Katillerden Önce Operasyonları Geldi

Haksöz

Polis bülteni kimliğini bir türlü üzerinden atamayan, atmaya da niyetli görünmeyen medya geçtiğimiz günlerde yine büyük operasyon manşetleriyle kendinden geçti. Avrupa'daki beş ülke ile eş zamanlı olarak DHKP-C örgütüne yönelik operasyonlar düzenlendiği haberleri günlerce görüntülü ve yazılı basının haberlerinde ilk sıraları işgal etti. Bir dizi operasyon sonucunda gözaltına alınan ve bir kısmı tutuklanarak cezaevine gönderilen insanlara ortada hiçbir delil, somut suçlama, eylem ya da eylem planı olmaksızın "terörist" sıfatı yapıştırıldı.

Operasyonun gerçekleşme biçimi kadar gerekçesi de çok dikkat çekiciydi. Polis, Haziran ayında İstanbul'da gerçekleşmesi planlanan NATO zirvesi dolayısıyla Türkiye'ye gelecek işgal şeflerini karşılama operasyonu düzenliyordu. Akla ister istemez 1991 yılında yine Körfez saldırısı ardından Türkiye'ye gelen ABD Başkanı'nın ziyaretinden bir hafta önce gerçekleştirilen kanlı "hücre evi" infazları geliyordu. Baba Bush'u karşılama adına gerçekleştirilen baskınlarda 12 Temmuz tarihinde 10'dan fazla insan öldürülmüştü. Demek ki, şiddet ve kan emperyalist katilleri karşılama prosedürünün bir parçası kabul edilmekte.

Öte yandan bir diğer gariplik ise "operasyon"un muhatapları olarak seçilen şahıs ve kuruluşlara ilişkin olarak dikkat çekmekte. Dernek, dergi, hukuk bürosu gibi kuruluşlara terör örgütü uzantıları suçlamasıyla baskınlar düzenlenmesi, çalışanlarının gözaltına alınması devletin gözünde yasallık/yasa dışılık ayrımının bir türlü hukuki düzleme oturmadığını ortaya koymakta. Hiçbir hukuki dayanağı bulunmayan bu tutum yasaların değişmesinin özünde bir anlam ifade etmediğini, asıl olanın kafaların, zihniyetin değişmesi olduğunu göstermekte.

Ayrıca söz konusu operasyonlarda hedef alınan kuruluşların ortak paydalarından biri olarak cezaevleri sorununun ön plana çıkması devletin rahatsızlık kaynağına dair bir fikir vermekte. TAYAD'ın, Ekmek ve Adalet Dergisi'nin ve Halkın Hukuk Bürosu'nun son yıllarda F tipi cezaevleri sorunu üzerinde yoğunlaşan çabaları operasyonların devletin cezaevlerinde tecrit zulmünü gizlemeye dönük bir çabası olduğu kuşkusunu da uyandırmakta.