Başbakan Demirel'in iktidarını sivil olmayan bir kurumla paylaşma durumuna kendisini düşüren bu belgenin altına imza atması tek kelimeyle bir skandaldır.
Türkiye'de 1961 Anayasası ile temeli atılıp, 1982 Anayasası ile kökleşen bir Milli Güvenlik Sistemi egemenliği oluşturuldu. Yarısı askerlerden oluşan MGK devletin güvenliğini ilgilendiren konuları görüştükten sonra, alınan kararları uygulamak üzere Bakanlar Kurulu'na gönderiyor. Seçimle işbaşına gelmiş hükümetler, iktidarı fiilen MGK ile paylaşıyorlar. Bunun anlamı şudur: Türkiye'yi esas yöneten, bağlayıcı kararların alındığı MGK'dır. Demokratik olduğunu iddia edenler arasında Türkiye dışında böyle bir sistemi kabul etmiş tek ülke yok.
Söz konusu genelgede adı geçen MGK Genel Sekreterliği'ne gelince. Bu ünvanın yansıtmadığı bir ilgi alanına sahip olan sekreterlik, yalnızca kurul toplantılarının gündemini hazırlamak ve alınan kararları açıklamakla yetinmemektedir. Çoğu asker ve emekli asker olan Genel Sekreterlik görevlisi uzmanlar eğitimden sağlık politikasına kadar her konuda görüş hazırlıyorlar.
Devlet hizmetinde aslolan açıklıktır. Oysa Başbakanlık MGK Genel Sekreterliği'ni bütün kurumların üstüne geçiren bu belgeye imza atmakla devletin üzerindeki karanlıkları daha koyulaştırmıştır.
MGK Genel Sekreterliği'nin tetkik gezileri adı altında yapacağı duyurulan denetimlerin kapsamının önceden bildirilmemesi de bir diğer tuhaflık. Denetleme sonuçlarının rapor halinde kendilerine ulaşmasını takiben bakanlık kurum ve kuruluşlarının gereğini yapmakla yükümlü tutulmaları ise hepsinin üzerine tüy dikiyor.
Basının tavrına gelince, gerekli duyarlılığı göstermedikleri açık. Ancak bu suskunluklarının mutlaka bir açıklaması olsa gerektir. Yoksa büyük skandal olabilecek bir olay karşısında ara sıra Zaman'dan yaptıkları alıntılarla kamuoyunun aydınlatılamayacağını herkesten çok onlar bilir. En iyisi beklemek ve görmek.