Kutlu doğum programı düzenlemek, muhtaç ve yoksullara yardım etmek, yetimleri gözetmek, İsrail’i telin etmek, Kurban Bayramında muhtaçlara kurban eti dağıtmak, derneklerde Hz. Muhammed'in hayatını anlatmak, uzlaşma heyeti tarafından kan davalarını sona erdirmek ve halkın sorunlarında hakem olmak gibi gerekçeler Türkiye’de bir derneğin kapatılmasına gerekçe kılındı. Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesi söz konusu suçlamalarla birlikte Hizbullah örgütüyle bağlantılı olduğu iddiasıyla Mustazaf-Der’i kapattı. Kemalist düzenin İslami ve insani hassasiyetlere tahammülsüzlüğünün yeni bir örneği olan bu kararın, örgütlenme özgürlüğünün de açık ihlali olduğunu belirten Özgür-Der, 21 Nisan tarihinde konuyla ilgili aşağıdaki açıklamayı yaptı:
Mustazaf-Der Hakkında Verilen Kapatma Kararı
Kemalist Tahammülsüzlük Rejiminin Yeni Bir Göstergesidir!
Türkiye uzun bir süredir açılım tartışmalarına sahne olmakta. Bu sürecin ülke genelinde daha insani bir ortamın gelişmesine katkıda bulunacağı, muhalif yaklaşımların kendilerini daha özgürce ifade edebilmelerine zemin sağlayacağı ümit ediliyor. Pratikte yaşananlarsa bu tür bir beklentinin aşırı iyimserlik olduğu kanaatini pekiştirecek manzaralar oluşturmakta. Bilhassa yargı erkinden sadır olan kimi kararlar, otoriter-bürokratik zihniyetin muhalif fikir ve çabalara ülkeyi dar etme mantığını aynen koruduğunu göstermekte. Kemalist resmi ideolojik bakış açısının bir tehdit kaynağı olarak gördüğü İslami faaliyetler hukuk kılıfına sarılmış açık bir tahammülsüzlükle karşı karşıyalar. Soyut suçlamalar, mesnetsiz irtibat iddiaları, keyfi yorumlarla kararlar verilmekte; yargı erkine hâkim zihniyetçe peşinen suçlu görülen fikirler ve çabalar göstermelik yargılamalar neticesinde kitabına uydurulmuş mahkûmiyetlere çarptırılmakta.
Mustazaf-Der bu hukuksuzluğun son kurbanı oldu ve Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesince kapatıldı. Önce farklı illerdeki şubelerine ve buralara mensup üyelerine yönelik sistematik polis baskısı ile başlayan, ardından Diyarbakır’da bulunan genel merkezi hakkında açılan kapatma davası ile devam eden kuşatma operasyonu kapatma kararı ile tamamlanmış oldu.
Karar resmi ideolojik çerçeveye aykırı görülen anlayış ve tutumları cezalandırmaya yönelik mantığın bir yansıması, siyasi nitelikli bir karar olma vasfını taşıyor. Daha önce Elazığ merkezli İhya-Der mensupları hakkında verilen ağır hapis cezalarına yansıyan keyfiliğin izlerini bu kararda da görmek mümkün. Kapatmaya gerekçe olarak Mustazaf-Der’in illegal Hizbullah örgütünün uzantısı olarak faaliyet gösterdiği belirtilmiş. Bu iddianın hangi delillerle desteklendiği ise malum değil, adeta ispatlanmasına lüzum görülmeyen bir suçlama ile yetinilmiş!
Hukuki temelden yoksun bir mahkeme süreci ve önceden verilmiş bir kararın belli prosedür izlenerek ilgili taraflara duyurulmasından ibaret bir durum söz konusu. Önce hakkında kapatma davası açılan derneğin yasadışı örgütle bağlantılı olduğu tezi somut, açık bir mesnet olmaksızın kesin bir veri olarak ortaya konuluyor. Ardından söz konusu derneğin tüm faaliyetleri, iddia edilen örgütün legal görünümlü eylemleri olarak sıralanıp suçlama konusuna dönüştürülüyor. Bu çerçevede kutlu doğum programı organize etmekten İsrail zulmünü protestoya, cezaevlerinde bulunan insanlara ve yakınlarına yardım etmeye kadar her türlü etkinlik kapatma kararına gerekçe kılınıyor. Sözü edilen etkinliklerin en temelde İslami, insani bir kaygı duyan herkesin sahip çıkması gereken duyarlılıklar, yerine getirilmesi gereken sorumluluklar olduğu çok açık. Bu durumda yargılananın, mahkûm edilenin özünde İslami kimlik ve insani hassasiyetler olduğu söylenebilir. Kısacası Kemalist düzenin İslami ve insani duyarlılıklardan rahatsız olduğu görülmeli.
Mustazaf-Der hakkında verilen kapatma kararı Kemalist zihniyetin muhalif fikir ve tavırlara sahip muhataplarını ısrarla yasadışılıkla suçlama tutumunun bir yansıması, sistemin geleneksel hastalıklarından olan “yasadışılaştırma saplantısı”nın tipik bir dışavurumudur. Örgütlenme özgürlüğünün açık ihlali anlamına gelen bu kararı kınıyor, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün bu tarz keyfi yorum ve değerlendirmelerle kısıtlanmasının önüne geçilmesi için Meclisi ve Hükümeti gerekli adımları atmaya çağırıyoruz.
ÖZGÜR-DER