor. Öyleyse eklerin doğası, etkileri, sorunları üzerinde düşünmek de eklerin kendisi kadar önemli bir hale geliyor. Kültürler ve diller arası iletişimin kitaplar boyutunda hızlandığı bir zamanda tanıtılan eserlerin küre düzleminde dağılımı da Batı lehine işliyor. Salt niceliksel olarak bakıldığında dahi eklerde tanıtılan kitapların çoğunluğunun fantastik, gizemli, polisiye ve komplocu tarih tezlerini gündeme getiren askeri romanlar, tarihi ve tarihi kişilikleri bir oryantal arzu nesnesi haline getiren anlatıların olduğu görülüyor. Ürün odaklı bir bakış açısıyla konuya yaklaşıldığında toplumsal ve kültürel öğelerin önemi, eserlerin toplumun çoğul dizgesi içinde başka dizgelerle etkileşimine odaklanıldığında güç dengeleri, okuma ve yorumlama süreçleri hakkında sıhhatli kanaatler serdedilebilir. Yayıncılık sektörünün her dönemde değişen kültürel ve siyasi ortamda etkilendiği ve kendini mevcut duruma göre yeniden konumlandırdığı biliniyor. (Berk, 2006:18) Kültür tarihçiliğinin, kültür piyasasının yazılı kültür ve kitapların dolaşımı, okuma ve alımlama, yazma ve yayınlanma süreçleri üzerinde odaklanırken Pratiklerin Tarihi'ne de ihtiyaç duyması bir toplumda yazılı kültürün, matbuatın yerini ve önemini ortaya koyduğu kadar, bu kültürün okurlarca nasıl alımlandığı konusunda da bilgiler vermesi, zamanın kültürel havasının anlaşılmasına dair önemli katkılar sunar. (Chartıer, 2003:42)
Düşünen, akleden, fıtratın gereğini ifâ eden, en azından ifâ etmeye çalışan eklerin cılız sesini bir yana bıraktığımızda; gazetelerin kitap eklerinin çoklukla aldatıcı ve yanıltıcı bir kültürün pazarlamasını yaptıkları aşikardır. İnsanı hayretten hayrete düşüren gündem konuları çoğu kere "sanatın karnını doyurmak"tan öte amaçlara yönelik olarak seçiliyor. Ne denli nesnel olması istenirse istensin, her değerlendirme önemli ölçüde öznelliğin belirleyiciliği doğrultusunda biçimlenir. Eleştirme yazıları öznel olanın baskın olduğu yazılar olmakla birlikte bütünden bütüne süzülmüş kanaatleri ortaya koyuşu nedeniyle çoğu kere ısrarla sürdürülen yanlışları ortaya çıkarır. Kitap eklerinin; halis düşünceyi, iyilikleri, güzellikleri, soy edebiyatı önceleyen bir muhtevaya sahip olduğunu söyleyebilecek delillere sahip değiliz. Önce bir iki gazeteyle başlatıldı. Yıllar boyunca gitgide yerleşiklik kazanarak kültürel dünyanın önemli birkaç kolektif etkinliğinden biri durumuna gelen kitap ekleri; kültür piyasasının ülke yayıncılığı içindeki hemen her eğilimden yapıtın tanıtılabildiği, çoksesli, "demokratik" bir kültür platformu olabilmekten çok uzak. Yurtiçinden ve yurtdışından çok sayıda yazarın, eserin bir araya getirildiği kitap eklerinin yurtiçi ve yurtdışı algısı da sahih ölçütlerden uzak. Okura seçenek olarak sunulan kitaplar Batı merkezli, popüler, mistik, gizemli, polisiye, fantastik eserlerdir. Küresel güç merkezlerinin siyasetlerine odaklanan yapıtlar ise bir başka açıdan batı merkezciliği üretmeye teşne. Bize en uzak tarihimiz yani yakın tarihimiz Çılgın Türkler'i zemin edinen bir perspektiften okunarak ulusalcılık popüler kılınıyor. Yakın tarihle yüzleşme ise tarihsel blok toplumbilimcisi Emre Kongar perspektifinden gerçekleştirilir. Fuarlarla ilgili değini yazıları düpedüz cehaletin göstergesi mahiyetinde. Örneğin, Kahire Kitap Fuarı değerlendirilirken Seyyid Kutub, Muhammed Kutub ve diğer kişiliklerin isimleri ve eylemleri karıştırılır. Türkiye ile yalan yanlış kıyaslamalar yapılır. Ülke çapındaki çok yönlü yayın etkinliklerine nizamat verebilmeyi de başarıyor kitap ekleri. Bir fark ve ayrımcılık ekonomisini yaygınlaştırıyor. Kültürün, sanatın edebiyatın alabildiğine popülerleştiği bu koşullarda sanatın ince ve derin sesi nedense hep terbiyesizlik sosyolojisinden, İblisin fısıltılı ayartıcılığından, vahyi ve fıtri olana dair köklü düşmanlıktan beslenerek hayasızlığı gündemleştiriyor. Popüler kılınma siyasetine tabi tutulan ve fıtri olandan uzaklaşmayı beraberinde getiren kenar kültürün insan davranışlarını konu alan ve terbiyesizlik kültürü kavramıyla ifade edilen serseri, berduş, eşcinsel vb. insanların geleneklerini kamusallaştıran mülahaza ve değinilerin de yoğun bir şekilde eklerde yer aldığı görülür. (Girtler, 2006:17)
Ekler, Kültürel Bir Derinliğin mi; Bireyci ve Hazcı Bir Dönüşümün mü Aracı?
İnsanın evrensel çeşitliliği söylemi fıtri olandan ahlaki olandan, soyutlanarak ele alınır. Kültürel dünya hiçbir zaman yekpare bir bütünlük oluşturmaz. Baskın eğilimler olur. Ahlaki hassasiyetlerin, fıtri seslerin korunduğu kültürel zamanlar olduğu gibi bunların aşındırıldığı zamanlar da olur. Kenarın fıtrata yabancı kültürü ve bu kültüre ait davranış normları fantastik edebiyat ya da yeraltı edebiyatı ile pedagojikleştirilerek okura sunulur. Ekleri kültür bilimleri açısından tahlil ettiğimizde bu tür yapıtların ağırlıklı olarak Radikal Kitap'ta yer aldığı kısmen Cumhuriyet'e yansıdığını görebiliriz. Tanıtım siyasetinde diyalektik bir süreç işletiliyor. Örneğin, ailenin, ahlakın, dinin baskıcılığı gündeme taşınıyor. Bu baskı politikalarından, mikro iktidar alanlarından kaçış önerisi, yolu, mezhebi olarak sapkınlık öğütleniyor. Arzunun, heva ve hevesin direnişi övgüye değer kılınıyor. Okuma tarihi üzerinden kitaplara, yazılı kültüre, üretim biçimleri, ortamları, dağıtım ve dolaşımdaki eşitsizlikleri bir yana bırakıp pratikler üzerinde odaklanmak okurlarca yapıtların nasıl tüketildiği ve zihni dünyada nasıl alımlandığı hususunda kitap eklerinin irdelenmesi daha önemlidir. İnsanlara manevi güven duygusu temin edecek sihirli, yogalı, kişisel gelişim anlatıları da pazarlanır.
Konuya, derinliğine sosyolojik tahlilleri bir kenara bırakarak bakıldığında bile, kitap ekleri, sıradan okuyucu kitlesinin yanında müfsit bir araç. Tanıtılan eserlerin, okuyucu karşısına çıkan tercüme eserlerin büyük çoğunluğu hissî, cinai ve cinsî romanlar. Devrin edebî kudreti olarak pazarlananların markalı oluşu da ayrı bir bahis. Eserlerin basitliği, edebî seviyesizlikleri yanında anlatılan insan ilişkilerinin ve olaylarının İslam temelli ahlak ve aile anlayışına karşı konumlanışı da mühimdir. Eskiden popüler romanların yaygınlaşmaya başladığı zamanlarda "Sakın okumayasınız, dininizden olursunuz." hükmü verilirmiş. Bugün bu tür blokaj koyma imkanı bile söz konusu değil. Türkçeye kazandırılan metinler salt çevrilmiş olmak amacıyla çevrilmez; Türkçe okuyan, yazan insanların dönüştürülerek, "bir şey"e, "bir durum"a eklemlenmesi hedefi de güdülür. Edebiyat dünyasına damgasını vuran "tüketim kültürünün çıldırtıcı vaatleri" okuyucuyu kışkırtarak avlıyor. Okuma serüveninde nitelikli eserlerin geri plana itilmesi İslami kimlikli gazetelerin verdiği eklere de yansıyor. W. Benjamin'in deyimiyle "doğru mesafede durmayı" savsaklayan bir eyleyişe sahip. Yakın tarihle ilgili Turgut Özakman dışında herhangi bir kitabın tanıtımına yer verildiğini görmek imkansız. Kemalizm eleştirisi yapan hiçbir eser tanıtılmaz. Reklamları yapılan yapıtlarla birlikte, görünmez kılınmaya çabalanan dünya görüşleri de satılır. Yazınsal kalite, tarihî hakikat, ilmilik gibi hususları göz ardı eden yapıtların sürekli ön planda tutulması hedonist tüketim kültürünü ululayan bir okur kitlesi oluşturur. Okuma eyleminin ahlaki, siyasi, fıtri ve sosyal kontrollerden bağımsız bir biçimde piyasa ekonomisinin belirleyiciliğinde sürdürülmesi, yayınların bütününün ekonominin bir aksesuarı haline gelmesi gibi anormal bir durumu gündeme getiriyor. Bu bağlamda ortaya çıkan kitap düzeni, insan eliyle kurulan aşağı bir düzendir. Piyasa toplumunun işleyişinin yerleşikleştirilmesi ve hayatın bütün alanlarına hakim olmaya çalışan ideolojik bir söylem olarak kaderleştirilmesi, insan iradesinin türlü tezgahlarla biçimlendirilmeye çalışılması ekonomik bir aksesuar olan eserler üzerinden sürdürülür. Eklerde yayınlanan eserler, tanıtılan yazarlar merkeze eklemlenmeyi gündeme taşıyor. Toplumun kültürel dünyası merkezin kültürel dünyasınca biçimlendiriliyor. Eklerde sürdürülen kültürel hemfikirlik kavrayışı hemfikirliğin iktidarca belirlenen yönlerini görmezden geliyor.
Bilgiyi Metalaştıran Kapitalist Kültürel İmgelemi Aşabilmeliyiz
Temel işlevi okurla yapıt arasında ilk bağı kurucu bir faaliyet alanı olarak tanımlanan kitap ekleri, tüketim kitaplarıyla kalıcı eserlerin genellikle ayrım yapılmadan birlikte ele alındığı ve kötünün tecimsel baskısı altındaki faaliyetlerdir. Ahtapotun kollarını andırırcasına çoğalan kitap eklerinde temellendirilmeyen övgü yazılarında, dostluk ilişkileri ve hatır gönül meselesi baskındır. Eser sahibinin bütün yapıtlarını okuyamayan tembel tanıtmacıların havada kalan yorumları... Zaman alacak, düşünmeyi gerektirecek, teorik birikim isteyecek yazılar birkaç ek dışında pek yazılmıyor. "Okuyucusuna yol göstermek, okuyucuyu yönlendirmek, bilgilendirmek" amacına yönelik olarak yazılan tanıtım yazılarının gösterdiği yol, okuyucuyu yönlendirdiği yön, bilgilendirdiği bilgi sorunludur. (Margulies, 2004:74) Kültür endüstrisi genel meta üretim sürecinde her şeyi kültürelleştirerek ona bir statü verir. Ekonomiden devlet iktidarına, bireysel davranışlardan insan ruhuna, geçmişten geleceğe kadar her şey metalaştırılır, estetize edilir ve bunların tüketimi "sağlam" borazancılarca yaygınlaştırılır. Emperyalizmin haysiyetsiz saldırısı altında sürdürülen kültür savaşları içinde metanın, estetize edilen kültürel göstergelerin önemli bir yeri vardır. (Eagleton, 2005)
Kültür dünyasıyla ilgili vizyonlar bir sömürgeleştirme pratiği olarak gündeme geliyor. Bir devrim yaşadığımız yanılsamasıyla yepyeni bir dünya içinde yaşadığımızı kabullenmemiz, piyasacı kültürel denetim mantığına teslim olmamız isteniyor. Çerçevelenmiş kapitalist kültürel imgelemi aşabilmenin bir yolu onları fark edişimizi bilinç düzeyine yükseltmektir. Endüstrileşen, tecimselleşen ve iğrenç bir bayağılığı, düzeysizleşmeyi temsil eden yozlaşmış kültür piyasasına karşı yeni öncelikler belirleyerek her daim yeni eylemlilikler içinde olmak ve düşünsel dünyamıza ahlaki bağlayıcılığı olan katkılarda bulunmak durumundayız.
Kaynakça
Belge, Murat (1988) Edebiyat Üstüne Makaleler, İletişim Yay., İstanbul.
Chartier, Roger (2003) "Metinlerin Dünyasından Okurlarınkine" Cogito, sayı: 34.
Margulies, Roni (2004) Yahudilik Vesaire, Şiir, Kanat Kitap, İstanbul.
Berk, Özlem (2006) "Avrupa Merkezcilikten Uzak Çeviri" Varlık, s. 1185.
Çubukçu, Aydın (2006) Eleştirinin Eleştirisi Evrensel Kültür, s. 114.
Oktay, Ahmet (2005) 'Gazeteler ve Kitap Ekleri' 18 Aralık Evrensel gazetesi.
Üster, Celal (2006) "Sözcükler Arasında Gezi" 5 Mayıs Radikal Kitap.
Üster, Celal (2005) "Kitabın Saygınlığı" 9 Aralık Radikal Kitap.
Girtler, Roland (2006) Terbiyesizliğin Sosyolojisi, Çev.: Medeni Beyaztaş, Kale Yay., İstanbul.
Eagleton, Terry (2005) Kültür Yorumları, Çev.: Özge Çelik, Ayrıntı Yay., İstanbul.
Yazgıç, Suavi Kemal (2006) "Kitap Ekleri Neyi Tamamlar?" Kılvauz, s. 35.