Babasının İslami düşünce suçundan dolayı aldığı bir yıllık hapis cezası nedeniyle Almanya'da bulunduğumuz dönemde, 17 Ağustos 1972'de dünyaya geldi. Doğduktan sonra gözleri beni ürkütmüş, yeni doğmuş bir bebekten ve diğer çocuklarımdan farklı bakışları vardı. Ölmeden iki gün önce söylediği sözleri de beni yine bakışları gibi ürküttü. "Anne! Ben hepinizden önce öleceğim şehid olacağım gibi geliyor" demişti.
Özlem'imi hangi sözlerle anlatayım. Hayatına baktığınızda onun fevkalade bir insan ve evlat olduğunu anlarsınız. Lise döneminde öğretmenlerinden biri örtüsünden dolayı Özlem'i disipline vermişti. Başındaki örtüsünü çekiştirerek "neden örtüyorsun?" demişti. Özlem "siz neden giyiniyorsunuz?" diye sormuştu ona. Öğretmeni gereksinimimden dolayı diye cevap verdi. O da örtüm de benim gereksinimim demişti. Otuz yıla, otuz yaşa çok şey sığdırdı. Yirmi yaşına kadar gençlik evresi desek, on yılda altmış yıla bedel hizmet etti. Bu Ramazan'da gittiğim umre ziyaretimde benden iki şey istemişti. Bir tanesi ses kayıt cihazı (röportajları için), diğeri de duaydı. "Dua et anneciğim dua et de iyi bir yazar olayım" demişti.
İnanmış bir anne en çok neyi ister? Elbette ki çocuklarının imanlı ve inançlı olmasını. Çok şükür Rabbim! Ben hepsinden razı oldum. Sen de ol.
Rabbimiz, onu senin davetine İcabet edenlerden eyle. Evladımı merhametine, rahmetine mazhar kıl.
Rabbim! Ben evladımdan razı oldum; sen de razı ol. Bana sabır ve dayanma gücü ver.
Sizlerden temennim kabul duası ve bayrağını teslim almanızdır.