Hukuk metinleri insan hayatında önemli bir "şey"dir; ancak her şey değildir. Kötü bir metin dahi, iyi, adil idareciler elinde iyi sonuçlar verebilir. Bunun tam tersi olarak çok iyi metinler dahi, kötü idarecilerin elinde zulme vesile olabilir.
Sorunuzda yer alan Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği de aynı kurala tâbidir. Bu nedenle öncelikle o metnin bir bütün olarak bizatihi kendisinin gerekli olup olmadığı, giderek kimler eli ile uygulamaya konulacağı hususlarının göz önünde tutulması lazımdır.
Kanımca Kriz Yönetim Merkezi gibi bir uygulama, halkın seçtiği insanlar (temsilcileri) eli ile yönetilmesi ilkesine getirilen köklü bir sınırlamadır. Yani denmektedir ki, halkın yönetimi halka bırakılmayacak kadar önemli bir iştir, gündelik hayatın rutin gidişini halkın seçtiği insanlar yapsın, ama belirli bir ağırlıkta, daima ipler bizim elimizde olsun, gerek gördüğümüzde ise darbe yapmadan işleri ele alabilelim. Yani Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği sadece bir hukuki metin olmaktan çok, Türkiye'de mevcut rejimin, sistemin değiştirilmesi ameliyesidir.
Elbette metinde geçen "ciddi belirtiler" sözcüğü soyut, izafi ve istismara alabildiğine açık bir sözcüktür. Ülkemizdeki yakın ve halen içinde yaşamakta olduğumuz tecrübelerimiz ışığında sorunuza cevap aranırsa, anılan sözcüğün kolaylıkla istismar edilebileceği ve bundan sonra bu ülkede özerk sivil bir hayat alanının kalmayabileceği sonucunu çıkarabiliriz. Yine bunun sonucu olarak, bu legal alanda kendilerini (yetersiz dahi olsa) ifade edebilen, toplumsal hayata katılabilen ve katkıda bulunabilen birçok düşüncenin ve o düşünce ya da inanç saliklerinin illegaliteye yönelmeleri beklenebilir. Sanıyorum ki, önümüzdeki günlerde Mazlumder'e çok daha fazla iş düşecektir. Bizler de buna hazırlıklı olmaya çalışıyoruz.