Geçtiğimiz Cumartesi sabahı Moskova'daki Vilademir Putin yönetimi kendince bir rehine kurtarma operasyonu gerçekleştirdi. Putin'in adamları bu operasyonda, güya eylemcileri etkisiz hale getirmek için "uyku gazı (!)" vererek eylemcilerle birlikte, rehinelerin yarıya yakın bir kısmını yeniden diriliş gününde uyanmaları üzere uyuttu. Hadiseye insani değerler açısından yaklaşanların tümü bunun bir katliam olduğunda ittifak etmektedirler. Ne var ki, kendi hayatlarını, saltanatlarını ve hakimiyetlerini başkalarının ölümünde görenler bu operasyonu başarılı (!) bulduklarını ifade ederek şakşakladılar. Ben onların bu tutumlarını garipsemedim. Bilakis onları bu açıklamalarında gerçekçi ve samimi buldum. Belki aksini söyleselerdi samimiyetlerinden şüphe ederdim. Çünkü kendilerinin işleri güçleri katliam, cinayet ve kan dökmek olan, ayakta kalabilmek için sürekli kan içme ihtiyacı duyan bu diktatörlerin kalkıp da Putin'e: "Ne kötü bir iş yaptın! Bu kadar insanı uluslararası anlaşmalarda yasaklanmış kimyasal gazlar kullanarak bir daha uyanmamaları üzere uyuttun!" diyecek halleri yoktu. Deselerdi bile sözlerinin samimiyetsizliği hemen sırıtacaktı.
Putin'i ilk şakşaklayan da İsrail işgal devletinin başbakanı Ariel Şaron oldu. Şaron tam namına ve anlayışına uygun bir tavır sergiledi. Şaron'a göre Gazze'de evlerin havadan bombalanması suretiyle Filistinli ailelerin topluca yok edilmeleri de başarılı operasyonlardı. Daha yaşlarını doldurmamış bebeklerin şakaklarından vurulmasıyla gönlü ferahlayan, bu cinayetleri gerçekleştiren askerleriyle iftihar eden bir Şaron'un, Putin'in Moskova'daki katliamını şakşaklaması gayet tabii bir gelişmeydi. Tarihe baktığımız zaman Şaron'la aynı düşünce ve inancı taşımış kişilerin, on binlerce insanın ölümüne, on binlercesinin de hayatlarının kararmasına sebep olan savaşları ateşlediklerine şahit oluruz. Onlar ki fitnede, bazen kabile, bazen lisan, bazen renk, bazen ırk, bazen din, bazen mezhep farklılıklarını, bazen de daha başka farklılıkları kullanarak insanları birbirine düşürmede yaklaşık dört bin yıllık tecrübeye sahiptirler. Zaman zaman: "Bunlar bu kadar az sayılarına rağmen nasıl insanlık tarihinde bu kadar büyük işler becerebilmişler?" soruları soruluyor. Oysa becerdikleri büyük yapımlar değil, büyük yıkımlar. Bunun için de fitne konusundaki tecrübelerini ve maharetlerini kullanmışlar. Bir ormanı bir kibrit harap edebiliyor. Bir kazan su küçük bir necaset parçasıyla pis olabiliyor. Koskoca bir bedeni bir virüs işlevsiz hale getirebiliyor. İşte fitne ateşi de böyledir. Kendi hayatlarını başkalarının ölümünde görenler de bu derece kötü sonuçlar doğuran fitne ateşini sonuna kadar kullanmaktadırlar.
Öyleleri vardır ki başkalarını diriltmek için ölümü seçmekten çekinmezler; öyleleri de vardır ki süfli gayeleri için insanları kitleler halinde öldürmekten. İşte ABD başkanı Bush, Rusya Cumhurbaşkanı Putin, İsrail Başbakanı Şaron bu ikinci gruptandır. Bu yüzden onların birinin Moskova'da böylesine vahşi bir katliama imza atmasını, diğer ikisinin de ona alkış tutmalarını garipsemedik.