Bir Spielberg yapımı olan Amistad,19. yüzyılın ortalarında satılmak için yurtlarından koparılmış, köle(leştirmiş) insanların hikayesini anlatan bir film. İsmini ise köle ticareti yapılan bir gemiden alıyor.
Son yıllarda ideolojik filmlerin büyük bir izleyici kitlesiyle buluşması bu tür filmlerin sayısının artmasına zemin hazırladı. "Babam İçin", "Ülke ve Özgürlük", "O da Bir Ana", "Cesur Yürek" bunlardan en meşhurları.
Bu filmlerin hepsinin ortak bir paydası vardı: İnsanların özgürce ölmeyi, tutsak yaşamaya tercih etmesi. Amistad da bu filmlerden biri.
Filmin konusu kısaca şöyle:
Köle tacirleri tarafından yurtlarından (Afrika) koparılan insanların köleleştirilme öykülerini anlatıyor. Afrikalılar, köle tacirlerince vatanlarından koparılarak bir gemiyle yola çıkarılıyorlar. Yolculuk esnasında işe yaramaz kabul edilenlerin büyük bir kısmı denize atılıyor. Gemideki Afrikalılar, bir fırtına esnasında özgürlüklerini almak için ayaklanıyorlar ve geminin komutasını ele geçiriyorlar. Vatanlarına kendilerini geri götürmesi için mürettebattan iki kişiyi sağ bırakıyorlar. Fakat bir süre yol aldıktan sonra bir Amerikan gemisi tarafından esir alınıyorlar. Ve Amerika'da uzun süren bir mahkeme maratonu başlıyor onlar için. Film adeta mahkeme salonlarında geçiyor. Sonunda, hukuk kanalıyla ve eski bir Amerikan başkanının davaya kölelerin avukatı olarak katılıp son noktayı koymasıyla Amerika tarihinde yeni bir sayfa açılıyor. Köleleştirdiklerini yine kendileri özgürleştiriyorlar(!).
İyi Amerikalılarla kötü Amerikalıların çarpışmasına sahne olan film tüm emperyalist ülkelerin genlerine işlemiş olan köleci zihniyeti bir kısım kötü insanın üzerine yıkarak geçiştiriyor. Böylece, gerçekle günümüze kadar farklı şekillerde devam edegelen bu zihniyetin tarihe gömüldüğü tezini işlemeye çalışıyor.
Filmde yer yer Hristiyanlık propagandası da yapılıyor. Filmdeki bu din propagandası, çeşitli gazete ve dergilerde oldukça tartışıldı. Yeni Şafak gazetesinde çıkan bir değerlendirmede ise, filmde Hristiyanlığın aşağılandığı ve gizli bir Yahudilik propagandası yapıldığı iddia ediliyor. Oysa ki, gerek bizim izlenimlerimiz, gerekse de film hakkındaki değişik değerlendirmelerde böyle bir çağrışıma rastlamadık. Herhalde Spielberg'in yahudi kökenli olması, gazetenin sinema yazarlarını böyle bir kanaate sevk etmiş olmalı.
Misyonerlerin, dünya halklarının kaynaklarını sömürmek için nasıl öncü bir kuvvet olduğu gerçeğini anımsadığımızda, filmde yansıtılan kölelik karşıtı öğretinin sadece Hz. İsa ve havariler dönemine münhasır olarak kaldığını doğruluyor.
Başta Amerika olmak üzere, gerçek yüzlerini gizleyerek özgürlük ve demokrasi havarisi kesilen emperyalist ülkeler, her ne kadar köleliği kaldırdıklarını iddia etseler de aslında yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürerek tüm halkları köleleştirmeye çalışmaktadırlar. Bu da bize köleci zihniyetin farklı düzlemlerde devam ettiğini göstermektedir.