Sert bir kış mevsimi yaşıyoruz. İstanbul’da 24 Ocak Pazartesi günü ani bastıran kar yağışı üzerine yaşanan bir günlük sıkıntı tüm ülke çapında yoğun bir gündem oluşturdu. Evlerine gitmek için yola çıkan çok sayıda insanın kapanan trafik yüzünden yaşadıkları zorluk ve sıkıntı hâlâ tartışılmakta, siyasi polemiklere konu olmakta.
Şüphesiz mağduriyet yaşayan insanlar kızıp öfkelenmekte haklılar. Bilhassa da yöneticilerin vurdumduymazlığından ya da beceriksizliğinden ötürü yaşanan mağduriyetlerin daha büyük tepkilere sebep olması anlaşılabilir bir durumdur. Ama tüm bunları gözlemlerken, birkaç saatlik ya da yarım günlük mağduriyetle kıyaslanmayacak çapta büyük mağduriyet yaşayan beldelerimiz ve kardeşlerimizin olduğu da görmezden gelinmemeli.
Kim bilir kış mevsiminin bizlere yaşattığı bu kısmi sıkıntı belki de büyük bir hayra vesile oldu ve türlü mağduriyetler içinde hayata tutunmaya çalışan mazlum kardeşlerimizin yaşadıkları zorlukları daha yakından hissetmemize yol açtı. Gerek Afganistan’da gerek Suriye’de zaten zor ve sıkıntılı şartlarda hayatlarını idame ettirmeye çalışan kardeşlerimizin yaşadıkları mağduriyeti gidermek için Türkiye çapında büyük bir yardım kampanyası başlatıldı. Devletin de resmî yardım kurumları aracılığıyla destek verdiği bu kampanya Türkiye için bir onur teşkil etmekte.
İslami kuruluşların, dernekler, vakıflar, cemaatler, hatta herhangi bir yapısal niteliği bulunmayan sadece yardım amacıyla bir araya gelmiş hayırseverlerin büyük bir iyilik seferberliği içerisine girmeleri yüz ağartıcı bir gelişme oldu. Evet, bu ülkede ırkçı, milliyetçi atmosferin mütemadiyen kitleleri zehirlediği bir gerçek. Tanju Özcan gibi, Ümit Özdağ gibi, Leman Sam gibi, Fatih Altaylı gibi azgın şoven yaratıkların sergiledikleri görüntülerin toplumsal yapı adına kötü, çirkin, moral bozucu bir manzara teşkil ettiği çok açık. Bilhassa sosyal medya adı verilen ve adeta kötülüğü yaygınlaştırma işlevi yüklenmiş mecrada yapılan kirli yayın faaliyetinin zaman zaman müthiş bir can sıkıntısına yol açmaması, ülke insanına yönelik umutsuzluğu beslememesi de mümkün değil!
Ama elhamdulillah tüm bu görüntüler toplumsal yapının ana gövdesini temsil etmiyor. Her şeye rağmen bu toplumun hayat damarları kurumuş değil. İşte giderek yaygınlaşan ve kapsayıcı bir rahmet bulutuna dönüşen yardım seferberliği insani değerler, vicdan, merhamet duyguları ve kardeşlik hassasiyetinin canlılığına işaret ediyor. Bu canlılığı, duyarlılığı kalıcılaştırmak, sağlam, sağlıklı temellere oturtmak tebliğ ve davet sorumluluğunun idrakinde olan tüm müminlerin öncelikli görevi olmalı.
Mazlumların, mustaz’afların rabbi olan Allah Teâlâ tüm bu çabaları kabul etsin, bereketlendirsin. Kardeşlik duygularının harekete geçirdiği insanlarımızı cahiliyenin türlü etkilerinden, kirlerinden arındırsın, gerçek manada ümmet olma bilincine eriştirsin.
Bu sayıda yer alanlar: