Devlet tüm demokratik söylemlere rağmen kendi gibi düşünmeyen ve kendi gibi inanmayan herkesin fikir ve inanç hürriyetini DGM'ler ve TMK'lar yoluyla baskı altına almaya çalışıyor. Egemenlerin ve darbecilerin eliyle kurumlaştırılan TC hukuk düzeni yine egemenlerin yönlendirmesi altında egemenlerin muhalifi olan düşünürleri terör yasalarıyla suçlayıp yargılayabiliyor. Zaten Yeni Dünya Düzeni kendisine itaat etmeyen her kesim ve her hareketi teröristlikle suçluyor. Yeni Dünya Düzeni'nin gönüllü bendesi Türkiye egemenleri artık oklarını iyiden iyiye müslümanlara yöneltmeye başlıyor. ABD pasaportlu başbakan Çiller, etnik ayrımcılığı aştıklarını, şu anki hedeflerinin dini ayrımcılık olduğu belirtiliyor. Yeni TMK tasarısı "laiklik" ve "Atatürk milliyetçiliği"ni benimsemeyenleri yargılamak üzere hazırlanıyor.
Kanun yorumcuları egemenlerin havasını çoktan solumuş durumdalar. Ve müslümanlara yönelik yeni kanuni düzenlemeleri beklemeden yürürlükten kaldırılan 163. maddenin yerine TCK'nın 312. maddesini maksadı aşar bir tarzda yorumlayarak müslümanları cezalandırmaya uğraşıyorlar.
Son kurbanlardan biri de Yeni Yeryüzü dergisi ve Burhan Kavuncu. Burhan Kavuncu TCK'nın 312. maddesinin keyfi yorumu sonucu 26 ay 20 güne mahkum ediliyor. Haftaya Bakış dergisi de bazı gazetelerden iktibas ettiği Kürt sorunu ile ilgili haberler nedeniyle 900 milyon lira para cezasına çarptırılıyor ve sahibine de 6 yıl hapis cezası veriliyor. Terörle Mücadele Şubesi'nde işkence gören müslümanların beyanlarını yayınladıkları için Hak Söz, Değişim gibi dergilerin DGM mahkemelerince mahkum edildikleri ağır para cezalarının dosyaları Yargıtay'da bekliyor.
TC devletinin temsilcileri ABD'den sonra İsrail'i de başvuru mercii yaptılar. İslami hareketlerin baş düşmanı MOSSAD ile Türk istihbarat örgütleri işbirliğine gidiyor. Çiller İsrail'de Siyonist amaçlara uygun beyanatlar veriyor. İsrail'in "Kutsal Topraklar"ının sınırı Dicle ve Fırat'a kadar uzandığı halde TC Başbakanı Çiller "Arz-ı Mevud" idealine İsrail'de övgüler yağdırıp kimin adamı olduğunu tekrardan ortaya koyuyor. Türkiye topraklarında gözü olan İsrail'e ve Siyonist hedeflere övgüler yağdıran ABD pasaportlu TC Başbakan'ı bölücülükle suçladığı bu toprağın çocuklarının bombalanmasını alkışlarken; emperyalistlere en büyük tehlikenin "radikal İslami hareketler" olduğunu rapor edebiliyor. Ancak "radikal" nitelemesiyle fraksiyon basını olarak gösterilmek istenen İslami basın bütün olumsuzluklara, tehditlere, yasal ve fiili baskılara rağmen görevini yapmaya çalışıyor. Ama İslam'ı; kültür, gelenek ve edebiyattan ibaret gören "tatlı su balıklarımız", egemenler karşısında takındıkları suskunluklarını İslami mücadelenin sıcaklığını tenlerinde taşıyan müslümanlar hakkında sürdürmüyorlar. Söz konusu sıcaklığa talip olarak eksik ve zaafların ıslahı için çaba sarf edeceklerine; çoğulculuğu, tarihselciliği, gelenekçiliği ve devletçiliği hatta Atatürkçülüğü yeniden keşfetmeye çalışıyorlar. Ve Tansu'lar, Clintonlar, Rabin'ler gibi İslami hareket kadrolarına olmadık suçlamalar yöneltiyorlar.
Ama müslümanlar zorluklar karşısında direndikçe olgunlaşıyorlar. Mallardan ve canlardan imtihan olmanın ne demek olduğunu gelecek kuşakların hayali mücadele safhalarına ertelemeyenler, geleceğin örülmemiş duvarlarının edebiyatı ile uğraşmıyorlar; o duvarların temellerini bugünden oluşturmaya çalışıyorlar. Temeli olmayan ve temel atma mükellefiyetini üstlenmeyenler, başkalarının evleriyle ve gemileriyle oyalanadursunlar. Duvar ve çatı edebiyatı yapanlar temelsizliklerinin kişiliksizliğini yaşayadursunlar. İlkelerini muhkemleştirenler ise kaynaştırılmış saflarda kenetlenmenin uzun vadeli fiili hazırlıklarını oluşturuyorlar. Bu temelde harcı olanlar bugün onuru, izzeti, sabrı, direnişi ve istikrarı kuşanıyorlar.
Aynı temellerde buluşmamız dileğiyle...