Türkiye-İsrail Parlamentolar Arası Dostluk Grubu'ndan İstifa Eden Milletvekillerine Açık Mektup
Saygı değmez milletvekili,
Üyesi bulunduğunuz Türkiye-İsrail Parlamentolararası Dostluk Grubu'ndan istifa ettiğinizi basından öğrenmiş bulunuyoruz. İsrail saldırganlığına karşı kamuoyunun duyarlılığını yansıtmaya gayret eden kimi basın yayın organlarında istifanızın "onurlu" sıfatıyla duyurulduğunu görmüşsünüzdür. Muhtemelen istifanızı bu biçimde taltif etmek suretiyle bu basın yayın organları halen söz konusu gruba üyeliğini sürdüren az sayıda milletvekilini harekete geçirme kaygısı taşımaktadırlar.
Oysa açıkça vurgulamak isteriz ki, istifanız asla bu sıfatı hak etmiyor! Siz asla bu sıfatı hak edecek bir eylem gerçekleştirmiş değilsiniz. Olsa olsa boğazınıza kadar battığınız pislik çukurundan bir basamak yukarı çıkmış sayılabilirsiniz!
Basına da ilettiğiniz istifa dilekçenizde "masum insanları, kadınları ve çocukları hunharca katleden bir devletle dostluk grubunda daha fazla kalamayacağınıza" dair ifadeleriniz yer almakta. Pes doğrusu! Anında tepki ve hiç zaman kaybetmeme ancak buna denir herhalde! Sanırız şimdilerde tam zamanında ve dört dörtlük bir tepki vermenin huzurunu yaşıyorsunuzdur! Siz bir zamanlama ustası olmalısınız! İsrail'in işlediği suçlar karşısında sessiz kalmak ve üyeliğinizi devam ettirmek yakışık almazdı ve çirkinliği görür görmez bastınız istifayı değil mi? Gazetelerde resminizin altında tavrınızın "onur" sıfatı ile anıldığını görmekten büyük mutluluk ve gurur duymuş olmalısınız! Ayrıca seçmenlerinizden de koca bir teşekkürü hak etmişsinizdir mutlaka!
Acaba kamuoyu tepkisinden çekindiğiniz için mi, yoksa gerçekten de Beyrut'ta, Sur'da Kana'da yaşananlara tepki duyarak mı istifa ettiğinizi bilemiyoruz. Ama zamanlamanız ister istemez şu hükmü doğruluyor: Demek ki, Lübnan'a yönelik saldırganlık olmasaydı sorun yoktu! Yani dostu olduğunuz İsrail'in nasıl kurulduğuna, bugünlere nasıl geldiğine dair herhangi bir endişe, merak, olumsuz bir kanaat taşımıyorsunuz. Kudüs, Deir Yasin, milyonlarca mülteci, İntifada, kolları kırılan çocuklar, babasının koynuna sığınmışken vurulan Muhammed Durra, Gazze, Batı Şeria, Golan, Sabra ve Şatilla ve daha benzeri pek çok başlık, isim, hadise size hiçbir şey hatırlatmıyor. Tüm bunları belki de üzerinden zaman geçmiş, küllenmiş, artık unutulması gereken tarih sayfaları olarak görüyorsunuzdur, kim bilir?
Peki, ya dostluk ilanınızdan sonra yaşananlar? Onları da unutulmaya terk edemezsiniz herhalde. Görmedim diyemezsiniz, çünkü tüm dünya yaşananlara şahitti. Ve tüm bu yaşananların tam ortasında siz dostluk pozisyonundaydınız. İsrail her zamanki gibi işgalci kimliğiyle vuruyor, yakıp yıkıyordu. Sizin İsrail isimli Siyonist şebeke ile dostluğu sürdürdüğünüz bu dönemde de cinayet, hukuksuzluk ve işgal zinciri kesintisiz biçimde devam ediyordu. Burada zincirin bazı halkalarını size kısa başlıklar halinde hatırlatmakta yarar görüyoruz:
16 Mart 2003'te Gazze'de Rachel Corrie isimli uluslar arası barış aktivisti genç bir kız İsrail buldozeriyle ezildi. Değil mi ki Filistinlilerin evlerinin yıkılmasını engellemeye çalışıyordu, bu kişi ABD vatandaşı Yahudi bir ailenin kızı da olsa işgal devleti nezdinde ölümü hak etmişti. Rachel Corrie ABD'den gelip Filistinlilerin maruz kaldığı zulmü haykırmak için öldü ama siz katillerle dost kaldınız!
2003 Haziranı'nda Hamas ve İslami Cihad ateşkes ilan ettiler. Buna karşın 21 Ağustos'ta Hamas'ın siyasi liderlerinden İsmail Ebu Şeneb ABD yapımı bir Apaçi helikopterinden atılan füzeyle şehid edildi. Gazze İslam Üniversitesi Uygulamalı İlimler Fakültesi Dekanı ve Mühendisler Sendikası Başkanı sıfatlarını da taşıyan İsmail Ebu Şeneb iki korumasıyla birlikte Siyonistlerce katledildiğinde siz canilerle dostluğu sürdürüyordunuz!
İsrail'in Filistin halkının önderlerini hedef alan saldırıları kesintisiz sürdü. Daha önce de suikast girişimlerine maruz kalmış Şeyh Ahmet Yasin 22 Mart 2004'te sabah namazından çıkarken füzeyle şehid edildi. Çocukluk çağından itibaren tekerlekli sandalyeye bağlı olmasına rağmen mücadele dolu bir hayat süren ve yıllarını Siyonistlerin zindanlarında geçiren Şeyh Yasin gibi Ümmetin yüz akı bir mücahidin katli dahi dostluğunuzu zayıflatmadı.
İsrail direniş önderlerini hedef alan saldırılarına devam etti. Şeyh Yasin'in şehadeti üzerinden daha bir ay bile geçmemişti ki, 17 Nisan'da Gazze'de Abdulaziz Rantisi şehid edildi. Hamas'ın Şeyh Yasin'den sonraki lideri ve Gazze İslam Üniversitesi öğretim üyesi Rantisi'yi 25 yaşındaki oğlu Muhammed ile birlikte bir helikopterden atılan füzeyle katledenler yine sizin dostlarınızdı!
2004 Mayıs ayının 2. haftasında Refah mülteci kampında yaşayan Filistinlilere karşı büyük bir operasyon başlatan Siyonistler 50'den fazla insanı katledip, 300'ü aşkın kişiyi de yaraladılar. Siyonistler Refah'tan çekilirken geride büyük bir harabe yığını bırakmışlardı. Dünya medyasına yansıyan yan yana dizili onlarca ceset görüntüsü vicdanları sızlattı ama siz umursamadınız!
İsrail zindanlarında tutsak 8 binden fazla Filistinli'nin Siyonist işgali ve kötü koşulları protesto etmek için açlık grevine başlamaları da sizi hiç ilgilendirmedi.
İsrail tüm dünyanın tepkisine ve uluslar arası Lahey Adalet Divanı'nın kararına rağmen duvar inşaatına hız verdi. Toplam uzunluğu 650 km. yi bulacak olan ve Filistin'i adeta gettolara ayırarak hayatı daha da çekilmez kılan duvar inşaatı nedeniyle topraklar gasp edildi, evler yıkıldı, 80 binden fazla ağaç kesildi. Ne var ki, duvar hukuksuzluğu da dostluğunuza gölge düşürmedi!
25 Ocak 2006'da yapılan seçimlerde Filistin Yasama Meclisi'ne girmeye hak kazanan 132 milletvekilinden 15'i tutukluydu. Bu şekilde işgale karşı direniş bilinci cezalandırılmaya çalışılırken, Filistin halkının iradesi esir alınmak isteniyordu. Siz ise iradesi teslim alınmak istenen Filistin halkıyla değil, işgalcilerle dostluğu tercih ettiniz!
Mart 2006'da İsrail Eriha'ya düzenlediği kanlı bir baskınla FHKC lideri Ahmet Saadet ve 3 kişiyi kaçırdı. Siyonist Turizm Bakanı Revaham Zeevi'yi öldürmekle suçlanan ve bu yüzden uluslar arası baskılar neticesinde Arafat'ın tutuklamak zorunda kaldığı Ahmet Saadet ve arkadaşlarının korsanvari bir yöntemle kaçırılması eylemini gerçekleştirenler yine sizin dostlarınızdı!
Hamas'ın seçimleri kazanması karşısında İsrail çılgına döndü. Seçimlerde iradesini direnişten yana belirlediği için Filistin halkının açlıkla, ambargoyla, kuşatmayla cezalandırılmasını tüm dünya lanetlerken siz İsrail ile dostluğunuzu aynen sürdürdünüz.
Haziran ayında Gazze kumsalında piknik yaparken bir İsrail hücumbotundan atılan topla aynı aileden 7 kişi katledildi. Ailenin hayatta kalan tek ferdi olan küçük Hüda'nın feryatları da dostluğunuzu sarsmadı.
İşgal sürdü; hukuk, insani değerler, onur, ahlak Siyonistlerce çiğnendi; hürmetler ayaklar altına alındı; başta İslam'ın aziz beldesi Kudüs olmak üzere Filistin toprakları talan edildi, yağmalandı; katliamlar birbirine zincir olup eklendi ama siz tüm bu vahşetin sorumlusu çete ile dost kaldınız! Ta ki, vahşet Lübnan'a yönelik saldırganlıkla birlikte artık örtülemez, gözlerden uzak tutulamaz boyutlara varana; ta ki, tüm dünya halklarıyla birlikte Türkiye kamuoyunda da İsrail ile birlikte İsrail'in dostlarına karşı da öfke dalgası kabarana kadar bu çirkinliği, utanmazlığı, ihaneti sürdürdünüz!
Bilmelisiniz ki, inanılmaz bir biçimde hala bu rezilliği sürdüren, Siyonist çete ile dostluktan vazgeçmeyen, büyük bir utanmazlıkla, pişkinlikle şuç ortaklığına mazeret üretenlerin de olması sizi asla temize çıkarmaz, suçunuzu hafifletmez. Olsa olsa insan soyunun gördüğü bu en sefil, en acınalısı yaratıklar ihanet çizgisinin nerelere vardırılabileceğini ve onursuzluğun zirvesini gösterir. Ama sizi onurlu kılmaya asla yetmez!
Bugüne kadar ki, tutumunuzla büyük bir vebalin altına girdiniz; İslam'a, insanlığa, kardeşlik hukukuna karşı suç işlediniz. Sadece şahsınızdan ibaret kalmayıp, temsil ettiğiniz varsayılan halkın da alnına kara bir leke sürdünüz. İstifanızın politik bir manevra olmayıp, samimi bir pişmanlık içermesi halinde Din gününün Sahibi karşısında belki hesabınız kolaylaşır. Ama bilin ki, bu halka yaşattığınız utanç asla unutulmaz. Biz unutmayacağız! Ve "onur" sıfatı ile adınızın yan yana anılmaması için elimizden geleni her zaman yapacağız.
Utanç içinde kalın!