Uzaktaki Yakın
Nurdan Özyılmaz
Hayy Kitap, Eylül 2014
Uzunca bir döneme damgasını vuran başörtüsü meselesi ve mücadelesi, şimdilerde artık gündemde kendisine yer bulamıyor. Sorunun büyük oranda çözüme kavuşturulmasıyla gelinen bu nokta, sorunun muhataplarınca iyi tahlil edilemiyor maalesef. Adeta bu tür problemler daha önce hiç yaşanmamış gibi bir haleti ruhiye söz konusu. Oysa süreklilik içeren bir mücadele, bu mücadele sonunda elde edilen bir kazanım söz konusudur.
Aldığı tıp eğitiminden sonra başörtüsü yasaklarından dolayı İngiltere’ye hicret etmek zorunda kalan Müslümanlardan Nurdan Özyılmaz, söz konusu ruh halinin sahih olmadığını otobiyografik eserinde gösteriyor. Kendisinin de belirttiği üzere, başörtüsü mağduriyetleri konusunda üretilmiş çalışma sayısı bir hayli sınırlı. Böylesi bir yasaklar silsilesine, örneğin sol-sosyalist kesimin veyahut Kemalist güruhun maruz kalması durumunda neler yapabileceklerini, rahatça tahmin edebiliyoruz. Zira ortada herhangi bir mağduriyet yokken dahi yüksek dereceli özgüvenle kamuoyunu istedikleri şekilde yönlendirebilmeleri, bunun en önemli karinelerindendir. Ancak kitlesel ve uzun süreli bir zulüm politikasına muhatap olmuş Müslümanlar, etkili iletişim kanallarından ve yeteneğinden yoksun. Yüzbinlerce öğrenciye uygulanan başörtüsü yasağı konusunda üretilen çalışmaların sayısı dahi bu kaziyeyi kanıtlamak için yeterli. Önsözde de belirtildiği gibi, bu çalışmanın, muadili çalışmalara vesile olması dileğimizdir.
Osmanlı Modernleşmesinde İngiliz Etkisi/Diplomasi ve Reform (1833- 1841) Ahmet Dönmez
Kitap Yayınevi, Ekim 2014
Üzerinde yaşadığımız toprakların tarihini öğrenmek isteyenlerin karşısına çıkacak başlıklardan biri, bir kırılma noktası olarak Tanzimat dönemi olacaktır. İçinde bulunduğumuz zaman dilimini güçlü bir şekilde etkileyen bu dönem iyi incelenmelidir kuşkusuz.
Necmettin Erbakan Üniversitesi Tarih Bölümü’nde akademisyen olan Ahmet Dönmez, modernleşmenin temelinin atıldığı yıllarda İngilizlerin rolünü sorguluyor. Diplomasi üzerinden girişilen bu çaba ile Avrupa’nın Osmanlı’ya yaklaşımına dair fikir sahibi olunabilir. Mehmet Ali Paşa’nın bozmaya yeltendiği güç dengesinin önemine binaen Osmanlı’yla yakından ilgilenen İngiltere, güçlü bir Osmanlı profilinde maslahatını görünce çeşitli reformlara girişmiştir. 1833-1841 arasını kapsayan 8 yıllık dönemi teferruatıyla inceleyen Dönmez, dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı ve Osmanlı Elçisi’nin çabalarını temel alıyor. Osmanlı yöneticileriyle yaşanan çelişki ve anlaşmazlıklar ile zaman zaman tökezleyen süreç, nihayetinde Osmanlı modernleşme hareketinde kalıcı izler bırakıyor. 2013 yılında tamamlanan bir doktora çalışması olan kitap, 4 bölümden ve çok sayıda alt başlıktan meydana geliyor. Doktora tezi olması hasebiyle bir sistematiğe ve bütüncüllüğe sahip araştırma, modernleşme serüvenimizi anlama çabamıza katkı sunabilecek özellikte.
Hz. Ali’nin Hilafet Hakkı Meselesinde Gadir-i Hum Olayı
Adnan Demircan
Beyan Yayınları, 2014
İslam’ın ilk asrında yaşanan yönetim tartışmaları içerisinde Hz. Ali ve karşıtları arasında yaşananlar önemli yer tutar. Yaşananlar tarihin belirli dilimiyle sınırlı kalmamış, sonraki asırlara ve bugüne kadar geçerliliğini koruyan bazı yanlış algı ve inanışlar miras bırakmıştır. Hadis uydurma faaliyetinin ekseriyetle başlangıcının siyasi ihtilaflar olduğu kabulünü dikkate alırsak konunun önemini daha sarih şekilde idrak etmiş oluruz.
Adnan Demircan, Ali taraftarlarının, yönetim teorilerinde önemli yer tutan Gadir-i Hum olayınıteferruatla ele aldığı araştırmasında, Şii ve Sünni kaynakları bu minvalde taramış. Şii kaynakların hilafetin Hz. Ali’ye teslimini şüphesiz kabul ettirecek şekilde aktardıkları rivayetler Sünni kaynaklarda farklı şekilde yer alıyor. Hatta Şii kaynaklar arasında dahi farklılıklar mevcut. Sınırlı da olsa söz konusu rivayete Sünni kaynaklar da yer veriyor. Yazarın da belirttiği gibi hadiste metin tenkidinden çok sened tenkidine ağırlık veren klasik Sünni yaklaşım, bu rivayeti akıl süzgecinden geçirmeden kaynaklarına alabilmiştir. Dolayısıyla bu kaynaklar, Hz. Ebubekir, Ömer ve Osman’ın seçilme süreçlerinde bu rivayetin neden gündeme gelmediğini açıklayamıyor. Aynı şekilde mantık gereği birden fazla sahabenin şahit olup rivayet etmesi gereken meselenin neden kalabalık bir ravi zincirine sahip olmadığının cevabı da mevcut değildir mezkûr kaynaklarda. Tenkid gerekliliğini hatırlatan bir çalışma olması hasebiyle okunması, İslam düşüncesi ve tarihi okuyucusuna katkı yapabilecektir.
Kimlik Denklemleri/Türkiye’nin Sosyo-Kültürel Anlam Haritası Üzerine
Elisabeth Özdalga
İletişim Yayınları, Eylül 2014
Türkçe yayınlar arasında ‘kimlik’ meselesine yoğunlaşan çalışmalar bir hayli yekûn tutar. Özdalga, din sosyolojisi üzerine çalışan bir isim olarak daha çok dinî kimlik ve milli kimlik üzerinde duruyor. Bu kitapta dinî ve milli kimlik arasındaki bağıntıya dair birikim ve yaklaşımlarını sergilediği makalelerini görüyoruz. Türkiye’de kimlik meselesine yoğunlaşan aydın ve yazarların en büyük handikabı olaya dışarıdan bakmalarıdır. Bakış konumu böyle olunca üretilen fikirler de oryantalist izler taşımaktan kurtulamıyor. İsveçli bir sosyolog olan Özdalga’nın konuya yaklaşımı da esasen orijinal dürtülerden yoksun. ‘Modern Türkiye’de Sufi Temelli Cemaatlerin Dönüşümü’, ‘Türk-İslam Kavramına İlişkin Eleştirel Bir Okuma’, ‘Sekülarizm’ gibi dikkat çekici başlıklar mevcut kitapta. 2005-2012 arasında yazılan makalelerden oluşan araştırma etnik kimlik ile dinî/İslami kimlik arasında ne tür etkileşimler olabileceği ve bu etkileşimin doğuracağı pratiklerin niteliği/’ne’liği üzerine tezler içeriyor. Yukarıda bahsi geçen oryantalist etkiyi en bariz biçimde dinî olana dair alanda görebiliyoruz. Böylesi etkiler hatırda tutularak okunması, faydalı bir zihnî çaba olarak görülebilir.