Yoldaşını Öldürmek / Aytekin Yılmaz / İletişim Yayınları, Ağustos 2014
Propagandalarının temel malzemesi olarak “özgürlükçülüğü” kullanan sol örgütlerin, iç işleyişlerinde bu ilkeyi hatırda pek de tutmadıkları geçmişten beri bilinir. “Düşman”a karşı yüksek sesle mücadeleyi şiar edinme iddiasında olan sol, bu iç baskıdan ve infazlardan ise fısıltıyla bile bahsetmez.
Aytekin Yılmaz, “hapishane içinde hapishaneler” oluşturulan 90’lı yıllarda, cezaevlerinde yaşanan sol içi infazı anlatıyor kitabında. 14 bölüm halinde ele aldığı bu “kayıtdışı infaz”ları şahsi tanıklık ve tanışıklıklarından yola çıkarak anlatıyor. “12 Eylül’de Diyarbakır Hapishanesinde mağdur olanlar, 90’lı yıllarda hapishanelerde zalim oldular.” diyor Aytekin.
Yazarın ulaşabildiği verilere göre 1990-99 arası cezaevlerinde doğrudan, daha çok baskın yoluyla devletin katlettiği mahkûm sayısı 28 iken, aynı dönemde üç sol örgütün infaz sayısı ise 36. Dışarıda gerçekleştirilen iç infaz sayısı ise bazı verilere göre binden fazla. Sayının zannedilenden fazla olduğunu tahmin etmek güç değil. Anı formatında, akıcı bir dille kaleme alınan kitap, benzeri çalışmaların eksikliği veya yokluğuyla birlikte düşünüldüğünde önem arz ediyor.
Kitabın sonunda 1990-99 arası dönemde, hapishanelerde PKK, DHKP-C, TİKKO, MLKP tarafından katledilen 36 kişiye ait infaz listesi var. Sol teoriye baştan ayağa giydirilen ‘özgürlükçü değerler’i pratikte görememenin çelişkisini yaşayanlardan Yılmaz’ın bu kitabı, solun maharetle gizlediği veya gizlemeye çalıştığı katil/zalim yüzünü ifşa ediyor.
Kavramsal ve Olgusal Açıdan Sünnet-Gelenek İlişkisi / Selçuk Coşkun / MÜİF Yayınları, Haziran 2014
Dinimizin temel kaynaklarından sünnetin anlaşılması, yanlışlardan arındırılması, sahih din algısı ile doğrudan ilgilidir. Temel kaynaklarla bağlantısı, yüzyıllar içinde gitgide zayıflayan Müslüman toplumlar, sahih din algısından uzaklaşmıştır. Haliyle boşluk kabul etmeyen hayatın akışı içerisinde pratiklere, gelenek hâkim olmaya başlamıştır.
Daha önce başka bir yayınevi tarafından basılmış olan bu eserinde Coşkun, sünnet ile gelenek arasındaki geçişleri incelemiş. Geçtiğimiz asırlar içerisinde birçok âlimin çabaları ile sistematize edilen hadis-sünnet ilmi, günlük yaşayışta geleneklerle içi içe geçebiliyor. Bu noktada hangi pratiğin sünnet yani din kaynaklı hangisinin gelenek kaynaklı olduğu önem kazanıyor. Söz konusu ayrım için ise en önemlisi sahih bir perspektif gerekiyor. Yazarın 3 bölüm halinde işlediği konuya yaklaşımı, perspektif açısından sorunlu görülebilir. Evet, gelenek ile sünnet arasına net bir çizgi çizilmelidir, ancak neyin sünnet olduğu yani rivayetlerin değerlendirilmesinde kullanılacak kriterler yeterince gözden geçirilmiş midir? Örneğin misvak kullanmayı sünnet telakki edeceksek halkın yaşayışında yer alan birçok pratiği de tenkide muhtaç görmemeliyiz. Bu ise başlı başına bir problemdir. Üstelik iyi tahkik edilmemiş ya da gelenekten yeterince sıyrılamamış bakış açısı ile girilen bu süreç sonunda gelenekçiler için birçok görüşünü meşrulaştırabilecekleri bir kapı açabileceğimiz riskini de unutmamalıyız. Bir münekkit kimliğiyle okunmasında fayda var denebilir.
Malcolm X: Arayışlarla Dolu Bir Hayat / Manning Marable / İthaki Yayınları, Temmuz 2014
20. yüzyıla damgasını vuran Müslüman önderlerden Malcolm X’e dair Türkçede 10’a yakın eser mevcut. Merable’nin bu çalışması, söz konusu literatür arasında yerini, geçen Temmuz ayında aldı. Konuya ilgili okuyucuyunun daha çok Alex Haley üzerinden tanıdığı Malcolm X, bu eserde kapsamlı bir içerik ve kaliteli bir baskı ile okurun karşısına çıkmış. İslam kılıfına sarılmış bir çeşit ırkçılığa çağıran Elijah Muhammed’in hareketine katılışı, hacda farklı renklerde Müslümanlarla karşılaşması ve sonucunda yaşadığı değişim, Kral Faysal ile görüşmesi, Müslüman Kardeşler ile tanışması gibi birçok önemli olaya değinilen kitap, 16 bölümden oluşuyor. Arap ve Ortadoğu dünyasına yönelik izlenimlerini edindiği gezi ve görüşmelerinin seyrinin rahat bir şekilde izlenebileceği çalışmada, Malcolm X’e dair orijinal fotoğraflar yer alıyor.
Marable’nin 10 senesini alan kitap, Alex Haley’in çalışmasıyla ile birlikte konuya dair nitelikli eserler arasında yerini alabilir. Yayınlandığı ülkede bir hayli ses getiren çalışmanın, seküler bir kalem ve seküler bir yayınevinden çıkması hasebiyle dikkatli okunmasında fayda var. Yolumuzu aydınlatan ve mücadele azmi aşılayan önderlerimizin hayatları, şüphesiz okuma serüvenimizde her daim kendisine yer bulmalıdır.
Kur’an Vahyinin Yazıldığı İlk Malzeme / Veli Kayhan / MÜİF Yayınları, Temmuz 2014
Vahyin yazıya geçiriliş sürecinde kullanılan malzeme, üzerinde fazla durulmayan ancak önem arz eden bir konu. Geçen 14 asır içinde etkili olan âlimlerin yaklaşımlarında ve eserlerinde bulunan garip rivayet ve yorumlar, müsteşriklere mezkûr konuda çok sayıda malzeme vermekte.
Tefsir Anabilim Dalında çalışan Veli Kayhan, bu eserinde, boşluk oluşabilecek alanlara dair önemli tezler işliyor. Hz. Peygamber’in vahye muhatap olmaya başladığı ilk zamanlardan itibaren vahyi yazıya geçirdiğini söyleyen Kayhan, Müslümanların o an elde olan malzemeyi kullandığını belirtiyor.
3 bölümden oluşan eser, basit addedilebilecek bir meseleyi titizlikle ve ciddiyetle işliyor. Son bölümde vahyin yazımı için kullanılan malzemeye ve yazıldığını kanıtlayan rivayetlere değinilmiş. Sade ve akıcı bir dille, okuyucuyu sıkmadan kaleme alınmış bir çalışma. Keçinin yemesi sonucu kaybolan ayetlerin olduğunu aktaracak kadar tetkik bilincinden uzak eserlerin olduğu ilmî birikimimiz için küçük ancak değerli bir araştırma ürünü. Kâğıdın henüz icat olunmadığı çağda inzal olan Kur’an vahyi, deri parçaları, hurma kabuğu, kemik parçaları gibi araçlara yazılmış, yine Hz. Peygamber zamanında ve onun huzurunda toplanmıştır. Mushaf haline gelmemiş olsa da ezberlerle birlikte çifte güvenceye kavuşmuştur. Kayhan’ın kitabı ile bu sürece vakıf olunabilir.