Peygamberin çizgisini takip eden tevhidi topluluk, içinde yaşadıkları cahili toplumun önderlerine karşı uyanık ve dikkatli olmak zorundadır. Zira, onlar gücü ellerine geçirdikleri zaman, ekini ve nesli ifsad ederler. Bunu gerçekleştirirken ne ahit, ne de antlaşma tanımazlar. Artık orada insanların hürriyetleri ellerinden alınır ve insanlar tağuti otoritenin kulu haline getirilirler. Orada zulüm ve haksızlık yaygınlaşır. Küfrün imam (önder)leri otoritelerini süreklileştirebilmek için insanların bilinçsizleştirilmeleri ve sorumluluk duygularını kaybetmeleri gerekir. Fikir ve düşünce hürriyetini kendi ölçülerine göre belirler, bir takım tabular oluştururlar. Bilinçsizleştirdikleri yığınların kaybolan değer yargılarının yerine, küfrün önderleri kendi değer yargılarını enjekte ederler ve toplumca sahiplenmesini isterler.
Böyle bir toplumda bilinçli ve haksızlık karşısında susmayan inançlı insanlara çok büyük görevler düşer. Zira Allah(cc) insanları bilinçlenmeye ve akletmeye çağırır.Allah insanları, kullara kul olmaktan kurtarıp, kendisine kul olmalarını sağlayarak gerçek hürriyetlerine kavuşmalarını ister. İşte bu sebeple, küfrün önderleri İslam'a ve müslümanlara düşman olurlar. Küfrün önderleri, müstekbirler, fırsatını buldukları an müslüman dava erlerini ve onların İmamlarını yok etmeye çalışırlar. Rabbimiz ise müslümanların, Kur'an'ı kendilerine imam (rehber) edinmelerini ister. Kur'an bize rehberlik ederek küfrün önderlerine karşı sürekli bir mücadele içerisinde olmamızı öğütler, onlarla savaşmamızı emreder (9/Tevbe,12). İşte bu savaş, yani cihad, organize olmuş imamlı bir toplumla olur. Bu toplum muttaki bir toplumdur, imamları ise muttakilerin önderidir, onlara takvada öncülük eder. Bu toplumda bütün hesaplar ahiret üzerine yapılır, ahireti kazanmanın mücadelesi verilir.
"Ve onlar: "Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine imam (önder) kıl" diyenlerdir." (25/Furkan,74)
"Hani Rabbi, İbrahim'i bir takım kelimelerle denemeden geçirmişti. O da bunları tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e), Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım demişti. (İbrahim) Ya soyumdan olanlar deyince (Allah), zalimler benim ahdime erişemez demişti." (2/Bakara,124)
İmam, bir rehber ve önderdir, insanlara öncülük eder, imamet ise bir makamdır, rehberlik ve önderlik makamı. İmamet, Adem'le başlamış ve Rasutullah'a kadar kesintisiz olarak vahiyle birlikte devam etmiştir. Rasulullah'dan sonra ise bu makam, o-nun getirdiği kitab (Kur'an) 'a varis olan, kitab'ı yaşayıp, toplumda yaşanılır kılabilmek için mücadele veren imamlar tarafından sürdürülecektir. İşte bu imamlar Rasul'ün getirdiği şeriatı uygulamada ve dini insanlara tebliğ etmede onun halefidirler. Bu makama getirilen insanın Kur'an'ı kendisine rehber, Rasulullah'ı ise örnek edinerek muttaki olması gerekir. Peygamberin soyundan da gelse zalim olanlar bu makama gelemezler. Firavuni sistemlerin temeli zora ve zulme dayanır. Orada insanlar gruplara, partilere ayrılarak güçsüzleştirilerek birlikleri yok edilir. Bu sistemlerin zulüm ve sömürülerinden kendilerini korumaya çalışanlar, Firavunlar'ın kendilerine müsaade etmiş oldukları yasalar çerçevesinde hareket ederler. Bu sebeple orada güç ve insiyatif Firavunlar'ın elindedir onu diledikleri gibi kullanırlar. Tüm mücadeleci hareketleri kontrolleri altında tutarlar.
Allah ise zayıf bırakılmış, ezilen ve sömürülen müstaz'af halka seslenerek onları birlik olmaya, yeniden imameti diriltmeye ve müstekbirlere karşı mücadeleye davet ediyor, kendilerine lütufta bulunarak onları yeniden önderler yapacağını, ezilmiş ve sömürülmüşlükten kurtaracağını ve ne yapmaları gerektiğini anlatarak uyarıyor.
"Biz ise yeryüzünde müstaz'af (güçten düşürülen)lara lütufta bulunmak, onları imam (önder)lar yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz." (28/Kasas,5)
"Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah'a ve Rasulü'ne icabet edin. Ve bilin ki, muhakkak Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz ona götürülüp toplanacaksınız." (8/Tevbe,24)
İman edenler, imanlarının gereği olarak Allah'ın ve Rasulü'nün çağrısına dikkat etmeliler. Bu çağrının gösterdiği hedefin gerçekleşebilmesi için gerekli güç ve çalışmayı ortaya koymalılar. Zira bu çağrı inananlara hayat bahşedecek bir çağrıdır. İmamet müessesinin yeniden gerçekleşebilmesi için imamlı topluluklarını oluşturmaları gerekir. Zira Allah'ın huzuruna götürüldükleri ahiret gününde bu ağır sorumluluk gerektiren görevlerini yerine getirmemenin ne anlama geldiğini bilirler.
Her imam kendi toplumunu oluştururken, İslam'ın karşısında insanlar da oluşacaktır. Bu insanlarda küfür imamlarıdırlar. İnsanları kendi küfri yollarına davet ederken, kendi küfri toplumlarını oluştururlar. Artık orda iki ayrı topluluk oluşmuştur. Bir yanda insanları Allah ve O'nun dinine çağıran imam ve beraberinde oluşan "İslam toplumu". Diğer yanda, insanları ateşe (cehenneme) çağıran küfür imamları ve beraberinde oluşan "cahiliyye toplumu"dur. Bu iki toplumun da bir rabbi, bir dini vardır. Bu topluluklar ahirete imamlarıyla birlikte giderler. Peygamber'i, onun getirdiği Kur'an'ı, ve Kur'an'la insanlar arasında hükmeden Peygamberin halefi olan İmamları kendisine rehber edinenler ahirette onunla beraber cennete giderler. Allah, Kur'an ve Peygamber'i tanımayan veya bunları tanıdığını iddia etmesine rağmen, Kur'an'ı yaşam biçimi olarak kabullenmeyip, kendi yanlarından sistem belirleyerek insanları onunla idare edenleri önder ve rehber edinenler de ahirette o imamlarıyla birlikte ateşe gidecekler, cehenneme atılacaklardır.
"Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün, (artık ondan) sonra ne küfredenlere (özür dilemeleri içini izin verilecek, ne de (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek." (16/Nahl, 84)
Şahid, o ümmetin peygamberi veya o topluluğu tevhide ve Allah'a ibadete çağıran ve onları şirk, batıl düşünce ve yaşantılarının sonucu olarak elde edecekleri netice ve kıyamet günü ile uyaran, peygamberin takipçileri, onun yolunda insanlara önderlik eden imamlardır. O imam toplumuna Rabbani mesajı vermesine rağmen, onların bilerek ve isteyerek günaha daldıkları ve isyan ettikleri hususunda şahidlik edeceği gibi davetine icabet ederek ona uygun davranışlar içerisinde bulunup, onun davetinin yaşanılır kılınabilmesi için onunla beraber mücadele içerisinde yer alanlara da yaptıklarından dolayı şahitlik edecektir.
'Her ümmetten bir şahid getirdiğimiz ve onların da üzerinde seni şahid olarak getirdiğimiz zaman nasıl olacak?" (4/Nisa, 41)
Her ümmetin peygamberi Allah huzurunda şahidlik edecek ve "Ya Rabbi, senin dinini, senin mesajını onlara ulaştırdım, onlara Kur'an'da belirlediğin hayat şeklini ve bana öğrettiğin doğru düşünme ve uygulama biçimini öğrettim" diyecektir.
Onun ümmeti sadece kendi bulunduğu dönemde yaşayıp da davetini kabullenerek onun gereklerini yerine getiren insanlarla sınırlı değildir. Bu ümmet, onun gereklerini yerine getiren insanlarla sınırlı değildir Bu ümmet, onun risalet döneminde başlayıp kıyamet gününe kadar getirmiş olduğu dine girerek, ona uygun amellerle imanını doğrulayarak, onun göstermiş olduğu yolda yürüyen ve o dinîn sürekli yaşanılabilmesi için davet ve cihat görevini yerine getiren İnsanların tamamından oluşmaktadır.
Bizler de, bizim için çizilmiş olan bu yolda imamlarımızı hangi ölçüye göre tesbit etmiş olduğumuza, kimleri imam olarak tanıdığımıza dikkat edelim. Dikkat edelim ki, ahiretimizi kurtarmaya çalışmış, görevimizi yapmış olabilelim, ahirete onlarla birlikte gideceğimizi unutmayalım. Onlar bizim hakkımızda orada şahitlik edeceklerdir. Kur'an'da belirlenen imamlı toplumumuzu oluşturarak, ahirette kurtuluşumuzu sağlayacak davranış içerisinde olalım. Bu ümmetin kıyamete kadar devam edebilmesi için bizden sonra gelen nesillere bu müesseseyi sapasağlam, tertemiz bir vaziyette bırakalım ki, kurtuluşa erenlerden olabilelim.
"İçinizden hayra çağıran ve marufu emredip, münkerden nehyeden bir ümmet bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır" (3/Al-i İmran, 104)
"Muhakkak ümmetiniz tek bir ümmettir ve ben de sizin Rabbinizim, o halde bana ibadet edin." (21/Enbiya, 92)
İşte Allah'ın tarif ettiği ideal toplum. İslam'ı kendine din olarak seçmiş, Allah iman ederek sadece onu Rab edinmiş. Kulluğunu sadece ona yaparak başka hiç bir şeyi ortak tanımayan, sahte rableri redederek onların yaşam biçimlerini ve ideolojilerini reddeden, çeşitli kıble edinilen şeylere yönelmeyip sadece Rabbimizin belirlediği kıbleye yönelen, Kur'an'da tarif edilen şahsı kendisine imam edinerek, başka önder ve rehber edinmeyen muttaki toplum. İşte kurtulacak olan toplum da budur.
Selam olsun hidayet imamlarına ve hidayete tabi olan muttakilere!
Yazıklar olsun toplumu hidayetten engellemeye çalışan önderlere ve tabiilerine!
Selam olsun imametin kaybolduğu ortamlarda ortaya çıkarak toplumlarını oluşturmaya ve imamet müessesesini gerçekleştirmeye çalışanlara!