Başta kurulu sistemin fıtrat dışı ve İslam karşıtı eğitim kurumları olmak üzere yaşadığımız coğrafyada birçok bakımdan sistematik bir ifsada tabi tutulan çocuklarımıza katkıları açısından oldukça önemli ve ayrıca İslam irtibatlı bir çocuk edebiyatının oluşumuna da ciddi katkı potansiyeli olduğunu düşündüğümüz Nehir Aydın Gökduman’ın çocuk dizisi yayımlanmaya devam ediyor. Toplam 6 kitaptan oluşan ve çeşitli yayınevlerinin hazırladığı projeler ile devam edeceği muştulanan bu eserlerin büyük bir çoğunluğunun derleme eserler değil de özgün üretimler niteliğinde olmaları, ilk etapta saptanabilecek bir olumluluk olarak zikredilebilir. Pınar Yayın Grubu bünyesinde faaliyet gösteren Salıncak Yayınları’nın çocuk projesinin ürünleri olarak Nehir A. Gökduman tarafından kaleme alınan bu eserlerin şu ana değin yayımlanmış olanların isimleri şöyle: “Şimdi Oruç Zamanı”, “Sevap Yağmuru”, “Fesleğen Sokağı”, “Dedem Eve Dönüyor” ve“Büyüteç Gözlüklü Kız”. Bu özgün yapıtlara, yazar tarafından derlenip Timaş yayınlarınca basılmış olan “Çikolatalı Masallar”ı da eklemek gerek.
Kentsel Boyutu Ön Planda Nitelikli Bir Kurgu ve Örneklendirilebilir Karakter Betimlemeleri
Gökduman’ın çocuklar için kaleme aldığı seri yer-zaman ve olaylar kurgusu niteliğiyle özellikle dikkat çekmektedir. Bu kurgunun mekana dönük boyutunda kentin eksen edilmesi ve bununla ilintili olay ve olgu tercihlerinin öncelenmesi ise kanaatimizce büyük bir önemi haizdir. İdeallerimizin çeşitli olaylar örgüsü içerisinde serimlendiği bu mekan kurgusu ve betimlenen karakterler ekseninde anlatılanlar, genel olarak temenni niteliğinde özlemler olsa da, öyle tamamen reel karşılığının olmadığı gerçek dışı kurgular olduğu da söylenemez. Öyküler toplamında kurgu alabildiğine genişlemekte ve buna bağlı olarak olay ve karakterler de çeşitlenmektedir. Mesela, ‘Oruç Dizisi’nin iki kitabı en genelde Ramazan teması ekseninde kurgulanmış, ama gerek bu çerçevede işlenen değerler ve gerekse de olaylar tek boyutta değil aksine köyden kente, iş yerinden okula, aileden sokağa değin çocuğun gözlemleme ve ilgi alanındaki hemen tüm alanlarda ‘Ramazan’ın anlamına ışık tutan ve İslami değerler temelinde bilinç ve duyarlılık oluşturmaya dönük olarak Kur’an-Ramazan birlikteliğine dikkatlerimizi yönelten çeşitli pencereler açılmıştır.
Çok Yönlü Bir Anlatım Örnekliği
Hikayelerde kullanılan dil ve üsluba bakıldığında yalnızca birincil muhatap olarak seçilen çocuklara hitap edildiği söylense de, muhteva bakımından aynı zamanda yetişkin-çocuk iletişimi ve ilişkisi bağlamında da yetişkinlere katkı sağlayan ve onlara örnek davranış modellerini aşılamaya mebni bir anlatım tekniğinin denendiği söylenebilir. Gençlere hitap eden “Öyküye Ağıt”tan da bu zengin, çok yönlü ve sürükleyici anlatımına aşina olduğumuz yazar, aynı niteliği fazlasıyla bu zor alana da yansıtmayı başarmıştır. Bu olumluluğu kitaplar boyunca iç içe geçmiş çeşitli anlatım türlerine de yansıtan yazarın belki de takdire şayan en önemli yönlerinden birisi de çocuğun iç dünyasına bu derecede nüfuz etme başarısı göstermesidir. Öyle ki, mesela Oruç Günleri Dizisinin iki kitabındaki öyküler adeta çocuktan-çocuğa doğru mektupları anımsatır niteliktedir. Ayrıca yazar, anlatım üslubuna içtenlik kazandırmış ki bu durum hemen tüm öykülerde gözlemlenebilir boyuttadır. Sevap Yağmuru kitabında yer alan “Bir Bayram Kutlaması” isimli öykü bunun güzel bir örneğini resmeder.
Aynı duyguyu daha birçok öyküde olduğu gibi cezaevinde annesinin dizinde büyüyen ve bu yüzden de yaşıtlarına oranla geç-sosyalleşme evresini yaşayan tatlı dilli ve sevecen çocuk karakter Melo’nun esaret sonrası eve dönüşte yol hikayesinin anlatan “Hayatı Tanı Artık” öyküsünde de yaşayabiliyorsunuz. Cezaevinde büyüdüğü için Melo dışarıdaki hayatı henüz tanıyamamakta ve isimlendirme güçlüğü yaşamaktadır. Aynı zamanda mizahi anlatımın da ön planda olduğu bu öyküde Melo, okuldan çıkan çocukları görünce onları tektip giyinmeleri dolayısıyla gardiyanlara benzetir ve annesine sarılarak korkuyla “çocuk gardiyanlar” diye çığlık atar. Denizle de karşılaşan Melo paralel bir çığlık daha basar: Bunca su buraya nasıl ve kim tarafından taşınmıştır? Olsa olsa şu martıların büyük bir azimle başka yerden gagalarıyla taşıması sonucunda oluşmuştur!
Oruç Günleri Dizisinde yazarın genel olarak basit, sade ve akıcı bir dil kullandığı söylenebilir. Yüklemleriyle kısmen şiirsellik de içeren bu dizinin bir başka özelliği de hikayelerde epik anlatım türlerinin denenmesi ve çocuktan-çocuğa doğru günlük paylaşımları ya da mektubu anımsatmasıdır. Yazar bu kitaplarındaki öyküleri baş karakterin, kahramanın diliyle aktarmış ki bu yönüyle aktarıcı kahramanla özdeşleşen yazarın kendisi sahnenin dışında. Bu bakımdan gerek üslup ve gerekse de içeriği açısından yazarın çocuğun dünyasına bu denli derinlikli nüfuz edebilmesi takdiri hakeden bir husus.
Çocuk dizisinin Dedem Eve Dönüyor ve Fesleğen Sokağı isimli kitaplarıysa dil/üslup bakımından aynı niteliği barındırmakla birlikte tür olarak romana daha yakın durmaktadırlar. Bu kitaplardan birincisi uzun metrajlı tek bir öyküden oluşuyorken ikincisi ise tek bir yer/mekâna bağlı olan 5 öyküden oluşmaktadır. Öykülerin her biri “Fesleğen Sokağı” ve sakinlerinin yaşamlarına ışık tutan, birbirini tamamlayan bir filmin ayrı bölümlerini andırmaktadır. Kitabı farklılaştıran yönü ise seçilen olayların baş karakterlerinin yetişkinler olması ve dolayısıyla mesajların yetişkinler üzerinden sunulmasıdır.
Büyüteç Gözlüklü Kızisimli kitabında da yazar birçok anlatım türünü başarıyla meczetmiş bulunmakta. Sembolik ve kısmen de fantastik anlatım türlerinin içiçe girdiği ve daha da önemlisi mizahi anlatımın oldukça belirgin olduğu bu kitapta daha ziyade çocuk gözüyle büyüklerin dünyası sorgulattırılmakta, mesajlar bu çerçevede sunulmaktadır. Sonuç olarak bu kitap düşündüren, öğretici yönüyle birlikte eğlendirici yönü ve/ya da içerisine serpiştirilen mizahi boyutuyla da dikkat çekmektedir.
Mesela bu kitabın birinci öyküsünde kendisine tutumlu davranış modelini kazandırmak için dayısı tarafından kumbara hediye edilen küçük Zeze, Muaz amcasının paralarının çalınması öyküsünü anlatıyor. Diğer kitaplarda da kısmen rastladığımız bu espritüel/mizahî ve sembolik anlatım tekniklerine adı geçen kitapta bir bütün olarak karşılaşmaktayız.
Kitapta kurbağa, inek, zürafa, çikolata vb. de konuşturularak çocuk hem eğlendirilmiş ve hem de hayal ufkunun genişlemesine katkı sunulmuştur. Kitabın en büyük başarısı ise denilebilir ki eğlendirici/mizahî bir anlatımla meczedilmesine karşın mesajın buharlaştırılmamasıdır. Özelde çocuk edebiyatı ve daha geneldeyse edebi türlerde sıkça yekdiğerine kurban edildiğine şahit olduğumuz bu kopukluğu aşması yönünden kitap örnek bir çalışma mesabesindedir.
Çocuk-Hayat-İslam İlişkisine Katkı
Bütün bu niteliklerinin yanısıra belirleyici bir öneme haiz olan muhteva bakımından da çocuk dizisi serisi, üzerine önemle eğilmeye değer bir yapıdadır. Özgün üretimler olan, çok yönlü İslami değerleri ve insani erdemleri belirli olaylar örgüsü içerisinde ve özenle kurgulanmış örnek karakterler eşliğinde aktarıp kavratan ve ayrıca mevcut vakıayı gözetmesi itibariyle de kentselliği ya da örneklendirilebilirliği sağlanan bu öyküler özenli ve estetik anlatımıyla çocukları bir yandan eğlendirip düşündürürken diğer yandan da onlara perspektif aşılayıp yaşanan vakıa içerisinde olumlu karakter ve tutumları örneklendirme imkanı sunmaktadır. Bu iki olumluluğu eşzamanlı barındıran ve bu yönüyle farklılaşan kitaplardan hareketle çocuklar salt değerleri öğrenmekle kalmıyor, aynı zamanda bunları hayata aktarma noktasında da örnek davranış modelleriyle karşılaşıyorlar. Ama bütün bunlar yapılırken benzeri çalışmalara hakim olan kuru ve tek boyutlu vaaz dili ya da emredici anlatım türüne yanaşılmamış, eğlendirici/fantastik anlatım modeli ile de kendini sınırlamamış olması altı çizilmesi gereken olumluluklar arasında zikredilebilir. Sevap Yağmuru ve Şimdi Oruç Zamanı kitapları ramazan-oruç ve bunlarda mündemiç değerler eksenli bir anlam içeriğine sahip. Mezkur kitaplarda belirli yer-zaman-kişi ve olaylara bağlı olarak Ramazanın aile, okul, kent-köy vb. alanlara yansımaları konu edilmiş ve namaz-oruç, ramazan-Kur’an, dua-şükür, yardımlaşma-dayanışma, kardeşlik-ümmet bilinci, büyüklere saygı ve küçüklere sevgi, merhamet-ilgi, infak-fedakarlık, diğergamlık, sorumluluk bilinci, ahde vefa, yakın-uzak akrabayı gözetme vb. değerler aşılanmış ve buradan elde edilen perspektiflerin hayata aktarılmasında örnek davranış modelleri sunulmuştur. Bu ana mesajların yanısıra kitaplarda ayrıca birçok satırarası mesaj verilmekte ve örnek davranış modelleri de sunulmaktadır. Mesela, bu kitaplarda Kur’an öğrenen ve onun anlamını da irdeleyen; Eyüp’de türbeleri kutsayan yanlış tutumları tevhidi açıdan sorgulayan; Ramazan-iftar çadırlarında yemeğini ve toplu taşıma araçlarında da oturaklarını içtenlikle bakıma muhtaç yaşlılarla paylaşan; birbirleriyle Kur’an okuma-ezberleme noktasında yarışan; Ramazan günlüğü tutup bunu bir bayram hediyesi olarak ebeveynlerine sunan örnek çocuk karakterlerine şahit olmaktayız. Bütün bunlar o denli sürükleyici ve ağdasız bir anlatımla sunulmaktadır ki öyküde başat bir unsur olan ideal karakter/davranış/hisse, öykündürme/özendirme de sağlanmaktadır.
Dedem Eve Dönüyorkitabında yazar yine hayatta reel karşılığı olan aile içi geçimsizlik gibi çok önemli bir konuya temas ediyor ve bu durumun çocuklara yansıması ve onlarda yol açtığı tahribatlara değiniyor. Bu kitapta hem dede, anne-baba vb. aktörlerin çocuğun yaşamı ve gelişimindeki önemi kavratılıyor ve hem de aile içi iletişim ve bağların korunup pekiştirilmesi, yaşlıların hatırının gözetilmesi vb. mevzulara dönük bilinç aşılanıyor.
Fesleğen Sokağı’nda toplumsal mesajlar daha belirginleşmekte. Kentin içerisinde kurgulanmış bu sokak/mahalle betimlemesinin kendisi bile başlı başına alternatif bir sosyalleşme bilinci aşılıyor ve bunun fıkhını modelliyor. Kitapta beş öykü ve bunlar arasına serpiştirilen mesajlar komşuluğun önemi, kendileriyle aynı çatı paylaşılan insanlarla yardımlaşma-dayanışma, sorunlu kişilere merhamet ile davranma ve empati yapma, kötülüğü iyilikle savma, sabrı ve dönüştürücü tutumları şiar edinme, tövbe, helal kazanç vb. değerler çeşitli olaylar ve karakterler ekseninde serimlenmekte, bir yandan bilinç ve perspektif aşılanırken diğer yandan da pratik fıkıh oluşturmaları sağlanmaktadır.
“Cimrinin Susuzluğu” öyküsünde de olduğu gibi kitapta mahallenin cimrisi Cezmi efendiyi mahallenin cömerdine çeviren dönüştürme bilinci ve dönüştürücü tavır-tutum örnekliği sevindirici/olumlu sahneler ile mahallenin ve çocukların neşe kaynağı Sabır Nine’nin yolunu gözlediği uzaktaki çocuklarının özlemi ile vefat edişi gibi dramatik tablolar iç içe geçmekte. Sabır Nine’nin vefasız çocukları çocuklarla birlikte içimizi acıtmakta ve gerek büyüklerimizi gözetme gerekse de reel planda olumsuzluğunu her yönden yaşadığımız Huzur(suzluk) Evleri’ni bir kez daha düşünmemizi salık vermektedir.
Mizahî anlatımın ön planda olduğu Büyüteç Gözlüklü Kız’da ise aşırı ve çocuğu boğan bir sevgi-ilginin, düzensiz beslenmenin, çocuğun çeşitlilik ve yenilik isteyen çok yönlü-devingen dünyasını gözetmeyen monoton aile yaşamının çocukta yol açtığı tahribatlar gündemleştirilmekte. Yanısıra yine bu kitapta çocuklara tutumlu olma bilinci, engelli ve/ya da geç gelişen arkadaşlarıyla alay etmenin onları sürükleyeceği olumsuzluklar, nimetler arasında ayrım gözetmeme ve şükür bilinci edindirilmektedir. Bu kitapta dikkat çeken bir diğer konu da fütursuzca tükettiğimiz çikolata gibi ürünleri siyasal bir perspektifle sorgulama bilincidir. Afrikalı çocuğun beyaz adamlarca çalınmış emeği ve tahrip edilmiş doğasının yüklü olduğu kakao üretimi daha önce Haksöz’de de okuma imkânı bulduğumuz “Üzümü Ye, Bağını Sor!” isimli öyküye konu olmaktadır. Bu öyküde çikolata dile gelmekte ve Afrikalı çocuğun acı öyküsünü çocuklara anlatmaktadır.
Sonuç Yerine
Nehir Aydın Gökduman’ın çeşitli açılardan gündemleştirdiğimiz çocuk dizisi kitapları gerek içerik ve gerekse de biçimsel özellikleriyle üzerine önemle eğilmesi ve değerlendirilmesi gereken çalışmalardır. Çocuklarımıza güzel ve özenli bir üslupla sunmaya çalıştığı değerler ve aşıladığı perspektiften realiteyi gözeten ve bunun uyarınca ona kendi alternatif fıkhını oluşturmasını sağlayan özellikleriyle fonksiyonellik değeri tartışılmaz olan bu öykülerin, özgün üretimler olması ayrıca takdir ve teşvik edilmesi gereken olumluluklardandır. Çeşitli yayınevleriyle sürdürüleceğini öğrendiğimiz bu seride umarız ki derlemeden ziyade bu tür özgün üretimlerin yayımlanmasına devam edilir. Ayrıca başta Özgür-Der bünyesinde oluşturulan Özgür Çocuk Kulübü olmak üzere mücadele sürecimizde oluşturulan çocuk havzaları yönündeki kazanımlar, öbekler arasında da gerekli ilgi ve talebi görür inşallah. “Üzümünü Ye, Bağını Sor” ve “Bir Bayram Kutlaması” öyküleriyle sunulmaya çalışılan siyasal ve toplumsal perspektif de umarız ki ilerleyen çalışmalarda daha da artar. Bu nitelikli muhteva ve anlatım biçimlerine karşın, çocuk için oldukça önemli olan resim ve çizgilerin de biraz daha dikkate alınıp niteliğinin arttırılmasını umuyoruz. Kitaplarda idealize edilen olumlulukların hayata aktarılmasında elbette ki iş sadece birincil derecedeki muhataplarla, çocuklarla bitmiyor. Yanısıra çocuğun çevresini oluşturan ve gelişim sürecinde ilk psikolojik temas noktaları mesabesinde de olan anne-baba, nine-dede, ağabey-abla, teyze-hala, dayı-amca vb. aktörlere de büyük roller düşmektedir. Ki kitapların bu yönüyle çocuklarla iletişimimizde sağlıklı ve sahih bir örnekliğin oluşturulması noktasında bu yan aktörlere de çok büyük katkılar yapacağını söylemek hiç de abartılı olmaz. Ayrıca camiamızda oldukça eksik olan bu tür eserleri teknik ve muhteva bakımından değerlendirme ve daha hayırlısına teşvik yönündeki eksikleri de Müslüman edebiyatçı ve pedagogların bu tip eserler bağlamında muhasebe etmeleri büyük önem arzetmektedir.
Son tahlilde şunu da vurgulamak isteriz ki çok boyutlu ve sistematik bir ifsadın pençesinde olan çocuklarımızı muhatap alan bu kitapların içimizden olan birinin kaleminden çıkmış olması ayrı bir öneme haizdir ve bizi mutlu etmektedir. Tevhidi uyanış sürecinin talebelerinin büyük bir çoğunluğu kendisini bir zamanlar kaleme aldığı ve şu aralar yeniden basma planı yapılan romanlarından tanımaktadır. Haksöz dergisi okurları ve genç kuşaklar ise onu “Öyküye Ağıt” kitabı ve eylem-etkinliklerimize katılımından tanımaktadırlar. Nehir ablamızı, kardeşimizi besmele boylu çocukların oluşumu ve gelişimine katkı olması ümidiyle hazırladığı bu yüzü hayata dönük çalışmaları dolayısıyla bir kez daha tebrik ediyor ve devamını diliyoruz!