Ölüm Sessizliği

Rıdvan Kaya

"Geri adım atacak olursak örgüt zaferini i-lan eder." buyurmuş Cemil Çiçek. F Tipi cezaevlerinde tecrit uygulamasına karşı dile getirilen taleplere cevap babında, daha özelde ise artık kritik bir aşamaya gelmiş Avukat Behiç Aşçı'nın sürdürdüğü ölüm orucu eylemine ilişkin değerlendirmesi böyle Adalet Bakanı'nın. Sürpriz yok! Tam da kendisine yakışan bir tavır, beklediğimiz türden bir tepki. Yıllardır duymaya alıştığımız türden brifing edalı, metalik tonlu, kalıplaşmış sözler; insan sıcaklığından uzak, içtenlikten yoksun hüküm ifadeleri. Bu sözler ve yaslandığı zihin yapısı, Soğuk Savaş döneminde şekillenmiş bir kişilik tarzının, tapınma derecesinde bir devlet yüceltmesi ile buluşmasının ürünü aynı zamanda.

Aman Sayın Bakan, ne yapın edin, örgüte prim vermeyin! Ölsünler, hepsi ölsünler, yeter ki devletin kararlılığı azalmasın! İnsan kellelerinden kule yapmış atalarınızı hatırlayın ihtiyaç duyduğunuzda ve sakın vicdan mefhumunu aklınıza dahi getirmeyin!

Ne kadar tanıdık bir söylem değil mi? Size de "Burası devlete meydan okuma yeri değildir! Bu hanıma haddini bildirin!" diye kendinden geçmiş bir hiddet tonunda yırtınan bir eski Başbakanı hatırlatmıyor mu? Farklı kulvarlardan gelmelerine rağmen devlet kutsamasında buluşan iki ses, tek zihniyet!

Kamusal alan saçmalığıyla daha bir azgınlaşan, vahşi bir devlet terörüne dönüşen başörtüsü yasağı adlı ilkel dayatmanın kaldırılması talebi karşısında da aynı refleksle karşı karşıya değil miyiz? Türban yasağını esnetmek irticanın tırmanışa geçmesine yol açar, asla taviz verilmemelidir! Karartılan hayatların, hakkın, hukukun, adaletin ne önemi olabilir ki? Günah mı? Kamusal alanda günaha yer olur mu hiç, hem zaten dert etmeyin, varsa da devletin boynuna! İnancıyla, kimliğiyle, kişiliğiyle çelişmek istemeyenler de kimmiş? Madem sevmekte zorlanıyorlar, o zaman terk etsinler burayı, hala ne duruyorlar? İnsanların talepleri bugün var, yarın yok. Mühim olan devletin bekası! Devlet demek otorite demek, yasak demek, ceza demek!

Ateşkes de ne demek, ne affından söz ediyorsunuz, delirdiniz mi siz, devlet hiç teröristle pazarlık yapar mı? Yapmaları gereken şey belli: Gelip kuzu kuzu teslim olacaklar, sonra da adaletin haklarında vereceği hükme razı olup cezalarını çekecekler, bunun başka yolu yok! Kimsenin kuşkusu olmasın: Son terörist bitene dek devlet operasyonları sürdürecektir. Kimseye devlet terör karşısında başarısız kaldı, dedirtmeyiz. Dost var, düşman var. Devlete acziyet görüntüsü hiç yakışır mı? Çatışma olmasın diye devletin elini kolunu mu bağlayacaksınız, delirdiniz mi?

Ölenler elbette olacak. Her gün trafik kazalarında insanlar ölmüyor mu? Analar ağlamasın diye devlet devletliğinden mi vazgeçsin? Hem bizimkilerin analarının ağlamasına hiç gerek yok, çocukları şehitlik gibi en yüce bir mertebeye ulaştılar. Ayrıca her birine şeref madalyası da veriyoruz. Ne büyük bir gurur kaynağı! Nesiller boyu taşıyacaklar bu gururu! Öbürkülerin analarına gelince, madem ağlamak istemiyorlardı, o zaman çocuklarına sahip çıksaydılar, vatan hainlerinin kucağına düşmelerine engel olsaydılar? Kendi düşen ağlamaz!

Çok haklısınız Sayın Bakan, devlete yumuşaklık yakışmaz; anlamak, konuşmak, hak vermek, devletin kitabında yazmayan şeyler. Devletin otoritesi her daim korunmalı, kutsal bir inek gibi yüceltilmeli. Yüceltilmeli ki, onunla beraber sizlerin de ayaklarınız yerden kesilsin! Sıradan insanlar artık hayatlarıyla da, ölümleriyle de sizleri rahatsız edemesinler asla! Ve artık kulaklarınızda istemediğiniz şu tür sesler hiç çınlamasın:

"Hey, duyuyor musunuz Sayın Bakan? Hücrelere tıkılan bedenler, beyaz duvarlarla yalıtılmış sesler karşısında sessizliği kabullenememiş bir insan daha sağırlaşmış kulaklarınıza sesini duyurabilmek için can veriyor! İktidar tutkusunun kamaştırdığı gözlerinizin tam içine ölü bedenini sokmaya hazırlanıyor. Açın gözlerinizi, kapamayın!"