İşlerimizi Sadece Allah Rızası İçin Yaparız

Ali Sarıhan

İhvan-Der Başkanı

1- Kısaca yardım biriminizin kuruluş amacını; sizi arama-kurtarma veya yardım seferberliğine sevk eden dinamikleri anlatır mısınız?

2- Deprem bölgesine ne zaman vardınız? Orada bulunduğunuz sürece yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?

3- Kahramanmaraş depremleri özelinde genel izlenimlerinizi, gördüğünüz sorunları/sıkıntıları, örneklikleri paylaşabilir misiniz?

4- Yardım konusu hassasiyet içeren bir konu. Bu konuda nelere dikkat edilmesi; ahlaki boyutları açısından nasıl bir usul izlenmesi gerekir?


1) İHVAN-DER (İlim Ahlak ve Kardeşlik Derneği) 2008 tarihinde kurulmuş İslami hassasiyeti olan bir dernektir. Daha çok toplumun İslami yaşamını tekrar ihya etmek ve takva eksenli bir topluma dönüştürmek için davet çalışmalarına önem veriyoruz.

Farklı zamanlarda İslam toplumunun yaşamış olduğu buhranları dikkate alarak dernek yönetimine bağlı yardım komisyonunu da davet çalışmamızın bir parçası haline getirdik. İslami yardım kuruluşları ile birlikte dünya Müslümanlarının kanayan bölgelerine yardımlar ulaştırdık. Ve özelde Türkiye’de de özellikle deprem, terör olayları mağdurları ve başta ilimiz Diyarbakır’dakiler olmak üzere ihtiyaç sahibi ve yetim ailelere yardım ulaştırmaya çalışıyoruz. Kahramanmaraş merkezli depremde de aktif hizmet etmeye gayret ettik. Bunları şu saiklerle yapıyoruz:

 - Allah’ın (cc) rızasını kazanmak.

 - Yeryüzünde mazlum ve yardıma muhtaç hiçbir insan kalmayıncaya kadar mücadele edilmesi gerektiğine inanmak.

 - “Bir insanı kurtaran tüm insanlığı kurtarmış olur.” inancına sahip olmak.

 - Merhameti düstur edinmiş bir dinin müntesibi olmak.

 - Herhangi bir coğrafyadaki Müslüman kardeşlerimizle bir duvarın kerpiçleri gibi bir olduğumuz iddiasını pratikte ispat etmek.

 - Ve en nihayet bu hizmetin de cihadın bir parçası olduğuna inanmak.

2) Deprem bölgesinde yaşadığımız için doğal olarak depremzede olduk. Hemen ilk gün koordine olarak Diyarbakır merkezde enkaz bölgelerine ve toplu kalınan yerdeki ailelere çorba, yemek ve hazır gıda ulaştırdık. Daha sonra yardım komisyonunca üç birim olacak şekilde bir görev paylaşımı yapıldı. İki ekip Diyarbakır ve Adıyaman merkezli koordinasyon ve saha tespitleri ile yardım ulaştırma çalışmalarına başlarken, 11 kişilik tam teçhizatlı üçüncü ekibimiz Adıyaman’da AFAD ile koordineli olarak arama kurtarma faaliyetine katıldı.

Süreç içerisinde Diyarbakır ve Adıyaman’da (İnsan Vakfı ve İyilik-Der ile koordineli olarak) 4 TIR, 15 araç ve onlarca gönüllümüz ile 1170 battaniye, 2790 yeni kıyafet, 5320 bebek bezi, 1043 atkı, bere, çorap, 100 ısıtıcı, 200 hijyen paketi, 150 gıda kolisi, 200 adet oyuncak dağıtımı yapıldı. Gün itibari ile hem insan gücü olarak hem de ayni-nakdi yardımlarımıza devam etmekteyiz.

3) Genel olarak bir felaket ilk gerçekleştiğinde insanın rutin programını ve dengesini değiştirir. Buna ciddi acılar da eklenince insan ne yapacağını bilemez hale gelir. Hatta anlık veya devamlı ciddi travmalar yaşanabilir. Bu halde olaya müdahale zamanı ve şekli değişiklik gösterebiliyor. Organizeli ve planlı yapılar bu tip olaylara daha serinkanlı yaklaşabilirler. Devlet organları tam olarak planlı yapılardır. İslami cemaatler ve yardım kuruluşları da bu konuda ciddi teşkilatlı yapılara sahiptirler.

Ancak Maraş depreminde başta devlet olmak üzere tüm kuruluşlar yetersiz kaldı. AFAD, Kızılay gibi devlet kuruluşları yıkımın büyüklüğü ve alanın genişliği karşısında her yerde beklenen müdahaleyi yapamadılar. Alanın çok geniş olması bazı güvenlik zaaflarına da yol açtı. Ayrıca sosyal medya gibi platformlarda yanlış ve yalan haberlerin yayılması koordinasyonda sorunlar doğurdu, ciddi anlamda demoralize olundu. Devlet kurumları ana arterlerde deprem sabahında iş başında idiler ama perifer başta olmak üzere tüm bölgede ciddi eksiklikler vardı. Bu anlamda yardım kuruluşlarımız ve arama kurtarma ekipleri devasa işler çıkardılar. Özellikle İHH hem arama kurtarma hem de yardım faaliyetlerinde oldukça koordineli hareket etti. Tüm ülkeden bir yardım akışının gerçekleşmesi ise insanımızın büyük afet karşısındaki dayanışmasını göstermesi açısından önemliydi. Öte yandan kötü niyetli, ırkçı ve yalan üzerine konuşan kimselerin böyle bir afette bile vicdansızlıklarını sergilediklerine şahit olduk. Bu vicdanını kaybetmiş kişi ve kesimlerin hiç olmazsa afet dönemlerinde nasıl engellenebileceği konusunda resmî kurumların ciddi ciddi düşünmesi gerekir.

Bununla birlikte afetlerde bölgeyi bilen insanların emniyet, arama kurtarma ve koordinasyon faaliyetlerinde ciddi rol almaları gerektiği görülmüş oldu.

Afet bölgesinde aktif çalışan ve koordineli olan her yapı bir şekilde güzel bir hizmet gördü. Uhrevi saiklerle çalışan kurumlarımızın ise belirgin bir şekilde öne çıkan bazı farkları vardı. Örneğin:

 - Yüce bir amacı olmayan insan, yorulunca o işi bırakarak dinlenmeye ihtiyaç duyar. Ama bu depremde gördük ki İslami kuruluşlar bir insanı enkazdan çıkarmanın tüm insanlığı kurtarmak demek olduğunu bildiklerinden gece gündüz çalışmalarına rağmen yorulmak nedir bilmiyorlardı. Daha profesyonel arama kurtarma ekipleri, yabancı ekipler dâhil, neredeyse saatte bir mola vermek zorunda kalıyorlardı. Bu tabiî normal, insani bir meleke ve yadırganmaz. Ama imanlarını merkeze alan ekipler bazen 12 saati bulan kesintisiz ve verimli bir çaba içerisine girebiliyorlardı.

 - İslami kuruluşlara mensup gönüllüler bazen günde 2-3 saat ve soğuk kış şartlarında arabalarında veya iyi bir ihtimalle ısıtıcı olmayan okul sınıfında bir battaniyeyle az uyumakla iktifa ediyorlardı. Bu, o şartlarda gerçekten kolay bir şey değildi.

Afet bölgesinde İslami kuruluşların ilk gün itibari ile tüm bölgeyi kuşattığını gözlerimiz ile müşahede ettik. Bu, insanımıza iyi anlatılmalı ve karşılıksız çalışmaların amacı iyi işlenmelidir.

4) İslami sivil toplum kuruluşları olarak biz Allah’ın emri gereği hizmet ederiz. Yaptıklarımız için kimsenin takdirine ihtiyacımız yoktur. Allah (cc) razı olsun, yeter. Bununla beraber işten sadece hizmetler etkilenmiyor; ilk olarak afeti yaşayan etkileniyor. Biz etkilenene destek olmaya çalışıyoruz. Bu noktada etkilenenin hukukuna riayet etmek zorundayız ki şunlara dikkat edilmeli:

 - Yardımcı olduğumuz kişi, aile ve kuruluşları fotoğraflama ve çekimlerde hassasiyet şarttır. Mümkünse yardım alanın yüzü tanınır olmamalı.

 - Yardım edilen acınacak durumdaymış gibi davranılmamalı.

 - Aile yapısına, onuruna veya inanç ve prensiplerine dokunacak hareketlerden kaçınılmalı.

 - Yaptıklarımızı eğer kamuoyuyla paylaşacaksak günlük yapılanları bir bültenle yayınlamalıyız. Video veya fotoğraf paylaşacaksak kendi arkadaşlarımızın organize oldukları, malzeme taşıdıkları, moloz kaldırdıkları vb. durumları paylaşabiliriz.

 - Süreç çok şeffaf olmalı ve kayıtlar muntazam tutulmalı.

 - Kamuoyuna rutin bildirimler ve detaylı açıklamalarımız olmalı.

 - Emanet alınan yardımlar konusunda çok hassas olunmalı.