İnci el-Kaşif, bir yanda el-Ezher ve sufiler öte yanda ise sufiler ve selefiler arasındaki anlaşmazlıklardan doğan ve ülkede gitgide yayılan türbelere yönelik tartışmaları ele alıyor.
Selefi grupların başlattığı türbelere yönelik saldırılara tepki olarak sufi grupların protestoları büyüyor. Geçtiğimiz Salı günü el-Ezher Camii’nden başlayıp el-Hüseyin Camii’ne kadar süren bir yürüyüş gerçekleştiren gruplar, bu Cuma günü de el-Hüseyin Camii önünde daha büyük bir katılımla protestolarını devam ettirdiler. Selefiler, Kur’an ve Sünnet anlayışlarından hareketle türbelere karşı çıkan, İslam’ın en katı, muhafazakâr kesimi olarak biliniyor.
Mısır müftüsü Şeyh Ali Cuma geçen hafta el-Ezher Camii’nde verdiği Cuma hutbesinde hem ülkeyi hem de insanları yok edecek bir kör çekişmenin alevlenmesini isteyen “şeytani niyetli hainler” dediği kimseleri suçladı. Ardından türbelerin cami içinde bulunmasının caizliği hakkında selefilerle daha önce yapmış olduğu tartışmalarda Hz. Peygamber’in ve onun en yakın sahabelerinden olan Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in türbelerinin de Medine’deki Mescid-i Nebevi’nin içinde bulunduğunu söylediğinde, selefilerin bunlar da dâhil olmak üzere, Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin’in türbesinin de yıkılması gerektiği şeklinde cevap verdiklerini anlattı. Bu cevap karşısında dehşete kapıldığını ve çok öfkelendiğini belirten Cuma, İslam âlimlerinin tümünün görüşüne göre bu türbelerin yıkılmasının şeriata aykırı olduğunu ve suç sayıldığını belirttiklerini söyledi.
Ezher Müftüsü Ahmed et-Tayeb başkanlığındaki İslam Araştırmaları Merkezi de türbelere yapılan saldırıları kesinlikle onaylamadıklarını, hem Ezher hem de İslam Araştırmaları Merkezi’nin İslam dünyasındaki bütün türbeleri koruyacağını ve bu “komplo”lara karşı koyacağını açıkladı.
Sufi tarikatlarının vekillerinden Gaber Kasım, 25 Ocak Devrimi’nden beri yaklaşık 14 türbeye saldırıldığını ve bu yaşananlar üzerine İskenderiye’deki Devrim Koalisyonu ile işbirliği içinde olan halk meclislerinin türbeleri koruma amacıyla bir uygulama başlattıklarını anlattı. Benzer birlik çağrılarının dile getirildiği sufi toplumunda, bütün tarikat mensuplarından “selefi haydutluğu” adını verdikleri bu saldırılara karşı Mısır’daki yüzlerce türbeyi korumak için bütün güçleriyle bir cephe oluşturmaları istendi.
Rifai sufilerinin şeyhi Tarık er-Rifai, el-Şuruk gazetesine, geçen hafta birkaç selefinin el-Harem’de bidat olduğu iddiasıyla bir sufi zikrini engellediklerini, bunun üzerine tarikatın avukatının bu durumu el-Harem polisine bildirdiğini söyledi. Ayrıca er-Rıfai, tarikatının, selefilerin türbeleri yıkma çağrılarına karşı koymak için, Menofiya vilayetinde Sidi Şible’yi anmak için kutlamalar planladıklarını, bu kutlamalar esnasında yaşanacak en ufak bir şiddetin çok ciddi sonuçlara yol açacağını belirtti. Azamiya tarikatının şeyhi olan Şeyh Alaeddin Madi Ebu’l Azim ise türbelerin yıkımı konusunda ısrar edilirse “dehşeti hayal dahi edilemeyecek bir iç savaş”ın yaşanacağı konusunda uyarıda bulundu.
El-Ahram Weekly’e yaptığı açıklamada, Sufi Tarikatları Yüksek Konseyi Şeyhi Mahmud Ebu’l Feid, Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi’nin konuya el atmasından önce çeşitli sufi tarikatlarının bir araya gelerek meseleyi tartışmak üzere bir toplantı yapacaklarını açıkladı. Bütün sufi tarikatlarının türbelerin yıkımına, adeta tek bir yumruk halinde karşı koyacaklarını söyledi. Bu saldırıların, daha önce yaşanan Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında bir ayrışma yaratma girişimine benzer biçimde, Müslümanları kendi içlerinde saflara ayırmak, bazı Müslüman ülkelerde yaşanan Sünni-Şii çatışması gibi mezhep kavgalarının bir benzerini yaratmak için, karşı devrim tarafından önceden planlanmış bir girişim olma ihtimali hakkında ne düşündüğü soruldu. Şeyhin bu soruya, sufilerin bu endişeyi ciddi biçimde paylaştıklarını belirterek cevap verdi.
Karşı devrim çabaları sürüyor. Daha birkaç gün evvel Afrika Şampiyonlar Ligi kapsamında Kahire stadyumunda oynanan maçta Tunus takımına benzeri daha önce yaşanmamış saldırılar gerçekleştirme gibi eylemler de dâhil olmak üzere son birkaç haftadır sayısız hadise gerçekleştirilmiştir. Olay üzerine başlatılan soruşturmalar devam ediyor.
Türbelere yapılan saldırılar üzerine yürütülen soruşturmalarda ise elde edilen sonuçlar olayı aydınlatmaktan ziyade daha da bulanıklaştırmaya yaradı. Kalyub Savcılığı, türbelere saldırdığı iddia edilen 4 zanlıdan 2’sini serbest bırakmakla beraber, olayı araştıran polislerin elde ettikleri bilgileri istedi. Polisin son araştırmaları sonucunda saldırganların siyasi ya da dinî hiçbir eğilime sahip olmadıkları ortaya çıktı. El-Şuruk gazetesine göre tanık ifadeleri, saldırganların kimliklerinin belirlenemediğini doğruluyor. Buna ek olarak gazete olay hakkında bilgi veren sivillerin ise failleri bilfiil görmedikleri, yalnızca yaşananların sorumlusunun selefiler olduğunu duydukları haberine yer veriyor.
Ayrıca selefi bir vaiz, selefilere atfedilen afişlerde “Sivilleri korkutmaya hayır!” ve “Başkasının özgürlüğüne saldırmaya hayır!” gibi sloganların yer almasına rağmen, türbelere saldırılardan selefilerin sorumlu tutulmasını çatışma yaratmak için başlatılan bir girişim olarak yorumladı. Buna rağmen, selefilerin türbelerin varlığına karşı olduklarını belirten söylemlerinden yapılan alıntılar hafta boyunca basında yer aldı. İskenderiye, Behira, Menofiya ve Kalyub dâhil birkaç şehirde eşzamanlı olarak gerçekleştirilen şiddet eylemlerinin, daha önce yaşanan polis istasyonlarına, hapishanelere ve devlet güvenlik binalarına yapılan saldırılarla aynı tarzda olduğu göze çarpmaktadır. Bununla beraber türbelerin yıkılması olayları da devrim zamanında Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında mezhep çatışması yaratma girişiminin bir benzeridir.
Olayla ilgili polisin başlattığı incelemeler hâlâ devam etmekle beraber, Ulusal Demokrat Parti’nin önde gelen isimlerinin olaylarla bağlantısı olduğu iddiaları gitgide yayılıyor. Her ne kadar türbelere yönelik saldırıların aslında karşı devrimin bir başka eylemi olma ihtimali hem sufilerce hem de selefilerce mümkün kabul edilse de iki grup arasındaki gerilim gitgide artmaya devam ediyor.
Ahram Weekly 7-13 Nisan 2011,
Çeviren: Meryem Özdemir