Leyla Şahin Davası ya da Ak Parti’nin Başörtüsü Utancı

Haksöz

AİHM'de 18 Mayıs günü temyiz duruşması yapılan "Leyla Şahin" davası başörtüsü konusunda yaşanan tutarsızlık ve ikiyüzlülüğü belirginleştirdi. Öyle ki, bu ilkel ve vahşi yasak konusunda hem AİHM adına, hem de hükümetiyle muhalefetiyle Türkiye devleti adına ortaya konulan yaklaşımların açık tutarsızlık, hatta saçmalama düzeyine vardırıldığı görülüyor. Ortaya çıkan bu manzarayı "Hukuk da Yok, Tutarlılık da!" başlıklı bir basın açıklaması ile kınayan Özgür-Der şu hususlara dikkat çekmekteydi: 

Müslümanlar Söz Konusu Olduğunda AİHM'in "İnsan Hakları" Algısı Farklılaşmakta

"Öncelikle daha önce AİHM'in alt mahkemesince verilen karar bu kurumun önceki pek çok kararında da görüldüğü üzere Müslümanlara ve İslami taleplere karşı farklı bir standartla hareket ettiğinin belgesi niteliğinde olmuştur. Türkiye üniversitelerinde başörtüsü yasağını bir hak ihlali olarak görmeyen AİHM açıkça Müslümanlara yönelik olarak farklı bir "insan hakları" algısına sahip olduğunu göstermiştir. Yine kararın gerekçesinde yasağın Türk hukuk mevzuatına uygun olduğunu da söyleyerek açıkça hukuk dışı bir mantık sergilemiş ve "mağduriyet başvurusunu mağdur edenin mantığını esas almak suretiyle" tanımlayarak tam anlamıyla saçmalamıştır. Bu durumda hatırlatmak isteriz ki, bu ölçüde hukuksuzluk ve tutarsızlık anlayışının hakim bulunduğu bir kurumdan söz konusu davanın temyizine dair de tutarlı ve hakkaniyete uygun bir sonuç çıkması beklenmemelidir. Dolayısıyla temyiz davası sonucunda çıkacak karar başörtüsünün değil, AİHM'in hukuk sınavı olacaktır."

Özgür-Der bildirisinde Türkiye devleti adına temyiz duruşmasına ilişkin sergilenen tutumlarda da aynı çelişkili ve hukuksuz mantığın açıkça sırıttığı vurgulanmakta. Bildiride, Abdullah Öcalan kararına tepki gösterip, Leyla Şahin davasında AİHM'i alkışlamalarının çelişki olmadığını, çünkü verilen kararın Türk hukuk mevzuatını ve anayasayı teyit ettiğini söyleyen ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da eleştirilmekte ve "Eğer sorun Türk hukuk mevzuatının teyidi sorunu ise insanları AİHM'e başvurmaya teşvik etmenin mantığı ne? Kapatın bu kapıyı, kendi kendinize çalıp oynayın!" denmekte.

AK Parti'nin Tutumu Devletleştirildiğinin Kanıtıdır!

Hükümetin tutumununsa başlı başına bir tutarsızlık ve acziyet belgesi olduğunun ifade edildiği bildiride devlette devamlılık adına mahkemede eski çizginin sürdürülmesinin hukuksuzluğun, zorbalığın ve İslam düşmanlığının savunulması anlamına geldiği dile getirilmekte. Ve hükümete "Devlet sorumluluğu adına yanlış olduğuna inanılan, değiştirilmek istenen uygulamalar savunulacaksa seçimlerin, halk iradesinin, hükümet olmanın mantığı nedir? Siz hükümet olmanıza rağmen kendi görüşünüzü, vaadinizi, programınızı uygulayamayacaksanız, savunamayacaksanız neyin mücadelesini veriyorsunuz?" soruları yöneltilmekte.

"AİHM'deki temyiz duruşmasında ister etkin, isterse de pasif biçimde olsun Dışişleri Bakanlığı adına yetki verilen avukatın yaptığı yasak savunması AK Parti Hükümeti'nin kara bir lekesi olarak tarihe geçmiştir." denilen bildiri "Yasak kararı onaylandığı takdirde bu hukuksuzluğun sorumluları arasında AK Parti'nin de yer alacağı bilinmelidir." şeklinde sürmektedir. 

AİHM büyük mahkemesinde görülmekte olan Leyla Şahin davasına ilişkin Özgür-Der'in açıklamasında gayet anlaşılabilir bir şekilde asıl olarak AK Parti hükümetinin iki yüzlü tutumu hedef alınmıştır. Buna rağmen 20 Mayıs günü Özgür-Der'in açıklamasına kısaca yer veren Vakit gazetesinde konuyla ilgili haberde AİHM ve Baykal eleştirilerine değinilip, AK Parti'ye yöneltilen suçlama ve eleştirilere hiç değinilmemesi dikkat çekici olmuştur. Hatırlatmak isteriz ki, AK Parti'ye yöneltilen eleştiriler karşısında "İslami basın"ın bu tür koruyucu/kollayıcı tavırlar içerisine girmesinin ne sıkıntıların azaltılmasına bir katkısı, ne de AK Parti'nin kendisine bir hayrı olmamıştır, olmaz da!