Soma'da hayatını kaybeden 301 canımıza...
Biz ekmeğini taştan çıkaran emekçileriz
ya sonrası
sonrası ciğerimizi patlatan karbon monoksit gazıyla ölenleriz
ölenleriz
Kazma kürek çalışır, kömür çıkartırız
ucuz emekçileriz
sonrası acı sonrası hiç kimse değiliz
Ve öldüler
kömür karası yüzlerinden yansıyan tebessümleri kanıyordu aynalarda
güneşin unutulduğu kasabaya düştü ateşten çığlıklar
patronların holdinglerin kartellerin en vahşi tırnakları battı
çöktü maden ocağı
ağıtlar yerine döndü baba ocağı
Kelimeler kanadı
gece boyunca kayıp giden yıldızlar sayıldı
hayatta kalmanın parolası yorumlandı
iki dudak arasında hasreti tutuşturan ağıtlar
kömür karası rengine büründü
artık yağan yağmurların gölgesi serinletmiyor yetimleri
avutmuyor babasının mezarı başında duran küçük Osman'ı
bundan böyle sırılsıklam acıyla kurulacak sofralar
yutkunarak titreyen bir yaprak gibi çocuk sorar:
Grizu ne demek baba?
- Ocağın çöküşüdür yavrum
ekmeğin kana bulanmasıdır gerçeğin aynasında
varoşlarda suskundur
simsiyah tünellerde umutlar
grizu senin anlayacağın çocuğum
en korkulu düştür madenden gövdemize yayılan
sonunda çöker ocak birdenbire
acının yoksulluğun sefaletin
simsiyah örtüsü örtülür üstümüze
şimdi bunca acının doruğunda
simsiyah bulutlara kesti gökyüzü
yetimlerin gözlerinden boşandı isyan yağmurları
kader yeli esti dediler
ucuz ölümler üstüne nutuk atan
insan müsveddesi enteller
dev plazaların terasında alın terini semirenler
şunu size söylemeliyim
kalan yetimler vahşi suratlarınıza tükürecekler
Maden ocağı ağır iştir
onurlu namuslu iştir
onlar olmasa ateşler yanmaz
ekmeği savunacak nasırlı eller olmaz
bir yanımız ölüm bir yanımız zulüm
hakkını helal et
uzun bir karanlığa iniyoruz iki gözüm
sevgilim ekmek kadar sıcak tut kalbini...