Somali; uzun yıllar boyunca örtülü ve açık ABD işgalinden ve müdahalelerinden, yaşanan iç savaştan çok çekmiş bir ülke. Yerel aşiretlerin liderleri olan savaş lordlarının öncülüğünde, ABD kışkırtması ve silah desteği ile uzun süredir devam eden bir iç savaşın hakim olduğu Somali; emperyalizmin ülkesi üzerinde oynadığı çirkin oyunlardan fazlasıyla muzdarip oldu. Somali aynı zamanda İslam coğrafyasına daha Hz. Peygamber zamanında giren bir ülke.
Somali'de süregiden iç savaşın ve yaşanan çatışmaların temel nedeni ABD'nin desteklediği yerel savaş ağalarının güç mücadelesi. BM'nin silah ambargosuna rağmen bölgedeki aşiret liderlerini silahlandıran ABD'nin bölgedeki politikasının temelini hep, Somali'de İslami güçlerin hakim olmasını engelleme strateji oluşturdu.
Şimdi ise Somali, tarihî bir dönüm noktasına gelmiş bulunuyor. Haziran ayının başından beri yerel savaş ağaları ile Somali'deki İslami güçler arasında süren çatışmalar sonucunda İslami hareket, başkent Mogadişu'yu ele geçirerek hem uzun süredir mahalle mahalle tüm şehri paylaşmış olan savaş ağalarını şehirden söküp atmış, hem de ABD destekli geçici hükümeti fiilen devirmiş bulunuyor.
Somali'nin İslami yapılanmasının temelini Somali İslami Mahkemeler Birliği örgütü oluşturuyor. Çeşitli İslami örgütlenmelerin bir nevi konseyi olan Şeriat Mahkemeleri Birliği bugün ülkenin en büyük siyasal gücü durumunda. Somali başkentinin kontrolü artık İslami Mahkemeler Birliği'nin elinde.
Haziran ayının ilk haftası, başkentin 90 kilometre yakınındaki Cevher kentini ele geçiren milisler, ardından da Baidoa şehrini alarak geçici hükümeti fiilen devirmiş oldular. Baidoa şehri geçici hükümetin merkezi sayılıyordu.
İslami güçler Haziran ayının ikinci haftası da başkent Mogadişu'yu ele geçirdiler. Bundan önce de son bir aydır ülkenin stratejik öneme sahip tüm şehirlerini tek tek ele geçirmişlerdi. ABD tarafından desteklenen geçici Somali hükümeti ise artık ülkede toplantı yapamayacak ölçüde zayıflamış bulunuyor.
Batılı haber kaynakları "Somali'de neler oluyor?" sorusunu soruyorlar. Uluslararası haber ajansları "İslamcı militanların eylemleri, Somali'de iş başındaki geçici hükümetin otoritesini de tehdit ediyor." diyerek aslında üstü kapalı olarak ABD'nin geçici bir kukla hükümet yerleştirme projesinin öldüğünü ifade ediyorlar.
"ABD Yeniliyor, İslami Hareket Kazanıyor!"
Bu başlık bizzat BBC gibi büyük haber ajanslarının Somali'deki durumu açıklamak için kullandıkları başlık: "Somali'de ABD kaybediyor, İslamcılar kazanıyor!"
ABD uzunca bir süredir Somali ile yakından ilgileniyor. Bunun birkaç nedeni var ancak öncelikli neden Somali'nin jeo-stratejik önemi. Somali Afrika'nın özelde de orta Afrika'nın boğazı hükmünde olan bir ülke. Somali'de yaşanacak İslami bir gelişme tüm orta Afrika'yı hatta Mısır ve Sudan'a kadar üst kıtayı etkileme ve bölgedeki ABD nüfuzunu kırma potansiyeline sahip görünüyor. Öte yandan ABD kamuoyunda, özellikle şahinlerin yönlendirmesi ile Somali meselesi adeta bir "şeref meselesi" olarak algılanıyor. Bunun nedeni ise ABD'nin daha önce Somali'de yaşadığı hezimet.
Somali içerisindeki istikrarsızlığı süreklileştirmek isteyen ABD, doksanlı yılların başından bu yana bölgede birbirleri ile savaşan savaş ağalarını tamamen yasadışı bir şekilde İslami güçlere karşı destekliyor. Ülkenin tam 15 yıldır egemen bir hükümeti yok! Halk savaştan, hukuksuzluklardan ve tecavüzlerden yılmış durumda.
Çeşitli savaş ağalarına lojistik destek ve silah veren ABD, bu yüzden uluslararası camiada BM gibi kurumlarda dahi eleştiriliyordu. ABD bu savaş ağalarını desteklediği suçlamalarını hiçbir zaman reddetmedi. Suçlamalar karşısında sadece "bölgede İslamcı teröristlerin hakim olmasını istemediklerini" dillendirdi.
Doksanlı yıllarda Somali'ye fiili müdahalede bulunan ve Somali kıyılarına deniz piyadeleri ile çıkartma yapan ABD; büyük bir hezimet ile geri çekilmek zorunda kalmıştı. ABD ordusunun ağır yenilgisi filmlere de konu olmuş ve Hollywood, ABD ordusunun Somali'deki hezimetini ele alan "Black Hawk Down/Kara Şahin Düştü" filmini çekmişti. ABD'nin Somali işgali girişiminden hafızalarda ABD askerlerinin Müslüman halk tarafından linç edilerek işgalin durdurulması görüntüleri kalmıştı. Somali'nin Müslüman halkı; işgal ordularının halk direnişi ile nasıl püskürtülebileceğinin güzel bir örnekliğini ortaya koymuştu.
ABD'nin Kirli Silah Ticareti
Birleşmiş Milletler Somali'de yaşanan iç savaştan dolayı ülkeye silah ambargosu uyguluyor; yani Somali'ye silah satışı fiilen yasak. Oysa BBC'ye konuşan BM yetkililerine göre, uygulanan ambargoya rağmen ülkede kaçak silah satışı giderek artıyor. Ülkeye kaçak yollardan silah satan ülkelerin en büyüğü ve önemlisi ise ABD.
Geçtiğimiz ay, BM Genel Sekreteri Kofi Annan bile, yerel savaş ağalarını desteklemesinden ve silah ticaretinden ötürü ağır ifadelerle ABD'yi suçlamış ve söz konusu hukuksuzluğa son vermesini istemişti. ABD ülkeye silah sokarak ülkedeki ve bölgedeki istikrarsızlığı sürdürmeyi ve güçlü bir yerel hükümet kurulmasını engellemeyi hedefliyor. Yani Somali'de de aynen Nikaragua, Ekvador, Panama ve Irak gibi, ABD'nin halklara karşı uyguladığı bir komplo ile karşı karşıyayız.
Bölgedeki İslami güçler ise temel strateji olarak yerel ağaların kanlı ellerinde esir edilmiş halkı kurtarmak, güven ve barış ortamını temin etmek ve zaten geleneksel olarak sürdürülen İslami hukuka geçişi kolaylaştırmak istiyorlar. İslami güçler halka karşı ağır suçlar işleyen kökü dışarıda aşiret liderlerini cezalandırmayı vaat ettiklerinden dolayı da, yaşanılan terör ve anarşi ortamından bıkmış büyük çoğunluk tarafından sevinç gösterileri ile karşılanıyor ve destekleniyorlar. İslami güçler aynı zamanda güçlü bir anti-emperyalist söylemle halklarını ABD'nin komploları ve fitnesinden kurtarmayı arzu ediyorlar.
Terör Suçlaması İslam Düşmanlığının Maskesi
ABD'nin Somali'deki İslami yükselişi durdurmak için başvurduğu jargonlar arasında "terör" suçlaması temel bir yer işgal ediyor. Dünyanın başka yerlerinde de olduğu üzere halkların İslami taleplerini "Terör destekçiliği" veya "el-Kaide bağlantısı" adına yok etmeye çalışan ABD, Somali için de aynı gerekçeleri öne sürüyor.
Somali özelinde ABD'nin "el-Kaide tehdidi"ni işgalci ve emperyalist politikalarını temellendirmek ve meşrulaştırmak için kullandığı bir kez daha çok net olarak görülüyor. ABD'ye göre Kaide her yerde olabilir! Bu yüzden halkın İslami taleplerinin durdurulması gerek! Aynen Irak savaşına "Saddam Hüseyin'in el-Kaide bağlantısı olduğu" gibi saçma sapan bir gerekçe öne sürülmesinde olduğu gibi.
ABD hükümeti "Somali'nin Kaide ve benzeri terör örgütleri için bir stratejik üs olmasına izin vermeyeceğiz." diyerek politikalarını ortaya koyuyorlar.
Özellikle Tanzanya ve Kenya'daki ABD temsilciliklerine saldırılar olduktan sonra ABD hükümeti sürekli Somali'yi yakın mercek altına aldı. Somali'nin bir İslam devleti olması "tehlikesi"ni bertaraf etmek için sürekli yerel savaş ağalarını destekleyen ABD, Somali halkına karşı da ağır suçlar işledi.
Bu yüzdendir ki İslami güçler ülkede yaşanan iç savaştan ve halka karşı işlenen suçlardan ötürü bir numaralı fail olarak ABD'yi suçluyorlar. İslam Hukuku Mahkemeleri Birliği'nin başkent Mogadişu'yu ele almasından sonra binlerce kişi ABD'yi telin eden bir miting düzenledi. İşte bu net tavır yüzünden bölgede İslami güçlerin hakim olması ABD'yi oldukça tedirgin ediyor.
İslam Düşmanlarının Elinde Esir Ülkeler: Kenya, Tanzanya ve Etiyopya
Somali'deki İslami yükselişe karşı mücadele veren ülkelerin başında ABD'nin destekçileri komşu Kenya ve Etiyopya var.
Kenya sadece ABD'nin bölgedeki en önemli üssü değil; aynı zamanda Siyonist İsrail ile sıkı ilişkileri bulunan bir ülke. İsrail'in Afrika'da en fazla ticaret ve iş yaptığı ülke Kenya. Ayrıca Siyonist yönetimin Kenya'da önemli altyapı ve sanayi yatırımları da bulunuyor; ülkedeki sulama sisteminin sahibi İsrail.
Çok çarpıcı bir örnek olarak yeniden görüyoruz ki dünyanın neresinde halklara bir düşman örgütlenme varsa o taşın altından mutlaka bir Siyonist ilişkisi çıkıyor.
Afrika Birliği Örgütü'nde etkin ülkeler olan Kenya ve Etiyopya, İslami güçler Mogadişu'yu ele geçirdikten sonra hemen harekete geçtiler.
Haziran ayı içerisinde acil gündemle Etiyopya'nın başkenti Adis Ababa'da toplanan Afrika Birliği, BM ve AB yetkilileri Somali'ye bir "barış gücü" göndermeyi konuştular. Bunun için ise ön hazırlıkları yapacak bir heyetin Somali'ye gitmesi kararı alındı. Heyet, Somali'ye Afrika Birliği'nden barış gücü askerlerinin gönderilmesinin ne kadar uygulanabilir bir seçenek olduğu hakkında değerlendirmelerde bulunacak.
"Barış gücü" çok süslü bir kavram; oysa bu gücün gerçek adı "müdahale gücü"dür. Amaçlanan belli: Egemen olduğu her bölgede huzur ve sükûnu sağlayan, adaleti temin eden İslami Mahkemeler'in yayılışını durdurmak ve Somali halkının İslami bir yönetim tercihini baltalamak.
İslami Mahkemeler Birliği'nin lideri Şeyh Şerif Ahmet; İslami hareket birlikleri başkenti ele geçirdikten sonra Etiyopya'nın bir grup askerini sınırdan Somali'ye soktuğunu açıklayarak, Etiyopya'yı ve Afrika Birliği'ni ülkesinde oluşan sükûnet ortamını bozacak bir müdahalede bulunmamaları konusunda uyardı. "Bizler Somali'de düzeni ve istikrarı sağlamak istiyoruz." diyen Şerif Ahmet, "halkın yararına olacak herkes ve her grup ile görüşmeye hazır oldukları"nı açıklıyordu.
İslami Mahkemeler Birliği örgütü; kendi kontrollerindeki ülkenin büyük kısmında barış ve güvenliği tesis ettiklerini ifade ederek; ülkede ABD çıkarlarını koruyacak olan bir askeri müdahaleye karşı çıkıyor. Şeyh Şerif Ahmet, BBC'ye yaptığı açıklamada da, geçiş hükümetiyle ön koşul olmaksızın görüşmelerde bulunmaya hazır olduklarını ifade etmiş ve "Somalililerin aralarındaki farklılıkları müzakere yoluyla gidereceklerine inandığını" söylemişti.
Haziran'ın son günlerinde, İslami güçler ile ABD destekli geçiş hükümeti yetkililerinin görüştükleri ve hükümet yetkililerinin İslami Mahkemeler Birliği'nin ülkedeki egemenliğini tanıdıkları bilgileri geldi. Sudan'ın başkenti Hartum'da yapılan doğrudan görüşmelerin ardından düzenlenen basın toplantısında, taraflar müzakere için bir zemin oluşturacak şekilde anlaşma sağladıklarını; birbirlerini tanıyacaklarını ve gerginliği tırmandıracak hareketlerden kaçınacaklarını belirtti. Geçici hükümet ayrıca, Somali'de yeni siyasi gerçeklikler olarak nitelendirdiği birtakım değişiklikler olduğunu da kabul etti.
Uluslararası ajansların verdiği bu bilgiler; aslında geçiş hükümetinin ve çıkarlarını temsil ettiği ABD'nin Somali'de nasıl sıkıştığının bir itirafı. Somali'nin meşru hükümeti olarak uluslararası arenada tanınan ABD destekli laik geçici hükümet, artık Somali sınırında küçük bir bölge dışında tüm egemenliğini yitirmiş durumda. Ülkenin kahir ekserisi ise İslami Mahkemeler Birliği'nin elinde.
Nedense, Somali halkı iç savaş içerisinde kıvranırken, başkent Mogadişu dahil tüm kentler savaş ağaları arasında paylaştırılırken, halk ABD üretimi silahlar ile birbirine kırdırılırken bölge ülkelerinin hiçbiri Somali'de güven ortamı tesis edilmesi için bir barış gücü göndermeyi düşünmüyordu. ABD Somali'ye müdahale ederken kimse bölgenin istikrarının bozulacağı kaygısı taşımıyordu. Şimdi ise İslami güçler başkentin yönetimini ele geçirip sulh ve sükûnu temin edince "İslami bir devlet kuruluyor" diye ayağa kalkmış durumdalar.
Somali'de 18 aydır görevde olan ABD destekli geçici hükümet; ülke kargaşa içerisinde iken değil, İslami güçler sükûnu temin ederken Afrika Birliği'ni yardıma çağırarak ülkeye bir barış gücü gönderilmesini düşünüyor.
Geçiş hükümeti Kenya'da kurulduğu 2004 yılından bu yana ilk kez Somali'ye girmiş bulunuyor. Geçiş hükümetinin kurulduğu 2004'ten beri Somali'de hiçbir egemenliği yok. Hükümet aslında daha önce birbirleri ile çatışan yerel aşiret liderlerinin ABD öncülüğünde birleştirilmesinden oluşmuş eklektik bir yapı. Fiilen yok hükmünde olan hükümet ancak ABD, AB ve Kenya ile Etiyopya tarafından tanınıyor ve destekleniyor. Geçiş hükümeti denilen kukla aygıtın temel destekçisi ABD. Hiçbir gücü olmamasına rağmen Somali'ye girmeye zorlanması ise ABD'nin bölgede ne ölçüde sıkıştığının açık başka bir göstergesi.
Beşi geçici hükümetin bakanı olan sekiz yerel aşiret lideri, Haziran ortasında İslami hareket ile mücadele etmek amacıyla bir Anti-Terör Birliği kurduklarını açıklamışlardı. Amaçlanan, aşiret liderleri arasında oluşturulacak bir güç koalisyonu ile İslami hareketi Mogadişu'da durdurmaktı. İslami Mahkemeler Birliği ise ülkeyi kan gölüne çeviren tüm savaş ağalarının adalet önüne çıkartılacağını ve ürettikleri fesattan dolayı cezalandırılacaklarını ifade ediyor.
Diplomatik çabalara Birleşmiş Milletler de dahil olmuş bulunuyor. Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü Başkanı Antonio Guterres, uluslararası toplumu, bir insanlık krizini önlemek için bölgede barış ortamı sağlamaya çağırıyordu. "Somali, uluslararası toplum tarafından neredeyse unutuldu." diyen Guterres, ülkedeki aşiret liderlerinin bu denli güçlü konuma gelmesinde bunun da önemli rol oynadığını belirtti. ABD'nin, kendi aleyhine sonuç verecek ise hiç de kaale almadığı "uluslararası kurumlar"ı Somali'de İslami güçleri zayıflatmak için kullanmaya çalıştığı görülüyor.
Ancak ABD'nin bu atağında da başarılı olmayacağı görülüyor. Gelen ilk haberler geçiş hükümeti lideri Abdullahi Yusuf'un ülkeye dahi gelemediğini, geçici hükümetin ömrünü tamamlamış olduğunu ve birçok yerel aşiret liderinin hükümete karşı çıktığını ortaya koyuyor.
Uluslararası Topluma Entegrasyon Masalı!
Konu ile ilgili BBC'ye açıklamalarda bulunan BM ve AB yetkilileri "Mogadişu'ya egemen olan yeni yönetimden kaygılı olduklarını, hükümetin uluslararası topluma entegrasyon yönünde irade göstermesini umduklarını" söylüyorlar. Öte yandan ABD ise; başkente hakim olan İslami güçlerle görüşmek istediğini ifade ediyor. Bu görüşme talebi ABD'nin yaşanan şok gelişmeler karşısındaki çaresizliğini gösteren bir başka gösterge. ABD şimdiye dek İslami güçleri diplomatik olarak muhatap almak bir yana; İslami güçlerin egemen olması tehlikesine karşı sürekli yerel savaş ağalarını destekledi ve silah temin etti.
İslami güçlerin Mogadişu'yu ele geçirmesini halkın da sevinç gösterileri ile karşıladığı ve binlerce kişinin ABD karşıtı gösteriler yaptığı da gelen haberler arasında. Savaş lordlarının kana doymayan iktidar savaşından bıkmış olan halk, İslami yönetimi tek alternatif olarak görüyor. Somali'nin başkenti on yılı aşkın bir zamandır yerel savaş ağaları arasında mahalle mahalle nüfuz bölgelerine paylaştırılmış ve yoksullaştırılmıştı.
Uluslararası ajansların verdiği haberlere göre İslami hareketin egemen olduğu tüm bölgelerde olduğu gibi Mogadişu'da da birkaç gün içerisinde otorite sağlanmış bulunuyor. Hukuksuz faaliyetlere, cinayetlere ve güvensiz ortama son verildi. İşte bu yüzdendir ki İslami güçlerin yakında ülkenin tümüne egemen olması ve tek egemen güç olarak ortaya çıkması bekleniyor. İslami Mahkemeler Birliği'nin liderleri amaçlarının savaş yorgunu ülkeyi kurtararak sükûnu temin etmek ve adil bir İslam devleti kurmak olduğunu ifade ediyorlar.
Somali Kapısı Açılırsa Afrika'da Her şey Değişebilir!
Halklarımıza karşı işlenen büyük suçların faili ABD; bu kez Somali'de kaybediyor. Somali'nin stratejik öneminden ötürü bu gelişmenin yakın zamanda bölgede önemli etkileri olması beklenebilir.
Ancak öte yandan ABD'nin Somali'yi kolay kolay gözden çıkarmak istemeyeceği öngörüsü de bir kehanet olmaz. ABD'nin eğer müdahale gücü oluşturmayı başaramaz ise bölgeyi daha fazla karıştırarak Etiyopya, Tanzanya, Kenya gibi komşu ülkeleri de savaş ortamına çekmekten çekinmeyeceği görülüyor. Aynen Sudan'da oluşturduğu gibi iç savaşlar ve çatışmalar üzerinden egemenliğini pekiştirmeye çalışan ABD karşısında Somali İslami hareketinin önemli ve zor bir tarihî sınav ile karşı karşıya kalacağı ise ayrı bir gerçeklik.
İslami Uyanış Afrika'dan Endonezya'ya Güçlenerek Sürüyor!
Bizim; ülkemizdeki özel koşullardan ve 28 Şubat darbesinin baskıcı atmosferinden ötürü oldukça uzak kalmamıza rağmen İslam dünyasının bütününde önemli değişimler yaşanıyor. Bir yandan Müslümanların ülkeleri işgal ve katliamlar ile inlerken öte yandan ise siyaset ve toplumsal dönüşüm alanında ümmetin çeşitli kesimlerinde önemli ilerlemeler yaşandığı ve sessiz mücadelelerin sürdüğü görülüyor.
Tüm dünyada emperyalizme karşı özgürlük ve İslami yönetim taleplerini yönlendiren İslami hareketler son on yılda oldukça güç kazandı. Filistin'den Endonezya'ya, Fas'tan Çeçenistan'a önemli mücadeleler sürdürülüyor ve İslami güçler, halklarının güvenini kazanmak noktasında önemli adımlar atıyorlar. Yakın tarihte bu tür gelişmelerin artması da mümkün. "Siyasal İslam'ın İflası" teorileri üretenlere inat yeryüzünde İslami yükseliş devam ediyor.
Tek bir ümmet olduğumuz gerçekliği ile bakacak olursak bu gelişmeleri ve mücadeleleri kendi coğrafyamıza taşımamız, dillendirmemiz önemli bir sorumluluk ve görev olarak ortaya çıkıyor. Oralardaki tecrübelerden, kazanımlardan istifade etmek ve yaşadığımız bölgelerde Kur'an neslini inşa noktasında çabalarımızı sürdürmek ibadi bir görev. Üstelik bu birbirimizle hemhal olma hali; mesaimize hız verebilecek bir moral destek olarak da değerlendirilmeli.
Tarihsel bir dönemeçte ilerleyen ümmetimiz geleceğe dair ümit potansiyelini üretiyor ve henüz eksenini tam olarak bulmamış olsa da gün be gün ilerliyor. Irak'taki, Çeçenistan'daki, Sri Lanka'daki, Endonezya'daki, Afganistan'daki mücadelelerimiz gibi, yaşadıkları coğrafyada emperyalistlerin ifsat planlarını bozmak için örgütlenerek gayret gösteren Somali'li kardeşlerimizin yaktığı özgürlük ateşini bir kez daha selamlıyoruz.