İsrail İşgali Altında Filistinli Ailelerin Durumu

Abdurrahman Abbad

Her şeyden önce Filistinli ailenin sıkıntıları daha oluşma aşamasında iken, yani gençler evlenmeye karar verdikleri anda başlıyor. Örneğin üniversiteden tanıştığı kız arkadaşıyla evlenmek isteyen bir genci ele alalım. Şayet gelin adayı damat adayı ile aynı kent veya köyden değil ise, birazdan sayacağımız nedenlerden ötürü gençler evlenmeye karar vermeden önce bin kez düşünmelidirler:

a- Yerleşim birimleri arasında askeri kontrol noktalarının oluşu: Bu durum bireylerin aranmalarına, seyahat özgürlüklerinin kısıtlanmasına ve saatlerce kuyrukta beklemelerine neden olmaktadır. Sonuçta ya girmelerine izin verilir veya çoğu kez olduğu gibi geri dönmeleri emredilir.

b- Keyfi olarak seçilen bölgelerde sokağa çıkma yasağının uygulanması: Böylece söz konusu bölgeye giriş-çıkış engellenmektedir.

c- İsrail'in Filistin'de Arapların nüfus artışını engelleyen resmi politikası: İsrail, Filistinlilerin aile oluşturmalarını engellemek için evlilik çağındaki genç nüfusu hedef alarak katletmekte, tutuklamakta veya sürgün etmektedir. Çünkü İsrail, nüfus artışını doğal seleksiyon ile değil işgal altındaki Filistin'e dışarıdan aldığı göç ile sağlamaktadır. İsrail, en fazla 40 yıl sonra Filistinli nüfusun Yahudilerle eşitleneceğini öngörmektedir. İsrail işgali altındaki Batı Şeria ile Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin sayısı, 2004 yılı itibariyle 3.648.000'e ulaşmış durumdadır. Filistinlilerin nüfus artış oranı, yıllık %3.61 iken bu oran İsrail tarafında %1.4'ü aşmamaktadır. Bundan dolayı İsrail hükümeti, evlenmelerini engellemek için Filistin gençliğine yönelik kanlı bir saldırı başlatmıştır. İsrail'in bu amaçla başvurduğu yöntemlerden bazıları: Zindanlardaki gençlerin, yemeklerine bir takım kimyasal maddelerin katılması ve kısırlaştırma kastıyla vücutlarının hassas bölgelerine işkence uygulanmasıdır.

Bu ve benzeri nedenlerden dolayı Filistinli genç, evlilik hayatının aksaklığa uğramaması için hayat arkadaşını komşusu, köylüsü veya aynı kentte yaşayan hemşerileri arasından seçmek zorundadır. Bir çok kez kontrol noktalarındaki İsrail askerleri, birine geçiş izni verip diğerine vermeyerek, gelin ile damadı birbirlerinden ayırmıştır.

İşsizlik ve Gelir Kaynaklarının Yitirilmesi

İşgal altındaki Batı Şeria ile Gazze Şeridi'nde Filistinlilerin tasarrufunda olan toprakların miktarı sadece 5.000 kilometrekare civarındadır. İsrail zirai alanların yüzde 80'ini işgal etmiştir. Geriye kalan kısım ise yerleşim alanlarıdır. Bundan dolayı Filistinliler, büyük oranda İsraillilere ait fabrika ve atölyelerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Geriye kalanlar ise, Filistin Özerk Yönetimi'ne bağlı eğitim ve sağlık gibi kurumlarda memurluk yapıyorlar veya özel sektörde işçi olarak çalışıyorlar. Son dönemde İsrail, çalıştırdığı işçilerin oranını aniden düşürdü. Böylece Filistin'de işsizlik oranı yüzde 83'e ulaşmış oldu. Bu durum tüm Filistin halkını, ailevi bağlar dolayısıyla -toplumsal dayanışmanın bir örneği olarak- bir birlerine sundukları veya uluslararası yardım teşkilatları ile hükümetler ve İslami kuruluşların yaptıkları yardımlara muhtaç duruma düşürdü.

Tüm Filistin halkı içinde günlük yiyeceğe muhtaç olan fakir ve yoksul ailelerin oranı yüzde 64'tür.2 Geriye kalan küçük kesim ise, kendi kazançlarıyla ailelerinin yiyecek ihtiyacını karşılayabiliyorlar. Bu durum, Filistinli ailelerin ezici çoğunluğunu ucuz yiyecek almaya ve giyilmiş eski elbise temin etmeye itmektedir. Bir şey satacak müşteri bulamayan Filistinli bir çok esnaf, bu nedenle işyerlerinin kapısına kilit vurmuştur.

Filistinli kadınların ekseriyeti, ailelerine yiyecek ve içecek temin etmek için takılarını satmak zorunda kalmıştır.

Hapishaneler

İsrail işgal yönetimi, Filistinlilere ait tüm kentlere, köylere ve mülteci kamplarına yönelik günlük baskınlar düzenlemekte, toplu tutuklamalar gerçekleştirmektedir. Özellikle de evlilik çağındaki gençleri tutsak etmektedir. Dördüncü yılındaki Aksa İntifadası süresince 42 binden fazla Filistinli esir edildi. Bunlardan 470'i çocuk, 21'i anne olmak üzere toplam 107'si kadın, 5'i temyiz çağında olmayan kız çocuk, 32'si temyiz çağında olmayan erkek çocuk ve 800'ü hasta tutsaklardan oluşmaktadır.3 Yani İsrail, her ay ortalama bin kişiyi soruşturma yapmak ve işkence etmek üzere tutsak etme, idari tutuklama adı altında uzunca bir süre zindanlarda alıkoymaktadır. Bu uygulamanın dünyada bir örneği daha yoktur. Altı ayını İsrail zindanlarında geçiren bir esirin tutukluluk süresi çoğu kez askeri hakim tarafından ikinci, üçüncü ve dördüncü kez uzatılmaktadır. Hatta bazen idari tutukluluk süresi daha fazla uzatılmaktadır. Tıpkı aleyhinde hiçbir suçlama öne sürülmediği halde, üst üste altı kez idari tutukluluk süresi uzatılan Riyad Sa'di İyad örneğinde olduğu gibi.4 Bu tür kararlar, Avfer Askeri Mahkemesi'nin 44 genç aleyhinde verdiği 6 ay hapis cezasında olduğu gibi genelde topluca verilmektedir. İdari tutuklular, ebeveynleri, eşleri ve çocuklarıyla görüşmekten mahrum bırakılıyorlar.

Şu anda İsrail zindanlarında tutsak bulunan Filistinlilerin sayısı 8 bine ulaşmış bulunmaktadır. Bunlardan 4 bini İsrail ordusunun askeri kamplarında, 3 bin beş yüzü hapishanelerde ve beş yüzü de soruşturma hücrelerinde tutulmaktadır.5

Filistinli esirler konusu, Filistinli ailelerin yakındığı büyük sıkıntılardan biridir. Çünkü bu durum, mahrumiyetin son kertesini temsil etmektedir. Zira tutsak kişi, babasını, annesini, eşi ve çocuğunu görmekten mahrum bırakılmaktadır. Halen Askalan hapishanesinde 26 yıldır esir tutulan Fahri el-Bergusi, bu süre zarfında iki çocuğunu hiç görememişti, nihayetinde çocuklarına kavuştu… Ama onlara nasıl kavuştu biliyor musunuz? İki çocuğunun da tutsak edilip aynı hapishaneye getirilmesiyle.6

Filistinli hiçbir aile yoktur ki, fertlerinden en az biri hapishane deneyimi yaşamış olmasın. Şöyle ki, Birinci İntifada'dan bu yana İsrail zindanlarından geçen Filistinlilerin sayısı 450 bini geçmiştir. Bunların tümü işkencelerden paylarına düşeni almış, bir kısmı da müzmin hastalıklardan hala muzdariptir. Kimileri de kalıcı veya geçeci sakatlık yaşamaktadır. Tul Karim'den İbrahim Na'niş ve ailesinin başına gelenler ise, Filistin'de yaşananlara canlı bir örnektir: İsrail işgal güçleri, İbrahim Na'niş'i şehid ettikten sonra evini tamamen yıktılar. Annesinin kucağında süt emmekte olan Mustafa'yı bir kenara attılar ve çocuklarının gözü önünde Na'niş'in eşini alıp zindana götürdüler. Bu vahşete şahid olan çocuklar, korkudan şok olurken, dedeleri beyin kanaması geçirdi, büyükanne ise bayılıp yere düştü. Çocukların en büyüğü olan 5 yaşındaki küçük kız, bu olaydan sonra yemekten kesildi, sürekli ağlıyor, hiç kimseyle konuşmuyor ve gün boyunca annesini çağırıyor.7 İsrail zindanlarında Filistinli esirlerin maruz kaldıkları musibetlerden biri de, özellikle çocukların uğradığı cinsel tacizler ve tecavüzlerdir.8 Bu tür vakalar, ebeveyn başta olmak üzere tüm aile bireylerini olumsuz etkilemekte ve çeşitli psikolojik rahatsızlıklara sebebiyet vermektedir.

Sürgün

Filistinli ailelerin maruz kaldığı en kötü cezalandırma çeşitlerinden biri de aile ferdinden birinin ülke dışına sürgün edilmesidir. Zira bu uygulamayla bir kişi değil, aile bireylerinin tümü cezalandırılmış olmaktadır. İsrail işgal yönetimi, Filistinlileri ülkelerinden sürgün etme politikasını sürdürerek, sürgündeki aile bireyine kavuşmak için tüm aileyi Filistin'i terk etmeye zorlamaktadır. Birinci İntifada esnasında onlarca Filistinli, Lübnan'da Mercu'z-Zuhur'a sürülmüştü. Aksa İntifadası'nda da Kıyamet Kilisesi'ne sığınan onlarca Filistinli sürgün edildi. Sadece 2003 yılı içinde 37 idari tutuklu sürgün edildi ve bunlar halen yurtdışında bulunmaktadırlar.9

Sürgün Başka Şekillerde de Ortaya Çıkmaktadır:

a- Belli bir süre yurt dışında okumak isteyen gençlere, kendilerine tanınan süreyi bir gün bile aşmaları durumunda ülkelerine giriş izninin verilmemesi.

b- Filistin dışında bulunan eşlerden birinin ziyaretine 3 veya 6 aylığına izin verilmesi, süre aşımında eşin sürgün edilmesi ve böylece diğer eşin de ülkeyi terk etmeye zorlanması.

Eriha'dan Na'ma Derviş Nebhan'nın kocası Ziyad el-Mısri ile iki çocuğu Muhammed ve Semah'tan ayrılması olayı, bunun yakın zamanda olmuş bir örneğidir. Bu sürgüne gerekçe olarak İsrail yönetimi, bayan Na'ma'nın kütüğünün Batı Şeria'da değil de Gazze'de olduğunu göstermiştir. Oysaki İsrail ile FKÖ arasında imzalanan anlaşmaya göre, Gazze ve Eriha Filistin yönetimine bırakılan ilk iki kentti. Buna rağmen İsrail askerleri, ağlayan iki çocuğunu ve şaşkın konacının geride bırakarak bu bayanı, alıp Gazze'ye götürdü.10 İylebon köyünde 25 yıldır mukim olan Adnan Takatuka'nın (46) başına gelenler ise inanılmaz bir olaydır. Şöyle ki: Söz konusu köyden biriyle evlenen ve en büyüğü 22 yaşında 8 çocuk babası olan Adnan Takatuka, İsrail yönetiminin kendisinden köyü terk etmesi talebiyle şok oldu. Çünkü onun bu köydeki varlığı yasal değilmiş. Yüksek Mahkeme'ye başvurduğunda ise, kendisine beş ayrı suçlamada bulunularak şikayeti reddedildi ve köyü 30 Ağustos 2004 tarihine kadar terk etmesi istendi.11

Filistinli ailelerin dağıtılması, işgal altındaki Filistin halkının çektiği sıkıntılar demetinden sadece biridir. Babalar, çocuklarından uzak yaşamak zorunda bırakılmakta, çocuklar da babasız bir hayat yaşamaktadır. Anne ise, eşiyle birlikte yaşamanın vermiş olduğu kolaylıkta hayatı idame ettirememektedir. Bu durum sürekli bir huzursuzluk ortamı yaratmaktadır.

Evlilik Yaşının Geçmesi

Gençlerin büyük bölümünün tutsak düşmesi, yaralanması, sakatlanması, ülkelerinden sürülmesi, Filistin'deki işsizliğin dünyadaki en yüksek oran olan yüzde 83'e ulaşması gibi nedenlerden dolayı Filistinli gençlerin önemli kısmının evlenme imkanı bulamaması ve kadınların sayısının erkelerden çok daha fazla olması, genç kızların evlilik çağlarının geçmesine ve tabiri caizse evde kalmalarına neden oluyor. Onbinlerce Filistinli genç kız, evlilik trenini kaçırmış ve istemedikleri halde evde kalmışlardır. Bu olgu, İsrail'in uygulaya geldiği planlı ve programlı politikalarının ürünüdür. İsrail, Filistin toplumunu ahlaki olarak çökertmek, İslam'ın yasalaştırdığı ve teşvik ettiği evlilik müessesesi yerine; Filistinliler arasında zina kültürünün, Batı kaynaklı livata ve lezbiyenlik gibi cinsel sapmaların yaygınlaşmasını hedeflemektedir. Evde kalmış genç kızlar sorunu, Filistin toplumunda gözle görünür ciddi bir sorun haline gelmiş, neredeyse her evde ailesiyle birlikte evliliği bekleyen bir genç kız bulunmaktadır. Filistinli bir çok kadın kuruluşu evlilik yaşının yükseltilmesini önerdiler, bazı din adamları da bu olgunun çözülmesi amacıyla geçmişte atalarımızın yaptıkları gibi, İslami bazı uygulamalara gidilmesi çağrısında bulundular. Toplumumuzun nezih kalması ve gençlerimizin zinaya yönelmemeleri için yapılan bu tür girişimlerden bir sonuç çıkmadı.

Boşanma Oranındaki Artışlar

Boşanma vakalarındaki yüksek oran, eşlerin çektikleri sıkıntıların doğal bir sonucudur. Eşi 20 yıl veya daha fazla mahkumiyet yiyen genç kadın, kocasını bir yıl, iki yıl, üç yıl bekledikten sonra nihayetinde başkasıyla evlenmek zorunda kalıyor, böylece çocukların sorumluluğunu eşine ve onun ailesine yüklemiş oluyor. Bu da şiddetli adli vakaların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Şeriat mahkemesi kayıtlarına göre, sadece Kudüs kentinde boşanma vakalarında bu yıl geçen yıllara oranla yüzde 34 nispetinde artış yaşandı. Boşanma oranındaki bu artışın en büyük nedeni İsrail işgal hükümetinin inşa ettiği 'ırkçı ayrım duvarı'dır. Şöyle ki; binlerce aile evlerini terk ederek Kudüs kentindeki babalarına ait eski, küçük ve dar evlere dönmek zorunda kaldılar. Bir çok ferdin sıkışık vaziyette bir arada yaşaması aile bireyleri arasında sorunların baş göstermesine ve boşanma vakalarında bu orada büyük patlama yaşanmasına neden oldu.

Hastalıkların Yayılması

Filistinli ailelerin aldıkları yiyeceklerin kalitesinin düşük olması, yeterince serum stokunun olmayışı, kentlere, köylere ve mülteci kamplarına uygulanan uzun süreli ablukalar, hastalıkların yayılmasının nedenlerindendir. Yine hastanelerdeki yemeklerin genelde bozuk çıkması, ilaçların büyük ölçüde eksik olması, hastaları hastanelere ulaştıracak hızlı araçlarının bulunmayışı ve onların polikliniklere ulaşmalarını engelleyen İsrail askeri kontrol noktaları bunun nedenlerindendir.

Filistin'deki kentlerin, köylerin ve mülteci kamplarının büyük kısmı her yönden abluka altındadır. Giriş-çıkış yapabildikleri tek bir kapı vardır ve bu kapılarda İsrail askerleri durmakta; Filistinlilere karşı canlarının arzuladığı gibi keyfi uygulamalarda bulunmakta, istediklerine giriş izni vermekte ve istemediklerini de men etmektedirler. Filistinliler giriş için bir-iki gün bazen daha fazla kapılarda bekletilmektedir. Örneğin İsrail işgal ordusu, Beyt Hanun'u 34 gün boyunca kuşattı ve 30 bini aşkın kent halkı, bu süre zarfında giriş-çıkış yapamadı. Filistin Haber Ajansı, hastalanma vakalarının çoğunun İsrail'in bu tür uygulamaları ile süt gibi temel gıdalar ve ilaç eksikliği neticesinde meydana geldiğini duyurdu.12 Özellikle çocuklar için gerekli olan zorunlu maddelerin eksikliği özellikle vurgulanmaktadır.

Okullardaki Devamsızlıklar

UNICEF, Aksa İntifadası boyunca şu ana kadar 573 çocuğun şehid edildiğini, 255'ten fazla evin yıkıldığını, 6 bin çocuğun evsiz kaldığını ve 2 binden fazla çocuğun tutsak edildiğini tespit etti. Rapor, askeri kontrol noktalarının, öğrencilerin okullarda sürekli devamsızlık yapmalarına neden olduğunu ifade etti. Zira öğrenciler, okullarına ulaşmak için uzun, dolambaçlı ve zor yollardan dolanmak durumunda kalıyorlar. Çok sayıda okul kapandı, öğretmenler ve öğrenciler okullara gidemez oldu. Uluslararası Yardım Ajansı UNRWA'nın okullarında 2003 ve 2004 öğretim yılları içinde öğrencilerin 475.1 gün kaybı olmuştur. Bunun nedeni, öğrencilerin okullara ulaşmada karşılaştıkları güçlükler, ulaşımı engelleyen çok sayıdaki askeri kontrol noktaları ve buralarda öğrencilerin saatlerce bekletilmeleridir, öyle ki çoğu zaman öğrencilere geçiş izni verildiğinde ders saati nerdeyse bitmiş oluyor. Bu durum, eğitimde kalitenin ve başarı ibresinin ciddi oranlarda düşmesine neden olmaktadır. 2003-2004 eğitim yılında başarı oranı, yüzde 11.3 nispetinde yani yüzde 77.6'dan yüzde 66.3'e düşmüştür. Bu düşüş, Arapça, matematik ve fen ilimleri gibi tüm derslerde yaşanmıştır.13

Öğrencilerin okullardaki devamsızlığı, Filistinli aileler için ciddi sorunlar ihdas etmektedir. Onlar, işgalden önce çocuklarının eğitiminden kıvanç duyuyorlardı. Ancak bugün, güvenli ortamlar olmayan okullardan çıkmak zorunda kalıyorlar. Güvenliğin sağlanamamasından ve öğrencilerin maruz kaldığı meşakkatlerden dolayı artık eğitim rağbet edilen bir şey değil.

Buna ek olarak İsrail işgal güçleri, çocukların çocukluğunu da yıkmıştır. Çocukların en güzel vakitlerini geçirdikleri oyun sahalarını ve kulüplerini tamamen tahrip etmiştir. Öyle ki caddelerin dışında çocukların oynayacakları yer kalmamıştır. Örneğin işgal güçleri, Gazze kıyılarında yer alan Filistin Oyunlar Diyarı'nın yerle bir etmiştir. Oysaki burası çocukların ve kent halkının rahat nefes alabileceği tek yerdi. Maalesef bu güzel mekan bir enkaz yığınına dönüştürüldü.14

Son dönemde 'Gasbedilmiş Çocukluk' adında İngilizce bir kitap yayınlandı. Uluslararası Filistin'deki Çocukları Savunma Hareketi'nin, İngiliz Pluto Yayınevi'yle işbirliği yaparak çıkardığı kitap, çocukların caddelerde, evlerde ve askeri kontrol noktalarında nasıl tutsak edildiklerini anlatıyor. İsrail ordusu, işkence tezgahlarında onlardan bilgi almayı umuyor. Ekseriyetini öğrencilerin oluşturduğu bu çocuklar, zindanlarda başlarına gelenleri anlatıyorlar.15 İğrenç sıçanların yaşadığı, karanlık pis hücrelere konduklarını, üzerlerinde cirit atan sıçanların onları gece boyunca uyutmadığından bahsediyorlar.16

Aktardıklarımız bu bilgiler, genelde Filistinli ailelerin günlük olarak çektikleri sıkıntıların sadece bir kısmıdır. Özelde Kudüslü ailelerin çektiklerine gelecek olursak, bunlar daha şiddetli, daha kasvetli ve etkileyicidir. Zira Kudüs, Arap sakinlerini kenti terke zorlayan yerleşimcilerin haşin saldırılarına maruz kalmaktadır. Bunu da, gerek evlilikle ilgili olsun veya çocukların okula kaydedilmesi olsun, gerekse de kimlik çıkarma, okuldan diploma alma ve Kudüs sınırları dahilinde iş veya ev bulma olsun her yönüyle hayatı onlara zehir ederek yapıyorlar. Tüm bunlara ek olarak, ayrı bir oturum konusu olan Kudüslülerin işgal polisince sistematik takip altında tutulmaları, kurumlarının ek kısıtlamalara maruz bırakılması ve acımasız cezalar kesilmesi burada anmaya değerdir.

Çeviren: Mustafa EĞİLLİ

Dipnotlar:

1- Filistin Aileyi Koruma ve Örgütleme Kurumu, el-Kuds Gazetesi: 27.8.2004

2- Filistin Sosyal İşler Bakan Yardımcısı Dr. Ziyab Ayyuş.

3- Filistin Esir Kulübü'nün istatistikleri, el-Hayatu'l-Cedide gazetesi, 15 Ağustos 2004.

4- El-Kuds gazetesi, 27 Temmuz 2004.

5- Filistin Yönetimi'nde esirler meselesinden sorumlu bakan Hişam Abdurrezzak'ın açıklaması, el-Hayat gazetesi, 14 Temmuz 2004.

6- Ata Şennan'ın aktarımı, el-Hayatu'l-Cedide, 21 Temmuz 2004.

7- Filistin Haber Ajansı el-Vefa, el-Hayat gazetesi, 26 Şubat 2004.

8- Filistin el-Yevm gazetesi, sayı 111, 3 Mayıs 2004.

9- a.g.e.

10- El-Kuds gazetesi, 8 Ağustos 2004.

11- Filistin Haber Ajansı el-Vefa, el-Hayat gazetesi, 8 Ağustos 2004.

12- El-Hayat gazetesi, 2 Ağustos 2004.

13- El-Hayatu'l-Cedide gazetesi, Ramallah, 3 Haziran 2004.

14- Semir Humto, el-Hayat gazetesi, 8 Ağustos 2004.

15- El-Hayat gazetesi, 3 Mart 2004.

16- İsa eş-Şerbati, el-Hayat gazetesi, 26 Şubat 2004.