Bu kadar içi boş bir filmi nasıl açıklayabilirsiniz? ...Böyle bir iş ancak entellektüel yüzeyselliğe olan derin bağlılığın ve tüm bir hayat boyunca tek bir ciddi bir mesele üzerine bile düşünememiş olmanın ürünü olabilir.
Kuşatma filminin dayanak noktası şu: Bir müslüman din adamının ABD ordusu tarafından Ortadoğu'da gizlice yakalanmasından sonra, bu din adamının takipçileri New York'ta bir terör kampanyası başlatırlar. Amaçları yakalanan din adamının serbest bırakılmasını sağlamaktır. FBI, CIA ve Amerikan ordusu işe el koyar. Farklı kurumlar arasında anlaşmazlık çıkar. İki büyük patlama daha olunca -ki yüzlerce insan ölür- Amerikan ordusu Brooklyn'i işgal eder ve Arap-Amerikan genç erkekler için toplama kampları kurulur. Bir şüpheli, gözaltında, yarı-faşist bir ordu yetkilisi tarafından işkenceyle öldürülür. Teröristlerin daha önce Amerikan hükümeti hesabına çalıştıkları ortaya çıkar; daha önce Saddam Hüseyin'e karşı yapılan kampanyada kullanılmışlar ve sonra Irak'ta kendi kaderlerine terk edilmişlerdir. Sonunda FBI az çok CIA'nin de işbirliğiyle sivil özgürlükleri kurtarır: hain general ve kötü ekibi tutuklanır ve New York'ta demokrasi yeniden sağlanır.
Film her bakımdan baştan savma ve inandırıcılıktan uzaktır. Akşam haberlerinden alınmış güzel parçalar ve karmaşık izlenimler bir araya getirilmiş ve bunlar Ortadoğu tarihini, Amerika'nın bu bölgedeki müdahalelerini ve daha genel olarak da 20. Yüzyıl tarihini artık olmuş bitmiş, hesabı görülmüş bir devre olarak gören kimseler tarafından bir film haline getirilmişlerdir. Amerikan müdahalelerine eleştirel bir bakışın olduğu varsayılmaktadır. Ancak bu herhangi bir gerçeklikten arındırılarak yapılmaktadır. Çünkü senaryo yazarları ve yönetmen Amerikan politikalarının özünde doğru olduğunu ve yine adı geçen Amerikan kurumlarının da özünde meşru olduğunu savunmaktadır. Filmin yaratıcıları daha baştan kritik meselelerinin sorgulanmasını kabul etmediklerinden, bu filmin ciddi bir amacı yoktur. Filmin gürültülülüğü ve isteriye yaklaşan hali tam da özündeki eksikliği gözden kaçırma ve seyircinin de bunu görmesini engelleme çabasıdır.
Tabi yönetmen Edward Zwick'in büyük bir ironi anlayışı olduğunu da varsayabiliriz. Belki de bu yüzden -ki en mantıklısı da bu görünüyor- sivil özgürlüklerin koruma işi ajan Denzel Washington'a ve FBI'dan arkadaşlarına bırakılıyor. Başka türlü nasıl açıklanabilir ki? J. Edgar Hoover'ın iğrenç şahsında somutlaşmış FBI tarihinden haberimiz yok mu? FBI, demokratik haklara organik düşmanlığıyla, anti-komünist cadı avında oynadığı rolle, siyasi muhalifleri -ve aslında kalasında biraz eleştirel düşünce olan herkesi- bezdiren gözetimleriyle dolu bir sicile sahiptir. Evet, eğer bir dizi siyasi gerçekliği gözardı etmeyi seçiyorsan, teorik olarak Kuşatma gibi bir filmle karşı karşıya kalırsın.
Bence bu film günümüz Amerikan entelijansiyasının önemli bir kesimine hitap etmektedir. 1952'de Winnetka, İllinois'da doğan Zwick Harvard Üniversitesi'ne girdi. Edebiyat okuduktan sonra New Republic ve Roiling Stone'ds gazetecilik ve editörlük yaptı. 1976-1980 arasında Family dizisinin yazarlığı, senaryo editörlüğü, yapımcılığı ve yönetmenliğini yaptı. Alameti farikası sıcak kalpli havadan sudanlık ve ulaşması kolay bir alandan öteye geçmeyen bir hümanizm oldu. Zwick en çok Reagan-Bush zamanında yaptığı dizi filmlerle tanındı. En önemli filmleri ise Aboui Lasî Nighı (1986), Gîory (1989) (şimdiye kadar ki en önemli filmi), Legends ofthe Fail (1994) ve Courage Under Fire (1996). Zwick I994'te ABC'nin My SoCalled Life adlı dizisinde de rol aldı.
Hiç şüphe yok ki -ki bu da durumun en saçma tarafı - filmin yönetmeni kendisini liberal ve hatta biraz sol eğilimli olarak tanımlıyor. Toplumun bazı kesimlerinde ideolojik kayma öyle noktalara ulaştı ki artık ancak askeri yönetime karşı olmak radikal bir duruş olarak görülmeye başlandı. Filmin de açıkça dile getirilmeyen tutumu bu! Yurtseverlik; kanun ve düzen kuvvetlerine derin saygı; Amerikan yaşam biçiminin savunulması! Bu insanlar üzerimle ABD'nin dünyanın her tarafında yıllardır yaptığı kanlı müdahalelerin ve ülke içindeki toplumsal ilişkilerin dönüşümün hiç bir etkisi olmamış (geçtiğimiz on yıllar boyunca bahsettiğimiz bu kesim hayallerinde bile düşünemeyecekleri kadar zenginlettiler, bu da önemsiz bir faktör değildir). Tarihin bu anında yukarıda vurgulanan şeyler temelinde yapılmayan her ciddi sanatsal üretime karşı çıkıyorum. Çünkü böyle birşey insani meselelere karşı dev bir duyarsızlık demektir ve siyasi eğilimi ne olursa olsun önemli bir sanatçı bu duyarlılıkları bir noktada göstermek zorundadır.
Kuşatma filmini yalnızca yazarın ve yönetmenin bilinçli cahillikleri temelinde düşünemeyiz. Entellektüel korkaklık da gündeme gelmektedir. Kurulu düzene saldırmama ve kayrılma arzusu önemli rol oynamaktadır. Ne de olsa bunlar eğlence sanayinin "büyük oyuncuları''dır. Belki de eleştiri bir yana bu kader bile yeterli bir cezadır.
Arap-Amerikan örgütleri Zwcik'i "müslümanlar hakkındaki klişeleri" pekiştirmekle "İslam'ı terörizmle birleştirme" ile suçladılar (ibrahim Hooper, New York Times, 10 Kasım 1998). Bu suçlamada doğru bir yan olduğuna kuşku yoktur. Kuşatma hemen hemen herşeyi olduğu gibi Arapları ve İslam'ı sunuşunda da bilgisiz ve kabadır. Ancak film özellikle şu ya da bu topluluğa değil dünya hakkında birşey bilen herkese karşı saldırgandır.