Tıp doktoru bir müfessir olan Prof. Dr. Saim Açıkgözoğlu ile “Durusu’l-Kur’an” adlı eseri hakkında konuştuk.
Röportaj: Murat Kayacan
- Saim Bey, Durusu’l-Kur’an adlı eseriniz yeni yayınlandı, hayırlı olsun. Eseriniz üzerine söyleşimize geçmeden önce sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Mersin doğumluyum. İlkokulu Uzuncaburç Köyü’nde, ortaokulu Mersin’de, liseyi Ankara’da okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldum. Radyoloji profesörüyüm. Adımla uyumlu bir karakterim vardır. Saim oruçlu, tutan anlamındadır ben de hedefler edinir ve onları uzun yıllar tutarım. Tıp okurken Arapça öğrenmeye başladım ve peşini bırakmadım. Bol kitap okurum. 1989 yılından itibaren Prof. M. Said Şimşek Hoca’nın özel tefsir derslerini takip ettim ve en az bir defa Kur’an’ı baştan sona Said Hoca’dan dinledim. Allah razı olsun. Bu arada birkaç tefsir okudum.
Bir kısmı basılmış ve basılmamış kitaplarım vardır. İzniniz olursa sadece isimlerinden bahsetmek istiyorum. Sekiz temel hadis kitabından farklı olanları derlemeyi hedefledim. Farklı rivayetleri bir araya getirerek “HARİDER: Hadis Rivayetleri Derlemesi” isimli 5 ciltlik kitabı oluşturdum. Kitapta on binden fazla rivayet var ve hadis rivayetleri arasındaki küçük farkları da kaynak göstererek ilgili hadis rivayeti içinde belirttim. Böylece aslında daha fazla hadis rivayeti olduğunu tespit ettim. Bastırdım ve okuyacağını düşündüklerime ve hayır kurumlarına hediye ettim. Kur’an-ı Kerim’i baştan sona ayet ayet anlatan ve söyleşide üzerinde konuşacağımız Durusu’l-Kur'an’a ek olarak diğer kitaplarımı şöyle listelemek mümkün:
ÇAP’lı Düşünmek ve Kendini Yönetmek, Allah’ı Tanımak, Kur’an’ı Tanımak, Resulullah’ı Tanımak, Sünnet’i Tanımak, Hayat İçin Ölüm ve Sonrasını Bilmek, İnsanın Var Olması: Adem ve Maymun, Sağlıklı Yaşam Yönetimi: ÇAYHOPSU, Kur’an ve Sünnet’le Düşünmek: Makaleler, Sevgimizi Yönetmek, Niçin ve Nasıl Namaz, Zikrullah, Niçin ve Nasıl Müslüman Olmalıyım, Lisanül Kur’an.
Kitaplarımda temelde Kur’an ve Sünnet’i tebliği esas aldım. Yazılı tebliğci olmayı seçtim. Bu nedenle kendi görüşlerimi ve kitaplara alınan ayetleri ve hadisleri ayrı başlıklar halinde yazdım.
- Hayat seyriniz İslami ilimlerin sadece ilahiyatçılara has olmadığının somut kanıtı ve gayet teşvik edici. Saim Bey, Türkiye’de gerek çeviri gerekse telif olarak epeyce bir tefsir literatürü oluştu. Bunun için Rabbimize şükrederiz. Sizin tefsiriniz bu tefsirlerin bıraktığı hangi boşluğu doldurmaktadır?
Durusu’l-Kur’an çalışması bir tefsir değildir. Tefsir lafzın anlamını açıklamak ve tevil lafzın anlamının kastını açıklamak üzere yapılan çalışmalardır. Durusu’l-Kur’an, bu ikisini de temel ölçü edinmediği için tefsir değildir. Bir Müslümanın Kur’an’ı ayet ayet yazılı olarak anlatmasıdır. Kur’an lafız ve kasıt olarak bilinmiyor veya yanlış biliniyordu da ben doğrusunu anlatayım, diye yola çıkmadım. Kur’an’ın anlaşılma sorunu değil, yaşanma sorunu vardır. Yaşamakta zorlandığımız için anlamakta zorlandığımızı sanıyoruz. İkincisi Kur’an ve Sünnet’i bilgi kaynağı olarak birinci sıraya almadığımız için zihin ve gönül değerlerimiz başka kaynaklardan beslenerek oluşmakta ve tercihlerimizle Kur’an’ın istekleri farklılaşınca Kur’an’ı doğru anlamakta sorunlarımız başlamaktadır. Anlaşılma sorunu Kur’an’dan değil, bizdeki anlama sorunundan kaynaklanmaktadır. Kur’an’ı anlatmak, Müslümanlar açısından bir sevap kaynağıdır. Ben de kendi birikimlerim ve emeklerim kapsamında bu çağda yaşayan bir Müslüman olarak Kur’an’ın mesajını yazılı şekilde anlatma gayretine girdim ve sonuçta ortaya Durusu’l-Kur’an kitabı çıktı. Malzemeler aynı ama yemekler farklıdır. Okuyucu karar verecektir, “Durusu’l-Kur’an okursam bana ne katkısı olacak?” diye. Ben meşhur olmak veya aşırı uçları zorlamak gibi bir anlayış içinde değilim. Ama bu çağın bir Müslümanıyım ve ona göre düşünür ve konuşurum. Okuyucu hiç olmazsa bir cildini hızlıca okusun ve devamının zihinsel ve duygusal lezzetine baksın isterim.
- Eserinizi herhangi bir tefsir kategorisinde görmemiz mümkün mü?
Tefsir kategorileri açısından hangisine girmesi gerektiğine yönelik bir tercihim olmadan çalışma yaptım. Okuyucu bir ayeti okuyup düşünmeye başlarsa o ayeti anlamakta ne tür bir güçlüğü olabilir ve o ayeti anlamasında nasıl teşvik ve desteğim olabilir diye düşünerek hareket ettim. Yerine göre inzal ortamından bilgiler ve kelimelerin anlamlarına yönelik bilgiler verdim. Öte yandan kısmen düşünsel vaaz dilini kullandım. Ansiklopedik bilgi yığını olmasın, okuyucu bilgi ve ilgi olarak okuduğu ayette kalsın istedim; çünkü okuyucu Kur’an’ı okurken okuduğu ayetle baş başadır. Durusu’l-Kur’an’ın hangi kategoriye girdiğinden ziyade hangi kategoriye girmediğini söyleyebilirim. Konulu tefsire, fıkhi tefsire, dünya bilimlerine ağırlık veren tefsire, kelime ve dil tahlillerine ağırlık veren tefsire, sadece vaaz eden tefsire, özel düşünce ekollerini tartışan tefsire ve önceden söylediğim gibi ansiklopedik bilgi yığını olan tefsire girmemektedir.
- Sizce müfessirin çağdaş fikir akımlarından da haberdar olması gerekir mi?
Halk tipi bir Kur’an anlatıcısını şöyle hayal ediyorum: Bir yanında tarihî birikim, bir yanında gününün anlayışları, tercihleri, önünde Kur’an ve karşısında günün Müslümanı olan bir anlatıcı. Sadece tarihî anlayışları, sadece dil tahlillerini, sadece elindeki tefsirin bilgilerini anlatan veya tarihinden, Kur’an’dan kopuk olarak gününe yönelik kendi görüşlerini sıralayan bir anlatıcı değildir. Kur'an ayetlerinin anlamlarını anlatma pozisyonunda olanlar, ilgili literatürün çokluğu nedeniyle ayetleri ve anlamlarını anlatmaktan geri durmamalıdır. Bunlarla sürekli beslenmesi gerektiğini bilerek hareket etmelidir. Bir yönüyle tefsirler okumalı, taramalı, bir yönüyle ayet hangi ortam şartlarında inzal olmuştur, nasıl anlaşılıp uygulanmıştır, daha sonra nasıl anlaşılmıştır, lafzın anlamına ve anlamın kastına ters olmamak üzere günümüz Müslümanının ne gibi soruları ve kavramaları olabilir diye düşünmelidir. Bu konulardaki birikimi ne kadarsa kişi, ayetleri anlamada o kadar başarılı olacaktır. Kendimize göre idealleştirilmiş ve abartılmış bir tefsir birikimini öne çıkarıp Kur’an anlatıcısıyla halk arasına girmemek konusunda titiz olmalıyız. O bize göre yanlış anlatmışsa bize göre doğru olanı anlatmalıyız. Ne onu susturmalı ne de bizim susturulmamıza izin veren bir anlayışımız olmalıdır.
- Hangi kaynaklardan faydalandınız?
Durusu’l-Kur’an’ı yazarken kaynaklarımın şunlar olduğunu söyleyebilirim: Mehmet Sait Şimşek’in Hayat Kaynağı Kur’an Tefsiri, Elmalılı ve Kurtubi tefsirleri temel eserlerdir. Elmalı tefsirini günümüz açısından, Kurtubi tefsirini tarih açısından temel edindim. Onlar dışında şunlardan faydalandım: Fi Zilali’l-Kur’an, İbn Kesir, Diyanet’in Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri, Bayraktar Bayraklı’nın Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an’ı, Beydavi Tefsiri, İbnü’l-Cevzi Tefsiri, İzzet Derveze’nin et-Tefsirü’l-Hadîs’i, M. Zeki Duman’ın Beyânu'l-Hak’ı, Bedrettin Çetiner’in Esbab-ı Nüzul, Esed’in Meal Tefsiri, Mevdudi’nin Tefhimu’l-Kur'an’ı, Rağıb el-İsfahani’nin Müfredat’ı, Mehmet Okuyan’ın Kısa Sûrelerin Tefsiri, Sabuni Tefsiri, Said Havva’nın el-Esâs fi’t-Tefsir’i, Taberi Tefsiri, Ebu Mansur el-Maturidi’nin Te’vilatü’l-Kur’an’ı ve Vehbe Zuhayli’nin Tefsirul Münir’i.
- Ne tür bir yöntemle Kur'an’ı tefsir ettiniz? Eseriniz yeni bir metodoloji ortaya koyuyor mu yoksa mevcut bir geleneğin devamı niteliğinde mi?
Benim çalışmam klasik anlamda bir tefsir değildir ama tefsir gibi işlem görecek bir çalışmadır. Müslüman, Kur’an’ı alıp okumaya başladığında normal olarak ayetleri düşüne düşüne okuyacaktır. Bu, onun görevidir. Bu bağlamda benim temel amacım, bir Müslüman ayetleri düşünürken ne tür bir bilgiye ve düşünmesini teşvik edici ne tür bir anlatıma ihtiyaç duyabilir, sorusuna cevap vermeye çalışmaktır. Ayetin lafzını anlamakta dil yönünde kapalılık olabilir, dediğim yerlerde kelime ve kavramları açıkladım. Ayetin lafzının kastını anlamada sorun olabilir, dediğim yerlerde ayetlerin inzal ortamı hakkında bilgiler verdim. Bu ayet şöyle bir ortamda inzal olmuştur ve şöyle bir olayla bağlantılıdır, diyerek inzal ortamında nasıl anlaşılmış olabileceğini dile getirdim. Kur’an’ı okuyan kişinin, ayetleri düşünerek okuyacağı umuduyla her ayet üzerinde durdum, birkaç ayeti birlikte alıp sonra ortak açıklama yapmadım. Kur’an’ın ifade yöntemiyle uyumlu bir üslup ortaya koymaya çalıştım. Yani bir ayette önceden bahsedilen konu tekrar edilmişse ben de açıklamalarımı tekrar ettim. Nasıl ki Kur’an’ı okuyan kişi herhangi bir yerinden okumaya başlayabilirse ve oradan alacağını alırsa anlatımımda da tekrardan kaçınmadım. Okuyucu geçmişe ve geleceğe gitmesin, bulacağını okuduğu yerde bulsun istedim. Bunun faydaları ve yan sorunları var. Durusu’l-Kur’an’ın hedef kitlesi, muhterem halktır. Âlimler veya kitap rafları değildir. Bu nedenle ayetlerin açıklamalarında tekrarların olması okuyucuya kolaylık sağlayacaktır. Yan soruna gelince genelini okuyan açısından fazla tekrar görülecektir. “Tebliğ, teşvik, tedris ve tesanüd birlikteliği” ilkesinden hareket ederek tekrarın bu yönde katkısı olabileceğini düşündüm. Bu nedenle Durusu’l-Kur’an’daki anlatıma mevcut geleneğin olduğu gibi bir tekrarı diyemem ama başkalarının takip edeceği bir yöntem önerisi olarak da görmüyorum.
- Kur'an anlaşılır derken “Bu kadar uzun açıklamaya niçin ihtiyaç var?” sorusuna nasıl yanıt verirsiniz?
Kur’an 600 sayfadır ama Kur’an’dan hareketle yazılanların sayfalarını bilmemiz mümkün değil. Kur’an adına yazılanların çokluğunun nedeni, Allah korkusu taşıyan herkesin Kur’an gölgesinde sevap kazanma çabasından kaynaklanmaktadır. Kur’an’dan alıp kendi zihin yapısını inşa etmenin ve inşa ettiğini başkasıyla paylaşarak sevap kazanmanın yolu olduğu için çok sayıda tefsir vardır ve olmaya devam edecektir. Bu bizi korkutmamalı ve “Kur’an anlaşılmaz, Kur’an anlaşılmadığı için bunca âlim, düşünür veya tebliğci anlatmaya çalışıyor.” diye düşünmemeliyiz. Dünyanın tüm camilerinde her Cuma hutbesinde İslam anlatılır. Anlatılanların hepsi aynı mı farklı mı? Tabiî ki bire bir aynı olmuyor. Kur’an’ın açıklanmaya ihtiyacı yok, insanların anlamaya ihtiyacı vardır.
- Sûrelerin iniş sırasını değil, Kur’an’daki sırayı esas alarak oluşturdunuz eserinizi. Neden böyle bir tercih?
Kur’an mevcut haliyle bize gelmiştir. Mevcut halinin korunması ve öncelenmesi gerektiği düşüncesindeyim. Çünkü okuyucu Kur’an’ı mevcut haliyle okuyacaktır. Nüzul sırasına göre okuyacak değildir. Mevcut haline uyumlu bir anlatım okuyucu açısından kolaylıktır. Nüzul sırasını bilmek, anlamada faydalıdır ama anlatımın mutlaka öyle olmasını gerektirmez. Anlatımda inzal ortamından bilgiler verilirse nüzul sırası anlatımının karşıladığı ihtiyaç karşılanır. Nitekim Durusu’l-Kur’an, anlatımında çok miktarda nüzul ortamı bilgisine yer vermiştir.
- Günümüzde Müslüman-Kur’an ilişkisi nasıl olmalı ve Durusu’l-Kur’an bu ilişkinin doğru kurulmasında Türkiyeli Müslümanlara nasıl bir katkı sunuyor?
Günümüzde Kur’an ve Müslüman ilişkisinde Kur’an’ı iman, zihin, gönül ve amelde talimatnameler gibi okumak ve uygulamaya çalışmak önemlidir. Kur’an’ı inzal ortamından, Sünnet’ten ve günümüzden koparmayan bir bütünlük içinde okumak, düşünmek ve amele çevirmek öncelikli olmalıdır. Kur’an âlimlerin, liderlerin ve entelektüellerin tartışmalarına terk edilmemelidir. Kur’an onu okuyacak ve uygulayacak olan açısından kolaydır ve hidayetin kaynağıdır. Âlimlerin, entelektüellerin ve liderlerin tartışmalarına göre Kur’an’ı anlamak ve yaşamak istersek şaşkınlığa ve bilinmezliğe düşeriz. Onlar olmasın demiyorum, olsun, olacaktır ama bir örnekle açıklayacak olursak yemek anlatımlarıyla meşgul olurken açlıktan ölmemeliyiz. “Kur’an’daki hangi isteği imana, duyguya, anlayışa ve amele dönüştürebildim?” diye sormalıyız. Durusu’l-Kur’an; okuyucuyu fikir tartışmalarına, bilgi yığınlarına çekmez. Düşünmeden değil, ayet ve yazılanları birlikte düşünerek okunacak bir kitaptır. Okuyucu “Durusu’l-Kur’an’ı yazan kimse, ayeti okumuş ve o sırada kendine göre düşündüklerini sıralamış.” hissine kapılabilecektir. Yukarıda belirttiğim başvuru kaynaklarında da görüldüğü gibi Durusu’l-Kur’an, tefsir literatürüne dayanmaktadır ama okunurken ayetin düşünülmesini öne almıştır. Bu nedenle her ayetteki konu sanki ilk defa anlatılıyormuş gibi anlatılmıştır. Ayeti destekleyen başka ayetler ve deliller sıralanmamıştır.
- Son olarak Kur'an tefsiri türünden eserler okuyanlara önerileriniz nedir?
Kur’an okuyan kimse, herhangi bir sûreden başlayabilir. “Bu sûreyi anlamak için önceki şu sûreyi okumalısın.” gibi zorlayıcı bir durum yoktur. Durusu’l-Kur’an’ı okuyan kimse de herhangi bir ciltten okuyabilir. Eserdeki anlatım, ayet ayet ve ayetin konusuna uyumu dikkate aldığı için öncesi ve sonrasına yönelik kopukluk içermemektedir. Tefsir okuyanlar, genelde okumayı seven ve başka kaynakları da okumuş insanlardır. Bu nedenle ayet ayet anlatımdaki tekrarlar, ilk bakışta rahatsız edebilir ama her anlatımda kısmen farklılık vardır. Okuyucu kendisine tekrar gibi gelen yerlerde göz gezdirme yöntemini kullanabilir. Böylece benzer yerleri atlar ve yenileri alır, faydalanır. Benzerleri göz gezdirmeyle atladığı için aslında onun hakkında hızlı tekrar halini yaşar. Kısa zamanda çok okurken içten yaşanan tekrarla anlamlar daha kalıcı hale gelebilir. Durusu’l-Kur’an anlatımında bazı yeni anlatım konuları vardır ve okur, onlar üzerinde düşünerek kendi düşüncesini gözden geçirebilir. Kur’an’a ait kavramların açıklamaları olduğu için zamanla Kur’an diline ve kavramlarına alışacaktır. 12 cilt ve yaklaşık 7000 sayfadan oluşan kitabın hacmi korkutmasın, içeriği kolaydır ve hızlı okunabilecektir.
Cenab-ı Allah’tan Durusu’l-Kur’an’ın doğru bilgi edinme, sahih bir inanca sahip olma ve bu doğrultuda bir hayat yaşamak isteyenlere yararlı olmasını diliyorum.