Mısır şu anda ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya. Ülkenin para birimi geçen yılın Mart ayından bu yana değerinin yarısını kaybetti ve resmî rakamlara göre enflasyon yüzde 24.4’e sıçradı. Bu arada, ülkenin dış borcu da yaklaşık 170 milyar dolara yükseldi.
Pek çok gözlemci ve uluslararası finans kurumu, Mısır’ın benzeri görülmemiş bir ekonomik krize, hatta muhtemelen çöküşe doğru yönelebileceği konusunda uyarılarda bulundu. Buna rağmen Sisi endişeli görünmüyor.
Sisi geçtiğimiz günlerde Mısır’ın zor ekonomik ve sosyal koşullarla ilgili şikâyetlerine kayıtsızlıkla yanıt verdi; vatandaşları hiçbir şey bilmemekle suçlayacak kadar ileri gitti ve durum hakkında gerçek bilgiye sahip tek kişinin kendisi olduğu konusunda ısrar etti.
Soru şu: Sisi, ülkesinin mevcut ekonomik krizin üstesinden geleceğine dair güveni nereden alıyor? İddia ettiği bilgi ile Körfez ülkelerinin sağladığı destek arasında bir ilişki var mı?
2013’teki darbenin ardından Sisi’nin göreve gelmesinden bu yana başta Suudi Arabistan, BAE ve Kuveyt olmak üzere Körfez’deki Arap devletleri rejime önemli mali yardımlarda bulundu. Bu destek, şu anda ülkenin toplam döviz rezervlerinin yüzde 82’sini oluşturan Mısır Merkez Bankasındaki mevduat da dâhil olmak üzere çeşitli şekillerde kendini göstermiştir. Yanı sıra hükümetin ekonomi politikasının bir parçası olarak Mısırlı şirket ve kurumlara yönelik çeşitli yatırımlar ve satın almalar olmuştur.
Körfez ülkeleri de Mısır ekonomisini desteklemek için Uluslararası Para Fonu gibi uluslararası finans kuruluşlarına garantiler verdi. Ancak son dönemde gelen haberler, Mısır’da devam eden ekonomik kriz nedeniyle Körfez ülkelerinin Sisi’ye verdiği desteği geri çekmeye başladığını gösteriyor. Sisi’nin bu sorunu çözememesi, Mısır’a büyük yatırımlar yapan Körfez ülkeleri arasında hayal kırıklığına yol açtı.
Bazı gözlemciler daha da ileri giderek Arap devletlerinin, Sisi’nin ülkeyi yönetememesi ve onlara mali açıdan külfetli hale gelmesi nedeniyle terk ettiğini ileri sürdüler. Bu nedenle ona mali krizden çıkması için yeterli desteği vermiyorlar ve Sisi’ye bir alternatif bulması için orduya baskı yapıyorlar.
Sisi, geçen yıl bir ekonomi konferansı öncesinde yaptığı açıklamada bunu açıkça kabul etti ve “Dostlar ve müttefikler, sorunları çözmek için yıllarca yardım sağladıktan sonra Mısır’ın artık ayağa kalkamayacağına ikna oldular.” dedi.
Ayrıca Körfez yetkilileri arasında Mısır’a fon sağlanmasına açıkça karşı çıkma yönünde artan bir istek var. Örneğin, Kuveytli milletvekili Usame el-Şahin, hükümetini IMF’nin son anlaşmasının bir parçası olarak Sisi rejimini finanse etmemesi konusunda uyardı.
Bu ülkeler son birkaç yıldır Sisi’yi üç ana nedenden dolayı desteklediler: Sisi’nin baskıcı politikalarının demokratik değişim taleplerini engellemesi, Sisi’nin siyasal İslam’a ve Suudi Arabistan ile BAE’nin terör örgütü olarak gördüğü İhvan’a karşı sert tutumu ve Sisi’nin bölgesel istikrarın korunmasında güvenilir bir ortak olarak görülmesi.
Şimdi soru şu: Sisi rejimi ile Körfez ülkeleri arasındaki bu ortak çıkarlar hâlâ yürürlükte mi? Bu karşılıklı çıkarların, Körfez ülkelerinin Sisi’ye sağladığı mali desteği haklı çıkaracak kadar önemini değerlendirmek mühim olacak. Körfez ülkelerinin Mısır’daki çıkarlarının son yıllarda bir değişime uğradığı söylenebilir.
Bu değişikliğe birkaç faktör katkıda bulunmuş olabilir. Birincisi, Körfez ülkeleri, Mısır’da artık önemli bir devrim veya ayaklanma tehdidi olmadığını düşünüyor olabilir. Ayrıca Mısır halkının temel ihtiyaçlarını karşılamakla meşgul olması ve değişim umudunun olmaması da önceliklerdeki bu değişime katkıda bulunmuş olabilir.
Körfez ülkelerinin Mısır’daki çıkarlarının değişmesine katkıda bulunmuş olabilecek bir diğer faktör de Müslüman Kardeşler tehdidinin azalmasıdır. Bu, Sisi rejimi tarafından yıllar boyunca gerçekleştirilen hedefli operasyonlar ve grubun hem içeride hem de dışarıda yaşadığı bölünmelere bağlanabilir.
Körfez ülkelerinin İran’ı dengelemek için alternatif seçenekler bulmuş olması da Mısır’daki çıkarlarının değişmesine yol açmış olabilir. Bu seçenekler, ABD ve müttefikleri, özellikle İsrail ile ittifaklar kurmayı veya bölgedeki çeşitli vekil grupları ve milisleri kullanmayı içerebilir.
Çıkarlardaki bu kayma, bölgenin değişen siyasi ve stratejik görünümüne ve Körfez ülkelerinin ulusal güvenlik önceliklerini yeniden değerlendirmelerine bağlanabilir. Ancak Körfez ülkelerinin Sisi rejiminden vazgeçeceği teorisi mantıklı görünse de nihayetinde spekülatif kalıyor. Körfez’deki destekçileri arasında Sisi’ye yönelik hayal kırıklığı ve öfkeye rağmen, Sisi’nin Mısır ve bölgedeki çıkarlarını koruma açısından hâlâ değerli bir varlığı temsil etmesi nedeniyle onu terk etmeleri olası görünmüyor.
Sisi’nin gitmesi, bölgeyi olumsuz etkileyecek ve nihayetinde kendi çıkarlarını da tehdit edecek bir karışıklık ve kaosa yol açabilir. Daha zayıf bir Sisi, Körfez ülkelerinin çıkarlarına en büyük faydayı sağlamak için daha fazla manipülasyona ve sömürüye izin verdiği için hâlâ tercih edilebilir bir seçenek olarak görülebilir.
Dolayısıyla Körfez ülkeleri ile Sisi rejimi arasındaki ilişki gerilebilirken, tam anlamıyla sona ermesi pek mümkün görünmüyor.
Yazar Hakkında: ABD’de Arap Araştırma ve Politika Çalışmaları Merkezinde çalışan kıdemli araştırmacı Halil el-Anani, Doha Lisansüstü Çalışmalar Enstitüsünde siyaset bilimi doçentidir.