Bundan tam bir sene önce İsrail, katliamlarla dolu tarihine yeni bir sayfa daha ekleyerek elindeki devasa güçle karadan, denizden ve havadan Gazze’ye saldırdı. Küçük bir ilçe büyüklüğünde olan ama 2 milyona yaklaşan nüfusu ile dünyada nüfus yoğunluğunun en yoğun olduğu yer Gazze günlerce -başta yasaklanmış kimyasal silahlar ve misket bombaları olmak üzere- tonlarca bomba ve füzelerin hedefi oldu. Siyonist İsrail bu saldırısı ile dünya kamuoyunun vicdanında bir kez daha mahkûm olurken dünyanın insan hakları havarisi kesilen Batılı devletleri ve onların işbirlikçi rejimleri utanmaz bir sessizlikle karşılamıştı bu barbar saldırıyı. Saldırı öncesi acımasız ambargo ile ekmeksiz, yakıtsız, elektriksiz, ilaçsız bırakılan Gazze, bu ölümcül saldırı ile teslim alınmak isteniyordu. Gazze halkı aç kaldı, susuz kaldı, ilaçsız kaldı, mum ışığında ameliyatlarla hayata tutunmaya çalıştı ama yılmadı, teslim olmadı. Camileri, okulları, hastaneleri, yolları, evleri yerle bir oldu ama onlar “Allah var, gam yok” diyerek kendilerinden kat be kat güçlü düşmana kahramanca direndiler; zillet altında yaşamaktansa ölmeyi tercih ettiler. 27 Aralık 2008’de başlayıp tam 22 gün süren ve çoğu çocuk 1400’ü aşkın şehit verilen “Furkan Savaşı”nda düşman, tüm hileli gücüne rağmen Gazze halkının direniş iradesini kıramadı.
Gazze direnişi insanlık vicdanını da harekete geçirmişti. Ekranlara yansıyan toza ve kana bulanmış, yıkıntılar altındaki kadın, bebek, çocuk görüntüleri karşısında dünyanın her tarafında milyonlarca insan bu zulme, haksızlığa ve katliama dur dedi. İsrail, arkasında enkaza dönmüş bir kent bırakarak Gazze’den çekilirken Gazze’ye ambargo devam ediyordu. Gazze’ye İsrail’in yanı sıra Mısır da yardımların girmemesi için elinden geleni yaptı ve yapmaya da devam ediyor. Çok sayıda ölüme sebebiyet veren bu ambargoya dikkat çekmek isteyen çeşitli kişi ve kurumlar ambargonun kaldırılması için dikkat çekici eylemlere başladılar. Denizden ve karadan Gazze’ye girmeyi hedefleyen çeşitli eylemlilikler gerçekleştirildi. Bu etkinliklerden birisi de Türkiye’den de katılımın olduğu Viva Palastina konvoyu ya da Türkiye’deki ismi ile “Filistin’e Yol Açık / Filistin’e Özgürlük Konvoyu” idi.
Viva Palastina İngiliz parlamenter George Galloway tarafından organize edildi. İçerisinde Müslüman, Katolik, Protestan, Yahudi, her kesimden Filistin davasına gönül veren insanın bulunduğu konvoyda ayrıca insan hakları savunucuları, aktivistler, gazeteciler, yazarlar, siyasiler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri bulunuyor. Konvoyun Türkiye ayağını İHH düzenledi. Başlangıç noktası Londra olan konvoy 70 araç ile Türkiye’ye giriş yaptı. Konvoya Türkiye’den de 80’in üzerinde araç katıldı. Amerika’dan deniz yoluyla gelen 47 araç da Mersin limanından konvoya dâhil oldu. Ambulanslar, binek araçları, minibüsler, otobüsler ve TIRlardan oluşan konvoyda tıbbi malzeme ve ilaç da götürülüyor. Gazze’de uygulanan ambargoyu delmeyi amaçlayan “Filistin’e Özgürlük Konvoyu”nda yer alan araçların tamamının, yardım malzemeleri ile birlikte Gazze’ye bağışlanması planlanıyor.
Viva Palastina konvoyu Türkiye’ye İpsala’da giriş yaptıktan sonra İstanbul, Adapazarı, Ankara, Konya, Adana, Gaziantep, Kilis güzergâhını takip ederek Suriye’ye geçti. Geçtiği her il ve ilçede heyecanla karşılanan konvoy oldukça duygusal anların yaşanmasına da neden oldu. Özellikle Adana’da genç kızlar ve kadınların parmaklarındaki alyansları, kollarındaki bilezikleri çıkarıp İHH yetkililerine teslim etmeleri kardeşlik dayanışmasına güzel bir örnek teşkil etti. Suriye’de de coşkulu kalabalıklar ve HAMAS temsilcileri tarafından karşılanan konvoy sorunsuz bir şekilde Ürdün’e geçti ve burada ilk engelleme ile karşılaştı. Ürdün polisinin konvoyu Amman’a almak istememesi krize neden olsa da konvoyda bulunanların kararlı tutumu ile Ürdün, konvoyun geçişine izin vermek zorunda kaldı. Özgürlük Konvoyu’nun bulunduğu alana gelen Ürdünlü Müslümanlar da polisin tavrını protesto ederek konvoya sahip çıktılar.
Konvoy, son olarak Ürdün’den Mısır’a geçmek için gittiği Akabe Limanı’nda, araçları Mısır’a taşıyacak olan gemiye Mısır’ın izin vermemesi nedeniyle beklemekte. Mısır’ın engelleme çabası karşısında Akabe’de basın toplantısı düzenleyen İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, Gazze’ye girmeden dönmeyeceklerini açıkladı ve Mısır’ın tutumu konvoy ekibi tarafından protesto edildi. 200’ü Türkiye’den yaklaşık 500 kişiden oluşan konvoyun protestosuna Ürdün halkı da destek verdi. Gerekirse araçları yakmaya kararlı olan konvoy ekibi hedeflerine ulaşmadan dönmeyi düşünmüyor. Konvoyda bulunan Pakistan kökenli 5 İngiltere vatandaşı izin verilene kadar açlık grevine başladıklarını duyurdular. Konvoy saldırının başladığı 27 Aralık’ta Gazze’de olmayı hedefliyordu ama Mısır rejiminin engellemesi ile bu gerçekleşemedi. Mısır, Gazze’ye uygulanan ambargodan en az İsrail kadar suçlu olduğunu bir kez daha gözler önüne seren konvoy krizini aşmak için uygulanması mümkün olmayan çeşitli formüller önerirken Özgürlük Konvoyu, Gazze’ye Refah üzerinden girmek için kararlı bekleyişini sürdürüyor.
27 Aralık’ta Gazze İçin Ayaktaydık!
Gazze saldırısının yıldönümünde dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi Türkiyeli Müslümanlar da Gazze şehitlerini anmak için gösteriler düzenlediler. İstanbul ve Ankara’da Filistin Dostları; Adana’da Adana İnsani Yardım Vakfı; Bursa’da Özgür-Der, Mazlumder ve İHH gibi kuruluşlardan oluşan Filistin Dostları; Zonguldak’a İHH Gönüllüleri; Van’da Van Hak ve Özgürlükler Platformu; Antalya’da Akdeniz Dayanışma Platformu; Alanya’da Alanya Dayanışma Platformu; Diyarbakır’da Özgür-Der, Mazlumder, Ay-Der, Memur-Sen’in de aralarında olduğu 37 kuruluşun öncülüğünde Gazze direnişini selamlayan Müslümanlar, Mısır’ın konvoyu engellemesini de kınadılar.
Özgür-Der, İHH, Mazlumder, İnsan ve Medeniyet Hareketi, Medeniyet Derneği, Araştırma Kültür Vakfı, İsra-Der, Akabe Vakfı, Fatih Akıncıları, Anadolu Gençlik Derneği vb. birçok İslami kuruluşun bir araya gelerek oluşturduğu Filistin Dostları, Furkan Savaşı’nın birinci yıldönümünde İstanbul Taksim Meydanı’nda toplandılar. Çok sayıda Filistin dostunun katıldığı eylemde Siyonist işgalin yanı sıra işbirlikçiler de protesto edildi. Gazze halkının yalnız olmadığının vurgulandığı eylemde, Gazze’ye yönelik sürmekte olan ambargo ve ablukanın kırılması için duyarlılık ve sorumluluk çağrısında bulunuldu. Çok sayıda Filistin bayrağı ve direniş hareketlerinin flamalarının taşındığı eylemde “Siyonist Saldırının Yıldönümünde Gazze Direnişini Selamlıyoruz!” vb. yazılı pankartlar açıldı. Eylemde Cüneyt Sarıyaşar, Abdullah Sevim, Rıdvan Kaya, Abdurrahman Dilipak ve Ahmet Ağırakça birer konuşma yaparak Gazze’de yaşanan soykırımın ve tüm yoksunluklarına rağmen Gazze halkının gösterdiği direnişin unutulmaması, unutturulmaması gerektiğini hatırlattılar. Siyonist İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin tümüyle kesilerek Siyonist elçinin de def edilmesini isteyen konuşmacılar, böyle zalim bir devletle işbirliği yapmanın utanç verici olduğunu belirttiler.
Ardından Levent’e giden Müslümanlar, protestolarını Mısır Konsolosluğu önünde sürdürdüler. Levent Metro Durağı’nda uzun bir kortej oluşturarak slogan ve tekbirlerle konsolosluğa kadar yürüyen Müslümanlar, Müslümanların taleplerini içeren Filistin Dostları imzalı bir mektubu konsolosluğa verdiler. Rıdvan Kaya ve Nurettin Şirin’in konuşma yaptığı konsolosluk önünde, Özgürlük Konvoyu’nu engellemenin işgal suçuna ortak olmak demek olduğu ifade edildi. Eylemde Hüsnü Mübarek kuklası yakıldı.
Bu yazının yazıldığı saatlere kadar Gazze’ye gidecek konvoy ile ilgili Mısır hâlâ somut bir adım atmamıştı. Ancak şurası çok açıktır ki, Filistin davası safları ayrıştırıp netleştirmeye devam ediyor. İşbirlikçi yönetimler ihanet içeren tercihleri ile aslında kendi sonlarını hazırlıyorlar.