Kadıköy İHL Zulme Karşı Direniyor!

Zuhal Kaya Özyurt

İstanbul'daki İmam Hatip liselerinde geçtiğimiz yıl başlatılan başörtüsü yasağı yeni eğitim öğretim dönemiyle birlikte yine uygulamada. Bazı İmam Hatip liselerinde kısmen gevşediği görülen yasakçı tutum özellikle Kadıköy İmam Hatip Lisesi'nde yoğun biçimde sürüyor. Geçen yıl yayınlanan Valilik genelgesi ile terörist konumuna sokulan imam Hatipli öğrenciler dersleri ve öğretmenleriyle buluşmak yerine her gün polis şiddetiyle yüzyüze gelmekteler.

Herşeye rağmen öğrencilerin geri adım atmaması ve polisin baskıcı tutumu karşısında yılgınlık göstermeyip okulları önünde direnişlerini sürdürmeleri ise takdir edilmeyi hak ediyor; ama bundan önemlisi de dayanışma içinde olmanın gerekliliğini ortaya koyuyor. Seçim ortamında bulunulmasına rağmen siyasi partilerin başörtülü öğrencilerin yaşadıkları bu zulme gözlerini yummaları ya da dolaylı ifadelerle geçiştirmeleri ise dikkat çekiyor. 28 Şubat hukuksuzluğu ülkeyi öyle bir noktaya getirmiş görünüyor ki, bulabildikleri her konuya oy getirir düşüncesiyle dört elle sarılan siyasi partiler bu kadar geniş bir kitleyi çok yakından ve derinden ilgilendiren toplumsal bir sorunu dile getirmeye bile korkmaktalar.

Kadıköy İHL'li öğrenciler ise yasak karşısında ne sinmiş, ne de korkmuş görünüyorlar. Şurası kesin ki, zulme karşı kimliklerinden taviz vermeksizin açık ve net tavırla okul önünde yankılanan "Eğitim Hakkımız Engellenemez!", "Başörtüsüz Asla!" haykırışlarına kulak tıkayanlar yarınlarda haykırmak istediklerinde seslerinin çıkmadığını, soluklarının kesildiğini anlayacaklar ama hep olduğu gibi geç olacak.

Kadıköy İHL'de özellikle 3 ve 4 Ekim günleri yaşanan olaylar bu ülkede hukuktan söz edilemeyeceğinin yeni bir göstergesi oldu. İçeri alınmadıkları okullarının kapısına kendilerini zincirleyen öğrencilere ve velilerine polis tarafından vahşice saldırıldı. Bir mü'mînin iffetinin simgesi olan başörtüleri zorbaca başlarından çekilip çıkartılmaya çalışıldı. 14-15 yaşlarındaki gençleri yerlerde sürükleyerek, anne babalarını ite kaka minibüse bindirmeye çalışan, yumruklayan, tekmeleyen polis manzarası pek çok medya organınca görmezden gelinmeye çalışıldı. Ama Kanal 7'nin ve Vakit'in sorumlu ve basiretli yayıncılığıyla tüm ülkeye yansıtılan manzara tek kelimeyle sarsıcıydı. Ortada somut bir polis manzarası vardı ve bu manzara hiç de öyle polis haftalarında sokaklara asılan pankartlarda ifade edilen, ya da karakolların kapılarına yapıştırılan afişlerdeki sevecen, müşfik görüntülere benzemiyordu. Aslında Kadıköy İHL'li öğrenciler yalan perdesinin yırtılması ve gerçeğin açığa çıkması açısından kendi paylarına önemli bir iş yapmışlardı.

Gözaltına alınan velilerin hukuksuz biçimde tutuklanarak Paşakapısı Cezaevi'ne gönderilmeleri de yine üzüntü ve acı veren bir gelişme olmakla birlikte aynı şekilde bu ülke gerçeğinin anlaşılmasına, açığa çıkmasına katkıda bulunan bir eylem oldu. Çocuklarının haklarını savundukları için polis şiddetine maruz kalan bu insanların bir de suçlu bulunarak hapsedilmeleri düzen hukuk(suzluğ)unu açığa çıkaran bir gösterge olmuştur. Velilerin yargılanmaları bile başlı başına hukuksuz, adaletsiz bir tasarruf sayılması gerekirken, bir de tutuklu yargılanmalarına karar verilmesi tam manasıyla bir hukuk cinayeti olmuştur.

Türkiye'nin hukuk devleti olmadığı herkesin malumudur ama bu tür gelişmeler hukuk devleti bir yana, kanun devletinden de söz edilemeyeceğinin, düpedüz keyfiliğin hüküm sürdüğünün kanıtları arasında yer almaktadır.

Herşeyden evvel bu insanlara isnad edilen suç tutuklanmayı gerektiren bir suç değildir. Bilindiği üzere CMUK'a göre 7 yıla kadar hapsi gerektiren suçlarda tutuklama kararı ancak sanıkların kaçma ya da delilleri karartma ihtimalinin mevcudiyeti halinde verilebilmektedir. Bu insanlar acaba hangi suçu işlemişlerdir ki, delilleri karartmaya kalkacaklar? Ya da bu insanların kaçma ihtimalleri olduğuna kim inanır? Kaçmak ne kelime, zaten her gün okul Önünde çocuklarının yanında bulunabilmek için mücadele etmiyorlar mı, bu insanlar?

Açıkça anlaşılmaktadır ki, bu şekilde öğrencilerin ve velilerinin direnişleri kırılmaya çalışılmakta, bu şekilde gözdağı verilmek istenmektedir. Aşama aşama uygulamaya konulan suskun toplum, itaatkar toplum oluşturma projesinin bir parçasıdır yapılanlar. Susturulmak, sindirilmek istemeyen, başı dik ve onurlu yaşamak isteyen herkes bu şeytani planlara şimdi, vakit kaybetmeksizin ve kararlı biçimde karşı çıkmak zorundadır.