Kurulu düzen, üzerine inşa olduğu militer karakteri sistemin tümüne hem makro hem de mikro düzeyde yaymıştır. Öyle ki okulun idare şeklinden öğrencilerin giyim kuşamına, öğrencilerin saç şeklinden sabahları ant içerek sınıflarına girmelerine ve de beden eğitimlerinde askerî yürüyüş eğitimine kadar tüm bir eğitim biçimi askerî anlayışla şekillendirilmiştir. Adımınızı okula attığınız andan itibaren, okulun her köşesine sinmiş olan bu haki atmosferle karşılaşırsınız. Bu atmosfer sistem tarafından gayet bilinçli bir şekilde kurulmuştur ve sürdürülmektedir.
“Asker millet” mitine uygun olarak toplumun her bireyi bu militer atmosfer içinde yetiştirilmektedir. Bu sıralardan geçen her bir kişinin zihinsel kodları ve düşünüş biçimi bu yolla inşa edilmektedir. Oluşturulan bu askerî eğitim sistemi öylesine başarılıdır ki toplumun ezici çoğunluğu karşılaşılan her soruna, militer bir bakışla yaklaşmakta, aklına başkaca bir çözüm de gelmemektedir. Çünkü zihinsel üretim mekanizması buna elverişli değildir ve toplumsal refleksler bu yolla şartlandırılmaktadır.
Aynı zamanda militer eğitim sistemi, toplumsal bilinçaltına gizli bir hiyerarşi yerleştirerek toplum ile asker arasında zımni bir hiyerarşi oluşturmakta ve sivil toplumu yarı askerî bir toplum haline getirmektedir.
Zorunlu askerlik, ideolojik eğitim, üretilmiş ideolojik tarih, militarist topluma uygun biçimlenmiş medya ve bürokratik yapı bir arada değerlendirildiğinde zorunlu Milli Güvenlik Bilgisi derslerinin sistem içindeki yeri kendiliğinden billurlaşmaktadır. Sistem bir bütün olarak militarizmi tahkim etmek ve sürdürülebilir kılmak üzere inşa edildiğinden tüm bu ideolojik aygıtlara aynı misyon yüklenmiştir.
Birbirini beseleyen iki olgu olarak milliyetçilik ve militarizm bu bağlamda yan yana ele alınması gereken kavramlardır. Milli Güvenlik dersleriyle tahkim edilmek istenen militer yapının ideolojik zemini milliyetçiliktir. Bu yolla hem milliyetçi zemin sağlamlaştırılmakta hem de devşirilmeye ve manipüle edilmeye hazır militer bir güç havzası oluşturulmaktadır.
Gençlik enerjisi zorunlu Milli Güvenlik Bilgisi dersiyle savaşın gerekliliği, savaşa hazır olma, düşman, bölünme, milli mukaddesatın korunması gibi militer motivasyonlarla Genelkurmay nizamına entegre edilmektedir.
Bu yönleriyle Milli Güvenlik Dersi Kemalist sistem açısından stratejik bir öneme sahip olagelmiştir. Nitekim söz konusu dersler Askerlik dersleri adı altında eğitim müfredatına 1926 yılında yerleştirilmiştir.
Amaç: Toplumu Orduya Bağlamak
28.12.1979 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla Milli Güvenlik Bilgisi Öğretimi Yönetmeliği hazırlanmıştır. Bu yönetmelikte dersin amacı, ders müfredatının nasıl ve kim tarafından hazırlanacağı, derse girecek öğretmenlerin hangi evsafı taşıması gerektiği, dersin denetimi gibi konular düzenlenmiştir. Söz konusu yönetmelik okunduğunda Milli Güvenlik derslerinin sistem için ne kadar önemli olduğu açıkça görülebilmektedir.
Yönetmelikte açıkça belirtildiği üzere derslerin gayesi “gençleri orduya içten gelen sevgi ve özlemle bağlamak”tır. Diğer değişle toplumla ordu arasında hiyerarşik bir yapı oluşturmak, otuzlu yılların faşist ülkelerindeki gibi tüm toplumu bir orduya dönüştürmek ve bu faşizan anlayışın bir ifadesi olarak ortaya çıkan “ordu millet” düşüncesine uygun bir toplumsal yapı kurmaktır.
Dersin amacı bu olunca doğal olarak ders öğretmenleri harp okulu mezunu muvazzaf subaylar olacaktır. Milli Güvenlik Dersi programı ve kitapları Genelkurmay Başkanlığında özel bir komisyonca hazırlanmaktadır.
Yönetmelikte ilginç bir ayrıntıyı da aktarmakta fayda var. 6. maddede yardımcı ders araçları parantez içi olarak şöyle tanımlanıyor: Taşınabilir silah, araç ve gereçler, askerî eğitim filmleri vb…
Milli Güvenlik Dersi “Milli Güvenlik Eğitimi”nin Bir Parçasıdır!
Yönetmeliğin birinci maddesinde sayılan amaçlara ulaşmak için Milli Güvenlik Dersi yeterli görülmüyor. Çünkü bu ders sadece lise ikinci sınıfta okutuluyor. Bunu ilköğretimden liseye her alana yaymak için yönetmeliğin beşinci maddesinde bir düzenleme yapılmış. Madde başlığında kullanılan “Milli Güvenlik Eğitimi” ifadesi Milli Güvenlik Dersini aşan bir uygulamayı ifade ediyor. Nitekim 5. madde bu eğitimi şu şekilde öngörüyor:
a) İlkokullarda:
Resmi ve özel ilkokullarda, öğrencilere kendi öğretmenlerince askerliğe özendirici oyunlar oynatılır, askeri yürüyüşler yaptırılır, marşlar söyletilir ve askeri birlikler öğretilir. Vatan, Sancak, Bayrak ve Silahlı Kuvvetler sevgi ve saygısı aşılanır. Buna ilişkin öğrenim, Genelkurmay Başkanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle Milli Eğitim Bakanlığınca düzenlenir.
b) Ortaokullarda:
Resmi ve özel ortaokullarla bunlara denk okul ve sınıflarda öğrencilere kendi öğretmenlerince beden eğitimi, müzik dersleri ile izcilik çalışmalarında ve diğer ilgili derslerde, Milli Güvenlik bilincini geliştirici bilgiler verilir. Öğrenciler, bulunulan bölgenin olanakları oranında askeri törenlere (Alay günleri, yemin törenleri vb.) tatbikatlara seyirci olarak katılırlar; kışlalara, askeri havaalanlarına harp gemilerine ziyaretler yapılarak askerlikle ilgileri geliştirilir.
Beden Eğitimi dersleri de “Milli Güvenlik Eğitimi” anlayışı ile ele alınmakta, gençleri savaşa teşvik eden, askerî disiplin içinde bir eğitim olarak tasarlanmıştır. Türkiye’de yıllarca Beden Eğitimi derslerinde silah talimi ve tanıtımı yaptırılmıştır. Uzun zamandır bu yapılmasa da hâlâ “Milli Güvenlik Eğitimi” anlayışının yansımalarını bu derste görmek mümkündür.
Eğitim Sistemine Birebir Markajın Aracı
Milli Güvenlik Dersi yönetmelikçe izhar edilen misyonunun dışında ayrıca tüm bir okul sistemini birebir markaja almanın da aracıdır. Derse girecek olan subaylar özenle seçilmekte, nasıl fişleme yapacağı anlatılmakta ve nelere dikkat edeceği, hangi alanlarda istihbarat yapacağı belirtilmektedir.
Nitekim 21.04.2010 tarihli Taraf gazetesinin yayınladığı “Fişleme Raporları”yla 1998 yılından 2008 yılına kadar kırktan fazla ilde fişleme yapıldığı ortaya çıktı. Derse giren subaylara “Milli Güvenlik Bilgisi Dersi Öğretmenleri İçin Kontrol Formu” verildiği, bu formda hangi alanlarda istihbarat toplanacağı ve kimlerin hangi konularda fişleneceğini gösteren soruların yer aldığı görülüyor. Bu formlara göre oluşturulan raporlar ise müteselsilen komutanlıklara kadar iletiliyor.
Atatürk köşesinden İnkılâp Tarihi ders hocalarına, kütüphanelerdeki kitaplardan okul harcamalarının kaynağına, namaz oruç gibi ibadetlerin yerine getirilmesinden resmi törenlere, başörtülü öğrenci ve öğretmenlerden karma eğitimde titiz davranılıp davranılmadığına kadar bu subaylar marifetiyle yirmiden fazla soru üzerinden fişleme yapılıyor.
Dikkat edilirse bu fişleme ve istihbarat için özel istihbarat elemanı yerine doğrudan okulda ders veren Milli Güvenlik Dersi öğretmenleri kullanılıyor. Bu uygulama da bu dersin ordu için, eğitim sistemini birebir markaja alarak denetim imkânı sunma bakımından nasıl stratejik bir öneme sahip olduğunu gözler önüne seriyor. Nitekim bu bilgilerle il ve ilçe güvenlik kurulu toplantılarında Milli Eğitim bürokrasisine baskı yapıldığı da biliniyor.
Diğer yandan sistemin tehdit algısında önemli bir yeri olan imam hatiplerin de bu yolla kontrol edildiği, baskı altında tutulduğu, kız öğrencilerin başlarını açmaya zorlandığı, karma eğitim için baskı yapıldığının da altını çizmek gerekiyor.
Milli Güvenlik Dersi Kaldırılmalıdır!
Yukarıda izah etmeye çalıştığımız üzere ‘Milli Güvenlik Eğitimi’nin bir parçası olan, kendine ait bir yönetmeliği bulunan Milli Güvenlik Dersi eğitim sisteminin en köklü dersidir ve sistem açısından stratejik önemi haizdir. Bu nedenle de neredeyse dokunulmazlığı vardır.
Yaşanılan süreçte Türkiye’de bir zamandır mevcut hükümet tarafından militarizmi gerileten adımlar atılıyor. Bu adımlar en temelde Türkiye’de toplumsal alanı belirleyen zihinsel yapıyı kırıyor ve değiştiriyor. Bu değişimin niteliksel değerlendirmesini bir kenara bırakarak, sürecin yukarıda sayılan militarist zemini zayıflattığını, beslendiği kaynağı kısırlaştırdığını ve lojistik desteğini kestiğini söyleyebiliriz. Bunun da doğal olarak ‘Milli Güvenlik Eğitimi’ne ve dersine sistemin biçtiği misyonu akamete uğratacağını varsayabiliriz.
Ancak, militarizmi geriletecek mezkûr uygulamaların oldukça yetersiz kaldığını, daha birçok alanda militarizmin etkili olduğunu da ifade etmek gerekir. Milli Güvenlik Eğitimi ve dersi de bunlar arasında. Bu konuda Hükümetin adım atıp atmayacağını bilemiyoruz ancak bu konuda ciddi bir çalışmanın gündeme alınmadığını biliyoruz. Tevhid-i Tedrisat’la yaşıt ve bir o kadar ehemmiyet atfedilen bir konunun kolaylıkla Hükümetin gündemine girmeyeceğini de mevcut hükümetin karakterini ve iş yapma yöntemini dikkate alırsak saptamak zor olmasa gerek.
Tüm bunların ötesinde ‘Milli Güvenlik Eğitimi’nin ve dersinin kaldırılmasının zorunluluğu da ortada duruyor. Mamafih bu konuda Hükümetin tavrını bir miktar tecviz eden durum da toplumun ve özelde İslami kesimin bu husustaki suskunluğu/duyarsızlığıdır. Bu hususun birçok nedeni olmakla birlikte bunların başında şüphesiz ki İslami kesimin genel olarak bu tarz sorunlar karşısındaki kronik suskunluğu geliyor. Diğeri de Milli Güvenlik Eğitimince oluşturulmuş toplumsal bilinçaltıdır. Bu nedenle birçok kesim bu konuda önemli bir sorun dahi görmemekte ve bu eğitimi yadırgamamaktadır.
Konu daha çok imam hatip liselerinde, bu dersin hocası olan subayların kız öğrencilerin başını açtırmasından duyulan rahatsızlık şeklinde İslami kesimin gündemine girmektedir. Görülüyor ki subaylar başörtüsünde sorun çıkarmasa bu rahatsızlık da olmayacaktır. Bu da bir düzey problemini işaret etmektedir. Sorunun gündemleşmesi ve çözümü öncelikle bu düzey/bilinç probleminin hallolmasına bağlıdır.