Metris Cezaevindeki Müslüman Siyasi Tutsaklar 4 Kasım 1996 günü, "Şehidleri Anma" töreni düzenlediler. 5 Kasım 1993'te Merter'de düzen güçlerince vahşice katledilen Abdullah, Hüseyin ve Ali'nin şehadetlerinin üçüncü yıldönümünde, demir parmaklıkların arkasındaki bu etkinlik, Kur'an'dan ayetler okunarak başlandı.
"Egemen zalimlerin tehdit, korkutma, yıldırma ve şantajlarına rağmen cesaret, metanet, sahiplenme ve İslami sorumluluk duygusu ile her zaman yanımızda olan siz değerli dostları candan selamlıyoruz" diye, ziyaret mahallinin diğer tarafından toplanan ziyaretçileri selamlama ile başlayan açılış konuşmasında; "Bugün burada şehidlerimizi anacağız. Şehidleri, yılda bir kez salon toplantıları veya mezarları başında düzenlenen anma törenleri ile anmak, onlara karşı sorululuğumuzu yerine getirmek olarak düşünülemez. Onları anmak ancak mücadele alanında bulunmak ve İslami direnişi sürdürmekle olur" denildi. Aynı konuşmanın devamında; şu görüşlere yer verildi: "Kan üzerine inşa edilen ve silahların gölgesinde hayatiyetini sürdüren bu düzen, yıllarca karşısında ciddi ve sağlıklı bir İslami muhalefet görmedi. Türkiye İslami mücadelesinde tağuti rejim güçlerine teslim olmadan şehid olma, işkencehanelerdeki direniş, zindanlardaki İslami tavır ve mümin önderliğin rehberliğinde verilmesi gereken organizeli mücadele geleneği çok yenidir. Henüz baharını yaşamaktadır. Ancak bu geleneği oluşturma ve sürdürme sorumluluk ve bilinci kökleşmiştir"
"Şehidler ölmez", "Şehidlerin yolunu sürdüreceğiz", "İslami hareket engellenemez", "Şehidlerin hesabi sorulacak" sloganları ve tekbirlere sık sık kesilen bu konuşmadan sonra "Mücadelede İlkesellik" konulu ikinci bir konuşma yapıldı. Bu konuşmada ise şu görüşlere yer verildi;
"İslami bir kimlik iddiasına sahip bizler, tevhid akidesini kabul eden müslümanlar olarak tağuti sistemlere karşı ilkeli mücadelemizi sürdürmek zorundayız, inancımızı, düşüncemizi ve eylemimizi ilkelerimiz belirler. İlahi ilkeler çerçevesinde ve Rasulün pratik önderliğinde şekillenen mücadelemiz, küfür sistemlerine karşı net, tavizsiz ve inkılabi bir tavrı gerektirir. "Mücadele sürecinde karşılaşacağımız imtihanlar, ilkeli adımlarla aşılacaktır. İlkeli tavırları, ise ancak ilkesel öğretileri özümsemiş ve olgun kişilikler gösterebilir. Olgun kişilikler oluşturur. Bu olgun kişilikler zaafını yok eder. Olgun kişilikler yapılanmaya yön verirse ilkeli yapılanma temelinde İslami birliktelikler ortaya çıkar."
Konuşma, nitelikli kişilikler ve toplulukların, niteliksiz kalabalıklara karşı her zaman galip geldiği gerçekliği vurgulanarak sona erdi. Merter olayının canlı tanıklarının konuşmaları, şiir ve marşlarla devam eden program, özellikle icra edildiği mekan itibarı ile anlamlı idi.
Zindanın soğuk duvarları ve demir parmaklıkları arkasında yükselen bu ses, mücadelenin ve tevhidi bilinçlenmenin sesiydi. Şehadeti ve şehidlerin yolunu sürdürme yakarışlı bir dua ile sona eren program. Tutsak-ziyaretçi kaynaşmasının iyi bir örneği oldu.