Kur'an meali okumanın önemi nedir, Kur'an meali nasıl daha sağlıklı anlaşılabilir, nasıl okunursa Ondan daha fazla istifade etmek mümkün olur, meal okumanın zorlukları nelerdir, meal okumanın önünde ne tür engeller var, bu zorluklar nasıl aşılır, meal nasıl okunursa daha iyi ve doğru anlaşılır? Bu sorulan yanıtlamak üzere kaleme alınmış bulunan meal okuma klavuzu isimli eser, Kur'an'ın anlaşılması konusuna genel bir giriş denemesi olarak değerlendirilebilir.
Kitap dört ana bölümden oluşmaktadır: Kur'an'ın anlaşılmasının tarihi serüveni isimli birinci bölümde nüzulünden günümüze Kur'an'a yaklaşımlarla ilgili genel bir değerlendirme yapılmakta, Kur'an'ın anlaşılırlığı ve Onu anlamanın gerekliliği, meal okumanın önemi vurgulanmaktadır. Meal okuma üzerine bazı öneriler isimli ikinci bölümde ilk defa meal okuyanlar göz önünde bulundurularak hazırlanmış bazı öneriler mevcut. Meal okuma eylemi öncesi ve sonrasında yapılması gerekenler gibi. Üçüncü bölüm ise Kur'an'ın anlaşılmasının önündeki bazı engellere ayrılmış. Bu bölümde Kur'an ve meal ile ilgili tarihte ve günümüzde toplumda oluşmuş olumsuz bazı düşünceler kritiğe tabi tutulmaktadır. Bir mealde doğru anlamı bulma çabası isimli dördüncü bölüm ise "Bir şekilde bir birikim sahibi olmuş, İslam kültürü hakkında fikir sahibi olan, az çok Kur'an ve meali üzerinde yoğunlaşmış kişiler"e yönelik hazırlanmış. Arapça'nın gramer kurallarını bilmenin önemi veya Kur'an ilimlerinin bilinmesi gibi.
213 sayfa olarak Araştırma Yayınları'ndan çıkan eserin yazarı geçmişte Kalem ve İktibas gibi dergilerdeki makalelerinden tanıdığımız Mehmet Yaşar Soyalan. Soyalan'ın tanıttığımız eserinin dışında dört eserinin daha basıma hazır olduğu duyuruluyor.
İnsanoğlunun El Kitabı: Kur'an Mealleri
Sağlıklı bakış açılarının ancak başlangıç noktası olarak Kur'an mealleri alınarak sağlanabileceğini belirten yazar, Kur'an meallerinin insanoğlunun el kitabı olması gerektiğini, ancak bu şekilde dinin geneli hakkında bilgi sahibi olunabileceğini zira Arapça bilmeyen birinin Kur'an meali dışında ikinci bir kitabının olmadığını söylüyor. Kur'an'ın anlaşılır, apaçık bir kitap olduğunu ifade eden yazar, Kur'an'ın anlaşılması tartışmasında, Kur'an'ın veya mealinin anlaşılmasındaki zorlukların ötesinde, bir zihniyet çatışmasının yattığını vurgulamakta ilk dönemde meydana gelen hadiselerin daha çok kişisel ve bölgesel nedenlere dayandığını kaydetmektedir. Peygamberimizin zamanında Kur'an'ın anlaşılmamasından veya yanlış anlaşılmasından kaynaklanan herhangi bir olayın yaşanmadığını dile getirmektedir. Yazar, meal okumaya başlamadan önce bazı hususların bilinmesinin onu okuyup anlamada faydalı olacağını söylemekte, öncelikle mealin Kur'an olmadığını bilakis O'nun bir tercümesi olduğunu belirtmekte ve şu ifadeleri başlık yaparak vurgulamaktadır: Kur'an, Allah'ın kulları ile bir konuşmasıdır, Kur'an miladi 610-632 yılları arasında nazil olmuştur, diller canlılar gibidir gelişir ve ölürler, mütercimler hata yapabilir veya önyargılı davranabilirler, dillerdeki üslup ve ifade biçimlerinin önemi, Kur'an bildik kitaplara benzemez, Kur'an yazılı bir metin olarak değil sözel bir metin olarak inmiştir.
Kur'an Sözel Bir Metnin Yazılı Halidir
Kur'an'ın dilinin yazılı bir metin dili olmadığını, bir konuşma dili olduğunu, teşbihte hata olmazsa Kur'an'ın bir makaleden çok bir hatibin konuşmasına benzediğini dile getiren yazar, okuduğumuz Kur'an mealinin, bir konuşma dilinde gelmiş (sözel) bir ilahi kelamın yazı ile muhafaza edilmesi sonucu bugünkü mevcut haline kavuşmuş bir kitap ve de aslı sözel olan bir ilahi kelamın tercümesi olduğunu kaydetmektedir. Bize düşen ise Onu sözel bir metin üslubu içerisinde algılayıp yaşamaktır.
Metin Okur Anlam ilişkisi
Önceki kitapların başına gelenin bir benzerinin Kur'an'ın metnine olmasa da mesajının başına geldiğini, patikte birçok ayetin anlamlarının yönünün değiştirildiğinin anlatıldığı kitapta ayetlere yeni anlamlar verilmesinin Kur'an'a bakıştan kaynaklandığı işlenmektedir. Genelde meali yapandan ve okuyandan olmak üzere iki farklı problemle karşılaşıldığı belirtilerek meal yapana ve okuyana nefisleri sorgulama çağrısı yapılmakta, konu örneklerle işlenmektedir: "Türkiye'de ilk meal hazırlayanlardan biri olan A. Fikri Yavuz mealinin önsözünde açıkça mealini 'Sünni anlayışa uygun' olarak hazırladığını yazabilmektedir. Laik ve reformistlerin durumu ise içler acısı. Örneğin Kur'an'da başörtüsü olmadığını ispatlamak için ne kadar da çok emek sarfediyorlar, Kur'an'ı 'bilimsel' yaklaşımlara uygun olarak tefsir etmek için, az göz nuru harcamıyorlar" (s. 126). Kur'an mealinde doğru anlama ulaşmak isteyen kişinin önce kendini sorgulaması gerektiğini önemle vurgulayan Soyalan, varolan birikimleri sorgulamadan, onları ölçü alarak meal okumasının kişiye kazanç sağlamayacağını, böyle insanların metinde anlatılanı değil kendi beyinlerinde olanı okumuş, anlamış olacağını dillendirmektedir. Meal okumanın bir sistem ve disiplin içinde belli bir usul ve yöntem izleyerek Kur'an'ın duygu dünyasına girmek olduğunu kaydetmektedir.
Meal Okumanın Amacı
Yazar meal okuma eyleminin gayesiyle ilgili olarak şu yerinde açıklamayı yapmaktadır: "Amaç, Allah'ın mesajını doğru algılamak ve ona uygun davranışlar ortaya koyabilmektir. Kur'ani bir düşüncenin ve pratiğin örnekliğini yaygınlaştırabilmektir. Kur'an'ı entelektüel ve akademik tekellerden ve bu tekeller arasında dönen bir söz olmak tan çıkarma, toplumun hayatına sokma mücadelesine bir katkıda bulunmaktır" (s. 108). Soyalan "akademik ve avamı marjinallik" kavramsallaştırmasıyla Kur'an'a yanlış amaçları gerçekleştirmek için ve parçacı bir şekilde salt teorik ve pratik yaklaşılmasını eleştirmekte, bunun doğurduğu zararları örnekleyerek işlemektedir. Kur'an'a yukarıdan veya dışından değil, onun içine girerek, onu içselleştirmeye çalışarak yaklaşmak ve anlamak durumunda olduğumuzu yoksa, bir müsteşrikten farkımız kalmayacağını, bir müslüman olarak Kur'an'ı araştırmak için değil, O'nu kavramak ve yaşamak için okumamız gerektiğini vurgulamaktadır.
Üstyapı Oluşturmak İçin Gerekenler
Yazar Kuran'ı anlama konusunda derinleşebilmek için şu niteliklere sahip olunmasının gereğini anlatmaktadır: 1-Kur'an'ı Kerim'i yüzünden okuyabilmesi, 2-Arapça'nın cümle yapısını bilmesi, 3-Kur'an'ın indiği ortamın genel karakterini bilmesi, 4-Kur'an tarihi konusunda bilgi sahibi olması, 5-Diğer ilahi kitapların içeriği ve ifade biçimleri hakkında bilgi sahibi olması, 6-Kur'an'ın anlatım tekniklerini bilmesi, 7-Kuran ilimleri konusunda birikim sahibi olması, 8-Meseleleri öncelikle konu, sure ve Kur'an bütünlüğünde değerlendirebilmesi. Bu sayılanların geleneksel anlayışın klasik dayatmaları gibi veya meal okumanın bir ön şartı olarak anlaşılmaması gerektiğini önemle belirten yazar, bunların Kur'an ve meal konusunda belirli bir altyapısı olan insanlara üstyapı oluşturmak için önerildiğini ifade etmektedir. Yazara göre meallerden azami derecede istifade etmeyi uman kişi terim ve kavramların metindeki karşılığını, yazılışını ve konumunu bilmek durumundadır. Kelimelerin metindeki karşılığını bulup, takip edebilmesi gerekir. Bunu yapabilmesi için de öncelikle kelime ve terim arasındaki ayrımı yapabilmesi, arkasından da bunların metindeki karşılığını bulabilmesi için, metni yüzünden okuyabilmesi/takip edebilmesi gerekir. Ayrıca doğru anlama ulaşabilmek için meali siyak sibakı içerisinde görebilmesi veya değerlendirebilmesi gerekir. Bu nedenle de konuların başlangıç ve bitiş noktalarını da bilmesi gerekmektedir.
Nüzul Ortamının Bilinmesi
Kur'an'ın indiği ortamın genel karakterinin bilinmesinin de doğru anlamı bulma çabasına katkısı olacaktır. Zira Kur'an, mesajını indiği dönemin kültüründen, geleneklerinden, insan ilişkilerinden, sosyal olaylardan bağımsız bir şekilde dile getirmemiştir. Çünkü O öncelikle bir çekirdek yapı, bir örnek toplum oluşturmayı amaçlamaktadır. Kişinin nüzul ortamı ile ilgili bilgisi yoksa, Kur'an mealini okuduğunda kafasında birçok soru ve sorunun oluşması muhtemeldir. Ancak bu ortam hakkında bilgi sahibi olarak Kur'an mealini okuduğunda, konulara daha fazla nüfuz etme imkanını elde edecektir. O ortama nüfuz edebileceği en temel kaynak yine Kur'an mealinin kendisi olacaktır. Kendisi dışındaki külliyata nasıl yaklaşılacağının anahtarını, yine Kur'an'ın kendisi verecektir.
İlk dönem Arap geleneklerinden olan bu nedenle Kur'an'da bahsedilen fakat şimdi ne Arabistan bölgesinde ne de başka bir bölgede yürürlükte olmayan geleneklerin Kur'an'da zikredilmesinin günümüz insanı için anlamı, Onun mesajındadır, anlatmak istediğindedir. Yazar bu konuyla alakalı olarak 'zihar' hadisesini örnek vermektedir: "Bu geleneğe atıf, sadece bazı tarihi metinlerde (Kur'an ile alakalarından dolayı) ve indiği dönemin sosyal ortamını yansıtması ve ibret alınıp, insanoğlunun kendi kendini sorgulaması açısından Kur'an'da rastlanmaktadır. Belki de, bu geleneğin Kur'an'da dile getirilmesinin en önemli nedeni, bu yanlış uygulamanın yürürlükten kaldırılması içindir. Çünkü, bu 'zihar' hadisesinin ilgili ayetlerde dile getirilmesinden sonra uygulama imkanı da kalmamıştır. Ancak bu ayetlerden her dönem insanının alacağı dersler de vardır. Bu ayetler, bir anlamda da her zaman ve her dönemde karşımıza çıkabilecek, anlamsız geleneklere verilmiş güzel bir cevaptır."(s. 165) Soyalan bu tür ayetlerden günümüz için ibretler ve örneklikler veya mesajlar çıkarılabileceğini yoksa, işin sadece tarihselliğinin peşine takılıp kalınırsa, hem anlaşılması gerekenin hem de ulaşılması/anlatılması istenenin atlanmasının söz konusu olabileceğini kaydetmektedir.
Üslup
Kur'an'ın üslubuna değinen yazar, konuyu üç başlık altında değerlendirmektedir: 1-İçerik, 2-Edebi teknikler, 3-Şekilsel teknikler. İçerikle ilgili olarak, soru-cevap tekniği ve kıssalar, meseller ve örnekleme ile pekiştirme, tekrarlar ve diyaloglardan bahsetmekte; edebi teknikler yönünden ise semboller ve mecazlar ile fabldan ayrıca deyimler, benzetmeler, tasvirlerden kısa örnekler vermektedir. Şekilsel teknik yönünden ise seci, kafiye, günlük dil hususunda bilgi ve örnek vermektedir. Yazar üslupla ilgili kısa ve özlü bilgiler vermekle yetinmektedir. Okuyucunun, yazarın verdiği başlıkların daha ayrıntılı açıklanmasına olan ihtiyacı, konuyla alakalı yazılmış diğer eserler vasıtasıyla giderilebilecektir.
Değerlendirme
Şimdiye kadar kitabı okuyucuya resmetmeye çalıştık. Kitabın olumlulukları yaptığımız aktarmalardan, vurgulardan da ziyadesiyle anlaşılabilecektir. Ayrıca belirtmek gerekirse kitabın varolan bir boşluğu doldurduğu, meallerle ilgili yaşanan zihin karışıklığına sükun getirmeye çalıştığı söylenebilir.
Kur'an'a olan mevcut ilgiyi ve potansiyeli saptırmaya çalışan çevrelerce üretilen ve egemen iktidarlar tarafından destek gören görecelilik ve tarihsellik gibi sahte gündemlere takılıp kalmaması kitabın bir başka olumluluğu. Bununla birlikte bu ödünç tezlere verilen dolaylı cevaplar okuyucu için faydalı bir bilgi ve bakış içeriyor. Yazarın Kur'an'ın sözel bir metin olduğuyla ilgili kanaati onu anlamaya dönük yapılmış yararlanılabilir bir görüş. Yalnız burada geçmişte art niyetli olarak yapılmış kelamı bir tartışma olan söz metin ayrımına hapsolmamaya özen gösterilmeli. Bu konuda dikkat edilmesi gereken, Kur'an'ın Allah'tan gelen ve ezberlenen bir hitap olduğu, değişmeden bize kadar geldiğidir.
Mehmet Yaşar Soyalan eserinde ulusçuluk meal ilişkisine girmemiş. Bir devir müslüman halkı uluslaştırmak için kullanılmak istenen Kur'an meallerinin bugün tüm saptırmalara rağmen en çok satılan kitap olması, egemen iktidarları korkutmakta, kullanılabilirlik özelliğini yitiren bu yönelimi yatağından saptırmak için sinsi hesaplar yapmaya yöneltmektedir. Soyalan'ın kitabının bu saptırmalara karşı okuyucuyu aydınlatacağına, Kur'an'a ilgi duyan potansiyelin netleşmesine ve bütüncül bir bakış açısına sahip olmasına katkı sağlayacağına inanıyoruz.