Siyasi eylemlilikten bahsederken konunun teorik alt yapısını Kur'ani referanslarımızla oluşturmalı; pratik, güncel hayatımızı ilgilendiren konulara yönelik eylemlerimizin mantık ve hedeflerini bu referanslarımızı dikkate alarak ortaya koymalıyız. Siyasal eylemlilikten söz edildiğinde eylemlerin faili olan hareket ve yapılara vurguların yapılması da kaçınılmazdır. Dolayısıyla yapı-eylemsellik ilişkisi üzerinde durulması gerekmektedir.
Bu bağlamda, bir hareket ne olmadığını söylemelidir. Ama en önemlisi kim olduğunu, neyi, nasıl hedeflediğini ortaya koymasıdır. Ancak bundan sonra doğru, ilkeli-tutarlı bir İslami eylemsellikten bahsedebiliriz. Müslümanlar sözlü kültürle değil, yazılı manifestolarla kendilerini ortaya koymalıdırlar. Çünkü bizler geçmiş eylemlerinin ardında olmayanların hep "Biz de daha önceden böyle düşünüyorduk!" dediklerini biliyoruz. Çünkü onları geçmişte de hiçbir ilke bağlamıyordu. Örneğin ulusal simgeler ve kavramlar konusunda yeni ve eski tutumlar ortaya serildiğinde eskiden de böyle düşündüklerini iddia eder ve değişmediklerini söylerler. Süregelen bir eylem geleneğinin gelecek kuşaklara taşınması kadar bu eylemselliğin mantığı, alt yapısı ve teorik zemini konusundaki yazılı metinlerin aktarımı da önemlidir.
Siyasal Eylemlilikte Nitelik ve Nicelik
Siyasal eylemler ve hedefler noktasında nitelik ve nicelik konusu tartışılmaktadır. "İslami kimliğimiz gereği ortaya koyduğumuz eylemlilikte neyi gözetiyoruz? Sayısal olarak çok olmayı mı? Ya da sözlerimizin muhataplarımıza doğru ve etkin olarak aktarılmasını mı? Eylemden direkt sonuç almak mı istiyoruz?" benzeri soruları çoğaltmak mümkün. Bu sorulara tek başına evet ya da hayır demek her zaman için gerçekçi olmayabilir. Tabiî ki hepimiz eylemlerimizde olduğu gibi genel manada da sayıca çoğunlukta olmayı arzularız. Sayısal çoğunluğu istemek, niteliği gözardı etmeyi beraberinde getirmez/getirmemelidir. Nitelikli bir sayısal çoğunluk söylemi arzu edilen ya da hedeflenen bir ideal olmalıdır.
Bu bağlamda siyasal eylemsellikte popülist, pragmatist ve makyavelist yaklaşımlardan kaçınılmalıdır. Günümüz Müslümanlar için romantik militan, anarşist ve profesyonel eylemci tiplemelerin İslami mücadelenin hedeflerini ve mantığını tam manası ile anlayamadığını da görmemiz gerekir.
Eylemliliklerimizden her zaman sonuç alamayabiliriz. Bazen de yapılan eylemler 1 Mart Tezkeresi eylemlerinde olduğu gibi müspet sonuç da verebilir. Yine her eylemin mutlaka bir yankı uyandırması gerektiğini ya da gündeme gelmesini düşünmek de temennide kalabilir. Özellikle egemen medyanın sansürcü, görmezden gelen tutumu söz konusu. Ancak bu durum bizde moral bozukluğuna ve yılgınlığa neden olmamalıdır. Çünkü eylemlerimizi ya da siyasi pratiklerimizi nihai anlamda medyada çıksın da büyük ses getirsin niyetiyle değil; imanımızın gereği olan şahitlik görevini yerine getirmek amacıyla yapıyoruz. Bu bağlamda "şahitlik" bizim siyasi eylemliğimizin itikadi boyutunu vurgulayan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.
Eylem Yapanlar "Maneviyat"tan Yoksun mu?
Siyasal eylemliliğin imanî boyutunun zayıflığını ifade etmek için kullanılan eylemselliğin maneviyattan yoksun olduğu vurgusu art niyetli bir vurgudur. İslami parçacı yaklaşımın bir yansıması olan bu vurguyla siyasal eylemlilikte bulunan Müslümanlar sol çevrelere özenmek-öykünmekle suçlanır. Bu suçlamayı getirenlerin en önemli argümanları siyasal eylemlilikleri yapanların modernist, dünyevileşmiş, dinin sırf siyasal yönünü önemseyen, dini siyasal iktidarı elde etmek için araç olarak kullanan kişiler oldukları suçlamalarıdır. Bunların çoğu yersizdir. Ancak özeleştiriler ve içerden tespitleri de göz ardı etmemek gerekir.
Yeni Nesil Siyasal Eylemlilik: Tekno-İdeoloji ve Eylemleri
Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte tekno-ideoloji de diyebileceğimiz eylem ve yapılanmalar ortaya çıkmaktadır. Yeni nesil iletişim araçları (örneğin internet) birer siyasal eylem alanı olmaya başlamıştır. Bu bağlamda web portalları, haber site ve grupları Müslümanlar için de kullanılan siyasal eylemlilik araçları olmuştur. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte siyasal eylemliliğin dışında birlikteliklerin ve organizasyonların da yine internet ortamında oluştuğunu görmekteyiz. Burada dikkat edilmesi gereken husus internet gibi teknolojinin nimetlerinin birer araç olduğudur. İnternet ya da sanal platformlar, hareketler ve onların siyasal eylemliliklerinin başlangıç noktaları olmazlar. Ancak süregelen mücadelede bir araçtırlar. Sanal alemde yazı ya da maillerle tebliğ görevini ifa ettiğini düşünmek ne kadar gerçekçi ise internetten sert siyasal söylemler dillendirip siper eylemsellikler ortaya koymak da bir o kadar gerçekçidir.
Sihirli Bir Eylemsellik Değneği Var mıdır?
Her coğrafyanın kendine has siyasal eylemlilik tarzı olabilir. Pasif ya da sivil itaatsizlikten silahlı mücadele hatta şehadet eylemlerine kadar her bir mücadele ya da siyasal eylemlilik kendi coğrafyasına, halkının yapısına, devletin gücüne göre değişebilir. Her coğrafyada, her zaman uygulanabilecek sabit ve tek siyasi hareket ya da eylem mantığı yoktur. Bazen aynı coğrafyada birden fazla yapının farklı siyasal hareket fıkhı oluşturduğunu görebiliriz. Siyasal hareketler birbirlerinden etkilenebilirler. Ancak bu etkilenme diğerini kopya edip kendi coğrafyasına aynen uygulamak şeklinde olmamalıdır.
Siyasal Eylemlilikte Düşünülmesi Gereken Hususlar
Müslümanların siyasal eylem ve hedefleri noktasındaki savrulma ve hatalarını şu şekilde sıralayabiliriz:
•Sistem içine çekilme: İslami mücadele karşısında muhalifi olduğumuz rejim boş durmamakta ve kendisini koruma refleksi ile harekete geçmektedir. Karşısındakini ötekileştirmek, toplumsal meşruluğunu kaybettirecek zemine çekmek, psikolojik harp taktikleri ile de-moralize etmek gibi stratejiler kullanmaktadır. Rejim, muhalifini kendi içerisine alıp onu kendi çarkları arasında öğütmek ya da tornadan geçirip hizaya sokmak gibi yöntemleri de kullanır.
Bu noktada önemli olan sistemin sembol, simge ve kavramlarını kullanmamak, ilkeli ve tutarlı olmaktır. Pratiklerimiz taleplerimizi dillendirmek ve takipçisi olmak, mevzi kazanmak ve kazanılan mevzileri kaybetmemek için direnmek şeklinde belirmelidir. Kazandıklarımızı kaybetmemek için sistem ve egemenler karşısında savrulmamalı, mücadelede araç olan kurumları kaybetmemek adına taviz vermemeliyiz.
Örnek olarak "İslami mücadele için binlerce İLKAV feda olsun!" demek onurlu ve ilkeli bir tavırdır.
•İçsel sorunlar: Belli bir doyuma ulaştıktan sonra atıl kalma, kendini tekrar etme, hedeften sapma, acelecilik, kendini profesyonel eylemci gibi görme, hizipleşme… Niceliğe önem vermek adına niteliksiz, kuru kalabalıklar meydana getirme. Nitelik sorununa yoğunlaşmak adına hayata sırtını dönme. Bu tür sorunlar genelde yapıların kendi zaaflarından ortaya çıkmaktadır. Eylemsellikleri ise bu yapılarının birer sonucu, dışavurumudur.
•STK'laşma: STK (sivil toplum kuruluşu) kavramı İslami mücadele ve hareketin yerini almaya doğru gitmektedir. Sol çevreler, STK kavramını kullanmayıp, kendilerini demokratik kitle örgütleri olarak ifadelendirmektedirler. Müslümanlar siyasal tüm eylemliliklerini yasal zeminde ifade etmek gibi bir zorunluluk sarmalına sıkışmamalıdırlar. Müslümanlar STK kavramı yerine yeni bir adlandırma ile kendilerini ifade etmelidirler. Bu farklığın ortaya konulması eylem mantığı, şekli ve hedefleri konusunda da STK'lardan ayrışmayı beraberinde getirir.
•Kötüye Öykünme: Güzel örnekler Müslümanları hayırda yarışma noktasında motive etmektedir. Kötü örnekler de Müslümanların savrulmalarına neden olabilmektedir. Çünkü kötü eylemlilikler hali hazırdaki durumlarının normal, olağan olduğu sanısının yerleşmesine katkı sağlamaktadır. Örneğin bir eylemde birileri tarafından açılan Türk bayrağı farklı kişilerin organize ettiği eylemlerde de sıradanlaştırılıp kullanılmaya başlanmaktadır.
Denetleme - Özeleştiri: Siyasal eylemlilik noktasındaki en önemli sorunlardan biri de eylemlilik ve bu süreci kimin ve nasıl denetleyeceğidir. Öncelikli olarak siyasi eylemlilik ve hedeflere yönelik karar ve düşüncelerin nitelikli bir istişare ile alınması gerekir. Bu eylemliliklerin şekli, organizasyonu gibi konular daha sonra ele alınır. Eylemselliğimizi bir doğaçlama şeklinde ortaya koymak mantık ve hedeflerden sapmayı da beraberinde getirir. Eylemler, yapılması ile sorumluluğun bittiği pratikler değildir.
Bu bağlamda, İslami kesimdeki en önemli sorunların başında özeleştiri ve hesap verme ya da sorma gelmektedir. Hem mensupları hem de yönetenleri bağlamında bu tür mekanizmaların İslami kesimde fazla yerleşmediğini görmekteyiz. Bunun sonucu olarak her durumda üstten aşağı etkileyen, yapıp ettiğinden sual olunmayan, eleştiriyi fitne-nifak-fesat olarak değerlendiren bir yapılanma çıkmaktadır.
Siyasal eylemliliğin ileriye yönelik etkileyebilecek faktörleri de şu şekilde sıralayabiliriz.
•Dışa öykünme: İslam dünyasının emperyalizm tarafından işgal ya da tehdit edilmesi ile birlikte savaşım veren örgütlerin başarı ya da direnişlerine şahitlik etmekteyiz. Bununla birlikte bu örnekliklerin birebir taklit edilmesi -örneğin Türkiye'de benzeri bir yapılanma ve eylem stratejisi ile aynı sonuçların elde edileceği varsayımları- gerçekçi olamayabiliyor. El- Kaide'nin eylem tarzına öykünme gibi.
•İçe öykünme: Güce ya da niceliğe öykünme olarak karşımıza çıkmakta. Güce ve niceliğe önem vermek, ertelemeci bir yaklaşımı da kendiliğinden getirmektedir. Eski radikal grupların hem eylemsellik hem de düşünce bazında sistem içine kayması, AK Parti çizgisine yakınlaşan savrulma ve çözülmeler örnek olarak sıralanabilir.
•Dünyevileşme: Dünya nimetlerinin ya da meşakkatlerinin ağır basmasıyla tezahür etmekte. İslamcılık iddiasından vazgeçmek, kapitalizmin ya da bürokratik ya da akademik çekim merkezleri içerisinde kaybolmak gibi.
Eylemlerdeki Olumlu Gelişmeler
Türkiye'nin birçok ilinde belli olaylar karşısında Müslümanların eş zamanlı ortak eylemlilikler ortaya koyması bizler için oldukça sevindirici ve onurlandırıcı bir gelişmedir. Van'dan Sakarya'ya kadar uzanan bir yelpazede Müslümanların aynı anda eylemlilikler meydana getirmesi 28 Şubatlara rağmen yeşeren bir direniş dalgasının ümit dolu çiçekleridir.
Müslümanlar direk kendilerini ilgilendiren konuların dışında farklı kesimlerin muhatap olduğu konularda da eylemlilikler sergilemiştir. Buna güzel bir örnek F tipi eylemleridir. Müslümanlar küresel ve yerel manada farklı düşüncelerle birlikte eylem yapma fıkhını da geliştirmeye başlamıştır. Sol kesimlerle birlikte Irak savaşı ve 1 Mart Tezkeresi eylemlerinde olduğu gibi.
Rejimin direkt hışmını üzerine alabilecek konulara değinmemek gibi bir gelenek de yıkılmaya başlamıştır. Özellikle Kürt sorunu ile ilgili eylemler, askeri oligarşiye karşı yapılan eylemler, 28 Şubat ve YÖK eylemleri bir kısım Müslümanların ilkeli ve tutarlı olmanın gerekliliğini yerine getirdiğini gösteren güzel örneklerdir.
Son olarak her eylem yeniden sınanmadır. Her eylem yeniden bir diriliştir. Her eylem bir güven tazelemedir. Amelimiz ya da eylemimiz olmadan sırf içimizden haykırmakla ya da düşünce ile varlık gösterilmediğinin ve vahyin sosyalleştirilmediğinin bilincinde olmalıyız.