Refah Katliamı Direniş Toprağına "Cenin" Gibi Düştü
Hamas'ın 12 Mayıs'ta gerçekleştirdiği ve 6 Siyonist işgalcinin ölümüne sebep olan İsrail tankını imha eyleminden sonra, İslami Cihad da aynı günün akşamı benzer bir eylem gerçekleştirerek Gazze ile Mısır sınırına mayın döşemekle görevli 6 İsrail askerini öldürdü. Gazze Şeridi'nin güneyinde gerçekleştirilen eylemde İsrail işgal ordusuna ait bir zırhlı araç havaya uçuruldu.
Bu olayı girişecekleri katliama bahane eden İsrail işgal güçleri, 12 Mayıs akşamı Refah mülteci kampına baskın düzenleyerek 7 Filistinliyi şehid etti. 13 Mayıs sabahı düzenlediği füze saldırısında ise 7 Filistinli daha yaşamını yitirdi. İki saldırılarda toplam 41 kişi de yaralandı. Bunlarla yetinmeyip tanklar, helikopterler ve yıkım araçları desteğinde Refah'taki katliamını sürdüren işgal güçleri mültecilerin yaşadığı çok sayıda meskun evi yıkmaya başladı, onlarca Filistinlinin cesedi, başlarına yıkılan evlerinin enkazından çıkarıldı. Siyonist güçler 15 Mayıs sabahı Refah'tan çekildiklerinde arkalarında 50 Filistinli şehid 300'e yakın yaralı ve yıktıkları evlerin harabelerini bıraktılar.
Birleşmiş Milletler Filistinlilere Yardım Kuruluşu (UNRWA) sözcüsü Paul McCann, bölgeye gittiklerinde 206 ailenin yaşadığı toplam 88 binanın yıkıldığını gördüklerini ve toplam 1064 kişinin evsiz kaldığını söyledi.
Kırmızısını Filistinli Çocukların Kanından Alan "Gökkuşağı"!
İsrail üç günlük dehşetengiz katliamda döktüğü kanı az bulmuş olacak ki, 17 Mayıs sabahı "gökkuşağı operasyonu" adını verdiği yeni bir saldırı dalgası başlattı. Helikopterler desteğindeki İsrail işgal güçleri çok sayıda tank ve zırhlı araç eşliğinde Refah mülteci kampına girdi. Kampın dış dünya ile irtibatı kesildi. Kampta sokağa çıkma yasağı getiren işgal güçleri, evlere baskınlar düzenledi ve onlarca evi dinamitlerle havaya uçurdu. Hava saldırılarının da düzenlendiği mülteci kampında, pek çok Filistinli, İsrail'in kendileri içindeyken evlerini yıkacağı korkusuyla eşyalarını da yanlarına alarak daha güvenli yerlere ulaşmaya çalıştı. İsrail askerleri ikinci dalga saldırının ilk iki gününde aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 24 Filistinliyi şehid etti.
24 Filistinlinin ölümüne yol açan saldırıyı protesto eden Filistinlilere bir İsrail helikopterinden füze fırlatılmasıyla ilk iki gün ölen Filistinli sayısı 46'ya yükseldi. Görgü tanıkları saldırıda 2'si çocuk 22 Filistinlinin öldüğünü, 50 Filistinlinin de yaralandığını bildirdiler. Filistinli güvenlik kaynakları, sivil ve silahsız göstericilerin üzerine İsrail helikopterinden 5 füze ve tanklardan top mermisi atıldığını ve makineli silahlarla ateş açıldığını da ifade etti.
20 Mayıs'ta Tel Sultan Mahallesi'nde evlerinin damında işgalcilere taş atan Ahmed (12) ve Esma (16) isimli 2 çocuk da İsrailli keskin nişancılar tarafından vurularak şehid edildi. Aynı gün Refah'ın Bresil semtine baskın düzenleyen işgal güçleri 5 Filistinli direnişçiyi şehid etti.
Terör devleti İsrail'in 21 Mayıs günü Refah'tan kısmen çekildiği sırada 21'i çocuk 55 kadar Filistinli şehid olmuş, yaklaşık 144'ü de yaralanmıştı. Siyonist işgal ordusu ayrıca biri 13 yaşındaki bir çocuk olmak üzere 60 Filistinliyi de esir almıştı.
22 Mayıs'ta ise işgal ordusunun Refah'ta kalan artıkları, 3 yaşında küçük bir kız çocuğunu başından vurarak vahşice katlettiler. Filistin hastane kaynakları, İsrail işgal askerlerinin ateş açması sonucu, Bresil Mahallesi'ndeki evinde bulunan Revan Ebu Zeyd'in başına 2 merminin isabet ettiğini duyurdu.
Filistinli liderler, uluslararası camiaya İsrail Ordusu'nun kuşatması altındaki Refah şehrine acil müdahale çağrısında bulundu. Filistin Dışişleri Bakanı Abdullah Abdullah, Avrupa Birliği'ne "hemen, yarın değil hemen şimdi bu katliamı durdurmak için harekete geçme" çağrısı yaptı.
Bütün dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bu insanlık dışı saldırı ve katliamlara dış dünyadan verilen tepki ise her zamanki gibi sönük, cılız ve sembolik oldu.
Türk Dışişleri'nden yapılan açıklamada, "Refah Mülteci Kampı'nda gösteri yapan Filistinliler üzerine İsrail helikopterleri ve tanklarından açılan ateş sonucu, aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda Filistinlinin ölmesini ve yaralanmasını şiddetle kınıyoruz" denildi.
BM Güvenlik Konseyi, Arap ülkelerinin hazırladığı ve İsrail'in Refah'taki yıkımını kınayan bir karar tasarısını ele aldı. Konseyin büyük bölümü tasarıya destek verdi.
İsrail'in en büyük hamisi emperyalist ABD, karar tasarısı metnindeki ifadelerin yumuşatılmasını istedi. Oysa İsrail "Adalet" Bakanı bile timsah gözyaşları dökerken bundan daha fazlasını yaptı. İsrail Adalet Bakanı Yosef Lapid, ülkesinin Gazze Şeridi'ndeki Refah mülteci kampında Filistinlilerin evlerinin buldozerlerle yıkılması görüntülerinin, kendisine Naziler tarafından yapılan zulmü hatırlattığını söyledi. Bakan, görüntülerin Nazi soykırımı sırasında evinden atılan büyükannesini hatırlattığını ifade etti.
Ancak ileri gelen Yahudi din adamı Haham Dov Lior, Yosef Lapid'den farklı düşünüyordu. Önde gelen haham, Filistinli sivillerin öldürülmesini, Yahudi şeriatına göre Yahudi olmayan sivillerin öldürülmesinin caiz olduğunu söyleyerek destekledi. Yahudi Hahamlar Konseyi' nin başkanı olan Haham Dov Lior, "Dinimizce savaş sırasında eğer Yahudilerin hayatları kurtarılacaksa, Yahudi olmayan sivillerin öldürülmesine izin verilmiştir." diyerek, katliamlara dini gerekçe sundu.
İKÖ İstanbul'da Toplandı
İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) 31. Dönem Dışişleri Bakanları Toplantısı 14-16 Haziran tarihleri arasında İstanbul'da yapıldı. Toplantıya İKÖ üyesi 56 ülkenin temsilcilerinin yanı sıra diğer uluslararası örgüt ve gözlemci üyelerin temsilcileri ve çok sayıda basın mensubu katıldı.
Başörtüsü, İmam Hatip Liseleri gibi konulardaki katı laik ve baskıcı tutumuyla tanıdığımız Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yaptığı ve sık sık "Müslüman Kıbrıslı Türkler"e vurgu yaptığı açılış konuşması, baskıcı Kemalist oligarşinin, ulusal çıkarları söz konusu olduğunda nasıl da 'ılımlı'sına bile tahammül edemedikleri İslam'ı kullanmaya çalıştıklarını belgeler nitelikteydi.
İKÖ Genel Sekreterliği için Türk aday Ekmeleddin İhsanoğlu'nun seçildiği toplantı sonrasında bir sonuç bildirisi yayınlandı.
Bildiride KKTC'nin İKÖ'de, Annan planında öngörüldüğü gibi, ''Kıbrıs Türk Devleti'' adıyla temsil edilmesi kararı alındı. Bildiride ''Üye ülkeler, Kıbrıs Müslüman halkının İKÖ organlarının tüm çalışmalarına, faaliyetlerine ve toplantılarına BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın planında öngörüldüğü adıyla katılmalarına karar verir'' ifadesi yer aldı.
Bildiride yer alan diğer konular ise şöyle:
"İsrail Sorumlu"
İslam ülkeleri, Ortadoğu barış sürecinin zarar görmesinden tümüyle İsrail'in sorumlu olduğunu bildirdi.
Bildiride, ''ABD Başkanı George W. Bush'un 14 Mart 2004'te İsrail Başbakanı Ariel Şaron ile birlikte düzenlediği basın toplantısındaki açıklamalarının yanı sıra ABD'nin İsrail'e verdiği ve Filistin sorununun nihai çözümüne ilişkin olarak İsrail tarafına tehlikeli tavizler içeren, Filistin halkının ulusal haklarını ihlal eden garanti mektubunun reddedildiği'' de kaydedildi.
''İsrail'in yayılmacı politika ve uygulamalarının sadece Arap ülkelerini değil, uluslararası barış ve güvenliği de tehdit ettiği'' belirtilen bildiride, ''Filistin halkının intifadasının İslam ülkeleri tarafından mümkün olan bütün yollarla destekleneceği'' ifade edildi.
"Ebu Garib'in Sorumluları Yargılansın"
İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) üyesi ülkeler, Irak'ta geçici hükümetin kurulmasını memnunlukla karşıladı, Ebu Garib cezaevindeki insanlık dışı muameleyi şiddetle kınadı ve sorumlularının yargılanmasını istedi.
Yukarı Karabağ Sorunu
Bildiride ayrıca, Ermenistan'ın Azerbaycan'a karşı tutumu kınandı ve BM Güvenlik Konseyi'nden, Azerbaycan'a yönelik bir saldırganlık olduğunu kabul etmesi istendi.
BM Güvenlik Konseyi'nin konuyla ilgili aldığı kararların kesin biçimde uygulanması ve Ermenistan askerlerinin Yukarı Karabağ dahil işgal altındaki Azerbaycan topraklarından derhal çekilmesi istenen bildiride, Ermenistan'dan, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğüne saygı göstermesi talep edildi.
İran'ın Barışçıl Nükleer Çalışmalarına Destek
İran'ın barışçı amaçlarla nükleer enerji çalışmaları yürütmesini destekleyen İslam ülkeleri, ABD'nin Suriye'ye ekonomik yaptırımlar uygulama kararını gözden geçirmesini istedi.
Bildiride, ayrım gözetmeksizin bütün üye ülkelerin barışçı amaçlar için nükleer çalışmalar yürütme hakları bulunduğu ve İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile işbirliğine devam ettiği belirtildi.
İslam Olimpiyatları
Bu arada, toplantıda gelecek yıl Suudi Arabistan'da ilk İslam olimpiyatlarının yapılması kararlaştırıldı.
İslami Dayanışma Spor Federasyonu'nun 2005'te Suudi Arabistan'da 1. İslami Dayanışma Oyunları'nı düzenleme amacıyla çalışmalarına devam etmesi onaylandı.
ABD'den İtiraf: Direnişi Hafife Aldık
"Kitle imha silahları", "demokratikleştirme", "özgürleştirme" yalanlarıyla ve Müslüman Irak halkının kendilerini çiçeklerle karşılayacağı zannıyla Irak'ı işgal eden ABD, bir yılı aşkın süredir karşılaştığı şiddetli direnişin ve özellikle 24 Haziran'da yaşanan olayların etkisiyle, direnişin beklediklerinden çok daha büyük ve zorlu olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.
24 Haziranda Iraklı direnişçilerin Musul, Bakuba ve Ramadi'de, polis karakolları ile hükümet binalarına düzenlediği eş zamanlı saldırılarda 3'ü ABD askeri ve çoğunluğu polis 100'den Fazla kişi öldü 300'den fazla kişi de yaralandı.
Musul'da 24 Haziran sabahı peş peşe düzenlenen beş bombalı saldırıda 62 kişi öldü, onlarca kişi yaralandı. Musul'daki çatışmalarda 1 ABD askeri öldürüldü. Bomba yüklü araçlarla düzenlenen saldırılar, kentin orta ve güney kesimlerindeki 5 karakolu hedef aldı. Patlamalar, yarım saat içinde birbirini izledi.
Irak'ın Bakuba kentinde ise bir polis karakoluna sabah erken saatlerde düzenlenen saldırıda 21 polis öldü. Direnişçilerin kentin ana caddesindeki bir kavşakta, içinde en az 3 polisin bulunduğu bir araca da ateş açtıkları kaydedildi. Bu arada Bakuba kentinde pusuya düşürülen 2 Amerikan askeri öldürüldü, 3 Amerikan askeri de yaralandı. Bakuba'daki çatışmalarda 30 kadar da direnişçi yaşamını yitirdi.
Irak'ın batısındaki Ramadi kentinde, polis karakollarına ve hükümet binasına eşzamanlı saldırılar düzenlendi. Polis ve hastane yetkilileri, bombaatar tüfeklerle düzenlenen saldırılarda 8 kişinin öldüğünü, 13 kişinin yaralandığını söylediler.
Aynı gün Felluce kentinde işgalci ABD askerleri ile direnişçiler arasındaki çatışmalar da yeniden başladı. Felluce'deki direnişçiler bir ABD helikopterini düşürdü ancak ABD verdiği kayıplarla ilgili bir açıklama yapmadı.
Olayların ardından bir açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanı Powell, direnişçilerin 30 Haziran'daki yetki devrini "torpillemeye" çalıştıklarını söyleyerek, ABD'nin geçmişte direnişin bu kadar ciddi bir soruna dönüşebileceğini öngöremediğini ve direnişin boyutunu küçümsediğini itiraf etti.
Yemen Güçleri Amerikan Karşıtı 86 Kişiyi Öldürdü
Yemen'de 20-25 Haziran tarihleri arasında, Amerikan karşıtı Zeydi lider Hüseyin Bedrettin el Huthi yanlıları ile Yemen askerleri arasında çıkan çatışmalarda, aralarında Yemen askerlerinin de bulunduğu 50 kişi öldü onlarca kişi de yaralandı. Çatışmalar, Yemen Hükümeti'nin dini lider Huthi'yi gözaltına almaya çalışmasından sonra patlak verdi.
Yemen İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan ilk açıklamada, askeri kuvvetlerle Şii lider Huthi yanlıları arasında 20 Haziran'da başlayan çatışmalarda 7 'si Yemen askeri 50 kişinin öldüğü, 35 kişinin de yaralandığı bildirildi. Açıklamada, çatışmaların yaşandığı günlerde 43 kişinin de gözaltına alındığı belirtildi.
Yemen hükümet güçlerinin el Huthi ve bağlılarının çekildiği bir kampa düzenlediği kanlı baskınla Temmuz ayına sarkan çatışmalar boyunca 32'si Yemen askeri olmak üzere 118 kişi yaşamını yitirdi.
Yemen, daha önce de ABD ile girdiği sıkı askeri işbirliği ve sözde "terörle savaş" çerçevesinde 18 Aralık 2001 tarihinde el Kaide üyesi olduğunu iddia ettiği kişileri teslim etmeyen aşiretlere saldırmış ve çok sayıda kişiyi öldürmüştü.
Yemen'de BOP'a Uygun İslami(!) Eğitim
İslam'ın özgürlük, adalet ve direniş telkin eden ruhunu baltalayıp ABD çıkarlarına uygun "ılımlı/uysal" bir İslam üretme hedefini güden BOP'un eğitim alanında dayattığı değişiklikler Yemen'de uygulamaya geçiyor.
Yemen'de hükümet, resmen kayıtlı olmayan tüm dini okulların kapatılması yolunda talimat verdi. Hükümet ayrıca okullarda işlenen derslerin de gözden geçirilmesi için bir komisyon görevlendirdi. Komisyonun görevi, İslam'ın ılımlı bir yorumla öğretilip öğretilmediğini incelemek olacak.
Karar uyarınca okulların resmi müfredat dışında dini kurslar açması da yasaklanıyor.
Hükümetin din eğitimine müdahale kararı, ülkenin kuzeyinde, hükümet güçleri ile Hüseyin Bedreddin El Huthi'ye bağlı savaşçılar arasında çatışmaların sürdüğü bir döneme denk getirilerek halktan gelebilecek tepkilerin önüne geçilmeye çalışılıyor.
Katar'da Yandarbiyev'in Katillerine Ömür Boyu Hapis Cezası
Katar'da Yandarbiyev'e suikast düzenledikleri gerekçesiyle tutuklanan iki Rus ajanının yargı süreci 30 Haziran'da sona erdi. Mahkeme Rus ajanlarını, eski Çeçenistan Devlet Başkanı Selimhan Yandarbiyev'i öldürmekten suçlu bularak ömür boyu hapse mahkum etti..
Selimhan Yandarbiyev, geçtiğimiz Şubat ayında Katar'ın Doha kentinde, aracına düzenlenen bombalı saldırı sonucu şehid olmuştu.
Katar'ın Doha kentindeki mahkemenin yargıcı İbrahim El Nisf, iki Rus ajanının, Kremlin'in emri üzerine hareket ettiklerine hükmetti. Savcılar, basına kapalı yapılan duruşmalarda Rus ajanları hakkında idam cezası istemişti. Ancak Katar yasalarına göre, Rus ajanları ömür boyu hapis yatacak.
Rusya saldırı öncesi, hem terör suçları işlediği, hem de El Kaide örgütüyle bağlantılı olduğu iddiasıyla, Yandarbiyev'in iadesini istemiş ancak istemi dikkate alınmamıştı.
Kremlin, Rus ajanlarının, terörle mücadeleye yardımcı olmak için bilgi toplamak amacıyla Katar'da bulunduklarını iddia ediyor ve suikastta herhangi bir rolünün olmadığını savunuyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, konuyla ilgili açıklamasında, Rus avukatların Katar'daki mahkemenin aldığı karara itiraz edeceklerini açıkladı.