Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de bizlere neye iman etmemiz, nasıl ibadet etmemiz gerektiğini öğrettiği gibi, nasıl dua etmemiz gerektiğini de öğretmiştir. Bunu Kitab-ı Kerim’in ilk başında, Fatiha Suresinde görüyoruz. Bu surede bizler sadece kendimize değil, tüm müminlere dua ediyoruz. Beni değil “Bizi dosdoğru yola ilet.” diyoruz.
Ayetlerde göreceğimiz gibi İslam toplumunda ben yoktur, biz vardır. Bu, İslam toplumunun ümmet olma şuurundan kaynaklanıyor. Allah bize her işimizde olduğu gibi dualarımızda da bir ümmet bilinci oluşturuyor. Yani sadece kendimiz için değil tüm insanlığın ve tüm müminlerin kurtuluşu için çalışmalıyız. Ümmet olmanın esaslarına baktığımızda; müminlerin toptan Allah’ın ipine sarılmaları, düşmanlara karşı birlikte hareket etmeleri, parçalanıp fırkalara ayrılmamaları, birbirlerine hakkı, sabrı tavsiye etmeleri ve bağışlanmaları için birbirlerine dua etmeleri gerektiğini görüyoruz.
Rabbimiz, Peygamberimize (s) hitaben “Allah seni affetsin.” (Tevbe, 43) buyurur. Bu ayette gördüğümüz gibi bağışlayanda Allah’tır, dua edende. Ayrıca Allah mustaz'aflar için “Umulur ki Allah bunları affeder. Allah affedicidir, bağışlayıcıdır.” demektedir. (Nisa, 98-99)
Allah, elçilerinden de hem kendi günahları için ve hem de müminlerin günahları için bağışlanma dilemelerini istemektedir. Hz. İbrahim’in duası şu şekildedir: “Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve müminleri bağışla.” (İbrahim, 41)
Hz. Nuhda benzer duayı yapmaktadır: “Rabbim! Beni, anamı, babamı, inanmış olarak evime gireni, mümin erkekleri ve mümin kadınları bağışla. Zalimlerin de helakinden başka bir şeyini artırma.” (Nuh, 28)
Hz. Muhammed’e de benzer bir duayı yapması istenmektedir: “Bil ki Allah'tan başka ilah yoktur. Hem kendinin hem de mümin erkeklerle mümin kadınların günahlarının bağışlanmasını dile. Allah, dolaştığınız yeri de, barındığınız yeri de bilir.” (Muhammed, 19)
Bütün bu dualar, bağışlanma istekleri bir ümmet olma bilincinin pekiştirilmesi içindir. Ve şunu daçok iyi bilmeliyiz ki “Doğrusu insana da kendi (emek ve) çabasından başkası yoktur.” (Necm, 39)
Bu bağışlanma isteğine meleklerin de katıldığını görüyoruz: “Arş'ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O'na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından her şeyi kuşatıp-sardın; tövbe edenlere ve senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru. Rabbimiz; onları ve atalarından-babalarından, eşlerinden, soylarından salih olanları kendilerine vaat ettiğin Adn cennetlerine girdir. Şüphesiz ki aziz, hâkim olan sensin sen.” (Mümin, 7-8)
Kur’an-ı Kerim’de “atalar-babalar”la ilgili ibarelere baktığımızda bunlar daha önce yaşamış ve vefat etmiş kişiler olarak gözüküyor. Bu vefat etmiş kişilerin bağışlanması ve Adn cennetlerine konulması için dua ediliyor. Yine Kur’an-ı Kerim’de “atalar-babalar”la ilgili olumlu ve olumsuz manada kullanılan birçok ayet var. Olumsuz olarak kullanılan bir ayette Allah şöyle bildiriyor: “Ya da ‘Bizden önce ancak atalarımız-babalarımız şirk koşmuştu, biz ise onlardan sonra gelme bir kuşağız; işleri batıl olanların yaptıklarından dolayı bizi helak mi edeceksiniz?’ dememeniz için.” (Araf, 173) Bu ayette anladığımız kadarıyla, daha önce yaşamış ve vefat etmiş atalarının şirk koşarak yaşamalarından bahsediliyor. Sonraki nesiller şirk koşan atalarından dolayı kendi şirklerine bir mazeret ileri sürmemeleri noktasında uyarılıyorlar. Olumlu olarak kullanılan bir ayette ise “Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahitler miydiniz? O, oğullarına: ‘Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?’ demişti de onlar: ‘Senin ilahına ve babaların-ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz; bizler ona teslim olmuşuz.’ demişlerdi.” (Bakara, 133) Bu ayette de Hz. Yakup ölüm döşeğinde iken oğullarına son nasihatlerini veriyor. Oğulları da “Senin ilahına” ve vefat etmiş olan atalardan “İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz.” diyorlar
Ayrıca ayetlere dikkat edersek bağışlanma istekleri tövbe eden ve müminler içindir. Yoksa tövbe etmemiş, iman etmemiş ve imanıyla bir hayır işlememişler için değildir. Zaten Allah, Nebi’yi ve müminleri; kâfirlerin, münafıkların, müşriklerin ve fasıkların bağışlanması için dua etmemeleri noktasında uyarıyor: “Kendilerine onların gerçekten çılgın ateşin arkadaşları oldukları açıklandıktan sonra yakınları dahi olsa müşrikler için bağışlanma dilemeleri Nebi’ye ve iman edenlere yaraşmaz.” (Tevbe, 113)
Allah, Nebi’ye mümin olmayan ve tövbe etmeyenler için “Mağfiret dilesen de mağfiret dilemesen de birdir. Allah, onları katiyen bağışlamayacaktır.” (Münafıkun, 6) demektedir. Başka bir ayette de şu uyarıyı görüyoruz: “Onlar için ister mağfiret dile, ister mağfiret dileme. Onlar için yetmiş defa mağfiret dilesen de Allah onları bağışlamayacaktır. Bu, Allah'ı ve Peygamberini inkâr etmelerindendir. Allah, fasıklar güruhunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 80) Bu ayetleri ölçü alan müminler kesinlikle zalimler, fasıklar, müşrikler, münafıklar ve kâfirler için bağışlanma dilemezler. Müminlerin bağışlanma dileyecekleri yine müminler olacaktır.
Yine Rabbimiz, Nebisine ve aslında tüm müminlere münafıklarla, fasıklarla ilgili şu uyarıyı yapıyor: “Onlardan ölen birinin namazını hiçbir zaman kılma(duasını yapma), mezarı başında durma. Çünkü onlar, Allah'a ve Resulü’ne (karşı) küfre saptılar ve fasıklar olarak öldüler.” (Tevbe, 84) Bu ayetten şunu anlayabiliriz: Münafıklardan, fasıklardan, müşriklerden ölen birisi için dua edilmez ve onun mezarı başında durulmaz.
Meleklerin müminler için, Nebiler ve müminlerin ise hem kendileri için ve hem de diğer müminler için bağışlanma dilekleri Allah tarafından dünyada da kabul edilebilir, ahirette de kabul edilebilir.
Dünyada bağışlanma ile ilgili birçok ayet vardır. Birkaçına bakalım:
Tebük Gazvesine katılmayan üç Müslümanın tövbesini Allah kabul ediyor: “(Savaştan) geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı). Öyle ki bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O'nun dışında (yine) Allah'tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tövbe etsinler diye onların tövbesini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O, tövbeleri kabul edendir, esirgeyendir.” (Tevbe, 118)
Uhud Savaşındaki durumla ilgili ayet: “İki topluluğun karşılaştığı gün; içinizden geri dönenleri, yaptıklarının bir kısmından ötürü şeytan yoldan çıkarmak istemiştir. Bununla beraber Allah onları bağışladı. Gerçekten Allah, Ğafur'dur, Halim'dir.” (Âl-i İmran, 155)
İsrailoğullarının buzağıyı ilah edinmeleri hakkında ayet: “Musa, kavmine dedi: ‘Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca yaratan (gerçek ilah)ınıza tövbe edip nefislerinizi öldürün: bu, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.’ Bunun üzerine (Allah) tövbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tövbeleri kabul edendir, esirgeyendir.” (Bakara, 54)
Asıl bağışlanma ve mükâfat ise ahirette olacaktır. Bu hususla ilgili de birkaç ayete bakalım. Hz İbrahim şöyle dua ediyor: “Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını ummakta olduğum da O'dur.” (Şuara, 82)
“Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve müminleri bağışla.” (İbrahim, 41)
“Sadece sabredip de güzel ameller işleyenlere; işte onlara mağfiret ve büyük ecir vardır.” (Hud,11)
“İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mümin olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.” (Enfal, 74)
Bu ayetler bize gösteriyor ki mümin olup ister yaşayan isterse ölmüş olsun, ana-baba ve tüm müminler için dua edilir. Ayrıca ümmet olma bilinci gereği Müslümanlar birbirlerini sevmeli, birbirlerine kin gütmemeli ve bağışlanmaları için birbirlerine dua etmelidirler. “Kâfirlere karşı zorlu, kendi aralarında merhametlidirler.” (Fetih, 29)
Yazımızı Haşr Suresi 10. Ayette yer alan dua ile bitirelim: “Onlardan sonra gelenler ise derler ki: Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla veiman etmiş olanlar için kalplerimizde kin bırakma. Rabbimiz, muhakkak ki sen Rauf'sun, Rahim'sin.”