16 Nisan Salı günü, Abdi İpekçi Spor Salonu, İstanbul Büyükşehir O Belediyesince düzenlenen bir organizasyona sahne oldu. Büyükşehir Belediyesi lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi gören öğrencilere dağıttığı bursu almaya hak kazanamayanlara bir defaya mahsus olmak üzere 5 milyon TL vermeyi kararlaştırmıştı. Öğrencilere gönderilen davetiyelerde 16 Nisan Salı günü saat 11.00'de Abdi İpekçi Spor Salonu'nda hazır bulunmaları salık veriliyordu.
Laik gençliği "kuşatma" amaçlı düzenlendiği açık seçik ortada olan bu "büyük organizasyon" bir burs verme merasimi beklentisi içinde olanları epeyce şaşırttı. Nitekim pop müziğin "şuh" parçalarıyla başlayan ve Fatih Erkoç, Burhan Çaçan gibi sanatçıların ezgileriyle devam eden bu "büyük organizasyon" aslında tam anlamıyla bir konser niteliğinde idi.
Başörtülü genç kızların da alkışlarla tempo tuttuğu böyle bir günde, koridorlarda bursların verilme saatini beklerken iskambil oynayan, Burhan Çaçan'la Recep Tayyip Erdoğan'ın birlikte söylediği "burası muştur, yolu yokuştur" ya da "çakmak çakmağa geldik" şarkısı eşliğinde namaz kılan gençler, ilahilerin ve semazenlerin eşliğinde İslam'ın "hoşgörü musikisi"nden nâmeler dinleyip alkış tutanlar, Türkiye'deki geleneksel/popüler İslami anlayışın, modernizmin sembolleriyle nasıl iç içeleştiğini gözler önüne sermesi açısından ibret vericiydi.
Gençlik argo tabirle "tufaya" getirilmişti. Başka herhangi bir gün bu bursu alamayacağını öğrenen genç kitleler, bu zulüm ortamında bulunmak zorunda kalıyordu. Güney Lübnan'da, Filistin'de müslümanlar siyonist bomba ve kurşunlara hedef olup acılar içerisinde kıvranırken, müslüman ve laik gençlik, birlikte RP'li organizatörlerin düzenlediği "muhteşem konser"i dinliyordu.
Beklenen an geldiğinde belediyenin gerçek amacı da ortaya çıkıyordu. Organizasyonun bir fiyaskoya dönüşmemesi için 16 bin kişiyi salona toplayanlar saat 16.30 sıralarında bursların cuma, cumartesi ve pazar günleri de dağıtılacağını haber veriyorlardı. Eğer bu anons en başta yapılsaydı belki de binlerce genç, ertesi günkü sınavına çalışmak ya da dersine yetişmek için salonu terk edecek ve organizasyon tam bir fiyaskoyla sonuçlanacaktı. Belki böylesi de hayırlı olacaktı, ancak RP'li belediyenin kurmayları uyanık davranmışlar ve konser bitimine kadar bu anonsu yapmamışlardı.
Şimdi İslami duyarlılıkları olan ailelere buradan sormak istiyoruz: Eğer kızınız ya da oğlunuz böyle gayri İslami bir ortamda verilecek olan bir konsere gitmek için izin isteselerdi bu izni çocuklarınıza verir miydiniz?
20 kişilik genç bir grubun "Müslümanlar ölürken konser verilmez!", "Kahrolsun İsrail!", "Kahrolsun işbirlikçi laikler!" şeklinde attıkları sloganlar, herhalde böyle bir organizasyona gösterilebilecek en anlamlı tepkiyi oluşturuyordu.