Kanayan Gün

Bünyamin Doğruer

Soma'da hayatını kaybeden 301 canımıza...

 

Biz ekmeğini taştan çıkaran emekçileriz

ya sonrası

sonrası ciğerimizi patlatan karbon monoksit gazıyla ölenleriz

ölenleriz

Kazma kürek çalışır, kömür çıkartırız

ucuz emekçileriz

sonrası acı sonrası hiç kimse değiliz

 

Ve öldüler

kömür karası yüzlerinden yansıyan tebessümleri kanıyordu aynalarda

güneşin unutulduğu kasabaya düştü ateşten çığlıklar

patronların holdinglerin kartellerin en vahşi tırnakları battı

çöktü maden ocağı

ağıtlar yerine döndü baba ocağı

 

Kelimeler kanadı

gece boyunca kayıp giden yıldızlar sayıldı

hayatta kalmanın parolası yorumlandı

iki dudak arasında hasreti tutuşturan ağıtlar

kömür karası rengine büründü

artık yağan  yağmurların gölgesi serinletmiyor yetimleri

avutmuyor babasının mezarı başında duran küçük Osman'ı

bundan böyle sırılsıklam acıyla kurulacak sofralar

yutkunarak titreyen bir yaprak gibi çocuk sorar:

Grizu ne demek baba?

- Ocağın çöküşüdür yavrum

ekmeğin kana bulanmasıdır gerçeğin aynasında

varoşlarda suskundur

simsiyah tünellerde umutlar

grizu senin anlayacağın çocuğum

en korkulu düştür madenden gövdemize yayılan

sonunda çöker ocak birdenbire

acının yoksulluğun sefaletin

simsiyah örtüsü örtülür üstümüze

 

şimdi bunca acının doruğunda

simsiyah bulutlara kesti gökyüzü

yetimlerin gözlerinden boşandı isyan yağmurları

kader yeli esti dediler

ucuz ölümler üstüne nutuk atan

insan müsveddesi enteller

dev plazaların terasında alın terini semirenler

şunu size söylemeliyim

kalan yetimler vahşi suratlarınıza tükürecekler

 

Maden ocağı ağır iştir

onurlu namuslu iştir

onlar olmasa ateşler yanmaz

ekmeği savunacak nasırlı eller olmaz

bir yanımız ölüm bir yanımız zulüm

hakkını helal et

uzun bir karanlığa iniyoruz iki gözüm

sevgilim ekmek kadar sıcak tut kalbini...