Binlerce kilometre uzaklardaydık acı haberi aldığımız an. Sanki direnme adına, zulmü haykırma adına kaldırdığımız iki kolumuz kopmuştu. Nereden bilebilirdik ki bir anda bu iki yürekli insanı kaybedeceğimizi? Beklemiyorduk aynı zamanda, çünkü kolay yetişmiyordu sürekli ve aynı heyecanda güzel işlere ön ayak olan böylesi mücadele erleri. 28 Şubatlarda mola verenlerin, geçmişteki mücadele günlerini nostalji ile anıp avunanların, hayatın içindeki sorunlarını çözme adına eriyip gidenlerin, dünya hayatının ağır bastığı noktalara odaklananların oldukça fazla olduğu bir süreçti yaşanan. Belki bu yüzden acımız daha bir katmerleşti. Onlar ön saflarda direndiler, umut oldular, dünyalık menfaatleri bir kenara ittiler, kalemlerini ve fiillerini bu yola feda ettiler. Bu hüzün içinde yine Kur'an yol gösteriyordu bize zihnimizde canlanan ayetler eşliğinde. Ayetler zayıf düşen bedenlere adeta güç veriyordu. Ve yaralı kurtulan yine çok değerli kardeşlerimizin iyileşme haberleri.
Sorumluluklar noktasında bu acı olayın ardından yerine getirilmesi gereken en önemli ve ilk plandaki görevimiz; vefat eden kardeşlerimizin yapmayı planladıkları somut hedeflerini boş bıraktıkları yerler doldurularak gerçekleştirmektir. Belki yerlerini doldurmak aynı çapta olmayacaktır ama bu açılan çığır devam edecektir. Burada ilk planda görev Müslüman bayanlara düşer gibi görünmekle birlikte Müslüman erkeklerin hemen onların yanında velilik vasfıyla bulunmaları da bir sorumluluktur. Yine şu da bir gerçektir ki onlar sadece Müslüman bayanlara değil, Müslüman erkeklere de örneklikler bıraktılar kararlı, fedakar ve dik duruştu tavırlarıyla,
Sonuçta bir gerçek bir kez daha bütün açıklığıyla ortada ve o da ölüm, insanın ve ürettiklerinin tümüyle aciz kaldığı, geçersiz olduğu bir vakıa. Bize öğrettiği ise İslami anlamda dolu dolu yaşamak, her anımızı bu uğurda geçirmek ve bunun için de birlikte buna ilişkin uygun ortamlar oluşturmak. Topluca Allah'ın ipine sarılıp, bir binanın tuğlaları gibi olabilirsek güzel yaşayıp güzel ölebiliriz. Küfrün kuşatması o kadar geniş ki birey olarak ya da bir grup olarak ona karşı koyabilmek oldukça güç. Gerekli olduğu yerde gereğince işler yapabilmek yani hikmetli tavırlar geliştirebilmek sağlıklı ilişkilerle mümkün olabilir. Ne kıymet bilme adına yanlışlarımızı görmezden gelme ne de birbirimize değer vermeme doğru bir yaklaşım olmasa gerek.
Bu olayla birlikte Filistin'i ve aynı durumdaki coğrafyaları daha bir yakından tanıdık; çünkü o coğrafyalarda bizim yaşadığımız bu acı her gün yaşanmakta. Adeta hemhal olunmuş ama mücadele de kalınlaşmış bir çizgiye dönüşmüş. Acı her yönden kuşatıldığımız şu yeryüzünde bizleri diri tutan yol arkadaşımız; direnç, sabır aşısıdır. Bu aşıyla büyüyen çocuklarımız yarınlarımızın umut fidanlarıdır. Toprağa verdiğimiz ekinlerimiz tohum olup yedi başak veren ekinler oluşturacaktır. Yaşayan şahitler kadar yaşanmış şahitlikler bırakanlar yolumuza yön verirler.