Kur'an'a Çağdaş Yönelimler

Haksöz

İslam Dünyası Tarih Kültür Araştırmaları Merkezi (İDKAM)'ın Kasım ayı içindeki ikinci etkinliği Şaban Karataş'ın konuşmacı olarak katıldığı "Kur'an'a Çağdaş Yönelimler" konulu konferanstı.

Özellikle Kur'an'la ilgili çeşitli görüş ve anlayışların insanların gündemine oturduğu şu günlerde düzenlenen değişik etkinliklerde çağdaş diye nitelendirdiğimiz bir çok olgunun tarihten kopuk olmadığını ve geçmişte köklerinin olduğunu söyleyen Şaban Karataş, Kur'an hakkındaki günümüzdeki yaklaşım farklarının tamamen türedi olmadığını belirtti.

Kur'an'a çağdaş yönelimleri, çağımızdaki müslümanların günümüz problemlerini çözmek için giriştiği çabalar olarak nitelendiren Karataş, bir başka bakış açısı olan Kur'an'a geleneksel yaklaşımın da sorgulanması gerektiğini söyledi.

Tarihi süreçte, içinde hiç bir içtihad barındırmayan ve tamamen zanna dayalı rivayetlerle beslenen "rivayet tefsiri"nin ve nakiller karşısında aklı ve Kur'an'ın muhkem ayetlerini asıl alan ve tercihe dayalı "dirayet tefsiri"nin oluştuğunu kaydeden konuşmacı, geçmiş ulemanın ise bu tefsirlere haşiye yazmaktan daha ileriye gidemediğini hatta günümüzdeki tefsirlerin de bu iki ekolün yansıması olduğunu belirtti.

Daha sonra Kur'an'a çağdaş yönelimleri değerlendiren Karataş ilk olarak tefsirde "kronolojik" sıralama üzerinde durdu.

Kur'an'ın yorumlanmasında Kur'an'ın peygambere indiği merhalenin göz önüne alındığı bu yaklaşım tarzı ilk dönemlerde müsteşriklerden neş'et etmiş olsa da daha sonra müslümanların da bu tarzı benimsediğine değinen Karataş, Fazlurrahman'ın bu konudaki "Kur'an'ın sûre ve ayetleri bir sistem İçinde nüzul sırasına göre değerlendirilirse birçok zorlama yorumlar kaybolacaktır. Bu güne kadar yapılmayışı gariptir" sözlerini Fazlurrahman'ın, böyle bir çalışması olan Muhammed İzzet Derveze'den habersizliği olarak değerlendirdi. İzzet Derveze'nİn tefsirinin İslam dünyasında bilindiği kadarıyla bu usûlde yapılan tek ve örnek çalışma olduğunu ifade eden Karataş; çoğu kimsenin yaptıkları çalışmalarda bu tefsirden yararlanmalarına rağmen kaynak belirtmemelerini eleştirdi. Derveze'nin tefsirinde karşılaşılacak bazı eksiklikler görülürse bunu, sahasında ilk çalışma olmasına bağlamak gerektiğini söyledi.

Kur'an'daki kavram ve konuların sistematik biçimde ele alınmasını ifade eden "konulu tefsir" metoduna geçen konuşmacı, bu metodu Kur'an'ın Kur'an'la tefsir edilmesi olarak da görebileceğimizi ifade etti. "Kur'an'da uluhiyet kavramı, Kur'an'da kadın veya adalet kavramı gibi konular bu tarzda işlenebilir. Ama öyle kavramlar vardır ki her ayetle ilgilidirler, "uluhiyet" kavramı gibi. Bu açıdan konulu tefsirin açmazları da vardır" tespitiyle konuşmasına devam eden Karataş, bu metod işletildiğinde ayetlerin siyak ve sibakına bakarak ve nüzul sebepleri göz önünde bulundurularak yanlışa en uzak yaklaşıma ulaştırabileceğini söyledi.

Kur'an'a tarihselci ve nedenselci yaklaşımları ise iki gruba ayıran Karataş, ilk grubun tezini şöyle özetledi: Kur'an, zamanın bir diliminde rasul olduğu iddia edilen bir insana indirildiği ifade edilen kitaptır. Yani Kur'an'ın kendisi Allah'ın değil Rasul olduğu iddia edilen bir kişinin sözleridir.

İkinci grubun ise daha ılımlı yaklaşıma sahip olduğunu söyledi. İkinci yaklaşıma göre Kur'an'daki itikad, ibadet ve ahlak esasları değişmez ama, toplumsal değişmeyle alakalı olarak, ibadet hukuk ve iktisatla ilgili ayetlerin hükümleri zaman ve mekan itibari ile değişebilir. Roger Garaudy ve Fazlurrahman'ın yaklaşımları bu tarz yaklaşımlardır. Ve kısaca şunu söylerler:

"Kur'an'ın günümüz problemlerine çare olabilmesi için; Kur'an'ın indiği dönemdeki konjonktürü iyi bilmeliyiz ve bugünün konjonktürüyle karşılaştırarak yeni hükümler çıkarmalıyız" Bu yaklaşıma göre Kur'an'ın içindeki tüm lafızlar tarihidir ve münferidlik içerir.

Karataş bu yaklaşımın hoş gibi görünse de tehlikeli bir yaklaşım olduğunu bu yaklaşımla Kur'an'da ki hiç bir ayet hükmünün bu tarihsellikten kurtulamayacağını ve hüküm bildiren hiç bir ayetin sabit kalmayacağını belirtti.

El kesme örneğinde olduğu gibi hükümdeki illetin tesbit edilip bu illetin kalkabileceği başka bir ceza uygulaması yada zina yapanlara Kur'an'daki sopa cezası yerine çağa uygun bir cezanın verilmesi örneklerini verdikten sonra; Karataş şunları dedi. "Allah'ın bizzat yapılmasını emrettiği emirlerle bizim mantığımızı yan yana getirmek çok cüretli bir iştir. Ve kim yaşadığı toplumun kültürel değerlerinden, rejimin dayatmalarından soyutlanıp sorunlara saf akılla yaklaşıp doğruları bulacaktır? Bunu kim yapacaktır? Doğruluğunu kim tesbit edecektir?"

Karataş daha sonra Seyyid Kutup'un yaptığı, Kur'an'ın edebi yönünün incelendiği "edebi tefsir," devlet memurlarının yaptığı "entegrist (uzlaşmacı) tefsir", mezheplerin mezheplerini doğrulatmak için yazdıkları "mezhebi tefsir" ve Kur'an'da kainat, insan, hayvan, taş vb. hadiselerin çok büyük yer kapsadığını ve bunların bilimle bağının olduğunu savunan "ilmi tefsir" ekolüne değindi.

Karataş Kur'an'daki her ayetin, her kelimenin ve hatta her harfin bâtınının olduğunu savunan bâtıniliğin ise öncüllerinin olmadığını ve köklerinin Hasan Sabbah'a dayandığını belirtti.

Karataş son olarak, Kur'an'ın içindeki ayetleri oluşturan kelimelerin aynı anlam sahasında bulunan benzer zıt kelimelerle semantiğinin yapıldığı "linguistik metod" üzerinde durdu.

Tüm bu tefsir metodlarının sakıncalı ve yararlı taraflarının var olduğunu bizim bu tefsirlerden yararlanmamız gerektiğini söyleyen Karataş, "önemli olan Kur'an'a salt teori olarak mı bakıyoruz yoksa pratiğe geçirilecek bir hayat nizamı olarak mı? Kur'an'ı belirlenen olarak mı görüyoruz? Belirleyen mi?" diyerek konuşmasını noktaladı.