Bildiğiniz gibi devlet terörü gündemdeyken "terör" ve "İslamcı terör" 21. yüzyılın güvenlik paranoyası haline getirildi. Bir çok müslüman ülkede bu amaçla İslami hareketlere karşı geniş çaplı tasfiye operasyonları uygulandı. Eğitim müfredatlarından, finansal yapılarına kadar yapısal değişiklikler dayatıldı.
Bu yeni süreçte "terör", "devlet terörü", "İslamcı terör" söylemini ve bir uluslararası müdahale enstrümanı olarak "terör"ü nasıl tanımlıyor, yaşanan süreci nasıl algılıyorsunuz?
"İslamcı terör" söylemi, küresel medya tarafından dünya gündemine getirildiğinden bu yana İslam, karalanmak istendiği manada algılanmaya başlandı.
Dünya'ya barış ve demokrasi getireceğini iddia edenler de, her türlü tedhiş ve tecavüzleri ortada olduğu halde, barış havarisi olarak tanıtılmakta, küresel medya tarafından.
Örneğin ABD "biz barışçı bir ulusuz" dediğinde bu da ihtimaller dairesinde mütalaa edilir hale geliyor, velev ki II. Dünya Savaşı'ndan sonra savaştığı ülkeler listesi hayli kabarık olsun. (Çin, Kore, Guatemala, Endonezya, Küba, Belçika Kongo Peru, Laos, Vietnam, Kamboçya, Grenada, Libya, El-Salvador, Nikaragua, Panama, Irak, Afganistan…)
Bu ihtimaller dairesindeki yanılsamalardan ve maruz kalınan manipülasyonlardan, bütün dünya gibi Müslümanlar da etki altında kalıyor. Bunun en açık göstergesi 11 Eylül olaylarına gösterilen tepki ve Afganistan'daki soykırıma "Taliban" bahanesi ile sesimizi yükseltmedeki gecikme.
Şimdi 11 Eylül'deki gökdelen uçaklanması ile 11 Eylül'den sonra gerçekleşen aşağıdaki beş olayın gerçekleşme sırasının değiştirelim.
Sözgelimi;
-Cenin katliamını soruşturmaya gelen BM heyetinin altı gün boyunca İsviçre'de bekletilip Filistin'e gitmelerine müsaade edilmemesi.
-Cenk Kalesi'nde yedi yüz kişinin kolları bağlı oldukları halde katledilmesi.
-İrlandalı gazetecinin video kasetine kaydettiği, Mezar-ı Şerif katliamları; yaklaşık dört bin kişinin ABD ve Kuzey İttifakı askerlerince, kolları, ve boyunları kırılarak bir oyun ve eğlence havasında tek tek öldürülmesi.
-Guantanamo'daki tutsaklara yapılan işkenceler, Cenevre Savaş Suçluları Anlaşması'na dahi uymayan yargısız tutuklulukları…
-En son, hiçbir bahane uydurma başarısı gösteremeden girişilen Irak işgali ve soykırımı…
Tüm bu olayların 11 Eylül'den önce gerçekleşmiş olduğunu varsaydığımızda, ABD'nin Afgan katliamını "Taliban"la izah etme durumuna düşülmezdi. Oysa 11 Eylül'den önce ABD'nin sicilinde zaten yüzlerce Cenin, Cenk Kalesi, Mezar-ı Şerif katliamları, Guantanamo işkenceleri ve Irak işgalleri vardı.
Dünyanın gerçek teröristleri savaşın iki cephesinde de çok üstün. Sıcak cephelerdeki silah üstünlüklerinin yanı sıra, propagandadaki maharetleri de, geniş kitlelerin kafalarını bulandırmaya yetecek güçte. Bir taraftan Haçlı seferini başlatanlar, diğer taraftan iftar yemeği tertipleyip Müslümanlara sıcak mesajlar vermeyi başarabiliyorlar. 91 Körfez Savaşı'ndaki on binlerce sivilin katliamını, koskoca savaş boyunca yaralı bir karabatak kuşunun görüntüsüyle maskeleyebiliyorlar.
Tıpkı Cezayir'de yaptıkları gibi.
Halkın siyasi iradesini yok sayıp darbe yapan, ardından çıkardıkları karışıklarla çoğu kadın ve çocuk 120 bin sivili katleden Fransız lejyonerleri, kontrgerilla cuntalarının küresel medyadaki tanımları GÜVENLİK GÜÇLERİ.
Katliama maruz kalan sivil, kadın, çocukların yani ölülerin ise medyadaki tanımları "radikal dinci, vahhabi, aşırılık yanlısı, ayrımcı, İslamcı, terörist…"