Müslümanlar 21, yüzyıla yaklaşırken büyük bir kuşatma altında bulunuyorlar. Modern değerler güçlü mekanizmalarıyla insanımıza kendi tüketim alışkanlıklarını ve yaşam biçimini aşılıyor. Çıkarcı ve ilkesiz zihin yapılarının telkini, uzun zamandan beri 'yeni sömürgecilik' olarak vasfediliyor.
Dış dünyadaki mikrop olanca gücüyle bünyemize yönelmiş, kendine yeni yaşam imkanları arıyor.
Müslümanların iç bünyeleri de çok sıhhatli değil. Dış mikroba karşı mukavemet edebilmek için sağlıklı bir bünyeye sahip olmak gerekiyor. İtikadda, düşüncede, amelde...
İç bünyeyi güçlendirecek tek kurtuluş umudu ise İslami hareketlerin düşünsel ve eylemsel aktivitesi...
Yeni Dünya Düzeni karşısında alternatif tek güç İslam. Yanlız müslümanlar Vahiy İslam'ından oldukça uzaklaşmış durumdalar. İslami değerlerin sosyal karşılıklarını oluşturmak amacıyla çaba sarfeden sadece İslami hareketler.
Ve bunun için de emperyalizm, bütün hatlarıyla nüve halindeki İslami hareketlerin lokomotifi olan İslami mücadele kadrolarına saldırılarını yöneltiyor.
Bu saldırılar Bosna'da Sırp katliamı, Cezayir'de cunta saldırısı, Mısır'da idam sehbaları, Lübnan'da Siyonist bombardımanı, Tacikistan'da Rus tankları, medyada kültür kirliliği ve Sivas'da "Şeytan Ayetleri" ile iğrençliğini sürdürüyor.
Bütün bu saldırılara karşı göğüs geren İslami mücadele kadroları, müslümanlara kimliklerini hatırlatıyor; modernizmin kuşatıcılığı karşısında hayatın içinde alternatif bir oluşumun temellerini kuruyor.
Ancak mikrobun yayılma hızına karşı daha atik davranma gerekliliği konusunda genel olarak yaygın bir bilinç düzeyine henüz ulaşabilmiş değil. Direniş ve bilinçlenme için tabii ki ciddi bedeller ödemek gerekiyor. Abbasi Medeni, haklı olarak "ter, kan ve mürekkep" tüketmeden İslami hareketin yükselemeyeceğini ifade ediyor. Bu bedeli ödeyemeyecek kadar sinik, bu bedeli paylaşamayacak kadar bencil ve pragmatik olanların omuz sıcaklığını hissedebilmemiz tabii ki mümkün değil.
Direniş bilinçtir. Bilinç ise spekülatif yaklaşımları aşan ve düşüncesinin merkezine temel ölçü olarak Kur'an'ın muhkem değerlerini koyma basiretini gösteren müvahhid insanların kenetleşmesiyle sosyalleştirilir.
Bu sayımızda emperyalist saldırıların bir uzantısı olarak ortaya çıkan Sivas olaylarının değerlendirmesini ön plana çıkartıyoruz. Sivas olayları kadar, bu olaylar karşısında bazı müslümanların özür dileyici ve kimliksiz yaklaşımları da üzerinde ayrıca durulması gereken hastalık nedenlerimizin ipuçlarını veriyor,
"Modernizm ve Modernistlik" konusundaki soruşturmamızla, emperyalist kuşatma altında oluşumuzun bir başka boyutunu sergilemek istedik.
Son olarak, dergimize gelen bazı önemli yazıları yer darlığı nedeniyle yayınlayamadığımızı belirtmek istiyoruz.
Sevgi ve selamlarımızı sunuyoruz.