İslam Hareketin En Önemli Seslerinden Biri

Adem Özköse

Dergi her şeyden önce bir fikrin, idealin kalesidir. İnsanlar dergi ile söz söylerken aynı zamanda bir duruş ve tavır da ortaya koyarlar. Bu sadece dergiyi çıkaranlar açısından değil; aynı zamanda dergi okuyucuları açısından da geçerlidir. Ben de bir dergiyi sürekli takip etmeye karar verdiğimde salt bir dergiden ziyade adeta kendime yol arkadaşları seçerim. Haksöz dergisi ile ilk defa Çarşamba İmam Hatip Lisesi’nde öğrenciyken tanışmıştım. O yıllardan bugüne kadar bir şekilde Haksöz’ü takip etmeye çalıştım. Abone olduğum, sürekli takip etmeye çalıştığım birçok dergi olsa da Haksöz’ün benim için özel bir yeri var.

Haksöz dergisi çıktığı ilk günden itibaren bir misyon dergisi olarak çıktı. Bugüne kadar da bastığı zemini, aldığı mevzii hiç terk etmeden fikrî ve siyasi olarak kendini geliştirerek yoluna devam etti. Özellikle benim yetiştiğim İslamcı kuşak açısından Haksöz’ün etkisi hep olumlu oldu. Eğer bugün bir zamanlar içinde bulunduğumuz dar koridorları terkedip Müslümanlara daha kuşatıcı bakabiliyorsak, Kur’an’ı ve Peygamber Efendimizin pak sünnetini anlama yönünde daha çok gayret gösteriyorsak inanın bunda iyi bir okuyucu olmaya çalıştığım Haksöz’ün etkisi büyüktür.

Haksöz’ün benim açımdan bir başka önemi de fikrî, siyasi ve ahlaki olarak bir öğrencisi, bağlısı olmaya çalıştığımız İslami hareketin Türkiye’deki en önemli seslerinden biri olmasıdır. Farklı çevrelerden birçok kardeşimiz süreç içinde düşünsel olarak savrulsa da Haksöz siyasi gelişmelere, aktüel olaylara bir İslamcı olarak nasıl bakmamız gerektiği konusunda iyi bir imtihan verdi.Bunu yaparken de ne bugüne hiçbir şekilde hitap etmeyen eskinin bakış açısına saplanıp kaldı ne de bastığı zeminle irtibatını kopardı. Hep son derece dinamik ve gerçekçi bir kulvar üzerinden yürüme gibi bir çaba içinde oldu. Bu çaba da sadece fikrî düzeyde kalmadı. Yıllar içinde tavra, eyleme dönüşerek bugünlere geldi. Bundan dolayı artık rahatça kökleri geçmişe dayansa da Haksöz çevresinde oluşan bir fikrî, siyasi ve eylemsel gelenekten bahsedebiliriz. İnşallah bu gelenek yeni kuşaklar eliyle daha da geliştirilerek yarınlara taşınacak ve Türkiye İslami hareketi açısından önemli bir kazanım olacaktır.