İslam'ın sadece müslümanlar için değil, tüm insanlık için 'insanca yaşanabilir bir dünya imkanı/umudu/çağrısı olması hem temel ilkelerinden hem de tarihsel pratiğinden çıkarılabilecek bir gerçektir. İslam'ın sadece ezenlere hayat hakkı tanımayan yaşam ve ahlak öğretisi, bir yandan modern dünyada içice geçmiş ülkesel/küresel statükonun eleştirisi ve geriletilmesinin, öte yandan da İslam'ın özgürleştirici/devrimci bir sunumunu gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda Türkiye pratiğinde son yıllarda gözlemlenen çöküşe ve buna yol açan baskılara kararlılıkla direnen unsurlar, muasır medeniyetin çürüyüşü ve iflası ile birlikte düşünüldüğünde geleceği belirleyecek niteliktedir.
Giderek coşan bir ırmağı düşündürten evrensel İslami hareket, kendisini oluşturan daha küçük akarsuların, hatta sızıntıların bir ürünüdür. Bedeller ödenerek sağlanan bu yürüyüşün kararlı ve kendi pratiğindeki önder bir unsuru olarak HAKSOZ'ü öykündürücü asil çabasında içtenlikle kutluyorum. Kendilerini, geçmişlerine aşağılama ve dışlamalar düzerek varetmeye çalışanların köksüzlüğüne karşın kendini özeleştiriye açarak gelişen, kişileri değil ilkeleri öne çıkartan bu gelenek, katkılarla büyütülmeyi haketmektedir.