1. II. DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA FİLİSTİN SORUNUNDA GELİŞMELER
Savaş yıllarında Siyonistler illegal Yahudi göçmenleri Filistin'e getirmek için "Mossad L'aliyah Beth" örgütünü kurdular. Bu örgüt, savaş yıllarında 50-70 bin arası göçmeni Filistin'e taşıdı. Yahudi toplumunun çoğunluğunu oluşturan anti-Siyonist Yahudilerin Filistin'e gelmek istememeleri nedeniyle bir iç direnç vardı. Bu direniş, Yahudilerin en çok göç etmek istedikleri Güney Afrika, Kanada, Avustralya hatta Amerika Birleşik Devletleri'nin Yahudi göçüne kota uygulamaya başlamalarından sonra Filistin'in tek alternatif olarak kalmasıyla kırılabildi. Savaş yıllarında toprak yollar bloke edildiğinde "Mossad L'aliyah Beth" örgütü tekneler, balıkçı botları, büyük yolcu komdemleri gibi herhangi bir deniz aracıyla illegal göçmenleri Filistin'e taşıdılar. Bu yıllarda yaşanan iki olay göçmenlerin trajik ölümüne yol açmıştır. Birincisi, 1940'da The Patria'yı (Mülteci Kargosu) İngilizlerin sınır dışı etme teşebbüsüne meydan okuyan Siyonistler tarafından batırılmıştır. İkincisi, 1942'de The Struma Türkiye'ye ulaşmaya çalışmış ancak Türkiye'nin komdemi Akdeniz kıyılarından kabul etmemesiyle, Yahudi göçmenlerden 800'ü denize tekrar açılan komdemin batışıyla ölmüştür.1
Savaş sırasında Siyonist hareket, Filistin'de Yahudi kontrolü için destek kampanyasını sürdürdü. Mayıs 1942'de, New York Biltmore Hoteli'nde Dünya Siyonist Kongresi toplandı. Kongre'ye Birleşik Devletler'den, Avrupa'dan ve Filistin'den 600 delege katıldı ve Biltmore Programı olarak bilinen bir dizi karar alındı. En önemli aksiyon kararları savaş sonunda kurulacak yeni dünya düzeninin bir parçası olarak Yahudi devletinin kurulmasının talep edilmesiydi. Deklarasyona göre, Yishuv'un kendine ait bayrağı ve ordusunun olmasına izin verilmeli, Yahudi Ajansı yönetimi altında Filistin'e sınırsız Yahudi göçü olmalıydı. Kongre ayrıca, Balfour Deklarasyonu'nda kullanılan "yurt" sözcüğünün ulus ve devlet kavramlarını ima ettiğini ve Ortaçağ'dan beri Yahudilere yapılan haksızlıkların ancak Yahudi devletinin kurulmasıyla telafi edilebileceğini iddia etti. Biltmore Programı Siyonist hareketin revizyonist kanadı için zaferdi. Programın nihai amacı bütün Filistin'de Yahudi siyasi egemenliğiydi. Kongre'de, Siyonist merkezin çabalarıyla Filistinli Siyonist liderler arasındaki görüş farklılıkları uzlaştırıldı. 1946'da Yahudi Ajansı Filistin'in tamamında devletsiz Yahudi siyasi varlığına, Filistin'in bir kısmında Yahudi devletinin kurulmasını tercih edecekleri yönündeki uzlaşı kararını açıklamıştır.2
Savaşın başlamasıyla Yahudiler için Alman tehdidi öncelikli gündem olmaya başlamış ve bu tehdit 1942'de artmıştır. 1930'larla karşılaştırıldığında Filistin'de Siyonist şiddet azalmasına rağmen, Siyonistler ile İngiltere arasındaki çatışmalar sürmüş, Palmach'ın (Haganah'ın seçkin kısmı) Filistin'deki İngiliz hedeflerine saldırılarda bulunmuştur. Tren yollarına, köprülere ve iletişim hatlarına bombalı saldırılar, rehin almalar, terörist ve paramiliter aktiviteler yaygınlaşmıştır. Bu eylemlerden ikisi geniş yankı uyandırmıştır. Birinci eylemde İngiltere Yerleşim Bakanı Lord Moyne'ye, 6 Kasım 1944'de Kahire'de İzak Şamir'in Stern örgütünün bir kolu olan Lehi'ler tarafından suikast yapılmıştır. Bu suikastın, idam edilen iki suikastçısı seneler sonra 2 Temmuz 1975'te cesetleri Kudüs'teki "Kahramanlar Anıtı"na gömülmek üzere 20 Arap esiri ile mübadele edilmiş ve İngiltere hükümeti, İsrail'in katilleri onurlandırması ve onları kahraman yapması nedeniyle üzüntülerini bildirmiştir. İkinci eylemde ise, Filistin'de İngiliz Manda Hükümeti'nin hükümet konutu olarak kullandığı ve askeri kurmayın ikamet ettiği King (Kral) David Oteli'nin bir kısmının 24 Temmuz 1946'da Menaham Begin'in Irgun örgütü tarafından havaya uçurulmasıyla İngiliz, Arap ve Yahudi yaklaşık yüz kişi ölmüştür3. Bu iki olaya İngiltere'nin yanıtı ise Filistin'e illegal yollarla girmeye çalışan Yahudi göçmenler için daha katı önlemler almak olacaktır.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında, 1930'ların başlarında kurulan "Haganah" (İbranice'de savunma anlamında)birliklerini Moshe Dayan ve İsrail'in eski Genelkurmay başkanlarından Bar-Levi komuta ediyordu. Bu yıllarda "ılımlı" Siyonistler Haganah'ı, uç kanat Siyonistleri ise Irgun ve Stern örgütlerini desteklemişlerdir. İngiltere'de 1945 seçimlerinde İşçi Partisi seçimi kazanmış, Dışişleri Bakanlığı'na Ernest Bevin gelmişti. Bevin, Arap dünyasının İngiltere için büyük önemi olduğunu, Yahudilerin bir dinin mensubu olduklarını bir ulus olmadıklarını savunuyordu. Siyonistler Bevin'i anti-semitizmle suçladılar ve onu 'geriye dönüş siyaseti'nin temsilcisi olarak takdim ettiler. Bevin'in siyasetine reaksiyon gösteren Haganah yukarıdaki eylemleri gerçekleştirmiştir. İngilizlere yönelen Yahudi terörü 20-26 Şubat 1946 tarihleri arasında ikinci bir şiddet dalgası estirdi. İngiltere Yahudi terörüne şiddetli tepki gösteriyordu. 1945'in ortalarında Filistin'e ek İngiliz güçleri gönderilmiştir.4
1945'ten itibaren Filistin sorununa belirleyici bir güç olarak Amerika Birleşik Devletleri katılmıştır. Yahudileri destekleyen Amerika'nın İngiltere üzerine baskıları, İngiltere Dışişleri Bakanı Bevin'in 1945'in sonlarında Anglo-Amerikan Araştırma Komisyonu'nu kurmasına neden olmuştur. Bu komisyon Filistin'le siyasi bağlantısı olmayan 6 Amerikalı ve 6 İngiliz görevliden oluşturulmuştu. Avrupa ve Ortadoğu'da araştırmalarda bulunan komisyon, 22 Nisan 1946'da raporunu Amerika Başkanı Truman'a sundu. Rapor, "Filistin'in ne saf Arap toprağı ne de Yahudi toprağı olamaz; Filistin'in Yahudi veya Arap devleti olması ne adildir ne de uygulanabilir; Araplar Yahudilere, Yahudiler Araplara egemen olmamalı" tezini savunmuştur. Ayrıca komisyon bölünmeyi de tavsiye etmemiştir. Komisyonun tespitine göre, bağımsız Filistin devleti veya devletleri işleyemez ve Dünya barışını tehdit ettiği gibi, iç mücadeleyle de sonuçlanacaktır. Komisyon ayrıca 1940'tan beri uygulanan Yahudilerin toprak satın alması sınırlanmasından vazgeçilmesini önermiş ve Avrupa'dan, yerlerinden çıkarılan 100 bin Yahudi'nin Filistin'e göç etmesine izin verilmesini istemiştir.5 Sonuç olarak Komisyon, Birleşmiş Milletler vesayet rejiminin işlemesine kadar, Filistin'in İngiltere'nin yönetiminde kalmasını önermiştir.6 Amerika'nın Filistin sorununa ilgisi 1880'li yılara kadar uzanmasına rağmen bu komisyonla birlikte Amerikalılar Filistin sorununun doğrudan taraflarından biri haline gelmişlerdir. İngiltere Dışişleri Bakanı Bevin, Amerika'nın 100 bin Yahudi'nin Filistin'e yerleştirilmesindeki ısrarını ve Amerika'nın Yahudi göçüne koyduğu kotayı, Amerika'nın New York'ta daha fazla Yahudi istememesi olarak yorumlamıştır.7 Anglo-Amerikan Raporu'na İngilizler, Araplar ve Yahudiler farklı nedenlerle tepki gösterdiler ve reddettiler. İngiltere Başbakanı Atlee, 1 Mayıs 1946'da Avam Kamarası'nda yaptığı konuşmada, Yahudilerin İngiliz hedeflerine yönelik saldırıları durmadıkça ve Filistin'de Yahudilerin ve Arapların silahsızlandırılması sağlanmadıkça 100 bin Yahudi'yi Filistin'e kabul etmeyeceğini açıklamıştır. İngiliz basını da Amerika'yı şiddetle eleştirirken, Amerikan Kamuoyu ve Amerikan Yahudileri, İngiltere Dışişleri Bakanı Bevin'e şiddetli tepki gösteriyordu.
Arap yönetimleri ise 100 bin Yahudi'nin Filistin'e göç etmesini öngörmesine, Yahudilerin toprak satın almalarını serbest bırakmasına şiddetle karşı çıkıyorlar, Amerika'nın Filistin sorununda hiç bir yetkisinin olmadığını açıklıyorlardı. Arap devletleri 27-28 Mayıs 1946'da Mısır İnşas'da, Arap ligi de 8-12 Haziran'da Suriye Bludan da yaptıkları toplantılarda Anglo-Amerikan Raporu'nu reddettiler ve Bludan'da raporun uygulanması halinde Amerikan ve İngiliz mallarına ekonomik boykot uygulanmasına dair gizli bir karar aldılar. Diğer taraftan Yahudiler de 100 bin Yahudinin Filistin'e göç etmesine izin vermesine rağmen rapora şiddetli tepki gösterdiler. Ben-Gurion'a göre rapor, 1939 Beyaz Kitabı'nın başka bir şekliydi ve "utanç verici" bir belgeydi. Siyonizmin yok edilmesini meşrulaştırıyordu. Yahudi devletinin kurulması yerine, Filistin'de İngiliz askeri yönetimini devam ettirmeyi öngörüyordu.8
Amerika'daki Siyonist lobi, Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulması fikrini Amerikan halkına, Kongreye ve yönetime benimsetmeyi hedefliyordu. 1946'nın Amerika'da kongre seçim yılı olması nedeniyle Siyonist lobinin Başkan Truman üzerindeki etkisi kendini gösterecek, 100 bin Yahudi'nin Filistin'e göçünü sağlamak için doğrudan kendisi harekete geçecektir. Başkan Truman 100 bin Yahudi'yi Filistin'e yerleştirmeyi Amerika'nın tek başına sağlamasını düşünmüş, ancak dışişlerinin Sovyet faktörü uyarısıyla bundan vazgeçmiştir.9 Bu durum karşısında İngiltere ile uzlaşma yolunu aramaya karar vermiştir. Anglo-Amerikan Komitesi Raporu dolayısıyla ortaya çıkan görüş farklılıklarını müzakere etmek ve bir uzlaşma sağlamak üzere Amerikan Başkan Yardımcısı Henry F.Grady ile İngiliz Kabinesinden Herbert Morrison başkanlığında Grady-Morrison Komisyonu, daha çok Morrison Komisyonu olarak bilinen komisyon kurulmuştur. Komisyonun raporu 1946 Temmuz sonunda Morisson tarafından Avam kamarasında açıklanmıştır. Morrison Planına göre Filistin, "Arap Eyaleti", "Yahudi Eyaleti" ve İngiltere'ye ait olacak "Merkezi Yönetim" olarak üçe ayrılacaktı. Avrupa'daki 100 bin Yahudi, Yahudi eyaletine merkezi yönetimin onayıyla göç edebilecekti. Truman, planı, Yahudi göçmen sorununa çözüm getirmediğini ileri sürerek dikkate değer bulmadı. Araplar ve Yahudilerde plana karşı çıktılar. Bu olumsuz gelişmelere rağmen İngiltere Morrison raporunu tartışmak üzere tarafları Londra'da bir konferansa davet etti. Siyonistlerin katılmayı reddettiği ve Filistin Arap Yüksek Komitesi'nin de katılmadığı konferansa Arap ülkelerinden Mısır, Irak, Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan, Ürdün ve Yemen ile Arap Birliği Genel Sekreteri Azzam Paşa katılmayı kabul etmiştir. Arap Ülkelerinin hiç biri 9 Eylül 1946'da başlayan Londra Konferansı'nda Morrison Planını kabul etmeyerek 6 maddelik bir öneri getirdiler. Buna göre;
· Filistin üzerindeki İngiliz mandasına hemen son verilecektir.
· Bağımsız bir Filistin devleti kurulacaktır.
· Demokratik bir anayasa ile Filistin Yahudilerine her türlü azınlık hakkı tanınacaktır.
· Yahudi göçlerine, bağımsız Filistin devleti karar verecektir.
· Filistin'deki kutsal yerlere giriş-çıkış tamamen serbest olacaktır.
· Bağımsız Filistin devleti İngiltere ile bir ittifak antlaşması imzalayacaktır.
Londra Konferansı'nda, Arapların taksim planına hiçbir şekilde yanaşmayacaklarını İngiltere anlamıştır. İngiltere, prensip olarak bağımsız Filistin devleti kurulmasını kabul etmiş, Yahudilerinde katıldığı yeni bir konferans tasarlamıştır.
Bu önerileri Arapların ilk defa Filistin konusunda bu kadar kapsamlı ve açık fikir belirttikleri bir belge sayabiliriz ki, daha sonraki görüşmelerde Arapların bu 6 maddeyi temel aldıkları görülecektir. İngiltere'nin, sorunu Birleşmiş Milletlere atmasından önceki son diplomatik girişimi II. Londra Konferansı olmuştur. 27 Ocak-13 Şubat tarihleri arasında yapılan konferansta taraflar aynı masa etrafında görüşmeyi reddetmişlerdir. İngiltere'nin taraflarla ayrı ayrı yaptığı görüşmelerde Morrison Planı'ndaki özerk eyaletler sistemini biraz daha genişleterek getirdiği öneriyi iki taraf da kabul etmemiştir. İngiliz Kabinesi 6 Şubatta Bevin Planını adıyla yeni bir önerinin taraflara sunulmasını kararlaştırdı. Bevin Planı'nda Filistin'in 5 yıl içinde bağımsızlığa hazırlanmasını, özerk alanlarda Arap-Yahudi işbirliğini ve 2 yılda 96 bin Yahudi göçmenin Filistin'e kabulünü öngörmekteydi. Yahudiler taksim de ısrar ettiler. Önerdikleri Yahudi bölümünde 600 bin Arap kalıyordu. 12 Şubat'ta sunulan teklife ise Araplar, I. Londra Konferansı'ndaki tek bir Filistin devleti kurulması fikirlerinde ısrar ettiler ve İngiltere'den isteklerini kabul etmediği takdirde sorunu Birleşmiş Milletlere götürmesini istediler. İngiltere Kabinesi, Yahudilerin karşı çıkmasına rağmen, 18 Şubat 1947'de hiç bir teklif getirmeden Filistin Sorununu BM'ye götürme kararı almış, 25 Şubat'ta Muhafazakar Parti'nin de desteğiyle Avam Kamarası'nda karar son şeklini almış ve 2 Nisan'da İngiltere BM'ye resmen başvurmuştur.10
2. BM VE FİLİSTİN SORUNU'NUN ULUSLARARASI BİR BOYUT KAZANMASI
İngiltere'nin "alevli topu" BM 'ye atmasıyla, modern anlamda, Filistin sorunu uluslararası alanda doğmuştur. Bundan sonra Filistin sorunu BM platformunda ele alınacaktır. Bu çerçevede ilk gelişme, 28 Nisan 1947'de New Yorkda özel bir komite oluşturmak için toplanan ilk özel oturum olmuştur.11 BM Genel Kurulu 15 Mayıs'ta 7 oya karşı 45 oyla, Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi'nin (United Nations Special Committee on Palestine-UNSCOP) kurulmasına, bu komitenin 11 üyeden oluşmasına ve Komite'nin raporunu en geç 1 Eylül 1947'de sunmasına karar vermiştir. 106 no'lu kararla kurulan UNSCOP'un görevi şu şekilde belirlenmiştir: Özel Komite, Genel Kurul'a bir rapor hazırlayacak ve Filistin Sorunu'nun çözümü için uygun görülebilecek tavsiyeler sunacaktır.12Komite üyeleri 16 Haziran 1947'de Kudüs'te ilk toplantısını yapmıştır. Komite'nin Filistin'in çeşitli yerlerindeki görüşmeleri esnasında, Yahudiler Komite ile her türlü görüşmeyi yaparken, Arap Yüksek Komitesi Özel Komite ile her türlü işbirliğini reddetmiştir. Özel Komite, Arap ülkelerinden Mısır, Irak, Lübnan, Suudi Arabistan ve Suriye temsilcileriyle de görüşmüştür. Görüşmelerde Siyonist lider Weizmann Filistin'in taksimini isterken, Arap devletleri bağımsız bir Arap devletinin kurulmasını, resmi dilinin Arapça olmasını istemiş ve Yahudi göçlerine kesinlikle karşı olduklarını belirtmişlerdir.13 Özel Komite, raporunu 31 Ağustos'ta tamamlamış ve 1 Eylül 1947'de Genel Sekreter'e sunmuştur. Özel Komite'nin 7 üyesi Çoğunluk Planı'nı, 3 üyesi Azınlık Planı'nı önermiş, Avustralya ise çekimser kalmıştır. Kanada, Çekoslovakya, Guatemala, Hollanda, Peru, İsveç ve Uruguay'ın önerdiği çoğunluk planına göre Filistin; Arap devleti, Yahudi devleti ve BM Vesayetinde Kudüs olmak üzere üçe ayrılıyordu. Arap ve Yahudi devletleri 1 Eylül 1947 tarihinden itibaren iki yıllık geçişten sonra bağımsız olacaklardı. Bu iki devlet arasında ekonomik birlik kurulacaktı. Plan, üçe bölünen Filistin'in sınırlarını belirlemiştir. Paylaşıma göre, Filistin'in %42.88'i ayrılan Arap devletinin 725 bini Arap 10 bini Yahudilerden oluşan bir nüfusa sahip olacakken, Yahudilere ayrılan %56.47'de 498 bini Yahudi, 407 bini Arap nüfus olacaktı. Hindistan, İran ve Yugoslavya'nın önerdiği Azınlık Planı ise, Kudüs'ün başkent olduğu Arap ve Yahudi devletlerini içine alan bağımsız bir Filistin devleti kurulmasını öngörmekteydi.14
3. BM'NİN FİLİSTİN'İ BÖLME KARARI
Manda Yönetimi'ne karşı Siyonistlerin yıpratma savaşı, İngiltere'nin Filistin'de başarısızlığını kabullenerek mandatörlükten çekilmesi, Siyonist stratejinin ilk başarısıydı.15Filistin sorunu BM alanına girdiğinde, sorunun geleceğinde belirleyici unsur güç politikası olmuştur. Nazi Almanyası'nın Yahudi Jenosidi, Yahudi sorununu Avrupa'dan Ortadoğu'ya ihracı tasarımı, uluslararası alanda Yahudilere hakim güçlerin desteğini kazandırmakta elverişli bir konjonktür sağlamıştır.16 Güç politikası nedeniyle Filistinliler en doğal haklarını savunmak bir tarafa, uluslararası toplumu temel haklarını dikkate alacak bir araştırmaya dahi ikna edememişler, Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin (Self-determination) hakkı uluslararası siyasal çevrede de facto bir redde maruz kalmıştır.17 Bu de facto durum, UNSCOP'un uygulanabilirliği olmayan çoğunluk planı önerilerini görüşmek üzere oluşturulan "Ad Hoc" Komitesi'nde bazı değişikliklerle 25 Kasım 1947'de 25 lehte, 13 aleyhte, 17 çekimser oyla kabulüyle sonuçlanmıştır.18 Ad Hoc Komitesi'nde Yahudi Ajansı Temsilcisi'nin konuşması Siyonizmin Yahudi devletinin sınırları konusundaki gizli amaçlarını açığa çıkarmıştır. Arap Yüksek Komitesi Temsilcisi Filistin'in tümünde tek bir bağımsız Arap devleti kurulmasını isteyen bilinen Arap görüşünü tekrarlarken,Yahudi Ajansı Temsilcisi'nin konuşması çok farklıydı. Azınlık Planı'nı tamamen reddettikten sonra, Çoğunluk Planı'nın da kendileri açısından tatmin edici olmadığını açıklamıştır. Vurgulanması gereken sözlerinde temsilci, Balfour Deklarasyonu'nun Ürdün toprakları da dahil bütün Filistin'de bir Yahudi devleti kurulmasını öngörmesine rağmen, İngiltere'nin 1922'de Ürdün'ü Filistin topraklarından ayırmasından sonra, şimdi de öngörülen Yahudi devleti'nin ancak 8/1'i teklif edilmekteydi. Ona göre, böyle bir fedakarlık Yahudi halkından istenemezdi ve Filistin'in tümünde bir Yahudi devleti kurulmalıydı.19 Siyonistler verilen toprağı azımsadılarsa da, Çoğunluk Planı'nın Yahudi devletinin kurulması ilkesinin tanınmasını içerdiğini görmeleriyle taksim planını kabul ettiler ve BM'de bu konu üzerinde yoğunlaştılar. Yahudi Lobisi'nin Amerika'daki lobi çalışmaları, dışişlerinin ve Arap ülkelerinin tersi telkinlerine kulaklarını kapatan Başkan Truman'ın 11 Ekim 1947'de Amerika Delegasyonu'na emriyle BM'de ABD'nin taksim planına resmi desteğini vermesiyle sonuçlandı. Siyonist lider Weizman, Başkan Truman'ın nezdindeki girişimiyle Negev Bölgesi'nin Arap topraklarına katılma planını önledi.20 Amerika'nın prestijinin taksim kararı lehinde diğer ulusları etkilemesi yanında, Siyonistler, ABD kanalıyla Taksim Planı'na karşı olan Haiti, Liberya, Filipinler, Çin, Etyopya ve Yunanistan üzerinde ağır baskılar uyguladılar. Amerika'nın ticari, ekonomik ilişkileri baskının temel araçlarıydı. Baskılarla Yunanistan dışındaki hedef ülkeler Taksim Planı'na oy vermeyi veya çekimser kalmayı kabul etmişlerdir.21 BM Genel Kurulunda 29 Kasım 1947'deki oylamada Çoğunluk Planı 13 red, 10 çekimser ve 33 kabul oyuyla 181(II)A kararı olarak onaylanmıştır.22 Amerika'nın taksimi desteklemesini, II.Dünya Savaşı'yla birlikte Amerika'nın Yahudilerin merkezi olmasıyla açıklayabiliriz. Sonucu değiştiren sürpriz faktör, Sovyetlerin de taksimi desteklemesi olmuştur. Stalin yönetimindeki Sovyet Rusya'nın Yahudi düşmanlığı konusunda geleneksel Rus siyasetini sürdürmesine rağmen taksimi desteklemesi, stratejik argümanlara dayanıyordu. Sovyetler İngiltere'nin Filistin'den uzaklaştırılmasıyla doğacak boşluğu doldurabilirdi. Sovyetlerin tavrı kendisiyle sınırlı kalmamış, Sovyetlere eğilimli devletlerinde taksim oylarına yol açmıştır.23 Taksim Planı Filistin'i 3 Yahudi, 3 Arap bölgesi olmak üzere 6 bölgeye bölmüştür. Taksim, Yahudi devleti içine Yahudilerin oturduğu ve sahip olduğu bütün toprakları içine alıyor, Arapların oturduğu ve sahip olduğu büyük topraklarda Yahudi devleti içinde bırakılıyordu. Diğer taraftan Arap devleti içinde mümkün olduğu kadar az Yahudi nüfusu ve mülkü kalmasına dikkat edilmiştir. Bethlehem dahil Kudüs çevresindeki bölge B.M. yetkisinde uluslararası bölge olarak belirlenmiştir.24 BM, taksim kararıyla nüfusun 3/2 çoğunluğunu oluşturan 'Filistin Arapları'nın kendi geleceklerini belirleme hakkını ihlal ederek kendi ilkeleriyle ters düşmüştür. Bu karar, BM'nin temel kuruluş ilkeleriyle de çelişmektedir.25 Taksim kararının uygulanmasına yönelik geçiş dönemi takvimi, Manda'nın yerini BM Komisyonu'nun alması ve Yahudi ve Arap devletlerinin kurulmasının sağlanmasıyla ilgiliydi. Mandatör İngiltere'nin 1 Ağustos 1948'den geç olmamak üzere çekilmesini, öngörülen devletlerin 1 Ekim 1948'den geç olmamak üzere kurulmasını kararlaştırıyordu. Taksim kararının B bölümündeki 'Bağımsızlık İçin Hazırlık Aşamaları'nın 1. maddesinde, daha sonra seçilecek beş üye ülkenin temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulacağını, Filistin'in yönetiminin, mandatör hükümet silahlı kuvvetlerini çektiği andan itibaren, Genel Kurul'un önerileriyle ve Güvenlik Konseyi'nin öngörüleriyle uyum içinde, kademeli olarak bu komisyona devredileceği belirtiliyordu.26
BM'nin taksim kararı Filistin'de protesto dalgalarına ve gösterilere neden oldu. Filistin Arapları taksime karşı direnmeyi kararlaştırdılar.27 İngiltere 29 Kasım 1947 tarihli taksim kararının arkasından Aralık ayından itibaren Filistin'deki kuvvetlerini çekmeye başlamasıyla birlikte, Yahudiler taksimle kendilerine ayrılan yerleri İngiltere çekilmeden ele geçirmeye, Arapların da bunu engellemeye çalışmasıyla taksim kararından hemen sonra Arap-Yahudi çatışması başlamıştır. İngiltere'nin 1 Ocak 1948- 15 Mayıs 1948 tarihleri arasında Filistin'den çekilmesi'nin tamamlanacağını açıklaması, çatışmaları savaş boyutuna ulaştırmıştır. 30 Kasım 1947-1 Mart 1948 tarihleri arasında çok sayıda Arap, Araplara yaklaşık sayıda Yahudi ve az oranda da İngiliz vatandaşı olmak üzere toplam 1378 kişi ölmüştür. Çatışmaların şiddetlenmesi üzerine 19 Mart 1948'de BM Amerikan Temsilcisi Mr. Warren R.Austin Güvenlik Konseyi'nin Taksim Planı kararını askıya alınmasını, Araplar ve Yahudiler tarafından hükümet kurulmasının onaylanmasına kadar BM'nin Filistin için geçici bir mütevelli heyeti yönetimiyle bir çeşit vesayet yönetimini teklif etti. Araplar taksim kararının yürürlükten kaldırılması halinde teklifi kabul edeceğini bildirirken, İngiltere, Fransa ve Sovyetler taksimden geri dönüşü desteklemediler.28 Yahudiler ise Amerika'nın taksimden geri dönüşünün şokuyla Truman yönetimine saldırı kampanyası başlattılar.29 Amerikan teklifi 13 Mayıs'a kadar süren tartışmalardan sonra yeterli desteği bulamadığından gündemden düşmüştür.30 Taksim kararının yürürlüğe girdiği 29 Kasım 1947'den itibaren fiilen başladığı kabul edilebilecek Arap-İsrail Savaşı'nın resmen başlamasından önceki son önemli olaylar, Nisan ayında Yahudilerin işlediği Deir Yasin Katliamı ve Arapların karşılık vermesi olmuştur. Irgun ve Stern örgütlerinin 9 Nisan 1948'de çocuk ve Kadınların çoğunu oluşturduğu 250 Arap'ı katletmeleri yerli halkın paniğe kapılarak kitlesel olarak yerlerini terk etmesine yol açmıştır.31 Deir Yasir Katliamına Arapların karşılığı 13 Mayıs'ta Kudüs'ün güneyindeki Kfar Etzion Yahudi yerleşim merkezinde Ürdün Lejyonu'nun köylülerin eline verdiği 27'si kadın 127 Yahudi'nin öldürülmesi olmuştur.32
4. 1948-1949 ARAP-İSRAİL SAVAŞI VE İSRAİL'İN KURULUŞU
İngiliz yönetimi daha önce 14 Mayıs bitiminde İngiliz Manda Yönetimi'nin sona ereceğini açıklamıştı. İngiliz Manda Yönetimi'nin bitmesinden bir kaç saat önce Tel-Aviv'de toplanan Yahudi Milli Konseyi yayınladığı bir deklarasyonla İsrail Devleti'nin kurulduğunu ilan etti ve Ben-Gurıon başkanlığında geçici bir hükümet kuruldu. İsrail Kuruluş ilanını şu bildiri ile duyurulmuştur:
"İsrail toprağı Yahudi halkının doğum yeridir. Burada onların ruhları, dinleri ve ulusal kimlikleri oluştu. Burada onlar bağımsızlığa ulaştı, ulusal kültürleri ve evrensel değerleri oluştu. Burada onlar Bible'yi (Kitab-ı Mukaddes-Tevrat) dünyaya armağan etti.33
Eretz-İsrail Yahudi Halkının doğum yeridir...
...İlk Siyonist Kongresi... Yahudi halkının kendi ülkesinde milli diriliş hakkını ilan ettiler...
...Balfour Deklarasyonu ile tanındı... ve manda rejimi tarafından onaylandı.
...Biz Halk Konseyi'nin üyeleri... Eretz-İsrail'de İsrail Devleti olarak bilinecek Yahudi devletinin kuruluşunu ilan ediyoruz...34
İsrail Devleti'nin kurulmasında Amerika'nın desteği belirleyici olmuştur. Amerika'da, Hitler'in Holacaust'larının 1942'den itibaren öğrenilmesiyle, Amerika kamuoyunda geniş bir Yahudi sempatisi yayıldı. Amerika'da, Hitler'in katliamını önleyemeyen müttefiklerin özellikle ABD'nin, hayatta kalan Yahudilerin talepleri olan yurtlarında (Filistin) devlet kurmalarının sağlanmasının, Yahudilerin acılarını biraz olsun telafi edebileceği yönünde duygusal bir yaklaşım gelişmiştir. II. Dünya Savaşı'nın sonunda Siyonizm ve Avrupa Yahudilerinin geleceği ABD'nin tutumuna bağlı kalmıştır. ABD için Yahudileri mülteci olarak kabul etme, büyük bir sorun olmuş, bu sorunun çözümünü Filistin'e Yahudi göçüne izin vermesi için İngiltere'ye siyasi baskı uygulamada bulmuştur. II.Dünya Savaşı'ndan güç kaybederek çıkan İngiltere'nin Yahudi terörüne ek olarak ABD baskısıyla da karşılaşması, taşımasının imkansızlaştığı Filistin yükünü BM'ye atmasını kaçınılmaz kılmıştır.35 Bu şartlar altında İsrail devleti'nin ilanından 11 dakika sonra ABD Başkanı Truman İsrail'i fiilen tanımıştır. ABD'nin tutumu İsrail'in uluslararası alanda tanınmasının yolunu açmıştır.36 Sovyetler Birliği de İsrail'i diplomatik olarak tanımıştır. Birleşik Devletler ve Sovyetler Birliği İsrail'e öncelikli diplomatik yardım liderliğini yapmakta rekabet ettiler.37
15 Mayıs'ta son İngiliz askeri birliklerinin ve İngiliz Yüksek Komiseri'nin törenle ayrılışına müteakiben Arap Birliği ülkelerinden Mısır, Ürdün, Suriye, Irak ve Lübnan orduları İsrail Devleti'nin ilanı üzerine taksim'de Arap devleti için ayrılan bölgeye girmesiyle ilk Arap-İsrail savaşı başlamıştır.38 Bu çatışmaya Yahudiler ve Araplar eşit olmayan şartlarda hazırlanmışlardır. Siyasi olarak Yahudiler Araplardan daha fazla uyumluydular. Yahudiler daha büyük kaynaklara hükmediyorlardı. Askeri bir çatışma için donanım ve askeri eğitim olarak daha iyi hazırlandılar. II. Dünya Savaşı sırasında oluşturulan Yahudi tugayı, mandanın Yahudi kolonilerini korumak için oluşturduğu polis gücü, manda sırasında oluşturulan 3 illegal yeraltı örgütü hazır savaşçı güçlerdi. En önemlisi olan Haganah 60 ile 80 bin, Irgun ve Stern çeteleri ise 5-10 bin arası savaşçıya sahipti. Manda'nın sonuna doğru düzenli askeri güç Haganah'ın yeraltından düzenli askeri güçlere geçişiyle sağlandı. Haganah, 8 Aralık 1947-9 Mart 1948 tarihleri arasında 17-25 yaş arası Filistin'deki bütün Yahudileri askeri hizmete çağırdı. Yahudi olmayanların ülkeden ayrılmalarına Siyonist otoriteler tarafından izin verildi. Yahudiler hatırı sayılır hafif silah stoklarına sahipti. Bazı Silahlar İngiliz Manda Yönetimi tarafından yerleşimleri savunmaları için verildiği gibi, daha geniş bir kısmı manda sırasında kaçakçılıkla sağlandı. Tanklar dahil bazı silahlar İngiliz güçleri Filistin'i boşaltırken Haganah tarafından alınmıştır.39
Savaş başladığında Arap tarafı Yahudilere göre çok daha az donanımlı, eğitimli ve hazırlıklıydılar. Filistinli Arapların askeri potansiyelleri, askeri eğitimi olmayan gönüllü gruplara bağlıydı. Bu gruplar merkezi bir organizasyondan uzaktılar. En geniş gönüllüler grubu Arap Kurtuluş Ordusu'na çağrıldı ve tahminen 60 bin ile 75 bin arası bir güce sahipti. Yahudilerden farklı olarak Filistinli Arap nüfusun çoğunluğu hem mobilize değildi, hem de askeri eğitimi yoktu. Yahudi askeri güçleri ile Arap askeri güçleri eğitim ve organizasyon açısından karşılaştırılamazdı. Arapları savaş öncesi güçsüzleştiren bir diğer faktörde, Filistin'de İngilizler aracılığıyla Yahudi ulusal yurdunun kurulmasının Araplar arasında şiddetli protestolara, ayaklanmalara hatta İngilizlere karşı isyanlara yol açması ve olaylar sonrası manda yönetiminin operasyonlar yaparak Arap nüfusu sistematik olarak silahsızlandırmasıydı.40
Yukarıdaki şartlarda başlayan savaş İsrail lehine gelişmiştir. Arap devletleri merkezi komuta olmadan dört askeri alana yerleşti. Arap ordularında uyum yoktu ve dağınıktı. İsrailliler ise modern donanımlı silahları ve mobilize insan güçleri ile ilerlemişlerdir. Arap askerleri ancak 120 bin kişilik insan gücüyle Filistin'de tutunabildi. Arap devletlerinin müdahalesinden 3 gün sonra Amerikan Hükümeti, Güvenlik Konseyi'nin 39 sayılı kararının yeniden düzeltilerek 36 saat içinde ateşkes yapılması gerektiğini bildirdi. Nihayet güvenlik konseyi 4 hafta süreliğine 29 Mayıs'ta savaşan tarafları ateşkes görüşmelerine davet etti. Daha sonra BM'nin arabulucu atadığı İsveç Kralı'nın yeğeni ve İsveç Kızılhaç Teşkilatı'nın başkanı Kont Bernedotte, 11 Haziran 1948'de bir aylık ateşkes düzenlemesini başlattı ve ateşkes 7 Temmuza kadar sürdü. İsrail ateşkes şartlarını önemsemedi ve Ateşkes sırasında savaş malzemelerini ithal ederek savaş uçağı eksikliğini giderdi, toplar ve ağır askeri araçlar aldı. Ateşkes süresinin dolmasıyla çarpışmalar yeniden başladı. İsrail sadece BM'nin Yahudi devleti için ayırdığı Filistin'in orta ve kuzey kısmını almakla kalmadı aynı zamanda Ürdün Arap Lejyonu'nun savunduğu orta Filistin'in geniş kısımlarını ve Batı Galilee'nin tamamını işgal etti. Bu alanların tamamı BM Taksim Kararı'nda Arap devletine ayrılan yerlerdi. Bu süreçteki çarpışmalar sadece 10 gün sürdü. Güvenlik Konseyi 15 Temmuz 1948'de taraflara askeri eylemlere son verme çağrısında bulundu. 2.Mütareke, bitiş tarihi belirtilmeksizin 18 Temmuz 1948'de yürürlüğe girdi41. 15-22 Mayıs arasında Arap ordularından Mısır birlikleri Gaza'yı (Gazze) ,Ürdün birlikleri ise Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ü kontrol edebilmiş, diğer bütün Filistin topraklarını İsrail işgal etmiştir. Ayrıntısına girmemiz gereksiz olan ateşkes ilanları ve bozulmalarla birlikte İsrail-Mısır çarpışmaları devam ederken, 26 Aralık 'da İsrail birlikleri Sina Yarımadası'ndan Mısır içlerine doğru ilerlemeye başladı. Mısır'ın aldığı ağır yenilgi Üniversite öğrencilerinin şiddetli gösterilerine yol açmış, Mısır Başbakanı Nokraşi Paşa, Şeyh Hasan el-Benna liderliğindeki Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nı gösterileri kışkırtmakla suçlayarak teşkilatın kapatıldığını açıklamasından iki hafta sonra 28 Aralık 1948'de öldürülmüş, 13 Şubat 1948'de de Hasan El- Benna'ya suikast yapılmıştır. Mısırdaki gelişmelere kayıtsız kalamayan İngiltere 1936 İttifak Antlaşması'na dayanarak İsrail'in Mısır topraklarından çekilmesi, aksi takdirde müdahale edeceği tehdidiyle İsrail'in Mısır topraklarından çekilmesini sağlamıştır. Mısır'ın 6 Ocak 1949'da ateşkesi kayıtsız-şartsız kabul ettiğini bildirmesi ve 24 Şubat'ta İsrail-Mısır Ateşkes Antlaşması'nın imzalanmasıyla 1948-1949 Arap-İsrail Savaşı sona ermiştir. İsrail 23 Mart'ta Lübnan, 3 Nisanda Ürdün, 20 Temmuz'da Suriye ile ateşkes antlaşmaları imzalamıştır.42 Taksim Planı'na göre Filistin toprakları %42 Arap devleti, %56 Yahudi devleti ve %2 Kudüs ve çevresini içine alan uluslararası bölge olarak bölünmüşken, savaş sonunda İsrail, Filistin topraklarının %77'sini ele geçirmiştir.43 İsrail kuruluşunu 1947 Taksim Planı'na dayandırmasına rağmen, planın Arap devleti ve Kudüs'ün "internationalize" edilmesi maddelerini ihlal etmiştir. Daha sonraki yıllarda İsrail, Taksim Planı'nı Arapların reddetmesi ve 1952'de BM gündeminden çekilmesiyle bağlayıcılığını hatta geçerliliğini kaybettiğini iddia edecektir.44
Kaynakça
-Alan R. Taylor, İsrail'in Doğuşu, Pınar yay., İstanbul 1992
-Aras Bülent, Filistin - İsrail Barış Süreci ve Türkiye, Bağlam yay.,İstanbul 1997
-Armaoğlu Fahir Prof. Dr., Filistin Meselesi ve Arap - İsrail Savaşları, Türkiye İş Bankası Kültür yay., Ankara 1994
-Cattan Henry, The Arabs and İsrail, The Search for Justıce, london, 1969
-Feguson Pamela, The palestıne Problem, Martın Brian and O'keeffe, London, 1973
-Halloum Ribbi(Abu Firas), Belgelerle Filistin, Alan yay., İstanbul 1988
-Garaudy Roger, İsrail, Mitler ve Terör, Pınar Yay. ,İstanbul 1991
-Gerner Deborah j., one Land Two People, University of Colarado, Westview press,Colarado,1991
-Karaman Lütfullah M., Uluslararası İlişkiler Çıkmazında Filistin Sorunu, İz Yay. , İstanbul 1991
-Talal Bin Hasan, Palestinian Self - Determination Study of The West Bank and Gaza Strip,Crown prınce of Jordan, Quartet Books, London 1981
-Tessler Mark, A History of The İsraeli Palestine Conflıct, Indıana University press, Bloomington and Indıanapolı,1994
-Smith D. Charles, Palestıne and The Arab - İsraeli Conflıct, San Diego State University, ST Martın's press, New York,1988
Dipnotlar:
1- Ferguson, a.g.e., s. 47
2- Deborah J. Gerner, OneLand Two People, University of Colarada, Westview Press, Colarada, 1991, s. 41
3- Roger Garaudy, İsrail, Mitler ve Terör, pınar yayınları, İstanbul,1 996, s. 177
4- Ferguson, a.g.e., s. 47-49
5- Ferguson, a.g.e., s. 50
6- Fahir Armaoğlu , a.g.e., s. 78
7- Ferguson, a.g.e., s. 50-51
8- Fahir Armaoğlu, a.g.e., s. 78-79
9- Taylor, a.g.e., s. 127, 132
10- Fahir Armaoğlu,a.g.e., s. 83
11- Bülent Aras, Filistin- İsrail Barış Süreci ve Türkiye , Bağlam yayınları, istanbul, 1997, s. 16
12- Bülent Aras, a.g.e.,s. 17
13- Fahir Armaoğlu, a.g.e.,s. 84
14- Fahir Armaoğlu, a.g.e., s. 85-86
15- Taylor, a.g.e., s. 139
16- M.Lütfullah Karaman, a.g.e., s. 40-41
17- Bülent Aras, a.g.e., s. 18
18- Fahir Armaoğlu, a.g.e., s. 87-88
19- Fahir Armaoğlu, a.g.e., s. 86-87
20- Taylor , a.g.e., s. 141
21- Taylor , a.g.e., s. 142-143
22- Fahir Armaoğlu, a.g.e., s. 88-89
23- Fahir Armaoğlu,a.g.e., s. 89
24- Halloum , a.g.e., s. 165
25- Halloum, a.g.e., s. 166
26- Halloum,a.g.e., s. 259-260
27- Henry Cattan,The Arabs and Israel,The Search for Justıce, London, 1969, s. 31
28- Fahir Armaoğlu, a.g.e., s. 92
29- Cattan,The Arabs and Israel, s. 32
30- Fahir Armaoğlu, a.g.e, s. 92
31- Abu Firas, a.g.e., s. 167
32- Fahir Armaoğlu, a.g.e., s. 92
33- Mark Tessler, A Hıstory of The Israelı Palestınıa Conflıct, Indıana University Press, Bloomington and Indıanapolı, 1994, s. 269
34- Bülent Aras, a.g.e., s. 21
35- Charles D. Smith, Palestıne and The Arab – Israeli Conflıct,San Diego State Unıversıty, ST Martın's Press, New York , 1988, s. 112
36- Taylor,a.g.e., s. 144
37- Mark Tessler, a.g.e., s. 269
38- M.Lütfullah Karaman, a.g.e., s. 46
39- Cattan, The Arabs and İsrael, s. 32-33
40- Cattan, The Arabs and İsrael, s. 33
41- Cattan, The Arabs and İsrael, s. 34-35
42- Fahir Armaoğlu, a.g.e., s. 98-105
43- Halloum, a.g.e., s. 166
44- Hasan Bin Talal, Palestinian Self-Determination Study of The West Bank and Gaza Strip, Crown Prınce of Jordan, quartet Books, London, 1981, s. 63