Meydan okuma ve ilkelilik

Davut Dursun

En azından bin yıllık siyasi tarihimiz Batı ve İslam dünyaları arasındaki meydan okuma şeklinde tezahür eden bir rekabet çerçevesinde gelişmiştir. 16. yüzyılın ortalarına kadar İslam'ın Batı'ya karşı meydan okuması devam ederken bu tarihten sonra Batı'nın İslam dünyasına karşı giderek yükselen bir başarısı ve meydan okuması söz konusu olmuştur. Son iki asırdır zirve noktasına tırmanan Batı meydan okuması bugün de devam etmekte ve yetmişli yılların başından bu yana İslam dünyasında buna karşı durmaya yönelik alız ama giderek güçlenen hareketler gelişmektedir.

Batı meydan okuması bu karşı hareketleri ve çabaları anında yerinde boğma ve başarısız kılma çabasının içinde bulunmaktadır. Tam da bu noktada Batı İslam dünyasında muteber ve muktedir müttefikler bulabilmekte ve kendisinin daha usturuplu ve ince hesaplarla sürdürdüğü meydan okumaları bu kesimlere havale etmektedir. Bu durumda İslam ile Batı arasındaki meydan okuma ve rekabet, artık hristiyan Batılılarla müslümanlar arasında değil mustağrip/Batılılarla müslümanlığın şuurunda ve farkında olan kesimler arasında cereyan etmektedir...

... Batı'nın ve Batılıların sürdürdükten bu meydan okuyuş karşısında buna muhatap olanların izledikleri yol, istikrarlı vakarlı ve ilkeli olmak zorundadır. Seçimlere kadar genelde, tepkisel ve bazen de kırıcı oba da ilkeler çerçevesinde sürdürülmüştür. Bugünse herkesin gözlediği ve rahatsızlık duyduğu gibi daha önceki ilkelilikten, ve kardan ve istikrarda sapıldığı ve bir bakıma Batılılar'ın meydan okuyuşları karşısında nerede ise teslim olur gibi bir görüntü verildiği gözlenmektedir. Bu durum yıllardır söz konusu meydan okuyuşa muhatap olan, ondan rahatsızlık duyan ve buna karşı durmak için çırpınan, onurunu ve değerlerini korumaya çalışan kesimleri üzmekte, hayal kırıklığına uğratmaktadır.

Buna kimsenin hakkının olmadığını sanıyorum. Genel başkan yardımcılığı makamında oturan zatın, bu meydan okuyuşun araçlarından biri durumundaki partinin programının altına imza atacağını söylemeye hakkı bulunmamalıdır. Bu kişiye "ANAP'ın seçim taahhütnamesinin altına imza atabilirseniz, ne diye RP'desiniz?" diye sorulmaz mı? Hele televizyon kameraları karşısında ucuz kahramanlık numaraları yapması, sözde bazı kesimlere mahalle kabadayıları gibi meydan okumaya kalkışması ve sonunda yine o kesimlere teslim olması gerçekten üzücü ve onur kırıcıdır.

Tekrarlamayı bir görev biliyorum: Batı'nın ve ülkemizdeki Batıcıların meydan okuyuşuna muhatap olanlar, sözde bir hükümet uğruna bu meydan okuyuşu ve bu süreçte yapılıp edilenleri ne de erken unutur gözüküyorsunuz? Bu ilkesiz, vakarsız ve tasvibi imkansız gelişi güzel davranışlarınız ve zırt pırt verilen hesapsız demeçleriniz bizleri üzüyor, ta kalbimizden vuruyor ve yaralıyor. Yıllardır bu meydan okuyuşa karşı direnmeye, dimdik ayakta durmaya çalışıyoruz. Size gidip bunları yapmanız için değil Batıcılar'ın meydan okuyuşuna karşı daha güçlü mücadele vermeniz için millet oy verdi. Lütfen misyonunuzu hatırlayın ve ilkelerimize sahip çıkın! Öyle her gün herkesin konuşması, ileri geri söz söylemesi, bir şeyler yapılıyor görüntüsü vermesi mecburiyetinde misiniz? İlkelilik ucuz pragmatizme ve gereksiz menfaatlere teslim edilmemeli!

Yeni Şafak gazetesi, 6 Ocak 1996