Modernizmin Karanlığından da Hicret Edelim!

Haksöz

Filistin, Afganistan ve Irak'tan sonra Pakistan da patlayan bombalarla dünya gündeminin baş sıralarında yer alıyor. Pakistan, Ortadoğu coğrafyasının diğer ülkeleri gibi ABD ve müttefiklerinin oluşturmaya çalıştığı istikrar ortamının ve demokrasi adına İslam'la savaşımın son kurbanı olarak kaos ve çatışmalarla boğuşuyor. General Müşerref'i biraz geriye çekip yola Benazir Butto ile devam etmenin planlarını yapan ABD'nin hesapları yine tutmadı. Çok yakın zamanda ABD'li istihbarat ve Tink-Tank kuruluşları yeni projeler ve kahramanlar ihdas ederler muhtemelen. Fakat ABD'deki hesap bakalım Pakistan'a uyacak mı?

Türkiye'nin gündeminde de son aylarda karşılıklı olarak yükseltilen tansiyonun bir neticesi olarak yine sınır ötesi operasyonlar, F-16'lar, apaçi helikopterler, gece görüş teknikleriyle vurulan 'terör' karargahları vs yer tutuyor.  Kemalizm'in bekasını sağlamak üzere TSK'nın ABD ve AK Parti hükümeti ile tam bir koordinasyonla yürüttüğü operasyonun etkilerini bütün bir ülke psikolojik açıdan iliklerine kadar hissediyor. Bakalım medyanın eksiksiz olarak katıldığı seferberliğin de etkisiyle psikolojik açıdan şimdilik rahatlama getiren operasyonlar ileriki süreçlerde nasıl bir yan etki ile kendisini gösterecek?

Kürt sorununa ilişkin devlet politikalarına ve bu bağlamda siyaset kurumunun konumuna dair somut bir manzara sunmakta olan Şemdinli vakasının serencamı, Türkiye'de hukukun militarizmin gölgesinde nasıl da çarpık ve edilgen bir işleyişe sahip bulunduğunun bir belgesi gibidir. Bu sayımızda bu olay vesilesiyle "Yargının Askerileşmesi" üzerine yapmış olduğumuz soruşturmayı ilginize sunuyoruz.

Hamza Türkmen'in  "Merkeze Koşanlar Başkalaşıyor" yazısı ile Türkiye'deki İslamlaşma sürecinin 12 Eylül ve 28 Şubat süreçleriyle birlikte bir yönüyle nasıl muhafazakar diğer yönüyle nasıl modern değerlere eklemlediğinin hikayesini ele alıyor. İktidar tutkusunun İslami duyarlılığı olan kesimlerde uzlaşmaya ve giderek liberal değerlerin temsilciliğini yapmaya sevk eden zaafları ve çelişkileri üzerinde duruyor.

Tüketim kültürünün bir nesnesi olmayı tercih edenler "yeni" bir yıla girmenin heyecanı ile maalesef sahte ve ucuz duyguların kurbanı olmaya yelken açacaklar. İslam'a olan teslimiyetleriyle hayatta onurlu bir duruş sergilemeye kararlı olanlar ise alemlere rahmet olarak gönderilmiş Hz. Muhammed Mustafa'nın tarihsel ve toplumsal bir dönüşümün en önemli kırılma noktasını teşkil eden hicretinin 1386. yılını idrak edecekler. Kur'an-ı Kerim'in ve sünnetin çizdiği çerçeve doğrultusunda hicretin tarihte kalmış bir olay olmadığının bilinciyle hayatımızı tanzim etmek üzere tefekkürü, tezekkürü, teşekkürü daimane ve halisane yapmanın gereği açıktır. Kur'an-ı Kerim'in tanım ve aşamalarını belirlediği, Resulullah (s) ve ashabın hayata taşıdığı hicreti hayatımızın merkezine yerleştirmek dileğiyle hepinizi Allah'a emanet ediyoruz.

haksöz