Hak Söz, biz "müslüman gençlerin temel sorunlarını Kur'an-ı Kerim'in ışığında tartışıp aydınlatmağa çalışacakları ve bildikleri doğrulan tebliğ edecekleri amatör ve lokal bir faaliyet türü..." diyerek çıkartmağa başladık Hak Söz'ü. Ve şimdi Eylül-Ekim sayılan ile elinizdeyiz yine geçen altı ay zarfında muhterem okuyanlarımızdan umduğumuzun da fevkinde bir ilgi ile karşılaştık, "lokal" olarak düşündüğümüz halde çok farklı mekanlardan ilgi gördük. İlahiyat Fakültelileri olarak başlamışken bu müddet zarfında ilahiyatlılar boyutunu aştık. Bu bize daha da bir güç ve enerji verdi doğrusu bir yerlerden başlanması gerektiği düşüncesinin pratikteki müspet sonucunu gördük. Büyüklerimizden, kardeşlerimizden teşvik edici, yüreklendirici, tavsiyelerle dolu ve birazda ürkek mektuplar aldık.
Kimi, geçmişteki acı tecrübelerini hatırlatarak aynı yanlışların tekrarlanmamasını, çok çaba harcamamızı, dostlardan dostluklarımızı, düşmanlardan düşmanlıklarımızı esirgemememizi hatırlatarak bize cesaret verdi. Kimi, gençlik yıllarındaki gayretlerini hatırlayarak yüreklendirdi bizleri. Kimi, işimizin ne kadar zor olduğunu, Kur'an dedikçe Kuran diyenlerden bile eleştirilere maruz kalacağımızı hatırlattı. Bunlar genel tavsiyeler ve hatırlatmalardı.
Bir de Hak Söz'ün muhtevasına ilişkin olanları vardı ki bu hususta aldığımız mektuplar daha çoktu, ekseriyeti olumlu yaklaşırken, bir kısmı da kısmen olumluyor kısmen de olumsuzluyordu. Öldürücü olanlar da yok değildi.
Dergimizi; "Kur'an bazında bir gayret, vahyi doğrulan iletmede bir araç, orijinallik ve özlenen asalet özelliklerine sahip bir dergi, suyu kaynaktan içme yolunda bir çaba ideolojik yüklem dolu bir çalışma." olarak değerlendirenlerin yanında, yazılarda kullanılan başlıkların ve terimlerin olumsuzluğunu, yayınlanan bazı yazıların zamansızlığını vurgulayan mektuplardı bunlar
Hepsini anlayış ve şükranla karşılıyoruz. Ama bir de bizleri fazla "politize" olmakla suçlayan bazı yaklaşımlar vardı ki değinmeden edemeyeceğiz. Kur'an merkezli düşünceyi öncelediği bilinen bu yaklaşım sahipleri acaba Kur'an'ın amacını ve Kur'ani eylem biçimini ne zaman yaşayacaklar ve ne zaman hayatlarını topyekün bir yaşam biçimine göre ayarlayabilecekler? Kur'an, sorunlarıyla birlikte yaşayan canlı bir topluma inmiştir. Ve onların itikadi yanlışlarını düzeltmeye yöneldiği kadar, pratik yaşamlarını kötülüklerden arındırmak için de ikazlarda bulunmuştur. Kur'an müslümanlardan, en zayıf oldukları anda bile, müşrikler karşısındaki tavırlarını ve sosyal politikalarını vahyi ilkeler doğrultusunda ödün vermeden, yılmadan, korkmadan ortaya koymalarını istemiştir. Mekke oligarsik yönetiminin azgın yöneticisi Ebu Leheb'i lanetleyen Kur'an vahyi; müslümanları zulmün, tuğyanın, şirkin karşısında mücadele etmeye çağırmıştır. İçinde yaşadığımız uluslararası emperyalist sistemin ekonomik ve siyasi sömürüsüne ve politikalarına karşı çıkmamızı "politize" olmak şeklinde eleştiren veya hafife atan bu kardeşlerimize soracağımız soru şudur: Kur'an'ın öncelenmesi konusunda -ki temel belirleyicidir- hassasiyet taşıyanlar acaba ilk inen surelerdeki, mülk ve iktidar sahibi oldukları için azdıkça azan olumsuz tipler ve onların pratikleri karşısında vahyi tehdit ve kınamaları okumuyorlar mı? bu ayetler onları duygulandırmıyor, derilerini ürpertmiyor ve harekete sevk etmiyor mu?
Bu arada son sayımız (4-5) ile ilgili de bir çok değerlendirme aldık. Ankara'dan yazan A. Yaşar Ocak, İslam ve kültürüne olan yaklaşımımızda doğru metot ve açıdan yola çıktığımızı ifade ediyor ve "Bu tarz tenkitçi ve irdeleyici bir bakış açısından yaklaşmamızın, İslam gerçeğini kavrayabilmemiz açısından mutlaka şart olduğuna" inandığını söylüyor. Ancak bunu yaparken çok dikkatli ve titiz davranmak gerektiğini belirtiyor. Diyarbakır'dan yazan Celal Sancar ise, doğrularımızı başkalarıyla paylaşmak isteğimizi teşvik ediyor ve dergimizdeki yazıların uyumu açısından aramızdaki istişareye önem vermemizi istiyor.
Gelecek sayımızda buluşmak üzere Allah'a emanet olun.