Nitelik ve Sorumluluk

Haksöz

Son bir senedir şiddetini arttıran laik rüzgar, "tuttuğunu koparma" mantığıyla esmeye devam ediyor. Başörtüsü zulmü, ülkenin batısından doğusuna yaygınlaştırılırken, son dönemde Güneydoğu'dan yükselen tepkiler de ülkenin bütünündeki direniş hattına katkı sağlıyor. Bunun yanında; İslami sermaye diye tabir edilen kurumlara ve demokrasi oyununda tehlike oluşturacağı düşünülen belediye başkanlarına yönelik yargılama süreçlerine yeni halkaların ekleneceği de aşikâr.

Yaşadığımız sürecin analizinin yapıldığı "Gündem" yazımızda yasak savmak için suskunluğa bürünenlere, düzenin yasakçı yapısının değişmeyeceği ve dayatmaların daha da artacağı ikazında bulunuluyor. Çözümün suskunlukla değil, baskılar karşısında taşımamız gereken direniş bilincinin yaygınlaştırılmasıyla yeşereceği ortaya konuluyor.

Yaşadığımız süreç avantaj ve dezavantajları, artı ve eksileri bünyesinde barındırmakla birlikte, Çözülüş ve direnişleri de bağrında taşıyor. Direniş hattının sahipleri, hem çözülenlere/çözülmelere karşı direnmeye çalışırken; hem de ifsadın gerçek faili egemen güçlere karşı mücadelelerini sürdürme sorumluluğunu omuzlarında hissediyorlar.

"Kararlılığımız Umuttur" başlıklı yazısıyla H. Türkmen, düzenin yaygınlaştırdığı çözülme psikolojisiyle, direnişi paylaşmayanların yaygınlaştırdığı umutsuzluğun işlev olarak aynı ortak paydada buluştuğuna dikkat çekiyor. 'Kur'an çalışmaları'nın dayatan ve pratik sorunlar karsısında, "vahyi mesajı nasıl gündemleştirmeli" sorusunu cevaplama düzeyine yükselmesi gerekliliğine işaret ediyor.

Darbelerin çözücü fonksiyonu yanında, çözülenlerin zaafları, direnişi inançlaştırma kararlılığını bozmuyor. Ülkede yükselen direniş hattı, mevcut yetersizlik ve zaafları yeterince aşamasa da, "zulme karşı direneceğiz" şiarını İslami duyarlılıktan bilinçli tavırlara sevketmeye başlıyor. Dün onbinleri caddelere döken başörtüsü direnişi ve peşinden Kurban Bayramı'nda yaşanan deri savaşı bunun en güzel örnekleri. Biliyoruz ki duyarlılıkları bilinç seviyesine yükseltmedikçe kazanımlarımızı çoğu kez korumamız mümkün değil. O halde "Darbe dönemeçlerinde çözülüşün nedenleri ve direnişin imkanlarının ne olduğu daha iyi işlenmesi gerekiyordu. Sonuçta konuyla ilgili Y. Çakır, F. Başkaya, M. Pamak ve A. Müftüoğlu'nun katıldığı ve konunun tartışıldığı bir dosya çalışması gerçekleştirdik.

R. Kaya'nın "Kışla'da Siyaset ve 27 Mayıs Darbesi" başlıklı makalesi, yakın tarihin günümüze kattığı tecrübeleri, sistemin değişmez yüzünü, genel geçer kılınan tabularını ve kendini korumada gösterdiği pişkinlikleri aktarmakta. İ. Özkan ise "İslamcılık Eleştirileri Tutarlı mı?" başlıklı yazısında, karalanmak istenilen evrensel İslami uyanış çizgisini hem "İslamcılık" sıfatıyla kendi keyfince tanımlayıp, hem de sonradan yargılamaya çalışan gelenekçi zihniyetin çarpıklığına dikkat çekiyor.

S. Turan "HAMAS-FKÖ Kavgası", H. Ceyhan "Küreselleşmenin İflası: Asya Krizi" başlıklı yazılarıyla dünya gündeminin ön sıralarında bulunan iki önemli gelişmeyi değerlendiriyorlar. Muhalif sosyolog İmmanuel Wallerstein ile yapılan "Dünya Sistemi ve Kapitalizmin Sonu" konulu röportaj dikkate alınması gereken stratejik analizler içeriyor.

H. Namlı ise tarihselcilik konusunda kaleme aldığı ve yer darlığı nedeniyle ancak bu sayımızda yer verebildiğimiz cevabi yazısında, sosyal disiplinlerin bir aracına duyulan tutkunlukla Kur'an'a yaklaşanların, beşeri şemalar adına nasıl vahyin evrensel hükümlerini sulandırabileceklerini ortaya koyuyor.

Yeni dönemde, dergimizde yaptığımız form değişikliği ve yeni düzenlemelerle ilgili aldığımız olumlu tepkiler için teşekkür ediyor; kültür ve sanat yazılarından, düşünce, araştırma ve güncel yazılara kadar daha kaliteli ve nitelik dolu bir Haksöz'ü sürekli kılma azmimizi paylaşacağınıza inanıyoruz.