Tiyatro, şüphesiz kitle ile iletişimin en kolay sağlanabildiği, verilmek istenenin insanların algılayabilecekleri en güzel bir biçimde ve canlı örnekleriyle verilebildiği bir sanat dalıdır.
Bu özelliğiyle tiyatro sanatının, mesajı insanlara iletmekte önemli bir işleve sahip olabileceğine inanıyoruz.
Dolayısıyla, Birlik Sahnesi'nin, Gösteri Sanatları Merkezi (GSM) ile işbirliği içinde ortaya koyduğu "Kara Gecelerin İntikamı" adlı tiyatro oyununa bu açıdan yaklaşacağız.
Şunu da belirtelim ki yaklaşımımız, profesyonel bir tiyatro eleştirmeni gözüyle değil, müslüman bir seyirci gözüyle olacaktır.
Kara Gecelerin İntikamı'nda: Ulvi Alacakaptan, Ahmet Kara, Mehmet Tiriç, Nevzat Küçük, Ahmet Tüfekçi, Mustafa Şayian, Hilali Mahmutoğlu, Nurettin Küçüksavcı, Davut Akgül rol alıyorlar. Oyunu Ahmet Kara yazdı. Salih Tuna, Mehmet Efe ve Ulvi Alacakaptan skeç ve şarkı sözleriyle katkıda bulundular.
Daha önce yurt içi ve yurt dışında gösterime giren "Kara Geceler Efendim" adlı oyunun devamı niteliğindeki "Kara Gecelerin İntikamı", aslında bağımsız fakat ilintili bölümlerden (episode) oluşup tiyatro severlerin karşısına "müzikli kara komedi" şeklinde çıktı.
Alacakaptan tarafından, "Birtakım suni kâbuslar, öcüler yaratarak insanımızı sömüren ve sindirenlere karşı gülücüklü bir tokat" olarak değerlendirilen oyunda kör testere fobileri, takiyye paranoyaları, irtica korkuları ilginç bir biçimde cılkını çıkararak alaya alınıyor ve yanlışlığı vurgulanıyor.
Oyunun bölümleri ise şöyle:
Yekta'nın Karası: "Laik olmayan insan değildir" zihniyetine sahip olan kişilerin ve söylemlerinin bizzat isim verilerek alaycı bir şekilde eleştirisi yapılıyor.
Karakol-Şeffafkol: Karakolda, dans eşliğinde yapılan alaylı bir sanık sorgulamasının sahnelenmesiyle birlikte CMUK eleştiriliyor. Ayrıca demokrasinin gereği sayılan şeffaflık da bu alaycı eleştiriden nasibini alıyor.
Bulgar'ın Yaşı- Üniversitenin Başı: Bulgaristan'da ve Türkiye'de yapılan iki ayrı sorgulama aynı anda sergileniyor. Her iki ülkede de müslümanlara yapılan zulümlerden kesitler verilerek Türkiye'de yapılan zulmün daha bariz ve daha çok olduğu vurgusu yapılıyor. Karşılaştırma neticesinde şu soru soruluyor: "Acaba Bulgaristan'a mı hicret etsek?"
Bosna'da Bir İstanbullu: Cephede Sırplar'ın eline düşmüş İstanbullu bir müslüman yargılanıyor ve zorluklara karşı gösterdiği direnç konu ediliyor.
Yoldaş Bar Marxi: Türkiye'de kalan dünyanın son iki Marxist'i, bir barda korunmaya alınarak gelen turistler için antika olarak sergileniyor. Sosyalist zihniyetin terminolojisiyle de alay edilen bu bölümde, "Bir Marxist, Bir Devrimdir" düşüncesinden hareketle, slaytlar eşliğinde kendi reklamlarını yapan iki Marxist'in dışa "devrim ihracı" konu ediliyor. Bölümün sonunu getiren veciz söz ise şu: "Ben devrimin zeki, çevik ve ahlaklısını severim."
Karabasan Basarsa: Şeriat kâbusu (!) ile yatıp kalkan laik bir insanın rüyasında gördüğü İslami değerlerin yükselişini "Karabasan" olarak değerlendirmesi ve akabinde de bir arkadaşı tarafından teskin edilmesi işleniyor. Arkadaşının teskin eden "Korkma! Bu ülkenin % 80'i müslüman. Bu yüzden şeriat gelmez." cümlesiyle bölüm sona eriyor.
Karatahta-Kara Sınıf: Laiklerin müslümanlar üzerindeki eleştiri noktaları baz alınarak İslami söylemler ve işleyişler alaya alınıyor. Bu alayın eski tedrisatın canlandırılarak yapılması ise ilgi çekici.
Size Nasıl Kıyarız: Tarihe bir ışık tutması bakımından İskilipli Atıf Hoca olayına değiniliyor.
Oyunun bölümlerinde ve bütününde göze çarpan (seyircinin genelinde aynı izlenimi bıraktığını düşündüğümüz) hususları şöyle sıralayabiliriz:
İlk bölümlerde güncel politikanın, sistemin çıkmazlarının ve sosyal adaletsizliğin eleştirisi daha ağırlıklı olarak yer almış.
Üçüncü bölümde sanık sandalyesinde oturan müslüman, savunmasında "İtaatin, şirk ve baskı düzenlerine değil yalnız Allah'a olduğu" mesajını veriyor.
Yine altıncı bölümde "Bu ülkenin % 80'i müslüman, bu yüzden şeriat gelmez." şeklinde bir tesbitte bulunularak müslümanların dikkatlerinin çekilmesi sağlanıyor. Bizim bu tesbitten çıkarsamamız şudur: "Söz konusu çokluğa sahip müslümanlar Şeriatın (İslam'ın) gelmesine engel olmaktadırlar. O halde sorun, sahih İslami değerlere, ıslah edilmiş İslami geleneğe, vahyi doğruların belirlediği sırat-ı müstakime ulaşamayan müslümanlardadır. Çözüm olarak da bu insanların müslümanlıklarını tekrar gözden geçirerek Allah'ın istediği rotaya oturmaları gerekmektedir."
Bu tip ilahi vurguların yapıldığı bölümleri "mesaj" açısından olumluyoruz.
Ancak dördüncü bölümde, cenneti kazanmanın bir Sırp'ı öldürmeye endekslenmesini ve bölümün genelinde milliyetçi söylemlerinin bulunmasını gözden kaçan ama olmaması gerekenler olarak değerlendiriyoruz.
Oyunun son bölümlerinde, laik, demokratik, marxist ve İslami değerlerin farklı gözlüklerle alaycı eleştirileri yoğunluk kazanıyor.
Oyunun genelinde ise geleneksel müslümanlık yoğun olarak eleştirilirken modernitenin cazibesine kapılma durumundaki müslümanlara değinilmemesi bir eksiklik olarak dikkat çekiyor.
İçerik itibariyle pratik gerçeklikten yola çıkılarak, ülkenin günceline ilk sıralarda giren, popülerleşen kültürün öğeleriyle paralellik arz eden olay ve olguların sahnelenmesini, bizleri yeniden sorunlar üzerinde düşünmeye ve iyi bir analize yönlendirmesi açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.
Yaptığımız değerlendirmelerin "hakkı ve sabrı tavsiye" çerçevesinde ele alınmasını diliyor, daha içerikli ve güzel eserlerle karşılaşmayı temenni ediyoruz.
Gayret bizden, tevfik Allah'tandır.