Tarihî Konum
Şu anda İngiltere'de hükümet, tüm siyasi partiler ve kitle iletişim araçlarının bu ülkenin müslüman vatandaşlarını, küçük düşürülen ve zulmedilen bir azınlığın durumuna indirgemek için amansız bir kampanya ile meşgul olmaları derin bir teessüfe neden olmaktadır. Bu haksız kampanyaya karşı koymaktan başka alternatifimiz yok. Bunun için İngiltere'deki müslümanlar müşterek hedeflerini belirlemeli ve esas meseleler üzerinde bir fikir birliğine doğru ilerlemelidirler. Hali hazırda topluma hizmet etmekte olan kurulu 1,000 cami ağı ve geniş bir alandaki organizasyonlar daha büyük bir birliktelik ve dinamizmi ortaya koymak zorundadırlar. Bu manifesto İngiltere'de müslümanların konumunu belirleyen ortak bir metin sağlanmasına çalışır. Aynı zamanda ortak bir müslüman kimliği ve hedefi için olduğu kadar toplumun bütün kesimlerinin de sağlıklı gelişimi için bir çatı sağlamaya çalışır.
Özetle:
Müslümanlar zulmün her çeşidine karşı koyacak ve mücadele edeceklerdir.
Kabuller
İslam, dünyadaki bütün büyük dinler arasında en "siyasi" olanıdır, İslam ilk yıllarında öyle bir siyasi platform oluşturmuştu ki, buradan müslümanlar; büyük devletler, imparatorluklar ve bir dünya medeniyeti ve kültürünün kurucusu olarak kendilerine evrensel bir rol biçmişlerdi. Siyasi ve kültürel bağımlılık onları karakterlerine aykırı bir konuma itmiştir. Şimdi de İngiltere'deki müslümanlardan, gerçekte kendilerine açık tek seçenek olarak bağımlılık ve kimlik, kültür ve dinlerinin tümüyle dağılışını kabul etmeleri isteniyor.
Bu manifesto aşağıdaki kabuller üzerinde kurulmuştur:
1. İngiltere'deki müslümanlar, ne kaçınılmaz ve daimi sosyal konumları olarak bağımlılığı, ne de kimlik, kültür ve dinlerinin dağılışını kabul edemezler.
2. Bir azınlık olmalarına karşın buradaki müslümanlar tamamlayıcı bir parçası oldukları dünya müslümanlar topluluğunun ve evrensel ümmetin hedeflerine uygun hedefleri belirleyebilir ve takip edebilirler.
3. İngiltere'deki müslümanların bu hedefleri takip için kurumlar oluşturmaya ve kaynakları harekete geçirmeye ihtiyaçları vardır.
4. Bu aynı zamanda müslümanların geniş İngiliz toplumu içinde onurlu bir yer edinmeleri için tek yoldur.
5. İngiltere'de resmi politikanın sunduğu "entegrasyon" ve/veya "asimilasyon" dayatmasına karşı kesinlikle direnilmeli ve reddedilmelidir.
Özetle:
Evrensel İslam Ümmetinin bir parçası olarak İngiltere içindeki müslümanlar kendi kişilik ve kültürlerini geliştirmek zorundadırlar.
Kurucular Konseyi
Bu bildirinin benimsenmesi ve hazırlanması için bir Kurucular Konseyi oluşturulması düşünülmüştür.
İngiltere Müslümanları Konseyi
İngiltere'deki müslümanların, bu ülkenin vatandaşları olarak kendileri için hayati olan meseleleri müzakare edecek bir platforma ihtiyaçları vardır. Aynı zamanda bütün düşünce farklılıklarının özgürce ifade edilebileceği bir platforma da ihtiyaçları vardır. Her şeyin Ötesinde, müslümanların menfaatleri üzerine otorite sahibi olarak konuşabilecek bir organa ihtiyaçları vardır. Müslüman düşüncesini bir fikir birliğine doğru sevk etmek için bir müzakere ve mütalaa süreci bir "temsilciler meclisi"ni gerekli kılar. Ancak, "seçilmiş" bir meclis meydana getirme mekanizması şu anda mevcut değil. Bir seçim süreci içine girilmeden önce toplum çapındaki kurumlaşma ve örgütlenme çok ileri bir seviyeye ulaşmış olmalıdır. Dikkatle seçilmiş, dengeli ve "davet edilmiş" bir meclisin İngiltere'deki müslümanlar topluluğunun "temsilcisi" olması mümkündür. Bu şu anda bizim için uygun olan tek pratik seçenektir. Bu organ, İngiltere Müslümanları Konseyi olarak tanınacaktır. O İngiltere'de bir "İslamî Parlamento" vazifesi görecektir.
Özetle:
İstişare ve fikir birliği bizim metodumuzdur.
İngiltere Müslümanları Genel Meclisi
İngiltere Müslümanları Konseyi tesis edildikten sonra, İngiltere Müslümanları Genel Meclisi'ni oluşturmak için adımlar atılacaktır. Genel Meclis 500 kişiye kadar üyeden olabilecektir. Genel Meclise üyelik, davet yoluyla olacak. Bireylerden ve aralarında kadınların, gençlerin, öğrencilerin, işadamlarının, meslek sahiplerinin de bulunduğu temsilcilerden oluşacaktır. Genel Meclis İngiltere'deki müslümanların hayatının tüm yönlerini yansıtacak şekilde kurulacaktır. Çok sayıda kadın, Genel Meclis'e üye olmaya davet için her türlü çaba gösterilecektir. Genel Meclis yılda bir kez toplanacaktır.
İngiltere Müslüman Kadınlar Konseyi
İngiltere'deki müslümanların geleceğini güvence altına almada müslüman kadınların hayatî bir rol oynamaları gerekiyor. İngiltere'deki müslüman kadınlar yüksek öğrenimi seçiyorlar ve meslek hayatında sayıları hızlı bir şekilde artıyor. Fakat kadınlar esef verici bir şekilde sözde cinsel açıdan "özgür" ve "serbest" Batı'da geleneksel İslam'da olduğundan veya hatta Asya ve Afrika'nın İslam dışı toplumlarında olduğundan daha fazla baskı görüyor ve sömürülüyorlar. Batı tarzı "özgürlük" ve "serbestlik" İngiltere'de yaşayan müslüman kadının ihtiyaçlarını karşılamaz. Müslüman kadının sosyal rol ve yaşam tarzında büyük bir dönüşüm kaçınılmaz ve bu arzu edilmekte. Müslüman kadınlar İngiltere'deki İslam toplumunun ihtiyaçları çerçevesinde bir İslami yaşam tarzı geliştirmeliler. Müslüman kadınlar İngiltere'deki İslam toplumun sosyal hayatında da büyük bir rol oynamalılar.
Kadının konumu çok uzun süreden beridir İslam'ın kendisine yöneltilmiş şiddetli bir düşmanlık kampanyasının hedefi olmaktaydı. Batı'nın "İslam'da kadın"a sağduyudan uzak bakışı batılılaşmış bazı müslüman ailelerden kadınların sahte bir "özgür" yaşam tarzım taklit etme çabalarıyla kuvvet kazandı. Bir müslüman kadının asla batılı bir kadın olamayacağı açıktır. Müslüman kadının sosyal rol ve yaşam tarzı sadece giyinme şekli ve hicapla ilgili bir mesele de değildir. Bir İslam toplumundaki kadının konumu hicabtan daha derinlere; eğitim, meslek edinme, çalışma, mülkiyet, boşanma hakkı gibi alanlara uzanır.
İngiltere'deki müslüman kadınlar, yeteneklerini geliştirebilecekleri ve isteklerine tam olarak, daima İslam'ın rehberliğinde ulaşabilecekleri tümüyle kendilerinin olan şümullü bir yaşam tarzı geliştirmek için eşsiz bir konumdalar. Ancak bu sadece, müslüman kadınlar kendilerine ait bir platforma sahip olurlarsa gerçekleşecektir.
Müslüman Kadınlar Konseyi'nin kurulmasını teklif ediyoruz.
Özetle:
Müslüman kadın toplumda, Batı'daki sözde "serbest" kadının sahip olduğundan daha yüksek ve asil bir yere sahiptir.
İngiltere Müslüman Gençlik ve Öğrenci Kongresi
İngiltere'deki müslüman gençliğin İslam'a, İslam kültürüne ve kimliğine açık teslimiyeti Şeytan Ayetleri olayının açığa çıkardığı başlıca özelliği idi. Açıkçası ilk nesil müslüman göçmenler ve onların İngiltere'de doğup büyümüş çocukları arasında "nesiller arası kopukluk" yoktur. Daha da ötesi; gençlerimizin çoğu alkolizm, uyuşturucular, cinsel sapıklık kültürü ve İngiliz toplumunun çoğu gençleri arasında son derecek yaygın olan diğer suç şekilleri ile kirlenmemiş durumdadır. (Araştırmalar, müslüman çocukların okullar, kolejler ve üniversitelerde ortalamanın üzerinde bir basan gösteren grupların arasında olduğunu göstermiştir.) Genç müslümanların, erkeklerin ve kadınların bütün yeni ve eski İslamî kurum ve örgütlerde iyi temsil edilmesi gerekir.
"İslami cemiyetler" uzunca bir süredir İngiliz üniversiteleri, yüksek eğitim politeknikleri ve kolejlerinde kurulmuş bulunuyor. Fakat, şimdiye kadar faaliyetleri Cuma namazları düzenlemek ve kısmen İslamî kültürle laik eğitimlerini birbirine katmakla sınırlı kalmıştı. Şimdiye kadar çok az İslamî cemiyet, üyelerinin İslamî bilim felsefesi veya epistemolojinin geniş meselelerini kavrayışlarını geliştirmek için çaba gösterdi. Laik bir meslek hayatı ve yaşam tarzı adına yapılan eğitim İslamî cemiyetlerin varlığından etkilenmemiş bir şekilde devam etti. Şimdi biz, müslüman genç ve öğrencilerin, İngiltere'deki müslüman toplumun ve İslam'ın daha şümullü ve uzun vadeli olan hedeflerine ulaşmaya adanmış bir yaşam tarzı şekillendirmelerine yardım etmek için özelleşmiş bir teşkilat meydana getirmek zorundayız.
Bu hedefi gerçekleştirmek ve müslüman genç ve öğrencilere kendi potansiyellerinin artması ve gelişmesi için İngiltere Müslüman Gençlik ve Öğrenci Kongresi'ni tesis etme yolunda adımlar atılacaktır.
Özetle:
İngiltere'deki müslümanların geleceğini şekillendirmeye müslüman gençlik tam olarak katılmalıdır.
İngiliz Otoriteleri ile İlişkiler
1. İslam müslümanların, gayri müslim yöneticiler ve siyasi sistemlerin hayat, mülkiyet ve özgürlüklerini korumasını kabul etmelerine izin verir. Bu konumda bulunan müslümanlar gayri müslim bir devlete vergi ve diğer borç yükümlülüklerini de ödeyebilirler.
2. Gayri müslim bir devletin koruması altında yaşayan müslümanlar, böyle bir itaat, onların İslam'a ve ümmete karşı yükümlülükleri ile çelişmedikçe bu devletin kanunlarına itaat etmelidirler, İngiltere'deki diğer azınlıklar, özellikle Yahudiler ve Katolikler de aynı konumdadırlar.
3. İngiliz Yasa Kitabı'nda Allah'ın kanunları ile açıkça çelişen kanunlar var; bunlar tefecilik, çocuk düşürme, homoseksüellik, kumar, alkol satışı ve tüketimi, ve ölüm cezasının kaldırılmasıyla ilgili olanlardır; müslümanlar Allah'ın kanunlarını olduğu kadar tabiatın kanunlarım da aleni ve çirkin bir şekilde çiğneyen legal ve sosyal bir gündemin herhangi bir kısmı ile ne mutabık olabilir, ne de buna göz yumabilirler.
4. Müslümanlar, kanun ve düzenin korunması ve bütün vatandaşlarımız için barışçıl ve sağlıklı koşulların tesisi için uygun yetkililerle işbirliği yapacaklardır.
5. Müslümanlar, İngiliz hükümetinin keyfi hakaret, müstehcenlik ve suistâmale karşı din ve kültürlerini korumayı sağlamasında ısrar edecekler ve gerekli olduğu sürece ısrar etmeye devam edeceklerdir.
6. Müslümanlar şunu hükümet ve İngiliz toplumunun bütün kesimleri için açıklığa kavuşturmuşlardır ki; din, kültür ve gelenekleri sebebiyle hakaret ve suistimale uğramamayı ummaktadırlar ve buna tolerans göstermeyeceklerdir.
Özetle:
Bizler önce de, sonra da müslümanız.
İngiltere'deki Müslüman Topluluğun Hedefleri
1. Kur'anî bir gereklilik olan "iyiliği emredip kötülükten men etme" emrini yerine getirmek (Lokman, 17).
2. İngiltere'deki müslüman nüfusu İslam tarafından konulan hedeflerin peşinde organize bir topluluk olarak birleştirmek.
3. Mümkün olan en yüksek seviyede müşterek takva ve çok yönlü manevi ve maddi fazileti kazanmak.
4. Müslüman toplumu, çağımızın baş belası cinsel sapıklıktan cinsel yolla nakledilen hastalıklardan, içkiden, kumardan, uyuşturucu müptelalığından, evlilik dışı ilişkiden ve ilgili sosyal ve manevi bozukluklardan uzak; bir barış, uyum ve manevi fazilet adası haline getirmek.
5. Eğitim, sağlık, araştırma, neşriyat, edebiyat, fen ve beşeri ilimler, ticaret ve yatırım gibi, ihtisas sahalarında müslüman topluma hizmet etmeye muktedir kurumları oluşturmak ve geliştirmek.
6. İngiltere'deki müslüman toplumda bulunan kültürel, etnik ve din anlayışı farklılığını aşarak Ümmet içinde bir birlik örneği ortaya koymak.
7. Müslümanlar için; tıp, mühendislik, hukuk, muhasebe, öğretmenlik gibi birlik organlarının henüz bulunmadığı alanlarda büyük mesleki birlikler oluşturmak.
8. Çalışan müslüman erkek ve kadınlar veya okullardaki çocukların ibadet hakkı, helal yiyecek hakkı ve İslam'a uygun şekilde giyinme hakkını güvence altına almak,
9. Dullar, yetimler, yaşlılar, hastalar, düşkünler, işsizler gibi daha az şanslı olanlar için toplum ve aile kaynaklı bir destek meydana getirmek.
Özetle:
Müslümanlar bütün koşullar altında manevi faziletin peşinde olacaklardır.
İngiltere'deki Müslüman Bireyin Hayatı İçin Genel Prensipler
1. Erkek veya kadın her müslüman, kendi özel, şahsi, ailevi, sosyal ve mesleki hayatında mümkün olan en yüksek takva derecesine erişmek için hayatının bütün boyutlarında İslam'ı uygulamak zorundadır.
2. Her müslüman, hayatın bütün kısımlarında, özellikle çok yönlü bilginin kazanılmasında faziletin peşinde olmalıdır.
3. Her müslüman, kendisinin ve kendi ailesinin özel ve sosyal hayatının sadece Allah'ın hoşnutluğunun aranmasına adanmasını sağlamalıdır.
4. Her müslüman, kendi yaşam tarzının bugünkü laik, modern İngiliz kültüründe yaygın olan manevi boşluğu benimsememesini temin etmelidir.
5. Her müslüman, İngiltere Hukuk sınırlan içerisinde yaşamalıdır.
6. Her müslüman, İslam'ın hedefleri doğrultusunda bir kimlik geliştirmeye çabalamalı ve evrensel İslami hareketin bu hedeflere yönelik mücadelesine katılmalıdır.
7. Cihad İslam'ın temel bir gereğidir ve İngiltere'de yaşamak veya yurttaşlığı kabul ve doğum yoluyla İngiliz vatandaşlığına sahip olmak müslümanı cihada katılma görevinden muaf tutmaz; bu katılım herhangi bir dış ülkede silahlı mücadelede aktif hizmet ve/veya dünyanın herhangi bir yerinde böyle bir mücadele içinde olanlara maddi ve manevi desteğin sağlanması şeklinde olabilir (Tevbe/86, 88).
8. Her müslüman sadece önüne bir 'yardım sandığı' uzatıldığında küçük veya önemsiz miktarda yardım etme alışkanlığı yerine, gelirinin muntazam bir miktarıyla İslamî harekete düzenli katkıda bulunmalıdır. (Hadid/7, 10).
9. Her müslüman, kendi şahsi hedeflerini, İngiltere'deki müslüman toplumun, ümmetin ve evrensel İslami hareketin çatısı içinde takip etmelidir.
Özetle:
İslam her durumda rehberimizdir.
Bir Hayatta Kalma Stratejisi
Son günlerdeki olaylar şunu açıkça ortaya koymuştur ki, İngiltere'deki, aslında Avrupa'dan Kuzey Amerika'ya her yerdeki müslümanlar eğer yaşamlarını sürdüreceklerse bilinçli bir çaba göstermelidirler. Bir zamanlar muteber olan Batının kendine has, genellikle liberal, açık ve toleranslı umdelerinin İslam'ın ve müslümanların hayatiyetinin sürmesini garanti altına alabileceği tezinin artık tutulacak bir tarafı kalmadı. Müslümanlar kimlikleri üzerinde çok şiddetli bir saldırı ile karşı karşıyalar. Yakın zamanlarda İngiliz hükümeti içinde ve sosyal hayatta önde gelen simalar tarafından verilen demeçler göstermiştir ki onlar bizim tam "asimilasyon"umuzu beklemekte, istemektedirler ve bundan daha azıyla tatmin olmayacaklardır, İslam'a karşı tutumları Haçlı seferlerinden bu yana temelde değişmemiştir; stratejileri aynı duruyor, sadece taktikleri değişmiş durumda. Batıda yaşayan müslümanlar, tahmin edilenden daha fazla düşman bir çevreye alışmak zorundalar.
Şu anda batıdaki müslüman toplulukların, hayatiyetlerini sürdürmek için şümullü bir stratejiye ihtiyaçları var. İngiliz Müslümanları Konseyi her geçen günün daha az değil daha fazla kaçınılmaz hale getirdiği, şümullü bir HAYATTA KALMA STRATEJİsini acilen tartışacak ve geliştirecektir.
Özetle:
Direnmek zorundayız, ancak böylelikle yaşayabiliriz.
Tarih-İngilizler'in Saplantısı
İngiltere'de müslümanın konumu ile doğrudan doğruya ilgili olan tarih büyük ölçüde İngiliz sömürgeciliğine dayanır. İngilizler'in sömürgeci mantığı müslümanlara yönelik şimdiki endişelerinin de kaynağını oluşturmaktadır. İngiltere'deki müslümanlara, anakara Britanya'da yerleşmelerine izin verilmiş olmakla ilave bir iltifata mazhar olmuş eski sömürge ahalisi olarak bakılıyor. Bir sömürgen güç olarak Britanya, sömürgelerini "medenileştirmiş" ve sonra onlara özgürlüklerini "bağışlamış" olarak, şimdi de bu eski sömürge vatandaşlarının İngilizler gibi İngiliz olmalarını beklemeye hakkı olduğu kanısında. İslam veya İslam kültürü veya medeniyetinin İngiliz toprağında hiç bir üstünlük iddiasına tolerans gösterilmeyecektir. İngiliz hükümeti bunu, tam asimilasyonda başarılı olmak için vazifesi olarak görüyor.
Bundan başka, Şeytan Ayetleri üzerindeki tartışmaların gösterdiği gibi, İngilizler İslam da dahil olmak üzere bütün dinlere bakış açılarını müslümanların da kabul etmesini istiyorlar. Bu, bütün dini doktrinlerin karanlık cehalet ve hurafe çağlarına bir geri dönüş ve bu yüzden günümüzdeki akıl, bilim ve teknoloji çağında kabul edilemez olması şeklindeki yargının bir sonucudur. Dini inançlarım kaybetmemek isteyenler bunları kişisel vicdanlarındaki dünyada tatbik etmek zorundadırlar. Hiç bir dine, hepsinden daha az olarak İslam'a, sosyal işlerde bir yer, müslümanların kendilerini etkileyen işlerde dahi verilemez. Dolayısıyla sosyal politikalar İslam veya müslümanların İslami duyarlılıklarını gözönüne almaz. Müslümanlar "olgunlaşmalı" ve batı medeniyetinin baskın görüşüne katılmalıdırlar.
Özette:
İngiltere'nin İslam ve müslümanlara bakış açısı sömürgecilik tarihinden kaynaklanmaktadır.
Tarih-Müslümanın Cevabı
İngilizlerin İslam ve müslümanlara bakış açısıyla ilgili müslümanın cevabı biraz daha komplekstir. Ve büyük kısmı da sömürge tecrübesiyle ortaya çıkmıştır. Aramızda İngilizler'in İslam ve müslümanlara bakış açısını kabul eden ve onların İslam'ı, mollaların ve "cahil" kitlelerin İslam'ı olarak kabul etmelerine gücenen, gerçekten "eski sömürge vatandaşı" bir azınlık var. Bu "modernist" görüştür, İslam'a karşı sahte bağlılık gösteriyor; fakat müslümanların Şeytan Ayetleri'ne karşı kampanyalarında görüldüğü gibi dinimizin böyle güçlü savunuluşu yüzünden şaşkınlık içindeler. Günümüz İngilteresi'ndeki bu modernist, savunmacı müslümanlar "siyaset"i camiler dışında tutmak ve İngiliz hükümetine karşı itaatkar bir tavır sürdürmek istiyorlar. İngilizler sömürgeci bir güç olarak, idarelerine karşı müslümanların mücadelesini saptırmak ve boşa çıkarmak için modernistleri kullandılar; içinden cihad cüzünün çıkarıldığı iğdiş edilmiş bir İslam'ı desteklediler. Şimdi de İngiltere'de yaşayan müslümanlarla ilişkilerinde aynı şeyi yapmayı deniyorlar. Onlara destek olup yardım eden bu bireyleri ve rejimleri tanımlamada aynı dil ("ılımlılar") kullanılıyor.
Fakat günümüzde İngiltere'de yaşayan müslüman kitleler, oyunun farkına varmış durumdalar. İngilizler'in modernist "İslamî lobi" ile işbirliği içinde ve müslümanları asimile etme planları Şeytan Ayetleri olayıyla açığa çıkmış bulunuyor. Şeytan Ayetleri'ne karşı etkisiz kalan müslümanların öfkelerini saptırarak mukabele etme planlan imam Humeyni'nin 14 Şubat 1989'daki fetvası ile suya düşürüldü. Fetvadan önce de İngiltere'deki ulema, Şeytan Ayetleri'ne karşı kamuoyunu harekete geçirmede büyük bir rol oynamıştı. Bu fetvanın İngiltere'deki müslüman kitle tarafından tamamıyla tasdik edilmesini sağlayan şey ulemanın yol açtığı bu ilk uyanıştı. Şeytan Ayetleri olayı aynı zamanda Suudi rejiminin de aralarında bulunduğu bir çok müslüman hükümetin İslam'ın müdafaası ve selam onun üzerine olsun, İslam peygamberinin onuru için hayati olan meselelere karşı samimiyetsizliğini de meydana çıkardı.
Yeni tarihi durum yeni ve evrensel bir hayatta kalma stratejisi gerektirir.
Özetle:
Müslümanlar kültürel tehdite boyun eğmeyeceklerdir.
Nedir Hayatta Kalma?
Hayatta kalma, onların muhteşem kategorilerinin hiç birine İslam uymadığı için, bedensel "emniyet" veya "eşit fırsatlar" hususunda bir dizi garanti veya ırk ilişkileri endüstrisi tarafından çıkarılan laf kalabalığı demek değildir. Aynı şekilde İngiliz yasaları, da hayatta kalmamız için yeterli bir çerçeve sağlamaz ve bu beklenemez. Son olaylardan sonra kimsenin, İngiliz hükümetinin yasaları bize karşı bir baskı aracı olarak kullanmaya hazırlandığı konusunda en ufak bir şüphesi kalmamalıdır. Hayatı sürdürmenin tek işler yolu, tümüyle toplumu temel almak ve Fransa ve Rusya'nın bir zamanlar Orta Doğu'daki hristiyan toplulukların "hamisi" olmayı iddia etmelerinde olduğu gibi bizi koruyacak olan evrensel İslami hareketle bütünleşmektir, İslam'ın himayesi her türlü koşul altında bizim tek sığmağımızdır. İslam'ın sınırları içinde hayatı sürdürme, bir anlamı olan tek yaşam biçimidir. Eğer biz İslam'ı korursak, İslam bizi koruyacaktır. Eğer İslam'la bağlarımızı zayıflatırsak yutulabiliriz.
Özetle:
Müslümanları ancak İslam koruyabilir.
İngiltere'deki Camiler
İngiltere'de 1,000 civarında bir camiler ağı oluşturmak bu Ülkeye göç eden ilk nesil müslümanların en büyük başarılarından biridir. Mali bakımdan (1990 fiyatlarıyla) bu camiler 200 milyon sterlin kadar bir yatarımı ifade ediyor. Bu camiler müslüman toplumun hayatının en büyük odak noktaları haline getirilmelidir. Şeytan Ayetleri olayında camilerin oynadığı rol, kriz anlarında müslümanların yol gösterilmesi için camilere yöneldiğini göstermiştir. Fakat şimdiye kadar bu camilerin tüm potansiyeli kavranamamıştır. Atmamız gerekli adımlardan ilki cami hatip ve imamlarını para açısından toplumdaki statü ve rolleriyle uygun bir duruma getirmektir, ilk adım olarak ücretleri yıllık 20,000 sterline yükseltilmelidir. Camilerin yönetimi de İngiltere'de doğmuş ve eğitim görmüş müslümanların ilgi ve yeteneklerini cezbetmelidir. Camiler problem çözme merkezleri olma rolünde güçlendirilmelidir. Yeni kurulmuş komite yapılarına üye olmaları teklif edilmelidir. Asıl kurucular olan ulemayla genç nesil müslüman vekiller arasında yeni bir ortaklık geliştirilmelidir. İngiltere'deki camiler için yeni ve dinamik bir rolün başarıyla tasarlanması için bütün camilerde yeni komiteler ortaya çıkmaya başlamalıdır.
Özetle;
Camiler İslam'ın temel kurumlarındandır.
İngiltere'de Ulema
Ulema daima bizim büyük kaynaklarımızdan biri ve bir liderlik ve bilgi havuzu olarak kalacaktır. Mevcut eğitimin büyük kısmının laik olmasının muhtemel olduğu bir toplumda ulemanın öğretmenlik, rehberlik ve liderlik rolü büyük öneme sahiptir. Şeytan Ayetleri olayı ulemanın liderlik potansiyelini gösterdi, fakat ulema İngiltere'deki müslümanların karşısına çıkan sosyal ve siyasi meselelerin tüm alanları üzerinde daha geniş derecede bir istidat geliştirmek zorundadır. Bu İngilizce diline iyi bir hakimiyet ve, hükümetin sosyal, siyasi ve idari sistem ve yöntemlerini iyi bir şekilde anlamayı içermelidir. Bu rollerin bazıları doktor, devlet memuru, avukat, polis, müşahade memuru olan müslümanların yardımıyla üstlenebilir.
Aynı şekilde ulema haftalık vaazlarını, hem İngiltere, hem de tüm İslam dünyasında vuku bulan büyük değişikliklerden toplumu haberdar etmek için kullanmaya başlamalıdırlar. Her cami en geniş İslami hareketin bir parçası olmalıdır.
Özetle:
Ulema liderlik fonksiyonuna sahip çıkmalıdır.
Cami Vekillerinin Rolü
Camilerin kurucuları ve vekilleri İngiltere'deki müslümanlara büyük bir hizmet ifa ettiler. Onların kararlılık ve fedakarlıkları olmasaydı bugün sahip olduğumuz camiler ağına sahip olmayabilirdik. Fedakarlık ve hizmetlerinden ötürü kurucular ve veliler camilere toplumumuzda onurlu bir yer kazandırmışlardır. Bunun için onlar ahirette cömertçe ödüllendirileceklerdir inşaallah.
Ancak camilerin kurucu ve vekilleri müslüman toplumdaki değişimlere ayak uydurmak için camilerin rollerinin geliştirilmesi gerektiğinin de farkına varmış olmalılar. Şimdiden İngiltere'deki müslüman nüfusun yarısından fazlası burada doğmuş insanlardan oluşuyor, vekiller çoğunlukla farklı bir geçmişe sahip bir nesile mensuplar, vekillerin genç nesli camilerin idaresine ortak etmeye başlamalarının zamanı geldi de geçiyor bile. İlk adım, genç neslin üyelerinden oluşan "idare komiteleri" meydana getirmek veya atamak olabilir. Camiler, kendilerinden yaşlı olanlar tarafından yol gösterilip akıl verilen yeni neslin isteği doğrultusunda değişmeye başlamalıdır. Bu dönüşüm dikkatle üstlenilip hassas bir şekilde yerine getirilmedikçe camilerimiz ilk nesil göçmenlerin dini uygulamalarının modası geçmiş abideleri olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Eğer bu olursa yoldan sapmış hristiyanların kiliselerini bize satmaları gibi çocuklarımız ve torunlarımız da en fazla fiyatı verenlere camilerimizi satabilirler. Terkedilmiş kiliseler cami olmakla şanslıydılar; geleceğin terkedilmiş camileri belki de daha az şanslı olacaktır.
Camilerin kurucu ve vekilleri; ilk nesil göçmenlere karşı, mevcut olandan daha büyük bir yükümlülüğü gelecek nesillere karşı taşıyorlar. Camiler çocuklarımızın geleceğini güvence altına almak için inşa edilmişti, geçmişteki dindarlığımızın anıttan olarak değil.
Özetle;
Camilerin vekilleri, İngiltere'de yetişmiş genç nesil ile irtibata çaba göstermelidir.
Müslümanın Gündemi
Bu bölümde yakın gelecekte müslümanları meşgul edecek kilit sahaları belirlemek için bir girişimde bulunulmuştur.
1- Şeytan Ayetleri
Bu çoğu bakımdan, İngiltere'deki geleceğimiz için içerdiği manalarla büyük bir anlaşmazlıktır; aynı zamanda gelecek uzunca bir sürede İslam'ın batıyla ilişkilerinde hakim olması muhtemel her türden bütün meseleleri de özetliyor. İngiliz hükümeti müslümanların muhalefetlerinin geçerliliğini kabul etmeyi reddediyor. Bu anlaşmazlıkta mantıklı delil, sömürgeci ve kültürel ön kabullerden oluşan boş bir duvara çarpıyor. Müslümanlar için tek alternatif, Şeytan Ayetleri'ni piyasada tutmanın sosyal, siyasal ve ekonomik maliyetinin çok yüksek olacağı bir noktaya endişelerini yaymalarıdır. Bazı aşamalarda İngiltere'de bir pasif direniş kampanyasına başvurmak zorunda kalabiliriz. Şeytan Ayetleri sıradan bir "kitap" değildir, İslam ve müslümanlar üzerine bir savaş ilanı anlamına gelmektedir. Yazara ödenen avans miktarı, yayınlanmasına eşlik eden medyanın ve hakkında yazılanların coşkusu gibi ayrıntılı deliller bizi, Şeytan Ayetleri'nin bir komplo ürünü olduğu konusunda hiç bir şüphe içinde bırakmıyor. Bu her şeyin ötesinde müslümanların, komplocular ve destekçilerinin planlarını suya düşürmek için sürekli bir seferberlik içinde mücadele etmesi gerektiği sonucunu da doğurur.
Şeytan Ayetleri olayının apaçık çözümü bu kitabın şartsız olarak yazarı ve yayımcıları tarafından geri çekilmesidir. Geri çekmenin bütün kopyaların geri alınması anlamına gelemeyeceğinin farkındayız. Ancak geri çekme (a) dükkanlardaki ve depolardaki mevcut stokların hamur haline getirileceğine dair bir taahhüt, (b) başka baskıların hiç bir şekil veya formda yapılmayacağı, (c) kitabın halk kütüphanelerinden kaldırılacağı ve (d) kendi nüshasını geri vermek isteyen herkesin parasını tam olarak geri alması manalarına gelmelidir, ilaveten yazar ve yayımcılar, çoğu Hindistan, Keşmir, Pakistan ve Bangladeş'te Şeytan Ayetleri'ne karşı protestolarda yakınlarını kaybetmiş, sakatlanmış veya yaralanmış kimselerin acılarını hafifletmek için üzerinde anlaşmaya varılmış bir meblağıda ödemelidirler.
İngiltere'deki müslümanlar, anlaşmazlık tatminkar bir şekilde giderilinceye kadar Şeytan Ayetleri'nin yazar ve yayımcılarının peşinde olmaya devam edeceklerdir. Bizler tehlikeli bir anlaşmazlığa barışçıl bir çözüm arayan, kanunlara riayet eden bir topluluğuz. Böyle anlaşmazlıklar barışçıl bir şekilde çözülmezse çoğu kez şiddete yol açarlar.
Şeytan Ayetleri günümüzde kabul edilebilir değildir ve gelecekte de hiç bir zaman kabul edilebilir olmayacaktır.
2. İngiltere 'de İslam
İngiltere'deki müslümanlar birçok Avrupa devletinin İslam'a "resmi din" statüsü vermiş olduğunu akıllarında tutarak, İslam için İngiltere'de mümkün olan legal ve/veya anayasal hangi konumun sağlanabileceğinin yakın bir tetkikine girişme ihtiyacındadırlar. Bu, bütün dinleri küfretmeye karşı korumaya yönelik yasalar meselesini de içerir. Küfretmeye karşı mevcut yasaların, selam üzerine olsun İsa Mesih'in şahsına karşı fena halde müstehcen ve hürmetsizce tecavüzleri önlemede başarısız kaldığına dikkat etmeliyiz, o derecedir ki İngiliz Kilisesi içindeki, sadece kendi inancı korunan nüfuzlu görüş şimdi küfrün kanunen bir suç olmasının yürürlükten kaldırılmasını destekliyor. Laik inancın Anglikan düşüncesine nüfuz etmiş olması esef vericidir. Küfre karşı mevcut yasalar, tatbikiyle göstermiştir ki din üzerindeki, "liberal" lobinin hakkı olduğunu iddia ettiği saldırı türünü önleyemediği gibi, bunların kapsamlarının İslam'ı koruması da aynı şeklide muhaldir. Müslümanlar topluluğu belki de, İslam'a karşı "konuşma özgürlüğü"nün kullanılmasına müsamaha gösterilmeyecek "girilmez" alanlar belirlemelidir. İngiltere'deki müslümanların laik bir toplum içinde müşterek bir gaye belirlemede uzun vadede başarılı olmaları şu anda kararlı bir tavır almaları ile mümkündür. Yapmamamız gerekli tek şey azgın, ahlaksız laikliğin taleplerine teslim olmaktır.
3. Davet
Davet etmek veya gayri müslimleri İslam'ı kabul etmeye çağırmak bütün müslümanların temel bir görevidir. Müslümanlar batıya, yaşamaya, tatmin olmayan laikliğin direk bir sonucu olarak batı medeniyeti akim, bedenin ve ruhun hastalıklarını geliştirmeye başladığı bir zamanda gelmişlerdi. Bu durumda davetin rolü açıktır. Ancak müslümanlar arasında, davetin metodu, gereksiz olarak ihtilaflıdır. Pasif bir yol izleyenler ve müslüman halk ve ülkelerden başlayarak devrimci bir değişme yolunda çalışmaya inananlar var. İngiltere'de kısa vadede en büyük etki muhtemelen, çoğunluğu Hıristiyanlık ötesi, putperest olan bir toplumda yaşayan müslüman birey ve ailelerin bir manevi ve maddi fazilet timsali olmalarıyla elde edilecektir, İngiltere'deki müslüman topluluğun ifsat edilmiş bir çevrede muttaki bir hayata rehberlik etmek için müşterek çabalan, davette büyük bir rol oynamaya bağlıdır. Benzer şekilde, müslüman gençliğin takvası, müslüman kadınların iffetliliği, müslüman aile hayatının sağlamlılığı; içkiler, ilaçlar ve cinsel kaynaklı suçların yokluğu ve batıda yaşayan müslümanların engin terbiyeleri gayri müslimlere güçlü sinyaller yollayacaktır. Fakat bu ancak biz, müslümanların kendilerinin, kokuşmuş batı kültürü ve varsayılan "medeniyet" bataklığının içine "entegrasyon" ve "asimilasyon"larını önlersek olacaktır. Bireysel ve müşterek, mümtaz bir müslüman varlığı hakiki bir davet yolunda temel bir ilk adımdır.
4. Varolan Müslüman veya İslami Kurumlar
Bu kurumlar İslam toplumunun yaşayışında önemli roller oynamışlardır. Varlıklarını sürdürmeye ve gelişmeye devam edeceklerdir: Beklenildiği üzere, birçoğu bu manifestoda takdim edilen çatıyı uygun karşılayacaklardır. Onlar zaten burada tanımlanan toplumun hedeflerinden en azından bazılarının peşindedirler. Mevcut kurumların ve yeni yapıların ve belki de kurulacak teşekküllerin rolü tamamlayıcı ve işbirliğini sağlayıcı olacaktır. Mevcut kuruluşlarla işbirliği yapılacak alanların bulunmasının mümkün olamayacağı bir durumu tahayyül edemeyiz.
5. Eğitim
Bu alanda bir dizi grup ve kuruluş tarafından çok miktarda yararlı iş zaten gerçekleştirilmiştir. Bununla beraber, İngiltere'de müslüman çocuklara İslam'ı öğretmek için müşterek bir müfredat programı, eğitimle meşgul olanlar için acil bir gerekliliktir. Yardım ve bağışlarla ayakta duran okullar, cinslerin ayrı eğitimi, müslüman öğretmenlerin dini rehberler olarak hazırlanması, okullarda ibadetin topluca gerçekleştirilmesi, İslami giyim ve İslam'a zıt içeriklere sahip ders programı olarak gösterilebilecek olan Milli Müfredat'ın tadilatı gibi konuları tetkik edecek bir İslami Eğitim Komisyonu (MEC-Muslim Education Comission) tesis edilecektir. İslami Eğitim Komisyonu'nun rapor ve tavsiyeleri daha sonra Eğitim ve Bilim Bakanlığı ve İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda'daki sorumlu kuruluşlarla yapılacak görüşmelerin esasını belirleyecektir.
6. İslam Kişi Hukuka
Evlilik, boşanma ve miras gibi İslam Kişi Hukuku'nun enine boyuna tartışılan meselelerinin uygulanması, durumu tetkik edecek ve tavsiyelerde bulunacak, müslüman hukukçu ve avukatlardan oluşan bir hukuk komisyonu gerektirmektedir. Şimdiye kadar İngiliz hükümetinin bu meseleye yaklaşımları, şüpheli, fena ifade edilmiş, hissi, yetkisizce olmuştur. Geçmişte İngiliz mahkemeleri İngiltere dışında İslam Kişi Hukuku'na göre kararlaştırılan İslami evlilik, boşanma ve miras meselelerini tasdik etmişlerdir. Bu durum, dana sonra İngiliz Hukuku'nun da geçerliliğini tanıyabileceği alanları içeren bir İslami yasal çerçevenin oluşturulması çabasına kaynaklık etmelidir.
7. İslam Hukuk Komisyonu
Müslüman toplumun, hükümet ve muhalefet partilerinin yasama programlarını sürekli gözaltında tutmak için daimi bir komisyona ihtiyaçları var. Aynı şekilde komisyon müslüman toplum için anlam ifade edebilecek, mahkemelerde hakkında hüküm verilmiş davaları da kontrol edebilir. Komisyon hükümet ve muhalefet partilerine yasama programlarındaki büyük teklifler hakkında yazılı öneriler de verebilir. Komisyon, ayrıca, temel hukuki meselelerde bilgilendirilmiş kamuoyu oluşturabilmek için İslam Danışma Konseyi (Müslim Consultative Council) ve İngiltere Müslümanları Genel Meclisi içerisinde tartışma başlatabilir.
8. Yüksek Eğitimin Finans Edilmesi
İngiltere'de yüksek eğitimdeki öğrencilerin finans edilmesi daha büyük ana katkı yapılması ve öğrenci kredisi sağlanması yönünde ilerlemektedir. Bu, camilerin teçhizatlı olarak önemli bir rol oynayabilecekleri bir alandır. Birçok caminin bankalarda atıl olarak duran fazladan paraları bulunmaktadır. Bu stoklardan bir bölümü yüksek eğitimdeki müslüman öğrencilere ödünç para verme (karz-ı hasene) projeleri tesis edilmesi için kullanılabilir. Bu gibi projelerin en büyük avantajı, yaşantılarının en önemli gelişme derecesinde olan genç müslümanlar arasında İslam'ın bir iyi niyet oluşturmasıdır. Bu deney onlara cami teşekküllerinin kuvvetlendirilmesi ve onlarla cami arasında bir bağ oluşturulması için ayrıca bir sebep olacaktır.
9. İslami Hafta Sonu Kolejleri
Hali hazırda, camilerde, akşamlan ve hafta sonlarında sadece küçük çocuklar ilave bir eğitim almaktadırlar. Gençler ve yetişkinler için daha ileri düzeyde sınıflar oluşturulması gereği bulunmaktadır. Siret, tefsir, kıraat, hafızlık, İslam tarihi, İslam kültürü ve medeniyeti, İslam sanatı, İslami hareket ve İslami siyasi düşünce gibi konularda dersleri içeren bir müfredat programı ülke boyunca oluşturulacak bir İslami Hafta Sonu Kolejleri ağında insanlara sunulabilir. Mümkün olan yerlerde bu gibi kolejler camiler içinde işletilmelidir. Birçok cami çok geniş kullanılmayan alanlara sahiptir. Buralarda daha küçük sınıflar için dikkatlice dizayn edilmiş "açılır kapanır" bölümler tesis edilebilir.
10. İslam Üniversitesi
Prestijli kuruluşlar, bir toplumun kimliğinin ve olgunluğunun bir sembolüdürler, İngiltere'de sadece bir azınlık durumunda bulunan müslümanlar, global bir medeniyetin ve kültürün bir parçası diri ar. Daha da ötesinde, İslam'ın entellektüel geleneği bizim mirasımızın en önemli bölümüdür. Bizim sunacağımız farklı bir dünya görüşümüz var. Biz, farklı bir hayat felsefesi, bilgi felsefesi ve bilim felsefesine bağlıyız.
Komünizmin çöküşünden sonra, gelecekte entellektüel çatışmanın, Batı ve İslam arasında olması muhtemeldir. Tartışmalarımıza yön vereceğimiz ve katkıda bulunacağımız bu açık platform bir İslam üniversitesidir. Bununla beraber ihtiyaç duyduğumuz bu İslam üniversitesi, sığ ve riyâkârane bir Suudi rejimi yapımı olmamalıdır: Tıpkı diğer Batı üniversitelerinde İslam adı altında yaptığı gibi. Son yirmi yılda Londra'da İslam Enstitüsü (Müslim Institute)'nün öncü çalışmalarıyla oluşturulan entellektüel kurumların tertip edilecek bir İslam üniversitesi için somut kurumlar olacaklarını ileri sürmekteyiz. Mümkün olan en kısa zamanda teklif edilen İslam üniversitesi desteklenmeli ve finans edilmelidir. Bir planlama komitesi bu uzun vadeli proje için çalışmalara hemen başlamalıdır.
11. İslam Ümmeti Fonu
Tecrübeler bize, gerçekten güçlü bir ekonomik bağımsızlığın bizim stratejimizde en önemli bölüm olması gerektiğini söylemektedir. Hali hazırda, kamu görevindeki müslümanların azarlandığı, işten çıkarıldığı veya baskı altına alındıkları olayları bilmekteyiz. Bazı İslami kuruluşların devletten aldıkları fonlar durduruldu. Bütün bunların hepsi Şeytan Ayetleri meselesine bakışlarını göstermektedir. Müslüman topluluğu içinde geniş ölçüde kaynaklan harekete geçirmeli ve fonları yükseltmeliyiz. Bu manifestoda çizilen programın yerine getirilmesi için büyük fonlar gereklidir, örneğin, İslami Eğitim Komisyonu, İslam Hukuk Komisyonu, yüksek eğitimdeki öğrenciler için bir kredi fonu, İslami Hafta Sonu Kolejleri ve esas olarak İslam Üniversitesi oluşturulması gibi planların hepsi sermaye yoğunlukludur. Tüm bu komisyonlar, sekreter ve ofis imkanlarıyla desteklenen tam gün çalışan araştırma elemanları gerektirmektedir. Çeşitli komisyonlarda hizmet veren üyelerin seyahatler ve diğer giderleri ödenmelidir. Bazılarına aynı zamanda profesyonel ücret ödenmelidir.
İslam Ümmeti Fonu'nun yıllık 5 milyon sterlinlik bir hedefte başlamasını öneriyoruz.