25 yılını tamamlayan Haksöz’e dair bir şeyler söylemek aslında benim için gençliğime ve fikir dünyamın oluşumuna bir yolculuk. Haksöz’le büyüyen biri açısından derginin bugüne dek istikrarla yoluna devam etmesi ve o yolda Haksöz ailesiyle beraber olmak gurur verici. Diğer yandan yılların nasılda hızlı aktığını ve kabullenmek zor olsada yaşlanıyor olduğumuzun göstergesi.
Haksöz her dönem söyledikleriyle birilerini kızdıran, meseleleri en keskin haliyle söyleyen bir duruş sergiliyor. Ümmetin bütününü bir orkestraya benzettiğimde Haksöz bu toplulukta en şiddetli sesi çıkaran ve sesini belirgin kılan bir enstrüman bana göre. Zira en kritik zaman ve meselelerde sözü sakınmadan ve dosdoğru söyleme gayreti dikkatleri üzerine çekiyor. Bu da doğal olarak her daim memnuniyetsiz bir kesimi var ediyor: İtirazlarını yükseltenleri de.
Haksöz sözü ile ana yolu açan ve o yolda ilerlemeyi seçen bir dergi. Bu nedenle de uyarıcı bir misyonu var. Ümmetin sağlamalarını yapmak için başvuracağı bir imkân. Bu misyon bir yanıyla da kitleselleşip yaygınlaşmasının, zenginleşip büyük bir kurum olmasınında engeli. Hiçbir vesayet kabul etmemesi doğru bildikleri söz dışında hiçbir şeye yaslanmamış olmaları istikameti korumanın en güvenli yolu lakin dünyevi nimetlerle de arasını açık tutan bir boyut kanaatimce.
Haksöz’ün benim için ifade ettiği en önemli anlam hüzün. Dergiyi, tek kelime ile tanımlamak zorunda kalsam bu kelimeyi seçerdim. Bunun nedeni derginin sayfalarını açtığımda mutlaka bilirimki ümmetin acıları içinde var. Mutlaka bilirimki İslam’ı hâkim kılma yolunda verilen mücadele, her boyutuyla konu edinilir. Kısaca ümmetin yaraları Haksöz’dedir. Bu yaraların nasıl tedavi edileceği ve sorumluluklar en yakıcı biçimde yer alır. Haksöz’de yazdığım tüm yazılarda mücadeleye ve doğrultulması gereken unsurlara dairdir. Şiirde hikâyede kitap kritikleri de böyledir.
Haksöz benim zihnime eleştirel bakma formatını atan bir dergi. Bazen herhangi bir şeyin eksiğini görmeden dinlemeyi, huzurla kabul etmeyi denesem de o güçlü öğreti buna müsaade etmez. Bu eleştiren akıl, ilişkilerimizi zorlaştırsa da ümmetin bu akla da ihtiyacı olduğunun görülmesini ve Haksöz’le şekillenen bu imkânın heder edilmeden fırsata çevrilerek desteklenmesini ümit ediyorum.
Üniversite yıllarında derginin çıktığı günü değil saatleri takip eder, adeta matbaanın sıcağı soğumadan dergiyi elimize alırdık. Eminim aynı heyecanı taşıyan gençler dergiyi dumanı üzerindeyken alıyor. Onlara tavsiyem Haksöz çizgisini öğrenerek düşüncelerini geliştirip siyasi amellerini kavileştirmek yanı sıra, namaz, dua, oruç gibi amellerle ruh dünyalarını güçlendirmeyi asla ihmal etmemeleri. Ayrıca zikrettiğim orkestranın farklı enstrümanlarına da kulak vermeleri ve farklı renkteki Müslümanlarla da ilişkileri tesis etmeleridir. Bu tanışıklık fikirlerine zenginlik katacak, muhataplarında kendi fikirlerini tanıma imkânı sağlayacaktır.
Haksöz okurları arasında dergiye sondan başlayanlar yaygın mıdır bilemiyorum ama ben dergi ruhunun en soft haliyle orada olacağını varsaydığımdan hep en sondan, daha kolay okunan metinlerden başlıyorum. Özellikle okuma ortamı oluşturamamışsam diğer kısımları 'iyi' okurların harcı olduğu kanaatinde olduğumdan özet dinliyorum yada kritik bir konu varsa 'ne söylediğini' yakalamaya çalışıyorum. Haksöz'e güvenirim çünkü. Aslında çok iyi okur olarak kalamadığımı itiraf etmeye çalışıyorum. İyi okur olamasam da istikrarla seven bir takipçi olmak, aile üyesi olarak sayılmayı sağlar sanırım.
Dergi ilkelerine gönülden bağlı olmuş ve yaşamlarını bu ilkeleri savunarak geçirmiş Macide ablamı ve Özlem'i anımsayıp bu vesile ile dualarımı yollamayı da vefa sayarım. Geride kalan Haksöz camiasına da istikamet üzere hayırlı seneler diliyorum.