Tevhidi bilincin yükselmesiyle beraber, Kur'an'ı anlama sorunu ile ilgili pek çok eser neşredildi. Denge Yayınları tarafından okuyucuya sunulan "Kur'an Tefsirinde Sapma ve Nedenleri" adlı kitap da bu konuda yapılmış çalışmalardan biri. 352 sayfalık eseri Yrd. Doç. Dr. Abdülcelil CANDAN kaleme almış.
Kur'an'ı doğru anlamanın ve yorumlamanın müslümanlar için hayati bir mesele olduğunu vurgulayarak söze başlayan eser, geleneksel ve modern kaynaklı bütün sapmaların Kur'an'ın anlaşılmasını engellediğinin altını çiziyor. Yazar amacının, bu engelleri tetkik ederek ortaya koymak ve Kur'an'ın anlaşılmasına katkıda bulunmak olduğunu belirtiyor.
Yazar, İslâm tarihinde itidal çizgisinden sapmış ekol ve düşüncelerin, Kur'an'ı kendi görüşlerine âlet ettiklerini söylerken; son yıllarda görülen Kur'an'a yöneliş, eğilimlerini sabote etmeye çalışan kesimin de hem Kur'an metnini saptırdıklarına hem de tefsirdeki geleneksel sapmaları kullandıklarına dikkat çekmekte.
Kitap üç ana bölümden oluşuyor. "İslâm Ahlâkında Yanlışı Düzeltmenin Önemi" başlıklı ilk bölümde, müslümanlar arasında hakim olan 'eleştiriye tahammülsüzlük' hastalığı emr-i bil-maruf ve nehy-i anil- münker vurgusuyla aşılmaya çalışılmış. İslâm geleneğinde bilimsel eleştiri geleneğinin reddiyelerle zaten var olduğuna ve yanlışı düzeltmenin öncelikle ahlâkî bir problem olduğuna ısrarla işaret edilmiş. Bu bölümde, ayrıca, Kur'an metninin her türlü tahriften korunmuş olduğu, peygamberlerin ve ilk 4 halifenin tahrifatı engelleme yolundaki çabaları zikredilerek kısa bir Kur'an tarihi verilmiş. Oryantalistlerden ve müslümanlar dışındaki kimi çevrelerden, özellikle yakın tarihte, Kur'an'ın korunmuşluğu hakkında ileri sürülen eleştiriler, örnekler verilerek cevaplandırılmaya çalışılmış.
"Tefsirde Sapmanın Nedenleri"ni inceleyen ikinci bölümde, taassup ve taklidin tefsirde sapmaya götüren en önemli iki faktör olduğu belirtilmiş. Ehl-i sünnet de dahil edilmek üzere birçok mezhep ve ekolün tefsir alanında yaptıkları yanlış yorumlara örnekler verilmiş. Bilimsel gelişmelere ve yeni teknolojik buluşlara, Kur'an'dan referans gösterebilmek, Kur'anî bir dayanak aramak için yapılan zorlamalar, Kur'an'ın amacından sapmak olarak nitelenmiş. Oysa "Kur'an'ın amacı insanlara rehberlik etmek, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarmaktır. O ne denklem ne de formül kitabıdır."
Gaybi konularda Kur'an'ın verdiğiyle yetinmenin önemine dikkat çekilirken, bu mevzularda Kur'an'da yer almayan noktalara dalmanın gereksizliği ve saptırıcılığı belirtilmiş. Bununla beraber gereksiz ayrıntılarla uğraşmanın tefsirde nasıl bir tahrifata yol açtığı, kişiyi Kur'an'ı anlama amacından uzaklaştırdığı, çok sayıda misalle izah edilmeye çalışılmış. Yazar gaybın itikadi boyutunu vurgulayarak, gayble ilgili konularda kesin bir bilgiye dayanmaksızın yapılan yorumların, hiçbir zaman sağlıklı olmayacağını işlemiş; "Akidevi konularda tevatür haber gerektiği için, mezkûr tefsirlerde geçen haberler bağlayıcı olmazlar" vurgusu yapılmış. Ancak yazarın bu tespitlerinin ardından, son bölümde, peygamberlerden gelecek ve gayble ilgili olarak rivayet edilen pek çok haberi, görüşlerini ispat için zikretmesi açık bir çelişki gibi görünmekte. Eserde sahih sünnet-sahih hadis kavramları etrafında zaman zaman göze çarpan bu çelişki, okuyucunun zihnine takılan önemli bir problem olarak durmakta. Fakat tek başına belli bir çalışmanın konusu olabilecek bu soruna, böyle sınırlı bir eserde çözüm getirilmesini beklemek yazara haksızlık olur kanaatindeyiz.
Kitapta sıkça geçen sahih/sağlam sünnetten kastın, "sağlam yollarla bize ulaşan Rasul'ün söz, fiil ve takriratı" olduğu belirtilmiş. Ayrıca ahad haberlerin zan ifade ettiği, bunun için de mütevatir olan Kur'an'ın zan ifade eden haberlere tercih edilmesi gerektiğinin altı çizilmiş. "Kur'an'a ters düştüğü gerekçesiyle bir iki hadisi reddetmek sünneti reddetme anlamına gelmemektedir" diyen yazarın; 'ayın yarılması, peygambere sihir yapılması' yönünde rivayet edilen ahad haberlere temkinle yaklaşırken 'rü'yetullah' konusundaki ahad haberleri neredeyse mütevatir derecesinde algılaması ve aynı hassasiyeti gösterememiş olması düşündürücüdür.
Yazar tefsirde görülen sapmaları tek bir konuda ele almanın çok zor olduğunu belirtiyor ve "Tefsirde Sapma Alanı" adını taşıyan son bölümde, üzerinde pek çok yorumun yapıldığı bu sapma noktalarını ana başlıklarıyla tespite çalışıyor. Bu bölümde Allah ve peygamber inancına ters düşen, sahih sünnetle bağdaşmayan pek çok yorumdan bahsedilmiş. Dilden kaynaklanan, siyak ve sibak göz önünde bulundurulmadığı için meydana gelen, nüzul sebebini önemsememekten ve nesh konusundaki yanlış tasavvurlardan neş'et eden sapmalar, son bölümde doyurucu bir tetkike tabi tutulmuş. Yazarın bu bölümde en dikkat çekici tespitlerinden biri de Kur'an'ın âyetleri arasında neshin olamayacağı ve bunun ancak "şeriatın maksatlarından biri olan tedricilik sünnetini göz önüne almayan ulema tarafından iddia edildiğinin belirtilmesidir. Bunun yanı sıra, son zamanlarda sık sık gündeme getirilen modern nesh anlayışında da asıl amacın, Kur'an ahkâmını tamamıyla kaldırmak olduğu vurgusu yapılmış.
Bu bölümde ayrıca çağdaş bir hurafe olarak 19 sayısı sapması ve reenkarnasyon konularına da ayrıntılı biçimde değinilmiş.
Konunun inceleme alanının, gelenekçi tutumdan modern hurafelere kadar geniş bir yelpazeyi taramış olması eserin olumlu ve önemli bir özelliği olarak göze çarpmakta. Ancak yazarın ele aldığı bazı örneklerin başlı başına birer inceleme konusu olması, yapılan tetkiklerde çoğu kez yeterince derinleşilemediği izlenimi uyandırmakta.
Eserde konular ele alınırken birçok örnek verilmiş. Böylece okuyucunun önüne geniş bir malzeme sunulmuş. Ayrıca Kur'an'ı yaşamak için anlamak gerektiği vurgusu kitapta sıkça zikredilmiş. Yazar Kur'an'la ilgili olarak yapılan yorumlarda art niyetli şahsiyetlerin düştükleri sapmaları, müslüman müfessirlerin yaptıkları hatalardan ayrı mütalaa etmemiz gerektiğini belirtmiş. Bu bakımdan müslüman müfessirlerde görülen sapmaların art niyetten değil taklid, taassup, içtihadda isabet edememe, beşer olma özellikleri, yaşadıkları kültürün etkisinde kalma ve sahaları dışında yorum yapma gibi nedenlere bağlı olduğu dile getirilmekte.
Uzun çabalar sonucu oluştuğu belli olan bu kitap, ismindeki iddiaya rağmen işaret ettiğimiz bazı zaaflar taşımakta. Bununla birlikte sağlıklı bir usûl arayışını ve rivayetlerin değerlendirilmesinde âyetlerin temel ölçü edinilmesini teşvik eden bir çalışma olarak da olumlu bir katkı sağlıyor.